Konuya cevap cer

Birinci Kısım - Sayfa 77


arzu eder ve herbir san’atıyla kendini hem tanıttırmak, hem sevdirmek, hem bir çeşit mânevî cemâlini göstermek ister bir tarzda bu kâinatı antika san’atlarla süslendirdiği halde kâinattaki zîhayatın kumandanları olan insanlara onların büyüklerinden bir kısmıyla konuşup elçi olarak göndermesin; güzel san’atları takdirsiz ve fevkalâde hüsn-ü esmâsı tahsinsiz ve tanıttırması ve sevdirmesi mukabelesizkalsın? Hâşâ, yüz bin hâşâ!


Hem bütün zîhayatın ihtiyacat-ı fıtriyeleri için dualarına ve hâl diliyle edilen bütünilticalara ve arzulara vakti vaktine, kast ve ihtiyar ve iradeyi gösterir bir tarzda hadsizin’âmlarıyla ve nihayetsiz ihsanatıyla fiilen ve halen sarih bir surette konuşan birMütekellim-i Alîm, hiç mümkün müdür, hiç akıl kabul eder mi, en cüz’î bir zîhayat ilefiilen ve halen konuşsun ve tam derdine derman yetiştiren ihsanıyla derdini dinlesin ve ihtiyacını görsün ve bilsin; ve bütün kâinatın en müntehap neticesi ve arzın halifesi ve ekser mahlûkat-ı arziyenin kumandanları olan insanların mânevî reisleriyle görüşmesin? Onlarla, belki her zîhayatla fiilen ve halen konuştuğu gibi, onlarlakavlen ve kelâmen konuşmasın ve onlara fermanları ve suhuf ve kitapları göndermesin? Hâşâ, hadsiz hâşâ!


Demek, iman-ı billâh, kat’iyetiyle ve hadsiz hüccetleriyle ve bikütübihî ve rusülihî,yani peygamberlere ve mukaddes kitaplara imanı ispat eder.


Hem hiç bir cihet-i imkânı var mı ve hiç akıl kabul eder mi ki, bütün masnuatıyla kendini tanıttırana ve sevdirene ve teşekküratı fiilen ve halen isteyene mukàbil,kâinatı velveleye veren hakikat-i Kur’âniye ile Zülcelâl o San’atkârı ekmel bir tarzda tanıyıp ve tanıttırıp ve sevip ve sevdirip ve teşekkür edip ve ettirip ve Sübhânallah,Elhamdü lillâh, Allahu ekber’lerle küre-i arzı semâvâta işittirecek derecede konuşturup ve kara ve denizleri cezbeye getirecek bir vaziyetle,



Allahu ekber: “Allah en büyüktür”Elhamdü lillâh: “ezelden ebede her türlü hamd ve övgü Allah’a mahsustur”
Mütekellim-i Alîm: gizli ve âşikâr her şeyi bilen ve kendi Zâtına lâyık şekilde konuşan AllahSan’atkâr: herşeyi mükemmel ve san’atlı bir şekilde yaratan Allah
Sübhanallah: “Allah her türlü eksiklikten sonsuz derecede yücedir” anlamında bir tesbihZülcelâl: büyüklük, haşmet ve yücelik sahibi
arzın halifesi: yeryüzünde Allah’ın emirlerini yerine getirip Onun namına tasarrufta bulunan ve varlıklar üzerinde Onun adına egemen olan insanbikütübihî: Onun kitaplarına
cemâl: güzellikcezbe: Allah sevgisiyle kendinden geçer bir hale gelme, çekilme
cihet-i imkan: mümkün olma yönücüz’î: ferdî, az, küçük
ekmel: en mükemmel, kusursuzekser: pek çok
ferman: buyruk, emirfevkalade: olağanüstü
fiilen: davranışla, gerçekte; bizzat, fiilî olarakhadsiz: sınırsız
hakikat-ı Kur’âniye: Kur’ân’ın gerçeği, esas mânâsıhalen: hareket ve davranışla
hâşâ: asla, kesinlikle öyle değilhüccet: kesin delil
hüsn-ü esmâ: isimlerin güzelliğiihsan: bağış, ikram
ihsanat: bağışlar, iyiliklerihtiyac-ı fitrî: yaratılıştan gelen ihtiyaç
ihtiyar: dileme, istek, tercihiltica: sığınma
iman-ı billâh: Allah’a imanin’am: nimetlendirme
irade: dileme, istek, kast etmekast: amaç, hedef
kat’iyet: kesinlikkavlen: sözle
kelâmen: söz ve konuşma ilekâinat: evren, yaratılan herşey
küre-i arz: yer küre, dünyamahlûkat-ı arziye: yeryüzündeki yaratıklar, varlıklar
masnuat: san’at eseri varlıklarmukabelesiz: karşılıksız
mukaddes: her türlü çirkinlik ve eksiklikten arınmışmukàbil: karşılık
müntehap: seçilmiş, seçkinnihayetsiz: sonsuz
rusulihî: Onun peygamberlerinesarih: açık
semâvât: göklersuhuf: bâzı peygamberlere gelen sahife halindeki kitaplar
suret: biçim, şekiltahsin: takdir etme, beğenme
teşekkürat: teşekkürlervelvele: coşku, haykırış
zîhayat: canlı, hayat sahibi


Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst