Arş: göğün en yüksek katı; Cenâb-ı Hakkın sınırsız egemenliğinin ve büyüklüğünün tecellî ettiği yer | Bismillâhirrahmânirrahîm: Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla |
Sahabe: Hz. Peygamberi (a.s.m.) dünya gözüyle görüp onun yolundan giden Müslümanlar | anâsır: unsurlar, elementler |
arz: dünya | azametli: büyük |
belâğat: sözün düzgün, kusursuz, yerinde, hâlin ve makamın icabına göre söylenmesi | beyan etmek: açıklamak |
cezâlet: akıcı ve güçlü ifade, güzel anlatım | cihet: şekil, yön |
cüz’iyat: ferdî, küçük şeyler | cüz’î: ferdî, az, küçük |
daire-i tedbir: tedbir, idare ve yönetim dairesi | dehşetli: korkunç, ürkütücü |
düstur: kâide, kural | ehemmiyetli: önemli |
ferş: yer | fesâhat: dilin doğru, düzgün, açık ve akıcı şekilde kullanılması |
gayet: son derece | gazab-ı İlâhî: Allah’ın gazabı, kahrı |
hadsiz: sınırsız | haysiyetiyle: özelliğiyle |
hiddet-i Rabbâniye: Rab olan Allah’ın hiddeti, gazabı | iktiza etmek: gerektirmek |
inkılâb: değişim, dönüşüm | i’câz: mu’cize oluş |
kâinat: evren, yaratılan herşey | külliyât: türler, cinsler, kapsamlı varlıklar |
küllî: büyük, kapsamlı | kıssa: ibretli hikâye |
kıyamet: dünyanın sonu, varlığın bozulup dağılması, kâinatın ölümünden sonra, bütün ölülerin dirilip ayağa kalkmaları, mahşerde toplanmaları | muhatap: hitap edilen |
mukteza-yı hâl: hâlin gereği | mutabık: uygun |
mükerrer: tekrar tekrar, defalarca | nazar-ı ehemmiyete almak: dikkate almak, önemsemek |
nazar-ı merhamet: merhametli bakış | netice-i hilkat: yaratılış neticesi |
nev-i beşer: insanlar | nevi: tür |
nihayetsiz: sınırsız, sonsuz | semâvât: gökler |
tasarruf: dilediği gibi kullanma ve yönetme | tedvin-i şeriat: İslâmî hükümlerin bir araya getirilmesi, yazılması |
tefhim etmek: anlatmak | tekerrür: tekrarlanma |
tekrarat: tekrarlar | tesis: kurma, yerleştirme |
tesis-i İslâmiyet: İslâmiyetin yapılandırılması | tevhid: birleme; herşeyin bir olan Allah’a ait olduğunu bilme ve inanma |
umumî: genel, herkese ait | zarfında: içinde |
zerrat: zerreler, atomlar | âdi: basit, kıymetsiz |
âhiret: öteki dünya, öldükten sonraki ebedî hayat |
|