Birinci Kısım - Sayfa 92
Hem meselâ,
اِنَّ الْكَافِرِينَ
1 فِى نَارِ جَهَنَّمْ
2 وَالظَّالِمِينَ
3 لَهُمْ عَذَابٌ اَلِيمٌ
4
gibi tehdit âyetlerini Kur’ân gayet şiddet ve hiddetle ve gayet kuvvet ve tekrarla zikretmesinin hikmeti ise, Risale-i Nur’da kat’î ispat edildiği gibi, beşerin küfrü, kâinatın ve ekser mahlûkatın hukukuna öyle bir tecavüzdür ki, semâvâtı ve arzı kızdırıyor ve anâsırı hiddete getirip tufanlarla o zâlimleri tokatlıyor.
اِذَا اُلْقُوا فِيهَا سَمِعُوا لَهَا شَهِيقًا وَهِىَ تَفُورُ تَكَادُ تَمَيَّزُ مِنَ الْغَيْظِ
5
âyetinin sarahatiyle, o zâlim münkirlere Cehennem öyle öfkeleniyor ki, hiddetinden parçalanmak derecesine geliyor. İşte böyle bir cinayet-i âmmeye ve hadsiz bir tecavüze karşı beşerin küçüklük ve ehemmiyetsizliği noktasında değil, belki zâlimânecinayetinin azametine ve kâfirâne tecavüzünün dehşetine karşı, Sultan-ı Kâinat kendi raiyetinin hukukunun ehemmiyetini ve o münkirlerin küfür ve zulmündeki nihayetsizçirkinliğini göstermek hikmetiyle, fermanında gayet hiddet ve şiddetle o cinayeti ve cezasını değil bin defa, belki milyonlar ve milyarlarla tekrar etse, yine israf ve kusur değil ki, bin seneden beri yüzer milyon insanlar hergün usanmadan kemâl-i iştiyakla ve ihtiyaçla okurlar.
Evet, hergün, her zaman, herkes için bir âlem gider, taze bir âlemin kapısı kendine açılmasından, o geçici herbir âlemini nurlandırmak için ihtiyaç ve iştiyakla Lâ ilâhe illâllah cümlesini binler defa tekrar ile o değişen perdelere ve âlemlere herbirisine birLâ ilâhe illâllah’ı bir lâmba yaptığı gibi, öyle de, o kesretli, geçici perdeleri ve tazelenen seyyar kâinatları karanlıklandırmamak ve âyine-i hayatında in’ikâs edensuretlerini çirkinleştirmemek ve lehinde şahit olabilen o misafir vaziyetleri aleyhine çevirmemek için, o cinayetlerin cezalarını ve Padişah-ı Ezelînin şiddetli ve inatlarını kıran tehditlerini, her vakit Kur’ân’ı okumakla tahattur edip ve nefsin tuğyanından kurtulmaya çalışmak hikmetiyle, Kur’ân gayet mânidar tekrar eder. Ve bu derece kuvvet ve şiddet ve tekrarla tehdidat-ı Kur’âniyeyi
[NOT]Dipnot-1
“Hiç şüphesiz kâfirler…” Nisâ Sûresi, 4:111.
Dipnot-2
“Cehennem ateşindedir.” Tevbe Sûresi, 9:35, 109.
Dipnot-3
“Ve zâlimler…” İnsan Sûresi, 76:31.
Dipnot-4
“Onlar için acı bir azap vardır.” İbrahim Sûresi, 14:22.
Dipnot-5
“Oraya atıldıklarında Cehennemin gürleyişini işitirler ki, kaynayıp duruyor. Neredeyse o Cehennem onlara olan öfkesinden parçalanacak!” Mülk Sûresi, 67:7-8.[/NOT]
Lâ ilâhe illâllah: Allah’tan başka ilâh yoktur | Padişah-ı Ezelî: varlığının başlangıcı olmayan Padişah, Allah |
Sultan-ı Kâinat: kâinatın sultanı olan Allah | anâsır: unsurlar |
arz: dünya | azamet: büyüklük |
beşer: insan | cinayet-i âmme: umuma karşı işlenen cinayet |
dehşet: korku, ürkme | ehemmiyet: değer, önem |
ekser: çoğunluk | ferman: buyruk, emir |
gayet: son derece | hadsiz: sayısız, sınırsız |
hikmet: fayda, gaye; herşeyin belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde olması | in’ikas etmek: yansımak |
iştiyak: arzu, istek | kemâl-i iştiyak: tam bir istek ve arzu |
kesretli: çoğunlukta | kâfirâne: kâfirce, inkâr ederek |
mahlukât: yaratılmışlar | mânidar: anlamlı |
münkir: inkâr eden, inançsız | nefis: insanı daima kötülüğe, hazır zevk ve isteklere sevk eden kuvvet |
nihayetsiz: sınırsız, sonsuz | sarahat: açıklık |
semâvât: gökler | seyyar: gezen, dolaşan |
suret: biçim, görünüş | tahattur: hatırlama |
tuğyan: azgınlık, isyan ve inançsızlıkta çok ileri gitme | zâlimâne: zalimce |
âyine-i hayat: hayat aynası |
|