Konuya cevap cer

Formel Bir Disiplin Olan Matematik'ten Soyut Bir Disiplin, Yani Bir Bilim Olan  Fizik'e Geçiş 


 Matematiksel Bilgi Sâtî Bilgi Apriori Bir Bilgidir, Fiziksel Bilgi Aposteriorik  Bir Bilgidir 


  Ön-Bilgi: Apriorik Bilgi ve Aposteriorik Bilgi 


  Bundan önce, bilgi konusuna temas ederken, bilgi'nin kısaca, "sadece süje ve  obje arasındaki akt olduğu" şeklindeki bir tanımlama yapmıştık. Ancak, bu  anlayış. obje kavramına sadece hakikî nesnel varlıklar anlamı yüklenecek  olursa, bilginin hakikî karakterini ortaya koyamayacaktır; çünkü, bilgi  fenomeninin esas kökeni süje (ben, zihin, rûh, geist) olduğu belirtilmelidir:  fakat bu şekildeki bilgilerin, yani, süjenin hakikî bir obje ile bir akt  kurmasının ürünü olan bilgilerin de oluşunun bir realite olduğunu söylemeliyiz.  Evet, ben'in, yani süje'nin dışında, süjenin bir tasarımı olmayan ve bize  duyumlarla verilen (varlığı bildirilen) bu söz konusu varlıklara "objektiv  varlıklar, diyoruz. Objektiv varlıklar ile süje arasında kurulan akt, onların  bilgisini vermektedir. Ve fakat, bir de, ayrıca, hiç bir hakikî obje olmadan  olan bilgiler de vardır. Şimdi bunları kısaca bir irdeleyelim.



  Deney: En genel anlamda deney, duyu organlarının verileri demektir. Bu durumda,  her bir "duyu verisi" bir "deney" olmak durumundadır: Görmek, işitmek, tatmak,  dokunmak, koklamak gibi duyumlamalar birer deney imkânıdır. [Bu genel anlamdaki  deney'in, ampiria (eski deyimle, tecrîb) olup, fızikî deney ise experiment  (tecrübe) olarak anıldığını hatırlayalım)



  Duyum: Yukarıda sözü edilen duyu organlarının algılaması demektir. Sertlik,  sıcaklık, yumuşaklık, basınç, renk, koku, ses,...birer duyumdur. Duyumlar  "anlık" (bir Ana mahsus) olup, kararsız, geçicidirler.



  İzlenim (Impression): Tek-tek duyumların, zaman ve mekân  süreklisi içindeki  ard-arda, sıralı dizilişleri ile, objektiv varlıkların zihinde bıraktıgı  izler.  Meselâ yanan bir soba karşısında oturduğumuzu farz edelim. Sobadan bize  tek-tek, an'lık bazı duyumlar gelmektedir: Temas organı vasıtasıyla  'ısı' duyumu,  görme organı vasıtasıyla 'yanan odun'un görüntü duyumu, işitme organı  vasıtasıyla yanan odunun çıkardıgı 'ses' duyumu gibi. Bir an için kabul  edelim  ki biz bu sobanın karşısında sonsuz küçük bir 'dt' süresince durduk; bu  süre  zarfında bizde bu duyumlardan sadece bir 'nokta' şeklinde 'iz'  kalacaktır.  Halbuki normalde böyle bir şey olamaz, ve bu süre daima belirli bir  süredir. O  halde bu duyumların bizdeki izleri, bu süre zarfında bir çok noktadan  müteşekkil  boyutlu bir iz bırakacaktır. İşte, belirli bir zaman ve mekân içinde,  bir çok  anlık duyumun oluşturduğu ize, biz İzlenim (İmpression) diyoruz.



  İşte, ampiria anlamındaki deney, duyu organları vasıtasıyla algılanan duyumların  oluşturdugu izlenimler cümlesidir.

  İzlenimler (impressionlar), duyumların zihindeki izleri olup, duyumların aksine  kesik ve anlık degil süreklidirler.

  Deney (ampiri, izlenimler cümlesi), insan zihni (aklı,  ruhu) tarafından bir  degerlendirmeye tabi tutulur. ve buradan. bu izlenimler (ve/veya  izlenimler  cümlesi, yani ampiria) ile zihin arasındaki bir takım (henüz nasıl  olduğu bilinmeyen ve belki de asla bilinmeyecek olan) karşılıklı  ilişkiler (ki hunlara genel  olarak 'akt' denilir) sonucunda, zihinde bir bilgi doğar. İşte, kaynagı  deney  olan bu tür bilgilere bir ad verilir: A posteriori bilgi. Şu halde:



  A Posteriorik Bilgi: Deney'den (ampiria'dan) gelen, kaynagı deney olan bilgi  demektir. Bunlara "ampirik bilgi" de denebilir.

  A Priorik Bilgi: Deney'den (Ampiri'den) gelmeyen. yani, kaynağı deney olmayan  bilgi demektir.



  İmdi; her iki tür bilginin arasında hiç bir bağ, hiç bir irtibat olmadıgı  (inturrupt) sanılmamalıdır. Şöyle ki: A priori bilgi aklın sâf, yani, deneyle  karışmamış bir ürünüdür. Akıl onu her hangi bir deney sonucunda elde etmez.  Başka türlü söylendikte, o, hiç bir obje olmaksızın yalnız ve yalnız akıl  tarafından "üretilir". Burada bütün rol, münhasıran "akıl" (zihin)  üzerindedir. A posteriori bilgi de ise akıl artık tek başına değildir: o,  kendisinden başka bir şeye/veya şeylere/ yani duyumlara muhtaçtır: Duyumları ve  duyumların izlerini (impressionları) değerlendirir. Akıl bu durumda duyumlara  muhtaç olmakla beraber, tamamiyle pasiftir şeklinde bir yanlışlığa  düşülmemelidir. Çünkü, bir aktiviteye sahip olmasa idi, böyle bir  değerlendirmeyi yapamazdı. Şu halde, akıl. her iki halde de, şiddeti farklı  olsa da, hakim bir aktivite sebebidir.



  Duyu verileri birer "kanıt'tır. Şu halde, a posteriori bilgi, kanıtlara davanan  bir bilgidir de diyebiliriz.



  Matematiğe dönecek olursak: Matematiğin deney kaynağı bilgi ile bir alâkası  olmayan bir kaynaktır ve bu kaynak, "Sâf Akıl"dan ibarettir, yani, o, apriorik  bir bilgidir.



  İşte, Fizik'in bilgisinin kaynağı budur: Aposteriori. Ancak, buradaki "fizik"  ibaresi ile onun dar ve özel anlamı olan "Fizik İlmi" (Physics) değil, geniş ve  genel anlamı olan "Nesnel-Dünya" (Pysique) kastedilmektedir.



  İmdi, Fizik, duyuların dünyasıdır: dolayısıyla da. asıl  bilim'in konusu odur.  Matematik ile Fizik arsındaki en önemli fark da burada yatar: Matematik  sâfi bir  aksiyomatik/apriorik bilgidir, en hâlis anlamıyla, içeriksiz bir "formel  disiplin"dir. Fizik ise, içeriklidir, nesnel, hakikî bir konusu vardır.  Ancak,  Matematik'in kesin ve tartışmasız doğrular üreten bir bilgi sistemi  olmasına  karşılık. Fizik'de kesinlik yoktur.



  Lâkin, Fizik'te de hiçbir aksiyom/apriori olmadıgı iddia edilemez; zira,  aksiyomsuz, aproirisiz hiçbir bilgi mümkün değildir.


Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst