bayram
Ramazan gelirken bin nazla ve dolu dolu düşüncelerle gelir. Gece-gündüz hep gufranla tüllenir durur. Mîadı dolunca da kendini duyura duyura gider. Ne varki ramazanlaşan ruhlara tam bir boşluk yaşatmamak için de bizi, hayrı, bereketi, neş'esi sıkıştırılmış bir gün diyebileceğimiz bayrama emanet eder. Ramazandan sonra bayramın gelişi sürpriz olmasa da, yine de o alışılmışın çok çok üstünde bir canlılık ve ülfetlerin eskitemediği bir eda ile ufukta belirir; bir dolunay gibi yükselir ve gözlerimize, gönüllerimize kase kase heyecan sunar. Ramazanla sıcak alaka kurabilmiş hemen herkes bayramı, ilahî ihsanların bir tevzî zamanı füsunuyla duyar, onu olabildiğine tılsımlı bulur ve onun bu semavî cazibe ve büyüsüyle muvakkaten dahi olsa, ramazanın ayrılış sökünü oldukça hafif hisseder ve koca bir gufran ayının vedasıyla engin bir ihsan gününün şölenini iç içe yaşar.
Bizler, bayramı hemen her zaman süratle doğan, bir hamlede gelip tepemize yükselen ve adeta göz açıp-kapama sürati içinde de ömrünü tamamlayıp guruba yaslanan bir bedir gibi duyarız. Çarçabuk gelir, çarçabuk gider ve hasretlerimizi, hayallerimizdeki resimlerine emanet eder. Ancak böyle fevkalade dar bir zaman dilimine sıkıştırılmış bayram o kadar zengin, o kadar muhtevalı ve o denli cömerttir ki, onda haftaların, ayların varidatının meknuz bulunduğunu söylemek mübalağa olmasa gerek. O her zaman semadan ufkumuza tıpkı bir avize gibi sarkıtılır; sinelerimize neş'e olur akar.. semavîliğe açık gözlere ışık ziyafetleri çeker.. ramazanı saygıyla uğurlayanlara göklerin saygı mesajlarım sunar.. ve hemen herkese -gönlünün vüsati ölçüsünde-ukba güzelliklerinden neler ve neler fısıldar.!
Bayram, dünya ve ötelere ait güzelliklerin birbirine karıştığı, insanların bütün bir ramazan boyu değişik ibadetlerle melekleştiği, meleklerin bu benzerliğe teveccüh ve iltifat olarak bayramlaşan o temiz ruhlar arasında tenezzül dalga boyuyla uçuşup durduğu ve her şeyin lahütî bir güzelliğe büründüğü öyle büyülü bir gündür ki, onu tam duyup yaşayabilenler kendilerin! uyanmak istemedikleri bir rüya aleminde sanırlar.
Bu mübarek günde ramazanın yaşandığı hemen her yer ruhanîlerin yıldızlar arası dünyalarda duyup zevkettikleri manevî ihtişama denk bir füsuna bürünür.. ve o engin mana ve muhtevasıyla gönüllere işleye işleye mü'minleri, açılabildikleri kadar alır kaibî ve ruhî hayatın derinliklerine götürür.. onlara ayları, güneşleri, kehkeşanlan içine alabilecek vüsate erme rampaları hazırlar.. ve herkese "kenz-i mahfî"ye pırıl pırıl bir ayna olabilme düşüncelerini fısıldar: Öyle ki, derecesine göre hemen herkes bayramın tedaî ettirdikleriyle uçmaya hazır kuşlar gibi gerilir.. herhangi bir derinliğe açılıyormuşçasına boyunlarım uzatır.. ve uçup ulaştıkları/ulaşacakları zirvelerin hayretiyle hep mest ü mahmur dolaşır ve bu tek dünya gününü adeta cennet zamanlarına çevirirler.. evet onlar böyle bir hayret semnestisi içinde, her nesnede Hakk'a ait güzellikleri görme büyüsüyle mest, zaman sükutun lisanıyla en beliğ hutbeler îrad etmekte ve hemen bütün mekanlar da, bayram rengi ve bayram deseniyle onlara bestesiz, güftesiz en saf bir musikîden en nefis nağmeler sunmaktadır. Zannediyorum eğer bayramın seslendirdiği bu musikîyi ve bayramlaşan insanların edalarından dökülen şiiri çözmek, dile getirmek mümkün olsaydı, en enfes şiirlerin bercesteleri bile bu büyülü nağmelerin yanında renk atmış, sararmış kupkuru birer lakırdıya dönüşürdü.
Bazen bayramın gelişiyle-duyanlar için-dört bir yanı öyle bir "üns" esintisi kaplar ki, insan görüp temaşa ettiği her çehrede ötelerin vefasının tüllendiğini görüyormuşçasına ve hem burası hem de öteler, her iki alemin birleşik noktasında bulunuyor olma hülyalanyia zevkle gerilir, haşyetle ürperir ve kendini bir havf-reca zemzemesi içinde bulur. Bazen insan, bayramda her şeyi olduğundan çok farklı duyar ve farklı değerlendirir: Öyle ki o kendine hükmeden bir kısım duygu anaforlarıyla göklerin ve yerin içice girdiğini, arzdan kopup bir ölçüde semavileştiğini, ruhanîlerin arasına girip onlann dünyalanni paylaştığım sanır; açılır, genişler, "la mekanı" bir hal alır ve kendini sahili olmayan derinliklere salmışçasına mahiyetin sınırlarım çok aşkın bir serhadde ulaşmış gibi olur.
Bayramda duygular o kadar yumuşar, ruh öylesine hafifler ve mantık gönülle o denli içli-dışlı olur ki, insan bazen bu seviyedeki bir farklılaşma karşısında hayretten hayrete girer. Kim bilir belki de ona bu ölçüde insanî değerleri hatırlattığından ötürü bayramın daha sık gelmesini arzu eder...
Bütün imanlı gönüller bayramı duyarlar ama o, bizim ülkemizde daha bir nazlı, daha bir sevimli, daha bir şirin ve daha bir candandır; zira yüzlerce seneden beri hep aziz bir misafir gibi gelen, başımıza yümnünü, bereketin! boşaltan ve bizi şefkatle kucaklayan bayram, o kadar bizim olmuştur ki onu hep evlerimizde-odalarımızda, mabedlerimizde-sokaklarımızda bizden biri gibi duymuş ve sinelerimizi açarak muanakasına koşmuşuzdur. Evet bayram her gelişinde duygu, düşünce, his ve şuurlarımıza öyle derince tesir eder ve benliğimizi öyle yumuşakça sarar ki, onu tıpkı teneffüs edilen bir koku, dilimizde-damağımızda dolaşan bir lezzet, gönüllerimizde duyulan bir haz ve ufkumuzda tüllenen bir şölen gibi hissederiz; biz hissederiz, o da günün hemen her saatinde bize, harflerle, kelimelerle kayıt altına alınamayacak ne sözler ne sözler söyler.. her şeyi evirir çevirir kendi uhrevi güzelliğinin cazibesine bağlar.. hafıza, hayal ve hatıralarımızı en enfes resimlerle süsler.. ve bir gün çekip gitse de, hayalhanemizde her zaman en tatlı rüyalar gibi hep taptaze kalmasını bilir.
Biz, günümüzdeki bayramları, önceki bayramlara nispeten daha bir ehemmiyetli, daha bir kucaklayıcı ve bir manada da koruyucu görüyoruz. Her şeyden evvel o, bizleri, günlük hayatın gündelik dedikodularından, "yaşamın" kirli yanlarının tozundan-toprağından uzaklaştırarak, hatta arındırarak kendine benzetir ve aktüalitenin isi-pası içinde bunalmış günümüzün insanına öteden iksirler sunmak suretiyle, onu gerçek insani değerlere uyarır; uyarır ve her yanım saran kirli duygularım, mülahazalarım eriterek, çözerek onu talihinin gülen yüzüyle buluşturur.
Bilhassa, hayatım kalb ve ruh seviyesinde götürebilenler için bayram bazen öyle şaşaalı ve pırıl pırıl gelir ki, insan onu yaşamadan-duymadan asla bıkmaz ve gündüzün gitmesini, gecenin gelmesini, uykunun gelip hayatın üzerine abanmasını kat'iyen istemez. Nasıl ister ki bayram, mü'minlere servet ve varidatım israf derecesinde ikram eder ve onunla şöyle-böyle uzak bir tanışıklığı olanları bile o sihirli armağanlarıyla sevindirir.. ve mîadını doldurarak gidip guruba kapandığında da zihinlere bıraktığı fotoğraflarla fedaî menfezlerin! açık tutar ve her fırsatta duygularımıza bir sürü şey söyler: Öyle ki insan ne zaman onun adım ansa, birdenbire hafızasında yüzlerce çağrışım vetiresi başlar.. onun ismiyle zihinlerimizde bir sürü mefhum şekillenir.. en taze manalar sökün eder gelir ve kendilerine has çerçeveye oturur.. duygularımızda garip kıpırdanışlar belirir ve hayallerimizin vüs'atine göre, zamanın bilmem hangi diliminde yaşadığımız bayramları bütün saniye, dakika ve saatleriyle bir kere daha yaşar ve o nefis zaman parçacıklarını, yaşadığımız hayatın birer derinliği gibi duyarız. Evet, onu anınca hayalimizde cemaatle tıklım tıklım camiler belirir.. kulaklanmızda tekbir ve tehlil avazı uğuldar durur.. aşk u şevkin coşturduğu gönüllerden taşan çığlıklar birer mızrap gibi sinelerimize kalkıp inmeye başlar. Çocukların cıvıl cıvıl sevinçlerini, yaşlıların vakur ve murakabeyi andıran duruşlarım, kadın-erkek, genç-ihtiyar herkesin neş'eyle köpürüp sevgiyle birbirini kucakladıklarını bütün canlılığıyla bir kere daha duyar ve kendimizi zaman üstü bir alemin, her iklime açık büyülü bir koyunda sanırız.
Ben şimdilerde, milletçe yaşadığımız o mübarek günlerin hasretiyle hep içimi çekip dursam da, bir zamanlar bayramlarla aydınlanmış, renklenmiş o müstesna zaman dilimlerini saat, dakika ve saniyeleriyle duyup tadabiliyor ve dostlarla el-ele, gönül-gönüle bulunduğum o "eyyamullah"! bütün letaf etiyle hissedebiliyorum.. evet, o mübarek günleri, kendi insanımızla, cami hariminde, şadırvan basında, mabed yolunda bütün hususiyetleriyle önce nasıl duymuşsam, bunca uzaklık ve bunca toz dumana rağmen o günkü revnakdarlığıyla ruhumda bir kere daha yaşayabiliyorum.
Evet o eski günlerde hemen herkes, heyecanla dopdolu, saygıyla karşılayacağımız bir telaş içinde, bir oraya-bir buraya koşar.. yer yer toparlanır.. zaman zaman dağılır.. bayramın ebediyet buudiu güzelliklerinden tam nasip alabilme atmosf erinde, namaz, va'z u nasihat, Allah'a iç dökme, cami avlusunda dostlarla sarmaş-dolaş olma ve onlarla hasbıhal etme gibi konularla kendini farklı hallerle ifade eder.. gün boyu Allah ve Peygamber'e açık durur.. başkalarıyla münasebetlerini sevgi ve şefkate bağlı götürür.. çevresine basiretle bakar.. her şeyi kalbiyle değerlendirir.. vicdanıyla tartar.. ve sabahtan aksama kadar çeşitli aktivitelerle o mübarek günün tek santimini dahi heder etmemeye çalışırdı...
Ruhlarımız o bayramları bir şiir, bir musikî gibi dinlerdi ve o günlerde hemen herkese, ve her yerde, kase kase bayram ruhu sunulurdu. Çehrelerdeki beşaşet, sinelerdeki genişlik birbirine denk israf hududunda bir cömertlikle, hep verme ve dağıtma yarışında bulunur, ne olursa olsun herkes o aydınlık günleri çocuklar gibi pür neş'e ama mutlaka bir temkin tavrı içinde yaşar ve derinleştirirdi.
Dünya durdukça o bayramlar da bütün canlılığıyla hafızalarımızda yaşayacak ve gelecek yeni bayramlanmıza birer model teşkil edeceklerdir; model teşkil edecek ve ömürlerimizin en ak çizgileri olarak her zaman kanatlanni hayallerimizin ufkuna gererek, en karanlık, en tozlu-dumanlı günlerde dahi hafızalarımızda bize şehrayinler yaşatacaklardır. Bizler yıllarca, o nurefşan ve rengarenk günlerin füsunuyla yaşadık. Bir gün-Allah göstermesin-her şeyin sesi kesilse, ruhanî hazlanmıza zift püskürtülse ve bütün zevklerimiz acılaşsa, biz yine gönüllerimizin derinliklerinde duyduğumuz o rengarenk bayramlan hatırlayacak, onların yıllarca yaşanmış olmasını, bundan sonra da o tür bayramlann yaşanabileceğine emare sayarak, her zaman canlı duracak ve duygu dumüruna düşmemek için de sık sık hatıralar albümündeki o bayram fotoğraflarım karıştırarak nisyanla savaşta heyecanlarımızın yanında olmaya çalışacağız.
Ramazan gelirken bin nazla ve dolu dolu düşüncelerle gelir. Gece-gündüz hep gufranla tüllenir durur. Mîadı dolunca da kendini duyura duyura gider. Ne varki ramazanlaşan ruhlara tam bir boşluk yaşatmamak için de bizi, hayrı, bereketi, neş'esi sıkıştırılmış bir gün diyebileceğimiz bayrama emanet eder. Ramazandan sonra bayramın gelişi sürpriz olmasa da, yine de o alışılmışın çok çok üstünde bir canlılık ve ülfetlerin eskitemediği bir eda ile ufukta belirir; bir dolunay gibi yükselir ve gözlerimize, gönüllerimize kase kase heyecan sunar. Ramazanla sıcak alaka kurabilmiş hemen herkes bayramı, ilahî ihsanların bir tevzî zamanı füsunuyla duyar, onu olabildiğine tılsımlı bulur ve onun bu semavî cazibe ve büyüsüyle muvakkaten dahi olsa, ramazanın ayrılış sökünü oldukça hafif hisseder ve koca bir gufran ayının vedasıyla engin bir ihsan gününün şölenini iç içe yaşar.
Bizler, bayramı hemen her zaman süratle doğan, bir hamlede gelip tepemize yükselen ve adeta göz açıp-kapama sürati içinde de ömrünü tamamlayıp guruba yaslanan bir bedir gibi duyarız. Çarçabuk gelir, çarçabuk gider ve hasretlerimizi, hayallerimizdeki resimlerine emanet eder. Ancak böyle fevkalade dar bir zaman dilimine sıkıştırılmış bayram o kadar zengin, o kadar muhtevalı ve o denli cömerttir ki, onda haftaların, ayların varidatının meknuz bulunduğunu söylemek mübalağa olmasa gerek. O her zaman semadan ufkumuza tıpkı bir avize gibi sarkıtılır; sinelerimize neş'e olur akar.. semavîliğe açık gözlere ışık ziyafetleri çeker.. ramazanı saygıyla uğurlayanlara göklerin saygı mesajlarım sunar.. ve hemen herkese -gönlünün vüsati ölçüsünde-ukba güzelliklerinden neler ve neler fısıldar.!
Bayram, dünya ve ötelere ait güzelliklerin birbirine karıştığı, insanların bütün bir ramazan boyu değişik ibadetlerle melekleştiği, meleklerin bu benzerliğe teveccüh ve iltifat olarak bayramlaşan o temiz ruhlar arasında tenezzül dalga boyuyla uçuşup durduğu ve her şeyin lahütî bir güzelliğe büründüğü öyle büyülü bir gündür ki, onu tam duyup yaşayabilenler kendilerin! uyanmak istemedikleri bir rüya aleminde sanırlar.
Bu mübarek günde ramazanın yaşandığı hemen her yer ruhanîlerin yıldızlar arası dünyalarda duyup zevkettikleri manevî ihtişama denk bir füsuna bürünür.. ve o engin mana ve muhtevasıyla gönüllere işleye işleye mü'minleri, açılabildikleri kadar alır kaibî ve ruhî hayatın derinliklerine götürür.. onlara ayları, güneşleri, kehkeşanlan içine alabilecek vüsate erme rampaları hazırlar.. ve herkese "kenz-i mahfî"ye pırıl pırıl bir ayna olabilme düşüncelerini fısıldar: Öyle ki, derecesine göre hemen herkes bayramın tedaî ettirdikleriyle uçmaya hazır kuşlar gibi gerilir.. herhangi bir derinliğe açılıyormuşçasına boyunlarım uzatır.. ve uçup ulaştıkları/ulaşacakları zirvelerin hayretiyle hep mest ü mahmur dolaşır ve bu tek dünya gününü adeta cennet zamanlarına çevirirler.. evet onlar böyle bir hayret semnestisi içinde, her nesnede Hakk'a ait güzellikleri görme büyüsüyle mest, zaman sükutun lisanıyla en beliğ hutbeler îrad etmekte ve hemen bütün mekanlar da, bayram rengi ve bayram deseniyle onlara bestesiz, güftesiz en saf bir musikîden en nefis nağmeler sunmaktadır. Zannediyorum eğer bayramın seslendirdiği bu musikîyi ve bayramlaşan insanların edalarından dökülen şiiri çözmek, dile getirmek mümkün olsaydı, en enfes şiirlerin bercesteleri bile bu büyülü nağmelerin yanında renk atmış, sararmış kupkuru birer lakırdıya dönüşürdü.
Bazen bayramın gelişiyle-duyanlar için-dört bir yanı öyle bir "üns" esintisi kaplar ki, insan görüp temaşa ettiği her çehrede ötelerin vefasının tüllendiğini görüyormuşçasına ve hem burası hem de öteler, her iki alemin birleşik noktasında bulunuyor olma hülyalanyia zevkle gerilir, haşyetle ürperir ve kendini bir havf-reca zemzemesi içinde bulur. Bazen insan, bayramda her şeyi olduğundan çok farklı duyar ve farklı değerlendirir: Öyle ki o kendine hükmeden bir kısım duygu anaforlarıyla göklerin ve yerin içice girdiğini, arzdan kopup bir ölçüde semavileştiğini, ruhanîlerin arasına girip onlann dünyalanni paylaştığım sanır; açılır, genişler, "la mekanı" bir hal alır ve kendini sahili olmayan derinliklere salmışçasına mahiyetin sınırlarım çok aşkın bir serhadde ulaşmış gibi olur.
Bayramda duygular o kadar yumuşar, ruh öylesine hafifler ve mantık gönülle o denli içli-dışlı olur ki, insan bazen bu seviyedeki bir farklılaşma karşısında hayretten hayrete girer. Kim bilir belki de ona bu ölçüde insanî değerleri hatırlattığından ötürü bayramın daha sık gelmesini arzu eder...
Bütün imanlı gönüller bayramı duyarlar ama o, bizim ülkemizde daha bir nazlı, daha bir sevimli, daha bir şirin ve daha bir candandır; zira yüzlerce seneden beri hep aziz bir misafir gibi gelen, başımıza yümnünü, bereketin! boşaltan ve bizi şefkatle kucaklayan bayram, o kadar bizim olmuştur ki onu hep evlerimizde-odalarımızda, mabedlerimizde-sokaklarımızda bizden biri gibi duymuş ve sinelerimizi açarak muanakasına koşmuşuzdur. Evet bayram her gelişinde duygu, düşünce, his ve şuurlarımıza öyle derince tesir eder ve benliğimizi öyle yumuşakça sarar ki, onu tıpkı teneffüs edilen bir koku, dilimizde-damağımızda dolaşan bir lezzet, gönüllerimizde duyulan bir haz ve ufkumuzda tüllenen bir şölen gibi hissederiz; biz hissederiz, o da günün hemen her saatinde bize, harflerle, kelimelerle kayıt altına alınamayacak ne sözler ne sözler söyler.. her şeyi evirir çevirir kendi uhrevi güzelliğinin cazibesine bağlar.. hafıza, hayal ve hatıralarımızı en enfes resimlerle süsler.. ve bir gün çekip gitse de, hayalhanemizde her zaman en tatlı rüyalar gibi hep taptaze kalmasını bilir.
Biz, günümüzdeki bayramları, önceki bayramlara nispeten daha bir ehemmiyetli, daha bir kucaklayıcı ve bir manada da koruyucu görüyoruz. Her şeyden evvel o, bizleri, günlük hayatın gündelik dedikodularından, "yaşamın" kirli yanlarının tozundan-toprağından uzaklaştırarak, hatta arındırarak kendine benzetir ve aktüalitenin isi-pası içinde bunalmış günümüzün insanına öteden iksirler sunmak suretiyle, onu gerçek insani değerlere uyarır; uyarır ve her yanım saran kirli duygularım, mülahazalarım eriterek, çözerek onu talihinin gülen yüzüyle buluşturur.
Bilhassa, hayatım kalb ve ruh seviyesinde götürebilenler için bayram bazen öyle şaşaalı ve pırıl pırıl gelir ki, insan onu yaşamadan-duymadan asla bıkmaz ve gündüzün gitmesini, gecenin gelmesini, uykunun gelip hayatın üzerine abanmasını kat'iyen istemez. Nasıl ister ki bayram, mü'minlere servet ve varidatım israf derecesinde ikram eder ve onunla şöyle-böyle uzak bir tanışıklığı olanları bile o sihirli armağanlarıyla sevindirir.. ve mîadını doldurarak gidip guruba kapandığında da zihinlere bıraktığı fotoğraflarla fedaî menfezlerin! açık tutar ve her fırsatta duygularımıza bir sürü şey söyler: Öyle ki insan ne zaman onun adım ansa, birdenbire hafızasında yüzlerce çağrışım vetiresi başlar.. onun ismiyle zihinlerimizde bir sürü mefhum şekillenir.. en taze manalar sökün eder gelir ve kendilerine has çerçeveye oturur.. duygularımızda garip kıpırdanışlar belirir ve hayallerimizin vüs'atine göre, zamanın bilmem hangi diliminde yaşadığımız bayramları bütün saniye, dakika ve saatleriyle bir kere daha yaşar ve o nefis zaman parçacıklarını, yaşadığımız hayatın birer derinliği gibi duyarız. Evet, onu anınca hayalimizde cemaatle tıklım tıklım camiler belirir.. kulaklanmızda tekbir ve tehlil avazı uğuldar durur.. aşk u şevkin coşturduğu gönüllerden taşan çığlıklar birer mızrap gibi sinelerimize kalkıp inmeye başlar. Çocukların cıvıl cıvıl sevinçlerini, yaşlıların vakur ve murakabeyi andıran duruşlarım, kadın-erkek, genç-ihtiyar herkesin neş'eyle köpürüp sevgiyle birbirini kucakladıklarını bütün canlılığıyla bir kere daha duyar ve kendimizi zaman üstü bir alemin, her iklime açık büyülü bir koyunda sanırız.
Ben şimdilerde, milletçe yaşadığımız o mübarek günlerin hasretiyle hep içimi çekip dursam da, bir zamanlar bayramlarla aydınlanmış, renklenmiş o müstesna zaman dilimlerini saat, dakika ve saniyeleriyle duyup tadabiliyor ve dostlarla el-ele, gönül-gönüle bulunduğum o "eyyamullah"! bütün letaf etiyle hissedebiliyorum.. evet, o mübarek günleri, kendi insanımızla, cami hariminde, şadırvan basında, mabed yolunda bütün hususiyetleriyle önce nasıl duymuşsam, bunca uzaklık ve bunca toz dumana rağmen o günkü revnakdarlığıyla ruhumda bir kere daha yaşayabiliyorum.
Evet o eski günlerde hemen herkes, heyecanla dopdolu, saygıyla karşılayacağımız bir telaş içinde, bir oraya-bir buraya koşar.. yer yer toparlanır.. zaman zaman dağılır.. bayramın ebediyet buudiu güzelliklerinden tam nasip alabilme atmosf erinde, namaz, va'z u nasihat, Allah'a iç dökme, cami avlusunda dostlarla sarmaş-dolaş olma ve onlarla hasbıhal etme gibi konularla kendini farklı hallerle ifade eder.. gün boyu Allah ve Peygamber'e açık durur.. başkalarıyla münasebetlerini sevgi ve şefkate bağlı götürür.. çevresine basiretle bakar.. her şeyi kalbiyle değerlendirir.. vicdanıyla tartar.. ve sabahtan aksama kadar çeşitli aktivitelerle o mübarek günün tek santimini dahi heder etmemeye çalışırdı...
Ruhlarımız o bayramları bir şiir, bir musikî gibi dinlerdi ve o günlerde hemen herkese, ve her yerde, kase kase bayram ruhu sunulurdu. Çehrelerdeki beşaşet, sinelerdeki genişlik birbirine denk israf hududunda bir cömertlikle, hep verme ve dağıtma yarışında bulunur, ne olursa olsun herkes o aydınlık günleri çocuklar gibi pür neş'e ama mutlaka bir temkin tavrı içinde yaşar ve derinleştirirdi.
Dünya durdukça o bayramlar da bütün canlılığıyla hafızalarımızda yaşayacak ve gelecek yeni bayramlanmıza birer model teşkil edeceklerdir; model teşkil edecek ve ömürlerimizin en ak çizgileri olarak her zaman kanatlanni hayallerimizin ufkuna gererek, en karanlık, en tozlu-dumanlı günlerde dahi hafızalarımızda bize şehrayinler yaşatacaklardır. Bizler yıllarca, o nurefşan ve rengarenk günlerin füsunuyla yaşadık. Bir gün-Allah göstermesin-her şeyin sesi kesilse, ruhanî hazlanmıza zift püskürtülse ve bütün zevklerimiz acılaşsa, biz yine gönüllerimizin derinliklerinde duyduğumuz o rengarenk bayramlan hatırlayacak, onların yıllarca yaşanmış olmasını, bundan sonra da o tür bayramlann yaşanabileceğine emare sayarak, her zaman canlı duracak ve duygu dumüruna düşmemek için de sık sık hatıralar albümündeki o bayram fotoğraflarım karıştırarak nisyanla savaşta heyecanlarımızın yanında olmaya çalışacağız.