Aleyhisselâm: Allah’ın selâmı onun üzerine olsun | Fir’avun: (bk. bilgiler) |
Hâlık-ı Kâinat: evreni ve içindeki herşeyi yaratan Allah | Mûsâ (a.s.): (bk. bilgiler) |
Mütekellim-i Ezelî: ezelî kelâm sıfatına sahip olan ve konuşması, hiçbir varlığın konuşmasına benzemeyen Allah | Semûd: [bk. bilgiler – Salih (a.s.)] |
acip: hayret verici, şaşırtıcı | ademistan: yokluk ülkesi, yeri |
arz: dünya | benî Âdem: Âdemoğulları, insanlar |
beyan: açıklama | beyanat: açıklamalar |
bilhassa: özellikle | cihet: taraf, yön |
dehşetli: korkunç, ürkütücü | ders-i Kur’ân: Kur’ân dersi |
düstur: kâide, kural | efrad: fertler, bireyler |
ehl-i iman: iman edenler, mü’minler | elîm: acıklı, üzücü |
emsalsiz: benzersiz | enbiya: nebiler, peygamberler |
ezel ve ebed: başlangıcı ve sonu olmama, öncesizlik ve sonsuzluk | fehim: anlayış, kavrayış |
gayet: son derece | güya: sanki |
hayattar: canlı | hikâye-i tarihiye: tarihî hikâye |
ihata: kapsama, kuşatma | irşad: doğru yol gösterme |
i’câz: mu’cize oluş | karn: asır, çağ |
kavm-i Âd: [bk. bilgiler – Hûd (a.s.)] | kavânin-i İlâhiye: İlâhî kanunlar |
kesb etmek: kazanmak | kesretli: çok, fazla |
külliyet: tür hâlinde olma, cins hâline gelme; türsellik | küllî: fertlerden oluşan topluluk, tür, cins |
kıssa: ibretli hikâye | mahlûkat: yaratılmışlar |
mazlum: zulme uğramış | mevcut: var |
mezaristan: mezarlık | muhatap: hitap edilen |
musibet-i semâviye ve arziye: gökten ve yerden gelen musibetler, felâketler—sel ve deprem gibi | nam: ad |
nazar-ı gaflet ve dalâlet: iman hakikatlerine karşı duyarsız davranan ve hak yoldan sapanların bakışı | necat: kurtuluş |
nev-i beşer: insanlık türü, insanlar | nâzil olmak: inmek |
rububiyet/rububiyet-i âmme: Allah’ın herbir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri vermesi, onları terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulundurması | sahife-i ibret: ibret sayfası |
semâvât: gökler | tabaka-i avâm: halk tabakası |
taife: grup, topluluk | tedbir: idare etme, önlem olarak yönetme |
ulviyet: yücelik, yükseklik | ulvî: yüksek |
umum: bütün | vahşet: ürküntü, korku |
vüs’at: genişlik | zâhirî: görünürde |
âhiret: öteki dünya, öldükten sonraki sonsuz hayat | İbrahim (a.s.): (bk. bilgiler) |
şakirt: öğrenci | şümûl: kapsamlılık, kuşatıcılık |