Aleyhissalâtü Vesselâm: Allah’ın salât ve selâmı onun üzerine olsun | Asr-ı Saadet: Peygamberimiz (a.s.m.) yaşadığı dönem, mutluluk asrı |
Fâtiha: Kur’ân’ın ilk sûresi olan Fâtiha Sûresi | Hafız Ali: (bk. bilgiler) |
Hüsrev: (bk. bilgiler – Hüsrev Altınbaşak) | Kur’ân-ı Azîmüşşan: şan ve şerefi yüce olan Kur’ân |
Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyan: açıklamalarıyla ve anlatımıyla benzerini yapmakta akılları âciz bırakan, mu’cize olan Kur’ân | Levh-i Mahfuz: herşeyin bütün ayrıntılarıyla yazıldığı mânevî kader levhası |
Mu’cizât-ı Kur’âniye: Kur’ân’ın mu’cizeliğini anlatan risale, Yirmi Beşinci Söz | Münker Nekir: öldükten sonra insanları sorguya çekecek melekler |
Rumuzât-ı Semâniye: Risale-i Nur’un Yirmi Dokuzuncu Mektubunda yer alan Sekizinci Kısım | efdal: en faziletli, en üstün |
ehl-i hak ve hakikat: hak ve doğruluk üzere olan kimseler | ferman: buyruk, emir |
fevkalâde: olağanüstü | gayret: çalışkanlık |
gül fabrikası: (bk. bilgiler) | hasene: sevap |
hurufat: harfler | i’câz: mu’cize oluş |
i’câz-ı Kur’ânî: Kur’ân’ın mu’cizeliği | i’câz-ı mânevi: mânevî mu’cizelik |
kadir: güçlü, gücü yeten | kelâm-ı ezelî: varlığının başlangıcı olmayan Allah’ın kelâmı, Kur’ân-ı Kerim |
kelâmullah: Allah’ın kelâmı, sözü | keşfetmek: gizli bir şeyi açığa çıkarmak |
kâinat: evren, yaratılan herşey | kâtip: yazar, yazan |
melâike: melekler | merhum: rahmete kavuşmuş, vefat etmiş |
misl: benzer | muannid: inatçı, direnen |
muarız: karşı gelen | mu’cize: benzerini yapma noktasında başkalarını âciz bırakan olağanüstü şey |
mûnis: canayakın, dost | mütemerrid: inatçı, dik kafalı |
nev: çeşit, tür | niyaz etmek: dua etmek, yalvarmak |
rahmet-i İlâhiye: Allah’ın herşeyi kuşatan sonsuz rahmeti | semâvî: İlâhî, Allah’tan gelen |
serkâtib: baş kâtib | seyyid: efendi |
sûret: biçim, şekil | talebe-i ulûm: ilim talebeleri |
tefsir: açıklama, yorum | umum: bütün |
vecih: yön | zeyil: ilâve, ek |
zâhir: açık, görünen | İhlâs: Kur’ân’ın 112. sûresi olan İhlâs Sûresi |
şakirt: öğrenci | şehid: Allah yolunda canını feda ede |