Konuya cevap cer

Birinci Kısım - Sayfa 79


On Dokuzuncu Mektupta beyan olunan ve Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm binmu’cizatıyla onun bir mu’cizesi olarak hak kelâmullah olduğu kat’î ispat edilen Kur’ân-ı Mucizü’l-Beyan, hiçbir cihette imkânı var mı ki, o Mütekellim-i Ezelî ve oSâni-i Sermedînin kelâmı ve fermanı olmasın? Hâşâ, yüz bin defa hâşâ ve kellâ!


Demek, iman-ı billâh, bütün hüccetleriyle, Kur’ân’ın kelâmullah olduğunu ispat ediyor.


Hem hiç mümkün müdür ki, zeminin yüzünü mütemadiyen zîhayatlarla doldurup boşaltan ve kendini tanıttırmak ve ibadet ve tesbihat ettirmek için bu dünyamızızîşuurlarla şenlendiren bir Sultan-ı Zülcelâl, semâvâtı ve yıldızları boş ve hâlibıraksın; onlara münasip ahâliyi yaratıp, o semâvî saraylarda iskân etmesin vesaltanat-ı rububiyetini en büyük memleketinde hademesiz, haşmetsiz, memursuz, elçisiz, yâversiz, nâzırsız, seyircisiz, âbidsiz, raiyetsiz bıraksın? Hâşâ, melekler sayısınca hâşâ!


Hem hiçbir cihette imkânı var mı ki, bu kâinatı öyle bir kitap tarzında yazar ki, herbir ağacın bütün tarihçe-i hayatını bütün çekirdeklerinde kaydeden ve herbir otun ve çiçeğin bütün vazife-i hayatiyesini bütün tohumlarında yazan ve herbir zîşuurun bütün sergüzeşte-i hayatiyesini hardal gibi küçük kuvve-i hafızasında gayet mükemmel yazdıran ve bütün mülkünde ve devâir-i saltanatında her ameli ve her hâdiseyi müteaddit fotoğraflarla alarak muhafaza eden ve rububiyetin enehemmiyetli bir esası olan adalet, hikmet ve rahmetinin tecellîleri ve




Aleyhissalâtü Vesselâm: Allah’ın salât ve selâmı onun üzerine olsunKur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyan: açıklamalarıyla ve anlatımıyla benzerini yapmakta akılları âciz bırakan
Mütekellim-i Ezelî: ezelî kelâm sıfatına sahip olan ve konuşması, hiçbir varlığın konuşmasına benzemeyen AllahSultan-ı Zülcelâl: sonsuz yücelik ve haşmet sahibi, herşeyin sultanı olan Allah
Sâni-i Sermedî: zaman üstü ve yüce olmakla beraber her şeyi san’atla yaratan Allahbeyan: açıklama
cihet: şekil, yöndevâir-i saltanat: saltanat daireleri
ehemmiyetli: önemliferman: buyruk, emir
hademesiz: hizmetçisizhak: doğru, gerçek
hardal: çok küçük tohumları olan bir bitkihaşmet: büyüklük, ihtişam
haşâ ve kellâ: asla ve asla, kesinlikle öyle değilhikmet: fayda, gaye; herşeyin belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde yaratılması
hâli: boş, ıssızhâşâ: asla, kesinlikle öyle değil
hüccet: kesin deliliman-ı billâh: Allah’a iman
iskân etmek: yerleştirmekkat’î: kesin bir şekilde
kelâm: ifade, sözkelâmullah: Allah’ın kelamı
kuvve-i hafıza: hafıza duygusu, bellekkâinat: evren, yaratılan herşey
muhafaza etmek: korumakmu’cizât: mu’cizeler; Allah’ın izniyle peygamberler tarafından ortaya konulup bir benzerini yapmakta başkalarını âciz ve hayrette bırakan olağanüstü şeyler
münasip: uygunmüteaddit: bir çok, çeşitli
mütemadiyen: sürekli olaraknâzırsız: gözlemcisiz
rahmet: İlâhî şefkat, merhametraiyet: halk
rububiyet: Allah’ın herbir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri vermesi, onları terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulundurmasısaltanat-ı Rububiyet: Allah’ın herbir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri vermesi, onları terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulundurması
semâvât: göklersemâvî: göğe ait, gökteki
sergüzeşt-i hayat: hayat serüvenitarihçe-i hayat: hayat hikâyesi, biyografi
tecellî: görünme, yansımatesbihat etmek: Allah’ı her türlü kusurdan yüce tutarak şanına lâyık ifadelerle anmak
vazife-i hayat: hayat vazifesi, göreviyâversiz: yardımcısız
zemin: yerzîhayat: canlı, hayat sahibi
zîşuur: şuur sahibi, bilinçliâbid: Allah’a ibadet eden, kul
 


Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst