Birinci Kısım - Sayfa 120
ve Risale-i Nur’un kuvvetli burhanlarıyla ve şakirtlerin ihlâsı ile, izn-i İlâhî ile üzerinden kapılarını açtırıp beraat kazandıran ve o günde bize ve âlem-i İslâma bayram yaptıran ve hakikaten Risale-i Nur’ları nûrun alâ nûr olduğunu ispat ederek kıyamete kadar serbest okunup ve yazılmasına hak kazandıran,
Ve âlem-i İslâmın Kur’ân-ı Azîmüşşânın gıda-yı kudsîsiyle ve Nurun uhrevîtaamıyla ve şakirtlerinin iştihasıyla ekmek, su ve hava gibi bu Nurlara pek çok ihtiyacı olduğunu ve bu Nurları okuyup yazanlardan binler kişi imanla kabre girdiğini ispat eden ve kendisine mensup talebelerini hiçbir yerde mağlûp ve mahcup etmeyen ve elyevm Kur’ân’ın semâvî dersleriyle ve Risale-i Nur’un esasatıyla veşakirtlerinin zekâvetleriyle ve Meyvenin Onuncu ve On Birinci Mesele ve çiçekleriyle, firak ateşiyle gece gündüz yanan kalblerimizi âb-ı hayat ve şarab-ı kevsergibi o mübarek Mesele ve Çiçeklerle kalblerimizin ateşini söndürüp sürur ve feraha sevk eden,
Ve ey âlemin—Kur’ân-ı Azîmüşşa’nın kat’î vaadiyle ve tehdidiyle ve Risale-i Nur’un keşf-i kat’îsiyle ve merhum şakirtlerinin müşahedesiyle ve onlardaki keşfü’l-kubur sahiplerinin görmesiyle—en çok korktuğu ölümü, ehl-i iman için idam-ı ebedîden kurtarıp bir terhis tezkeresine çeviren ve âlem-i nura gitmek için güzel bir yolculuk olduğunu ispat eden ve kâfir ve münafıklar için idam-ı ebedî olduğunu bildiren Kur’ân-ı Mucizü’l-Beyânın, bin mu’cizat-ı Ahmediye Aleyhissalâtü Vesselâmve kırk vech-i i’câzının tasdiki altında ihbarat-ı kat’iyesiyle, ondan çıkan Risale-i Nur’un en muannid düşmanlarını mağlûp eden hüccetleriyle ve Nur şakirtlerinin, çokemarelerin ve tecrübelerin ve kanaatlerinin teslimiyle o korkunç, karanlık, soğuk ve dar kabri, ehl-i iman için Cennet çukurundan bir çukur ve Cennet bahçesinin bir kapısı olduğunu ispat eden ve kâfir ve münâfık zındıklar için Cehennem çukurundan yılan ve akreplerle dolu bir çukur olduğunu ispat eden ve oraya gelecek olan Münker, Nekir isminde melâikeleri
ve Risale-i Nur’un kuvvetli burhanlarıyla ve şakirtlerin ihlâsı ile, izn-i İlâhî ile üzerinden kapılarını açtırıp beraat kazandıran ve o günde bize ve âlem-i İslâma bayram yaptıran ve hakikaten Risale-i Nur’ları nûrun alâ nûr olduğunu ispat ederek kıyamete kadar serbest okunup ve yazılmasına hak kazandıran,
Ve âlem-i İslâmın Kur’ân-ı Azîmüşşânın gıda-yı kudsîsiyle ve Nurun uhrevîtaamıyla ve şakirtlerinin iştihasıyla ekmek, su ve hava gibi bu Nurlara pek çok ihtiyacı olduğunu ve bu Nurları okuyup yazanlardan binler kişi imanla kabre girdiğini ispat eden ve kendisine mensup talebelerini hiçbir yerde mağlûp ve mahcup etmeyen ve elyevm Kur’ân’ın semâvî dersleriyle ve Risale-i Nur’un esasatıyla veşakirtlerinin zekâvetleriyle ve Meyvenin Onuncu ve On Birinci Mesele ve çiçekleriyle, firak ateşiyle gece gündüz yanan kalblerimizi âb-ı hayat ve şarab-ı kevsergibi o mübarek Mesele ve Çiçeklerle kalblerimizin ateşini söndürüp sürur ve feraha sevk eden,
Ve ey âlemin—Kur’ân-ı Azîmüşşa’nın kat’î vaadiyle ve tehdidiyle ve Risale-i Nur’un keşf-i kat’îsiyle ve merhum şakirtlerinin müşahedesiyle ve onlardaki keşfü’l-kubur sahiplerinin görmesiyle—en çok korktuğu ölümü, ehl-i iman için idam-ı ebedîden kurtarıp bir terhis tezkeresine çeviren ve âlem-i nura gitmek için güzel bir yolculuk olduğunu ispat eden ve kâfir ve münafıklar için idam-ı ebedî olduğunu bildiren Kur’ân-ı Mucizü’l-Beyânın, bin mu’cizat-ı Ahmediye Aleyhissalâtü Vesselâmve kırk vech-i i’câzının tasdiki altında ihbarat-ı kat’iyesiyle, ondan çıkan Risale-i Nur’un en muannid düşmanlarını mağlûp eden hüccetleriyle ve Nur şakirtlerinin, çokemarelerin ve tecrübelerin ve kanaatlerinin teslimiyle o korkunç, karanlık, soğuk ve dar kabri, ehl-i iman için Cennet çukurundan bir çukur ve Cennet bahçesinin bir kapısı olduğunu ispat eden ve kâfir ve münâfık zındıklar için Cehennem çukurundan yılan ve akreplerle dolu bir çukur olduğunu ispat eden ve oraya gelecek olan Münker, Nekir isminde melâikeleri
Aleyhissalâtü Vesselâm: Allah’ın salât ve selâmı onun üzerine olsun | Kur’ân-ı Azîmüşşan: şan ve şerefi büyük olan Kur’ân |
Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyan: açıklamalarıyla ve anlatımıyla benzerini yapmakta akılları âciz bırakan, mu’cize olan Kur’ân | Münker Nekir: öldükten sonra insanları iman bakımından sorguya çekecek melekler |
beraat: temize çıkma, suçsuz olduğunun anlaşılması | burhan: mantıkî delil, kanıt |
ehl-i iman: Allah’a ve iman esaslarına inanan kimseler, mü’minler | elyevm: bu gün |
emare: belirti, işaret | esasat: esaslar, prensipler |
firak: ayrılık | gıda-yı kudsî: kutsal gıda |
hakikaten: gerçekten | hüccet: kesin delil |
idam-ı ebedî: dirilmemek üzere sonsuz yok oluş | ihbârât-ı kat’iye: kesin haberler |
ihlâs: içtenlik, samimiyet; ibadet ve davranışlarda sadece Allah’ın rızasını gözetme | izn-i İlâhî: Allah’ın izni |
i’câz: mu’cize oluş | kat’î: kesin bir şekilde |
keşf-i katî: kesin keşif, kesin bir şekilde ortaya çıkarma, belirtme | keşfü’l-kubur: kabirdeki ölülerin hallerini görme |
kâfir: Allah’ı veya Allah’ın bildirdiği kesin birşeyi inkâr eden kimse | mağlup etmek: yenmek, galip gelmek |
merhum: rahmete kavuşmuş, vefat etmiş | muannid: inatçı, direnen |
mu’cizât-ı Ahmediye: Peygamber Efendimizin (a.s.m.) gösterdiği mu’cizeler | mübarek: bereketli, hayırlı |
münafık: iki yüzlü, inanmadığı halde inanmış görünen kimse | müşahede: gözlem |
nûrun alâ nûr: nur üstüne nur, iyiden de iyi | semâvî: İlâhî, Allah tarafından gelen |
sürur: mutluluk, sevinç | taam: gıda, yiyecek |
tasdik: doğrulama, onaylama | terhis: göreve son verme |
tezkere: belge | uhrevî: âhirete ait |
vaad: etmek | vech-i i’câz: mu’cizelik yönü |
zekâvet: zekîlik | âb-ı hayat: hayat suyu |
âlem-i nur: nur âlemi | âlem-i İslâm: İslâm dünyası |
şakirt: öğrenci | şarâb-ı Kevser: Cennetteki Kevser nehrinin sarhoş etmeyen leziz şarabı |