Konuya cevap cer

Modern (Yeni) Pozitivizm 


 XIX. yüzyıl sonları ve XX. yüzyıl başlarında Viyana'da muhtelif branşlardan ilim  adamlarının ortak mesailerinin bir ürünü olarak yeni bir felsefe okulu şeklinde  ortaya çıkmasından dolayı "Viyana Çevresi Pozitivizmi" olarak bilinen, ayrıca,  "Mantıkçı Pozitivizm", "Mantıkçı Emprizim", "Mantıksal Atomizm", "Yeni Pozitizm"  adlarıyla da anılan Modern Pozitivizm, Klasik Pozitivizm gibi tek bir düşünürün  eseri değil de kollektif bir mesai ürünü olması hasebiyle farklı görüşlerin bir  muhassalası şeklindedir.72 Yeni Pozitivizm, Klasik Pozitivizm'in John Stuart  Mill, Herbert Spencer, Ernst Mach, Moritz Schlick, Richard Avenarius gibi  düşünürler üzerine tesirleriyle vücut bulmuştur. Okulun en büyük temsilcileri  fızikçi Ernst Mach, fizikçi Moritz Schlick, dilbilimci Ludwig Wittgenstein  olarak kabul edilebilir.



  Yeni Pozitivist Felsefe, Klasik Pozitivist Felsefe'nin izini takip ederek,  olguları felsefesinin temeline koymuş ve bilimsel yöntem dışında başka bir  yöntem kabul etmemiş, Metafizik'i dışlamış, metafıziksiz bir felsefe inşa etmeye  yönelmiştir. Bu felsefenin diğerinden ayrıldıgı en önemli noktalar, Mach'ın  İmpresyonizm'i, Felsefe ile Bilim'i özdeşleştirmesi ve Bilimde Doğrulama  Yöntemi'ni ileri sürmesi olarak özetlenebilir.



  Yeni Pozitivizm de Klasik Pozitivizm gibi, Metafizik'i felsefesinden  dışlamıştır. Onun temel tezi de mütekaddim pozitivistler gibi, küllî ve mutlak  bir felsefe kurulamayacagı olmaktadır. Bunun için onlar, "metafıziksiz bir  felsefe" kurmaya gayret etmişleridir. Temel kalkış noktaları şudur: Metafizik,  anlamsız bir önermeler yığınıdır, zira, metafızik, bizzat ve bizatihî, alan  itibariyle deney dışındadır. Denemesi, bilgi alanına girmesine engel olmaktadır.  Bu da, onun bilgi teorisi açısından Metafizik'in konu dışı bırakılmasını zorunlu  kılmaktadır. Bunun yanında metafizik, fiziksel gerçeklik hakkında da denenmesi,  test edilmesi mümkün olmayan bazı yargılar ileri sürer. Bilim, "fenomenlerin  kendileri" ile iştigal ettiği halde, Metafizik, "fenomenlerin arka-planındaki  illetler" ile iştigal eder. Bilim, "illetler" (causes) ile degil "vakıalar"  (phainomena) ile ilgilenebilir. Zira, bilim demek, algısal, yani duyular ile  kavranabilen somut gerçek veriler demektir. Yani, bilimin konusu, "nasıl"lar  olduğu halde, metafizigin konusu, "niçin"ler olmaktadır. İlletler ise  tanıtlanamaz, denenemez; bu yüzdendir ki metafızik, her türlü spekülasyona  açıktır. Bu durum muvacehesinde Yeni Pozitivist Okul, metafiziksiz bir felsefe  inşa edebilmek ve işbu metafıziksiz felsefelerini bilimle özdeşleştirebilmek  gayesiyle, "dogrulama" adını verdikleri bir kavram geliştirmiştir. Dogrulama,  metafızik olan ve olmayanlar arasındaki en saglam ve güvenilir ayrımı yapacak  olan en temel metod olacaktır. Doğrulama'nın temel postulatı ise, kısaca, şudur:  Bir ifade, eğer doğrulanabilir ise metafizik değildir.



  Viyana Çevresi Pozitivizmi'nin en önemli siması, hiç kuşkusuz, Ernst Mach'tır.73  İmpresyonist san'at akımının doguşunda büyük bir rol üstlenmiş oldugu gibi,74  Yeni Pozitivist Felsefe'nin Dogrulama kavramının vaz edilmesinde büyük rolü olan  Mach'ın "impresyonizm" anlayışı, aynı zamanda Marksist düşünce üzerine de tesir  etmiş, Lenin, Mach'ın bu görüşlerinin kendi dünya telakkisindeki tahribatını  önlemek üzere ona şiddetle cephe almış, bu maksatla, bütün Marksist literatürde  bir başeser olan "Materyalizm ve Ampiryokritisizm"i kaleme almıştır.75 Mach'ın  İmpresyonist felsefesi, dış-dünya'nın algılanması için duyumları kabul eden  Sensüalizm'i aşar. Ona göre, `gerçek' olan, "dış-dünya" degil, "duyumlar"dır:



  "Fizikî idrâklerimin hepsini, renk, ses, tazyik, koku, mekan, zaman vb.leri  bugün henüz tahlil edilemeyen bazı unsurlara irca edebilirim. Bu unsurlar,  vücudumun dışcnda ve içinde bulunan şartlara tabidirler; yani bir ihsastırlar.  "76


 

  FizikîAlemin, yani kozmik dış-gerçeklik dünyasının renk,  ses,... gibi unsurlara  irca edilmesi ve bu unsurların da netice itibariyle bedene, ihsaslara  baglanması  ve hattâ dogrudan dogruya "ihsastır" denmesi, fizik idrâklerin bir ihsas  (duyum)  olarak kabul edilmesi demektir. Bu haliyle o, sadece Sensüalizm'i  aşmakla yetinmemekte, "benden başka hiçbir şey yoktur" şeklinde  özetlenebilecek olan  Solipsizm'i77 dahi aşmakta ve bu haliyle büyük bir kriz felsefesi  oluşturmaktadır. Zira, Mach için "ben" dahi reel degildir; reel olan sadece  "duyumlar"dır, duyumların bizzat kendileri. Bunun yanında "düşünce ekonomisi"  adını verdigi bir ilke daha vaz etmiştir78 ki "bütün bilginin prensibi" olan bu  ilkeye göre, fıziksel varlık sadece duyumlardan ibaret oldugu için bilimlerde  bir bütünlük vardır. Bilimler ferdî (tikel) olmakla, onların bu tikelliklerini  aşarak bütünlügü saglayacak olan şey, Felsefe'dir. İşte, gerek hem fizikî ve hem  de ruhî hâdiselerin bir bütünlük içerisinde yoğurulması ve gerekse de bilimin  kendi kavramlarını meydana getirmesi esnasında zihnimiz bu ilkeye göre çalışır.



  Pozitivist Felsefe'nin temel kabulleri, yani kesin doğruluğuna inandığı  aksiyomları, özetle, Meteafizik'i ve Mutlak'ı ilgi sahasının dışına çıkarması,  insan aklının doğruyu bulmaya istidatlı olduğunu kabul etmesi ve toplum ve  tarih felsefesinde de evrimci, kaderci, çizgisel tarih anlayışını benimsemesidir  diyebiliriz. Tabiî ki en büyük aksiyom şudur: Doğru olan, benim dediğim gibidir!


Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst