Allahu ekber: “Allah en büyüktür” | Elhamdü lillâh: “ezelden ebede her türlü hamd ve övgü Allah’a mahsustur” |
Mütekellim-i Alîm: gizli ve âşikâr her şeyi bilen ve kendi Zâtına lâyık şekilde konuşan Allah | San’atkâr: herşeyi mükemmel ve san’atlı bir şekilde yaratan Allah |
Sübhanallah: “Allah her türlü eksiklikten sonsuz derecede yücedir” anlamında bir tesbih | Zülcelâl: büyüklük, haşmet ve yücelik sahibi |
arzın halifesi: yeryüzünde Allah’ın emirlerini yerine getirip Onun namına tasarrufta bulunan ve varlıklar üzerinde Onun adına egemen olan insan | bikütübihî: Onun kitaplarına |
cemâl: güzellik | cezbe: Allah sevgisiyle kendinden geçer bir hale gelme, çekilme |
cihet-i imkan: mümkün olma yönü | cüz’î: ferdî, az, küçük |
ekmel: en mükemmel, kusursuz | ekser: pek çok |
ferman: buyruk, emir | fevkalade: olağanüstü |
fiilen: davranışla, gerçekte; bizzat, fiilî olarak | hadsiz: sınırsız |
hakikat-ı Kur’âniye: Kur’ân’ın gerçeği, esas mânâsı | halen: hareket ve davranışla |
hâşâ: asla, kesinlikle öyle değil | hüccet: kesin delil |
hüsn-ü esmâ: isimlerin güzelliği | ihsan: bağış, ikram |
ihsanat: bağışlar, iyilikler | ihtiyac-ı fitrî: yaratılıştan gelen ihtiyaç |
ihtiyar: dileme, istek, tercih | iltica: sığınma |
iman-ı billâh: Allah’a iman | in’am: nimetlendirme |
irade: dileme, istek, kast etme | kast: amaç, hedef |
kat’iyet: kesinlik | kavlen: sözle |
kelâmen: söz ve konuşma ile | kâinat: evren, yaratılan herşey |
küre-i arz: yer küre, dünya | mahlûkat-ı arziye: yeryüzündeki yaratıklar, varlıklar |
masnuat: san’at eseri varlıklar | mukabelesiz: karşılıksız |
mukaddes: her türlü çirkinlik ve eksiklikten arınmış | mukàbil: karşılık |
müntehap: seçilmiş, seçkin | nihayetsiz: sonsuz |
rusulihî: Onun peygamberlerine | sarih: açık |
semâvât: gökler | suhuf: bâzı peygamberlere gelen sahife halindeki kitaplar |
suret: biçim, şekil | tahsin: takdir etme, beğenme |
teşekkürat: teşekkürler | velvele: coşku, haykırış |
zîhayat: canlı, hayat sahibi |
|