Livza
Well-known member
İnsanın ihtiyaçları sınırsızdır. Amma Üstad Bediüzzaman’ın buyurduğu gibi; “İnsanın en fazla ihtiyacını temin eden, kalbine mukabil bir kalbin bulunmasıdır…”
Evliliğinin, hayırlı evlat yetiştirmek, haramlardan korunmak, mesut olmak, hayatın yükünü paylaşmak ve yalnızlığın ıstırabından kurtulmak gibi çok önemli gayeleri vardır. Bu sebepten Efendimiz (sas) “Ya Ali, şu üç şeyi geciktirme: Vakti gelen namazı, hazır olan cenazeyi, dengini bulan evsiz kimseyi evlendirmeyi.” buyurmuştur.
Bu durumdan anlıyoruz ki, evliliği zorlaştırmamak gerekir... Şu kadar bilezik, büfe, koltuk takımları, halılar, perdeler, avizeler, mutfak için yirmi çeşit tencere, üç ayrı yemek takımı, büfeyi dolduracak fincanlar, bu kadar eşyanın sığabileceği genişlikte bir ev, tabii kirası, masrafı da ona göre… Listeyi gören gençler, “Haydi bana eyvallah!” deyip kaçıyor. Kahvede, kırda derdini anlatınca, işitenler, “Bekârlık sultanlıktır!” diyor. Peygamberimiz’in (sas) “Nikâhın en hayırlısı kolay ve külfetsiz olanıdır.” emri nerede kalıyor?
Amerika’da şahit olduğum bir durum şöyle: Amerikalıların yaşam şekli flört etmeye müsait olduğundan, nikâhsız beraberlikler yaşıyorlar. “Bir zaman aynı evi paylaşalım. Bu beraberliği hoşumuza gittiği noktaya kadar devam ettirelim. Sıkılırsak ayrılırız.” Bizdeki evlilikler de “sıkılırsak ayrılırız” durumuna döndü. Çünkü huzur kristal bardaklarda, parlak avizelerde aranmaya başlandı. Halbuki bir evin en güzel süsü, güzel ahlaktır. Amma şimdiki evliliklerde dünya malı hedef olmaya başladı.
Geçmiş yıllarda bir arkadaş geldi yanıma. “Ağabey”, dedi, “bir bey kızıma talip oldu. Fakat adam lokantada garson... Bilmem ki kızımızı versek mi?” Ona dedim ki, “İçkisi, kumarı, kız arkadaşla ilişkisi yoksa verin. Önemli olan, ahlaktır.” Bu istişare neticesinde arkadaş kızını o garson beye verdi. Genç hanım gayet mütevazı, sade bir düğüne ve eve razı oldu. Amma sonra ne oldu? Evlendikten kısa bir süre sonra adam kendine köfte salonu açtı, zengin bir bey oldu. Allah ilmi isteyene, zenginliği istediğine verir. İnsan neye güvenirse ona havale edilir…
Buyurulmuş ki, “Pencerelerden seyret, içlerine girme.” Bir tarafta asr-ı saadet var, diğer tarafta nefsî istekler… Sohbetlerde, derslerde, kitaplarda büyük hedefler gösteriliyor; Allah rızası, ebedi saadet, Peygamberimiz’in şefaati, hizmet, himmet vesaire… Fiili hayatta hedefler küçülüyor; ev, mobilya, halı, koltuk, çocukların çeyizi…
Bütün mesele dönüp dolaşıp Allah’a kul olmakta noktalanıyor…
Yazar: Hekimoğlu İsmail
Evliliğinin, hayırlı evlat yetiştirmek, haramlardan korunmak, mesut olmak, hayatın yükünü paylaşmak ve yalnızlığın ıstırabından kurtulmak gibi çok önemli gayeleri vardır. Bu sebepten Efendimiz (sas) “Ya Ali, şu üç şeyi geciktirme: Vakti gelen namazı, hazır olan cenazeyi, dengini bulan evsiz kimseyi evlendirmeyi.” buyurmuştur.
Bu durumdan anlıyoruz ki, evliliği zorlaştırmamak gerekir... Şu kadar bilezik, büfe, koltuk takımları, halılar, perdeler, avizeler, mutfak için yirmi çeşit tencere, üç ayrı yemek takımı, büfeyi dolduracak fincanlar, bu kadar eşyanın sığabileceği genişlikte bir ev, tabii kirası, masrafı da ona göre… Listeyi gören gençler, “Haydi bana eyvallah!” deyip kaçıyor. Kahvede, kırda derdini anlatınca, işitenler, “Bekârlık sultanlıktır!” diyor. Peygamberimiz’in (sas) “Nikâhın en hayırlısı kolay ve külfetsiz olanıdır.” emri nerede kalıyor?
Amerika’da şahit olduğum bir durum şöyle: Amerikalıların yaşam şekli flört etmeye müsait olduğundan, nikâhsız beraberlikler yaşıyorlar. “Bir zaman aynı evi paylaşalım. Bu beraberliği hoşumuza gittiği noktaya kadar devam ettirelim. Sıkılırsak ayrılırız.” Bizdeki evlilikler de “sıkılırsak ayrılırız” durumuna döndü. Çünkü huzur kristal bardaklarda, parlak avizelerde aranmaya başlandı. Halbuki bir evin en güzel süsü, güzel ahlaktır. Amma şimdiki evliliklerde dünya malı hedef olmaya başladı.
Geçmiş yıllarda bir arkadaş geldi yanıma. “Ağabey”, dedi, “bir bey kızıma talip oldu. Fakat adam lokantada garson... Bilmem ki kızımızı versek mi?” Ona dedim ki, “İçkisi, kumarı, kız arkadaşla ilişkisi yoksa verin. Önemli olan, ahlaktır.” Bu istişare neticesinde arkadaş kızını o garson beye verdi. Genç hanım gayet mütevazı, sade bir düğüne ve eve razı oldu. Amma sonra ne oldu? Evlendikten kısa bir süre sonra adam kendine köfte salonu açtı, zengin bir bey oldu. Allah ilmi isteyene, zenginliği istediğine verir. İnsan neye güvenirse ona havale edilir…
Buyurulmuş ki, “Pencerelerden seyret, içlerine girme.” Bir tarafta asr-ı saadet var, diğer tarafta nefsî istekler… Sohbetlerde, derslerde, kitaplarda büyük hedefler gösteriliyor; Allah rızası, ebedi saadet, Peygamberimiz’in şefaati, hizmet, himmet vesaire… Fiili hayatta hedefler küçülüyor; ev, mobilya, halı, koltuk, çocukların çeyizi…
Bütün mesele dönüp dolaşıp Allah’a kul olmakta noktalanıyor…
Yazar: Hekimoğlu İsmail