Hakîm-i Lokman: (bk. bilgiler – Lokman Hekim) | Hazret-i Hızır: [bk. bilgiler – Hızır (a.s.)] |
Rahmân-ı Rahîm-i Zülcelâli ve’l-İkram: kullarına karşı özel rahmeti olan ve rahmetinin eserleri dünya ve âhireti dolduran haşmet ve ikram sahibi Allah | alâkadarlık: ilgili olma |
bahis: konu | beyan etmek: açıklamak |
biçare: çaresiz | bâki: devamlı, kalıcı |
cellad: infaz memuru, idama mahkûm olanları idam etmekle görevli kişi | cüz’î: az, küçük, ferdî |
dalâlet: hak yoldan ayrılma, sapkınlık | dehşetli: korkunç, ürkütücü |
ebedî: sonu olmayan, sonsuz | ecel: ölüm vakti |
elem: üzüntü, acı | elîm: acı ve üzüntü veren, üzücü |
firak: ayrılık | gayet: son derece |
hadsiz: sayısız, sınırsız | haysiyet: itibar, özellik |
haşiye: dipnot, açıklayıcı not | ihsan: bağış, ikram |
iman-ı tahkîki: inandığı şeylerin aslını, esâsını bilerek inanma; sarsılmaz iman | inkılâb etmek: dönüşmek |
intizar salonu: bekleme salonu | istikamet: doğruluk, doğru yol |
istikbal: gelecek | kerem: cömertlik, ikram, ihsan |
mahbup: sevgili | mazi: geçmiş zaman |
mevcut: var | meyusâne: ümitsizcesine |
mezaristan: mezarlık | mezkûr: anılan, sözü geçen |
mâdum: yok | münasebet: ilişki, bağlantı |
mütemadiyen: sürekli olarak | müşahede etmek: görmek, gözlemlemek |
nazar: bakış, dikkat, düşünce | nevi: tür |
nuranî: nurlu, aydınlık | rahmet: İlâhî şefkat, merhamet |
saadet: mutluluk | saadet-i ebediye: sonsuz mutluluk |
sefahet: gayrı meşru zevk ve eğlence | sefihâne: yasak zevk ve eğlencelere düşkün bir şekilde |
sekerat: can çekişme ânı | sevkiyat: göndermeler |
temsil: analoji, kıyaslama tarzında benzetme | tiryak: derman, güçlü ilâç |
vahşetgâh: vahşet yeri, ürkütücü yer | zaman-ı hazır: şimdiki zaman |
zaman-ı mazi: geçmiş zaman | zir ü zeber etmek: darmadağın, alt üst etmek, yok etmek |