Aleyhissalâtü Vesselâm: Allah’ın salât ve selâmı onun üzerine olsun | Eşhedü en lâ ilâhe illâllah: “Şehadet ederim ki Allah’tan başka ilâh yoktur” |
Hâlık: her şeyi yaratan Allah | Sâni: herşeyi mükemmel bir san’atla yaratan Allah |
dehşetli: korkunç, ürkütücü | dellâllık: ilan edicilik, duyuruculuk |
eşhedû enne Muhammede’r-Resulullah: “Şehadet ederim ki Muhammed Allah’ın resulüdür” | ferman: buyruk, emir |
hakikat: esas, gerçek | hakiki: gerçek |
hâfız: Kur’ân’ı ezberleyen | hâşâ: asla, kesinlikle öyle değil |
hâşâ ve kellâ: asla ve asla, kesinlikle öyle değil | hüccet: kesin delil |
insaniyet: insanlık | i’câz: mu’cize oluş |
kemiyet: sayısal çokluk, nicelik | kemâl-i hürmet: tam bir saygı ve hürmet |
keramet: Allah’ın bir ikramı olan olağanüstü hal | keyfiyet: durum, nitelik |
kudsiyet: kusur ve noksandan uzak oluş, kutsallık | kàfile: grup, topluluk |
kâinat: evren, yaratılan herşey | küllî: büyük, kapsamlı, tür |
kısm-ı âzam: büyük bir kısmı | lisan: dil |
mahlûk: yaratık | mahlûkat: yaratılmışlar |
makàsıd-ı İlâhiye: Allah’ın gözettiği yüce maksatlar, gayeler | muammâ: anlaşılması zor sır, gizem |
mukabele etmek: karşılık vermek | mu’cizât: mu’cizeler; Allah’ın izniyle peygamberler tarafından ortaya konulup bir benzerini yapmakta başkalarını aciz ve hayrette bırakan olağanüstü hal ve işler |
müntehap: seçilmiş, seçkin | nev-i beşer: insanlar |
nev-i insan: insan türü, insanlık | nevi: tür |
resul: peygamber, elçi | sual-i umumîye: genel soru |
tabaka-i nâs: halk tabakası | taife: grup, topluluk |
talim etmek: öğretmek | tasfiye: arındırma, süzme |
terbiye: belli bir amaca erişecek şekilde geliştirme, olgunlaştırma | tezahür-ü Rububiyet: Allah’ın herbir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri vermesi, onları terbiye edip idaresi ve egemenliğinin bütün varlıklarda açıkça görünmesi, yansıması |
tezkiye: temize çıkarma, arındırma | ubûdiyet: Allah’a kulluk |
vech-i i’câz: mu’cizelik yönü | zarfında: içinde |