Konuya cevap cer

Birinci Kısım - Sayfa 29


karanlıklı ve ölü ve dehşetli bir vahşetgâhtır. Ve oradan gelen ve başını vücuda çıkaran ve zaman-ı hazıra uğrayan biçarelerin başları ecel cellâdının satırıyla kesilip hiçliğe atıldığından, mütemadiyen akıl alâkadarlığıyla senin imansız başına hadsiz elîm endişeler yağdırıyor. Senin sefihâne cüz’î lezzetini zîr ü zeber eder.


Eğer dalâleti ve sefaheti bırakıp iman-ı tahkiki ve istikamet dairesine girsen, iman nuruyla göreceksin ki, o geçmiş zaman-ı mazi mâdum ve herşeyi çürüten bir mezaristan değil, belki mevcut ve istikbale inkılâp eden nuranî bir âlem ve bâki ruhların istikbaldeki saadet saraylarına girmelerine bir intizar salonu görünmesi haysiyetiyle, değil elem, belki imanın kuvvetine göre Cennetin bir nevi mânevî lezzetini dünyada dahi tattırdığı gibi gelecek istikbal zamanı, değil vahşetgâh ve karanlık, belki iman gözüyle görünür ki, saadet-i ebediye saraylarında hadsiz rahmeti ve keremi bulunan ve her bahar ve yazı birer sofra yapan ve nimetlerle dolduran bir Rahmân-ı Rahîm-i Zülcelâli ve’l-İkramın ziyafetleri kurulmuş ve ihsanlarının sergileri açılmış, oraya sevkiyat var diye iman sinemasıyla müşahede ettiğinden, derecesine göre bâki âlemin bir nevi lezzetini hissedebilir. Demek hakikî ve elemsiz lezzet yalnız imanda ve iman ile olabilir.


İmanın bu dünyada dahi verdiği binler faide ve neticelerinden yalnız birtek faide ve lezzetini, bu mezkûr bahsimiz münasebetiyle Gençlik Rehberinde bir hâşiye olarak yazılan bir temsil ile beyan edeceğiz. Şöyle ki: Meselâ, senin gayet sevdiğin birtek evlâdın sekeratta ölmek üzere iken ve meyusâne elîm ebedî firakını düşünürken, birden Hazret-i Hızır ve Hakîm-i Lokman gibi bir doktor geldi, tiryak gibi bir macun içirdi. O sevimli ve güzel evlâdın gözünü açtı, ölümden kurtuldu. Ne kadar sevinç ve ferah veriyor, anlarsın. İşte, o çocuk gibi sevdiğin ve ciddi alâkadar olduğun milyonlar sence mahbup insanlar, o mazi mezaristanında, senin nazarında çürüyüp mahvolmak üzere




Hakîm-i Lokman: (bk. bilgiler – Lokman Hekim)Hazret-i Hızır: [bk. bilgiler – Hızır (a.s.)]
Rahmân-ı Rahîm-i Zülcelâli ve’l-İkram: kullarına karşı özel rahmeti olan ve rahmetinin eserleri dünya ve âhireti dolduran haşmet ve ikram sahibi Allahalâkadarlık: ilgili olma
bahis: konubeyan etmek: açıklamak
biçare: çaresizbâki: devamlı, kalıcı
cellad: infaz memuru, idama mahkûm olanları idam etmekle görevli kişicüz’î: az, küçük, ferdî
dalâlet: hak yoldan ayrılma, sapkınlıkdehşetli: korkunç, ürkütücü
ebedî: sonu olmayan, sonsuzecel: ölüm vakti
elem: üzüntü, acıelîm: acı ve üzüntü veren, üzücü
firak: ayrılıkgayet: son derece
hadsiz: sayısız, sınırsızhaysiyet: itibar, özellik
haşiye: dipnot, açıklayıcı notihsan: bağış, ikram
iman-ı tahkîki: inandığı şeylerin aslını, esâsını bilerek inanma; sarsılmaz imaninkılâb etmek: dönüşmek
intizar salonu: bekleme salonuistikamet: doğruluk, doğru yol
istikbal: gelecekkerem: cömertlik, ikram, ihsan
mahbup: sevgilimazi: geçmiş zaman
mevcut: varmeyusâne: ümitsizcesine
mezaristan: mezarlıkmezkûr: anılan, sözü geçen
mâdum: yokmünasebet: ilişki, bağlantı
mütemadiyen: sürekli olarakmüşahede etmek: görmek, gözlemlemek
nazar: bakış, dikkat, düşüncenevi: tür
nuranî: nurlu, aydınlıkrahmet: İlâhî şefkat, merhamet
saadet: mutluluksaadet-i ebediye: sonsuz mutluluk
sefahet: gayrı meşru zevk ve eğlencesefihâne: yasak zevk ve eğlencelere düşkün bir şekilde
sekerat: can çekişme ânısevkiyat: göndermeler
temsil: analoji, kıyaslama tarzında benzetmetiryak: derman, güçlü ilâç
vahşetgâh: vahşet yeri, ürkütücü yerzaman-ı hazır: şimdiki zaman
zaman-ı mazi: geçmiş zamanzir ü zeber etmek: darmadağın, alt üst etmek, yok etmek


Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst