Birinci Kısım - Sayfa 97
fena, hakikat noktasında, ehl-i imanın dünyasında yoktur. Ve kâfirlerin dünyalarıademle, firakla, hiçlikle, fânilikle doludur. İşte bu hakikati, umumun lisanında gezen bu gelen darb-ı mesel ders verip, der:
“Kimin için Allah var, ona herşey var. Ve kimin için yoksa, herşey ona yoktur, hiçtir.”
Elhasıl, nasıl ki, iman, ölüm vaktinde insanı idam-ı ebedîden kurtarıyor; öyle de, herkesin hususî dünyasını dahi idamdan ve hiçlik karanlıklarından kurtarıyor. Ve küfür ise, hususan küfr-ü mutlak olsa, hem o insanı, hem hususî dünyasını ölümle idam edip mânevî cehennem zulmetlerine atar, hayatının lezzetlerini acı zehirlere çevirir. Hayat-ı dünyeviyeyi âhiretine tercih edenlerin kulakları çınlasın! Gelsinler, buna ya bir çare bulsunlar veya imana girsinler, bu dehşetli hasârattan kurtulsunlar.
سُبْحَانَكَ لاَعِلْمَ لَنَاۤ اِلاَّ مَاعَلَّمْتَنَاۤ اِنَّكَ اَنْتَ الْعَلِيمُ الْحَكِيمُ
1
Duanıza çok muhtaç ve size çok müştak kardeşiniz
Said Nursî


[NOT]
Dipnot-1 “Seni her türlü noksandan tenzih ederiz, Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Sen herşeyi hakkıyla bilir, her işi hikmetle yaparsın.” Bakara Sûresi, 2:32.
[/NOT]
Said Nursî: (bk. bilgiler – Bediüzzaman Said Nursî) | adem: hiçlik, yokluk |
darb-ı mesel: meşhur söz, atasözü | dehşetli: korkunç, ürkütücü |
ehl-i iman: iman edenler, mü’minler | elhasıl: kısaca, özetle |
fena: geçicilik, ölümlülük | firak: ayrılık |
fânilik: geçicilik, ölümlülük | hakikat: doğru, gerçeklik |
hasârat: zararlar | hayat-ı dünyeviye: dünya hayatı |
hususan: bilhassa, özellikle | hususî: özel |
idam-ı ebedî: dirilmemek üzere sonsuz yok oluş | küfr-ü mutlak: tam bir küfür, inkâr, hiçbir dinî meseleyi kabul etmeme |
lisan: dil | müştak: arzulu, çok istekli |
umum: genel |
|