durmuþ göktekin
Active member
BİR SERZENİŞ…
Kâinat içinde insan zerre kadardır. Allah, o zerre için kâinatı yaratmış. Kâinat o zerre ile değer bulmuş. Havayı, suyu, toprağı ve güneşi zerreye hasretmiş. Varlığına bütün varlığı seferber etmiş. Herkese her şeyi karşılıksız vermiş. İsyan edenle, itaat edeni ayırmamış, böylece elmas ruhlarla kömür ruhlar birbirinden ayrılmış.
Canı dâhil her şeyi hazır bulan insan, yaratılış gayesini unutmuş, yeryüzünde fesat çıkarmıştır. Kendine ait olmayan mülkün kavgasını yapmaktadır. Böylece doymayan bir göze sahip olduğunu göstermiştir. Hâlbuki uğruna kavga ettiği hiçbir şey kendine ait değil.
O’nun mülkünde O’nun emirlerine uygun yaşamak sadece insana aittir. Bunu yapmayan insan, yaratılanı manasızlaştırıyor demektir. Bu manasızlığın faturasını yine insan ödüyor. Nasıl mı? Haber saatlerinde TV’ nizi açıp haberleri takip edin. Yüz üzerinden değerlendirin. Göreceksiniz; 95 negatif duyarken, belki 5 pozitif bir şey duyabileceksiniz. Sonunda bu nasıl bir insanlık diyeceksiniz. Bu haller karşısında, ben de başımı kaldırıp aklımın yüzüne bakamıyorum.
Gözü başkasının hesabında olan kendi hesabını yapamıyor. Çünkü aynada hep başkalarına bakıyor. Böyle olunca da elindekini kaybediyor. Şöyle bir misalle açalım: Ağzında bir kemikle giden fino; yine ağzında kemikle giden başka bir finoyu görür. Kendi ağzındaki kemiği bırakır, diğer finonun ağzındaki kemiği almaya gider. Sonunda onun kemiğini alamadığı gibi kendi kemiğinden de olur.
İnsan, aklını kalbine, kalbini Allah’a bağlamalıdır. Allah ile buluşmayan kalb, iman ile tanışmaz. İman ile tanışmayan akıl yörüngeden çıkmış, menfaat, şehvet ve nefsaniyet gezegenleriyle çarpışır.
İnsan önce dünyayı fesat meydanına çeviriyor, sonra dönüp fesadı önlemeye çalışıyor. Akıl bunun neresinde? Yani önce kendine tuzak kuruyor, sonra kurtulma çareleri arıyor. Aman Allah’ım bu ne çelişki!.. Bakın açık bir örnekle bunu müşahhaslaştıralım “somutlaştıralım.”
Yaptığımız icraatlarla hayat düzenimizi bozduk. Kötülük ayyuka çıktı. Teknolojinin gelişmesiyle hayatımıza kamera girdi. Şimdi her tarafı kameralarla donatıp yapılanları görmeye çalışıyoruz. Böylece kendimizi emniyete almış olacağız. İnsan aklıyla bu kadar çelişkiye düşer mi? Önce kötülüğü çoğalt sonra tedbir al. Bu halimizi herkes kendine göre isimlendirsin!
Bir başka yazımda da dile getirmiştim. Camiye konulan kamerayı gördüğümde yüreğim titremişti. Kötülük camilere kadar girdiğine göre iş çığırından çıktı demekti. Hele bir düşünün! Hayatımızı kameralarla denetim altına almışız. Bu kameraların bize anlattıklarına bir kulak verin bakalım neler anlatıyor!
Akıl, iman, irade bunların karşısında acze düştü. İnsan yaptığı kötülüğü ortadan kaldırmak için kazanımlarının büyük bir bölümünü bu yönde harcıyor. Savaşta kaybedilmeyen can kaybı şimdi oluyor. Cennet gibi bir dünyayı başımıza cehennem yaptık!.
Allah’ın verdiği sayısız nimetlere karşı şükretmeliyiz. Allah’a dönmeliyiz! Nefsimize ve başkalarına değil, Allah’a kul olmalıyız. Yegâne kurtuluşumuz, sığınağımız O’dur. Yine O’na döneceğiz! O, bizi kardeş yapmış, mahlûkatın en üstünü olarak yaratmış. Akıl gibi bir mucizeyi doğru kullanmak bizim işimiz. Vallahi O’nu dinlersek mermere geçer dişimiz.
24. 04. 2012
Durmuş Göktekin
Kâinat içinde insan zerre kadardır. Allah, o zerre için kâinatı yaratmış. Kâinat o zerre ile değer bulmuş. Havayı, suyu, toprağı ve güneşi zerreye hasretmiş. Varlığına bütün varlığı seferber etmiş. Herkese her şeyi karşılıksız vermiş. İsyan edenle, itaat edeni ayırmamış, böylece elmas ruhlarla kömür ruhlar birbirinden ayrılmış.
Canı dâhil her şeyi hazır bulan insan, yaratılış gayesini unutmuş, yeryüzünde fesat çıkarmıştır. Kendine ait olmayan mülkün kavgasını yapmaktadır. Böylece doymayan bir göze sahip olduğunu göstermiştir. Hâlbuki uğruna kavga ettiği hiçbir şey kendine ait değil.
O’nun mülkünde O’nun emirlerine uygun yaşamak sadece insana aittir. Bunu yapmayan insan, yaratılanı manasızlaştırıyor demektir. Bu manasızlığın faturasını yine insan ödüyor. Nasıl mı? Haber saatlerinde TV’ nizi açıp haberleri takip edin. Yüz üzerinden değerlendirin. Göreceksiniz; 95 negatif duyarken, belki 5 pozitif bir şey duyabileceksiniz. Sonunda bu nasıl bir insanlık diyeceksiniz. Bu haller karşısında, ben de başımı kaldırıp aklımın yüzüne bakamıyorum.
Gözü başkasının hesabında olan kendi hesabını yapamıyor. Çünkü aynada hep başkalarına bakıyor. Böyle olunca da elindekini kaybediyor. Şöyle bir misalle açalım: Ağzında bir kemikle giden fino; yine ağzında kemikle giden başka bir finoyu görür. Kendi ağzındaki kemiği bırakır, diğer finonun ağzındaki kemiği almaya gider. Sonunda onun kemiğini alamadığı gibi kendi kemiğinden de olur.
İnsan, aklını kalbine, kalbini Allah’a bağlamalıdır. Allah ile buluşmayan kalb, iman ile tanışmaz. İman ile tanışmayan akıl yörüngeden çıkmış, menfaat, şehvet ve nefsaniyet gezegenleriyle çarpışır.
İnsan önce dünyayı fesat meydanına çeviriyor, sonra dönüp fesadı önlemeye çalışıyor. Akıl bunun neresinde? Yani önce kendine tuzak kuruyor, sonra kurtulma çareleri arıyor. Aman Allah’ım bu ne çelişki!.. Bakın açık bir örnekle bunu müşahhaslaştıralım “somutlaştıralım.”
Yaptığımız icraatlarla hayat düzenimizi bozduk. Kötülük ayyuka çıktı. Teknolojinin gelişmesiyle hayatımıza kamera girdi. Şimdi her tarafı kameralarla donatıp yapılanları görmeye çalışıyoruz. Böylece kendimizi emniyete almış olacağız. İnsan aklıyla bu kadar çelişkiye düşer mi? Önce kötülüğü çoğalt sonra tedbir al. Bu halimizi herkes kendine göre isimlendirsin!
Bir başka yazımda da dile getirmiştim. Camiye konulan kamerayı gördüğümde yüreğim titremişti. Kötülük camilere kadar girdiğine göre iş çığırından çıktı demekti. Hele bir düşünün! Hayatımızı kameralarla denetim altına almışız. Bu kameraların bize anlattıklarına bir kulak verin bakalım neler anlatıyor!
Akıl, iman, irade bunların karşısında acze düştü. İnsan yaptığı kötülüğü ortadan kaldırmak için kazanımlarının büyük bir bölümünü bu yönde harcıyor. Savaşta kaybedilmeyen can kaybı şimdi oluyor. Cennet gibi bir dünyayı başımıza cehennem yaptık!.
Allah’ın verdiği sayısız nimetlere karşı şükretmeliyiz. Allah’a dönmeliyiz! Nefsimize ve başkalarına değil, Allah’a kul olmalıyız. Yegâne kurtuluşumuz, sığınağımız O’dur. Yine O’na döneceğiz! O, bizi kardeş yapmış, mahlûkatın en üstünü olarak yaratmış. Akıl gibi bir mucizeyi doğru kullanmak bizim işimiz. Vallahi O’nu dinlersek mermere geçer dişimiz.
24. 04. 2012
Durmuş Göktekin