Konuya cevap cer

Birinci Kısım - Sayfa 76


Hem nasıl iman-ı billâh âhiretsiz olmaz; öyle de, Onuncu Sözde kısa işaretlerlebeyan edildiği gibi, hiçbir cihette mümkün müdür ve hiç akıl kabul eder mi ki, ulûhiyetve mâbudiyetin tezahürü için bu kâinatı öyle bir mücessem kitab-ı Samedânî ki, her sahifesi bir kitap kadar ve her satırı bir sahife kadar mânâları ifade eder ve öylecismânî bir Kur’ân-ı Sübhânî ki, herbir âyet-i tekvîniyesi ve herbir kelimesi, hattâ herbir noktası, herbir harfi birer mu’cize hükmündedir ve öyle muhteşem ve içihadsiz âyâtla ve mânidar nakışlarla tezyin edilmiş bir mescid-i Rahmânîdir ki, herbir köşesinde bir tâife, bir nevi ibadet-i fıtriye ile iştigal eder bir şekilde halk eden bir Allah, bir Mâbud-u Bilhak, o kitab-ı kebîrin mânâlarını ders verecek üstadları ve oKur’ân-ı Samedânînin âyetlerini tefsir edecek müfessirleri elçi olarak göndermesin ve o mescid-i ekberde hadsiz tarzlarda ibadet edenlere imamları tayin etmesin ve o üstadlara ve müfessirlere ve imamlara fermanları vermesin? Hâşâ, yüz bin hâşâ!


Hem cemâl-i rahmetini ve hüsn-ü şefkatini ve kemâl-i rububiyetini zîşuurlara göstermek ve onları şükre ve hamde sevk etmek için bu kâinatı öyle bir ziyafetgâh ve bir teşhirgâh ve öyle bir seyrangâh ki, hadsiz çeşit çeşit, leziz nimetler ve gayetantika, hadsiz harika san’atlar içinde dizilmiş bir tarzda halk eden bir Sâni-i Rahîm veKerîm, hiç mümkün müdür ve hiç akıl kabul eder mi ki, o ziyafetgâhtaki zîşuurmahlûklarla konuşmasın ve onlara o nimetlere mukàbil elçileri vasıtasıyla vazife-i teşekküriyeyi ve tezahür-ü rahmetine ve sevdirmesine karşı vazife-i ubudiyeti bildirmesin. Hâşâ, binler hâşâ!


Hem hiç mümkün müdür: Bir Sâni san’atını sever, beğendirmek ister, hattâ ağızların bin çeşit zevklerini nazara alması delâletiyle, takdir ve tahsinlerle karşılanmak





Kerîm: sonsuz cömertlik ve ikram sahibi AllahKur’ân-ı Samedânî: herşey Kendisine muhtaç olduğu halde, kendisi hiçbir şeye muhtaç olmayan Allah’ın Kur’ân’ı, kâinat kitabı
Kur’ân-ı Sübhânî: her türlü kusur ve noksandan uzak olan Allah’ın Kur’ân’ı, kâinat kitabıMâbûd-u Bilhak: hakkıyla ibadete lâyık olan Allah
Sâni: herşeyi mükemmel bir san’atla yaratan AllahSâni-i Rahîm: özel şefkat ve merhamet tecellîsi olan, herşeyi san’atla yaratan Allah
beyan etmek: açıklamakcemâl-i rahmet: rahmetin güzelliği
cihet: şekil, yöncismanî: maddi yapısı olan
delâlet: işaret etme, delil olmaferman: buyruk, emir
gayet: son derecehadsiz: sayısız, sınırsız
halk etmek: yaratmakhamd: övgü ve şükür
hâşâ: asla, kesinlikle öyle değilhüsn-ü şefkat: şefkatin güzelliği
ibadet-i fıtriye: yaratılıştan gelen ibadetiman-ı billâh: Allah’a iman
iştigal etmek: meşgul olmak, ilgilenmekkemâl-i rubûbiyet: Allah’ın herbir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri vermesinin, onları terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulundurmasının mükemmelliği
kitab-ı Samedânî: herşey Kendisine muhtaç olduğu halde, Kendisi hiçbir şeye muhtaç olmayan Allah’ın kitabı, kâinatkitab-ı kebir: büyük kitap, kâinat
kâinat: evren, yaratılan herşeyleziz: lezzetli
mahlûk: yaratıkmescid-i Rahmânî: çok merhametli olan Allah’ın yarattığı mescid
mescid-i ekber: en büyük mescidmukàbil: karşılık
mu’cize: benzerini yapma noktasında başkalarını âciz bırakan olağanüstü şeymâbudiyet: ibadet edilmeye lâyık olma
mânidar: anlamlımücessem: cisimleşmiş, maddi yapısı olan
müfessir: açıklayan, yorumlayan kimsenevi: tür
seyrangâh: gezinti yeritahsin: beğenme, güzelliğini ilân etme
tefsir etmek: açıklamak, yorumlamaktezahür: belirme, görünme
tezahür-ü rahmet: rahmet belirmesi, görünmesitezyin etmek: süslemek
teşhirgâh: sergi yeritâife: topluluk, grup
ulûhiyet: ilâhlıkvazife-i teşekküriye: teşekkür vazifesi, şükür görevi
vazife-i ubudiyet: ibadet vazifesi, kulluk göreviziyafetgâh: ziyafet yeri
zîşuur: şuur sahibi, bilinçliâyât: âyetler, deliller
âyât-ı tekvîniye: yaratılışa ait deliller, bütün varlıklar


Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst