Konuya cevap cer

Birinci Kısım - Sayfa 90


وَهُوَ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ der. Zemin ve göklerin haşmet-i hilkatinde kalbin dahihâtırâtını bilir idare eder der, tarzında bir beyanat cihetiyle o sade ve ümmiyetmertebesini ve avâmın fehmini nazara alan basit ve cüz’î muhavere, o tarz ile ulvî vecâzibedar ve umumî ve irşadkâr bir mükâlemeye döner.


Bir sual: “Bazen ehemmiyetli bir hakikat sathî nazarlara görünmediğinden ve bazı makamlarda cüz’î ve âdi bir hâdiseden yüksek bir fezleke-i tevhidi veya küllî birdüsturu beyan etmekte münasebet bilinmediğinden, bir kusur tevehhüm edilir. Meselâ, Hazret-i Yusuf Aleyhisselâm kardeşini bir hile ile alması içinde


وَفَوْقَ كُلِّ ذِى عِلْمٍ عَلِيمٌ diye gayet yüksek bir düsturun zikri belâğatçamünasebeti görünmüyor. Bunun sırrı ve hikmeti nedir?”


Elcevap: Herbiri birer küçük Kur’ân olan ekser uzun sûrelerde ve mutavassıtlarda ve çok sahife ve makamlarda yalnız iki üç maksat değil, belki Kur’ân, mahiyeti hem birkitab-ı zikir ve iman ve fikir, hem bir kitab-ı şeriat ve hikmet ve irşad gibi, çok kitapları ve ayrı ayrı dersleri tazammun ederek rububiyet-i İlâhiyenin herşeye ihatasını vehaşmetli tecelliyatını ifade etmek cihetiyle, kâinat kitab-ı kebîrinin bir nevi kıraati olan Kur’ân, elbette her makamda, hattâ bazen bir sahifede çok maksatları takibenmarifetullahtan ve tevhidin mertebelerinden ve iman hakikatlerinden ders verdiğihaysiyetiyle, öbür makamda, meselâ zâhirce zayıf bir münasebetle başka bir ders açar ve o zayıf münasebete çok kuvvetli münasebetler iltihak ederler, o makamagayet mutabık olur, mertebe-i belâğatı yükselir.


[NOT]Dipnot-1

 “Her bilenin üzerinde daha iyi bilen biri vardır.” Yûsuf Sûresi, 12:76.[/NOT]




Aleyhisselâm: Allah’ın selâmı onun üzerine olsunHazret-i Yusuf: [bk. bilgiler – Yusuf (a.s.)]
avâm: halk tabakası, sıradan insanlarbelâğat: sözün düzgün, kusursuz, yerinde ve halin ve makamın icabına göre söylenmesi
beyan etmek: açıklamakbeyanat: açıklamalar
cihetiyle: yönüylecâzibedar: çekici
cüz’î: ferdî, küçük, bireyseldüstur: kâide, kural
ehemmiyetli: önemliekser: pek çok
fehm: anlama ve kavramafezleke-i tevhid: Allah’ın birliğini gösteren öz, cümle
gayet: son derecehakikat: doğru, gerçek
haysiyetiyle: özelliğiylehaşmet: görkem, ihtişam
haşmet-i hilkat: yaratılışın görkem ve heybetihikmet: ilim, fayda, gaye; herşeyi belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı ve tam yerli yerinde izah eden ilim
hâtırat: hâtıra gelen şeyler, içinden geçenlerihata: içine alma, kapsama
iltihak etmek: katılmakirşad: doğru yolu gösterme
irşadkâr: irşad eden, doğru yolu gösterenkitab-ı kebir: büyük kitap, kâinat
kitab-ı zikir: zikir kitabıkitab-ı şeriat: şeriat kitabı
kâinat: evren, yaratılan herşeyküllî: genel, kapsamlı
kıraat: okumamahiyet: asıl, esas, nitelik
marifetullah: Allah’ı bilme ve tanımamertebe: derece
mertebe-i belâğat: belâğat derecesimuhavere: karşılıklı konuşma
mutabık: uygunmutavassıt: orta; normal uzunluktaki sûreler
mükâleme: karşılıklı konuşmamünasebet: bağlantı, ilişki
nazar: bakış, dikkatnazara almak: dikkate almak
nevi: türrububiyet-i İlâhiye: Allah’ın herbir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri vermesi, onları terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulundurması
sathî: yüzeyseltazammun etmek: içermek, içine almak
tecelliyât: yansımalar, görüntülertevehhüm etmek: kuruntuya kapılmak, zannetmek
tevhid: birleme; herşeyin bir olan Allah’a ait olduğunu bilme ve inanmaulvî: yüce, yüksek
umumî: genel, herkese aitzemin: yer
zâhirce: görünürdeâdi: sıradan, normal
ümmiyet: okuma yazma bilmeme


Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst