Aleyhissalâtü Vesselâm: Allah’ın salât ve selâmı onun üzerine olsun | Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyan: açıklamalarıyla ve anlatımıyla benzerini yapmakta akılları âciz bırakan |
Mütekellim-i Ezelî: ezelî kelâm sıfatına sahip olan ve konuşması, hiçbir varlığın konuşmasına benzemeyen Allah | Sultan-ı Zülcelâl: sonsuz yücelik ve haşmet sahibi, herşeyin sultanı olan Allah |
Sâni-i Sermedî: zaman üstü ve yüce olmakla beraber her şeyi san’atla yaratan Allah | beyan: açıklama |
cihet: şekil, yön | devâir-i saltanat: saltanat daireleri |
ehemmiyetli: önemli | ferman: buyruk, emir |
hademesiz: hizmetçisiz | hak: doğru, gerçek |
hardal: çok küçük tohumları olan bir bitki | haşmet: büyüklük, ihtişam |
haşâ ve kellâ: asla ve asla, kesinlikle öyle değil | hikmet: fayda, gaye; herşeyin belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde yaratılması |
hâli: boş, ıssız | hâşâ: asla, kesinlikle öyle değil |
hüccet: kesin delil | iman-ı billâh: Allah’a iman |
iskân etmek: yerleştirmek | kat’î: kesin bir şekilde |
kelâm: ifade, söz | kelâmullah: Allah’ın kelamı |
kuvve-i hafıza: hafıza duygusu, bellek | kâinat: evren, yaratılan herşey |
muhafaza etmek: korumak | mu’cizât: mu’cizeler; Allah’ın izniyle peygamberler tarafından ortaya konulup bir benzerini yapmakta başkalarını âciz ve hayrette bırakan olağanüstü şeyler |
münasip: uygun | müteaddit: bir çok, çeşitli |
mütemadiyen: sürekli olarak | nâzırsız: gözlemcisiz |
rahmet: İlâhî şefkat, merhamet | raiyet: halk |
rububiyet: Allah’ın herbir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri vermesi, onları terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulundurması | saltanat-ı Rububiyet: Allah’ın herbir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri vermesi, onları terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulundurması |
semâvât: gökler | semâvî: göğe ait, gökteki |
sergüzeşt-i hayat: hayat serüveni | tarihçe-i hayat: hayat hikâyesi, biyografi |
tecellî: görünme, yansıma | tesbihat etmek: Allah’ı her türlü kusurdan yüce tutarak şanına lâyık ifadelerle anmak |
vazife-i hayat: hayat vazifesi, görevi | yâversiz: yardımcısız |
zemin: yer | zîhayat: canlı, hayat sahibi |
zîşuur: şuur sahibi, bilinçli | âbid: Allah’a ibadet eden, kul
|