Allâmü’l-Guyûb: gaybı, görünmeyen şeyleri bilen Allah | azîm: büyük, yüce |
bidayet: başlangıç | bilfiil: fiilen, gerçekte |
cihet: şekil, yön | defter-i a’mâl: ameller defteri |
ehemmiyet: önem | ferman: buyruk, emir |
fıtrat-ı selîme: bozulmamış yaratılış, karakter | fıtrî: doğal, yaratılıştan gelen |
hadsiz: sayısız, sınırsız | hakikat: doğru, gerçek |
hakikat-i Muhammediye: Hz. Muhammed’in hakikati, mânevî şahsiyeti | hasene: iyilik, sevap |
haysiyetiyle: özelliğiyle | hayvanat: hayvanlar |
haşmetli: büyük, ihtişamlı | huruf: harfler |
istikbâl: gelecek | ittibâ: tabi olma, uyma |
kaide: düstur, prensip | kıraat-i Kur’ân: Kur’ân’ı okuma |
maddiyyun: materyalistler, herşeyi madde ile açıklamaya çalışanlar | makbul olmak: kabul görmek |
maraz-ı kalb: kalbî hastalık | mazhariyet: ayna olma, görünme yeri |
mesele-i insaniye: insanlık meselesi | mu’cize-i mâneviye: mânevî mu’cize |
müptelâ olmak: yakalanmak, tutulmak | nazara almak: dikkate almak |
rahmet: İlâhî şefkat, merhamet | salât: namaz |
sulehâ-yı ümmet: ümmetin salih kişileri | sünnet-i seniyye: Peygamberimizin söz, fiil ve hareketlerine dayanan yüce prensipler |
tebaiyet: tabi olma, uyma | tekrarat: tekrarlar |
tâun: salgın ve ölümcül hastalık | vaziyet-i insaniye: insanlıkgörevi |
şahsiyet-i beşeriyet: insanlık şahsiyeti, beşeri kişiliği | şahsiyet-i mâneviye: mânevî şahsiyet |
şecere-i tûbâ: tûba ağacı | şecere-i tûbâ-i Cennet: Cennetteki tûbâ ağacı |
şehadet: şahitlik, tanıklık |
|