Konuya cevap cer

Birinci Kısım - Sayfa 44


koca kâinatı bir hanesi misillü insana musahhar ve müzeyyen ve tefriş etmek ve o insanı halife-i zemin ederek ve dağ ve gök ve yer tahammülünden çekindikleriemanet-i kübrâyı ona vermesi ve sair zîhayatlara bir derece zabitlik mertebesiylemükerrem etmesi ve hitâbât-ı Sübhâniyesine ve sohbetine müşerref eylemesiylefevkalâde bir makam verdiği ve bütün semâvî fermanlarda ona saadet-i ebediyeyi vebekà-i uhreviyeyi kat’î vaad ve ahdettiği halde, elbette ve hiçbir şüphe olmaz ki, bahar kadar kudretine kolay gelen dâr-ı saadeti o mükerrem ve müşerref insanlar için açacak ve yapacak ve haşir ve kıyameti getirecek diye, Muhyîve Mümîtve HayyveKayyûmve Kadîrve Alîmisimleri, Hâlıkımızdan sormamıza cevap veriyorlar.


Evet, her baharda bütün ağaçları ve otların köklerini aynen ihya ve nebatî ve hayvanî üç yüz bin nevi haşrin ve neşrin nümunelerini icad eden bir kudret, Muhammed ve Mûsâ Aleyhimesselâtü Vesselâmların herbirinin ümmetinin geçirdiği bin senelik zaman, karşı karşıya hayalen getirilip bakılsa, haşrin ve neşrin binmisalini ve bin delilini iki bin bahardaHAŞİYE-1 gösterdiği görülecek. Ve, böyle birkudretten haşr-i cismânîyi uzak görmek, bin derece körlük ve akılsızlıktır.


Hem madem nev-i beşerin en meşhurları olan yüz yirmi dört bin peygamberlerittifakla saadet-i ebediyeyi ve bekà-yı uhrevîyi Cenâb-ı Hakkın binler vaad ve ahdlerine istinaden ilân edip mu’cizeleriyle doğru olduklarını ispat ettikleri gibi,hadsiz ehl-i velâyet, keşfle ve zevkle aynı hakikate imza basıyorlar. Elbette o hakikatgüneş gibi zâhir olur; şüphe eden divâne olur.


[NOT]Haşiye-1 Sabık herbir bahar, kıyameti kopmuş, ölmüş ve karşısındaki bahar onun haşri hükmündedir.[/NOT]



Alîm: her şeyi hakkıyla bilen, sonsuz ilim sahibi AllahCenâb-ı Hak: Hakkın ta kendisi olan, şeref ve azamet sahibi yüce Allah
Hayy: gerçek hayat sahibi olan AllahHâlık: her şeyi yaratan Allah
Kadîr: herşeye gücü yeten, herşeyi yapabilen, sonsuz güç ve kudret sahibi AllahKayyûm: herşeyi Kendi varlığıyla ayakta tutan ve varlıklarını devam ettiren Allah
Muhyî: bütün canlılara hayat veren AllahMümît: ölümü yaratan, can verdiği varlıkları vakti gelince öldüren Allah
ahd ve vaad etmek: söz vermekbekà-i uhreviye: âhiretteki devamlılık, kalıcılık
dar-ı saadet: mutluluk yeri, âhiretdivane: deli, akılsız
ehl-i velâyet: veliler, Allah dostlarıemanet-i kübra: benlik duygusu; büyük emanet; başka varlıkların yüklenmekten çekindiği ve insanın yüklendiği İlâhî görevler, yükümlülükler
ferman: buyruk, emirfevkalâde: olağanüstü
hadsiz: sayısız, sınırsızhakikat: doğru gerçek
halife-i zemin: yeryüzünün halifesihane: ev
haşir: insanın öldükten sonra âhirette diriltilerek tekrar Allah’ın huzurunda toplanmasıhaşir ve neşir: öldükten sonra âhirette tekrar diriltilerek muhakeme için Allah’ın huzurunda toplanma ve tekrar dağılıp yayılma
haşiye: dipnot, açıklayıcı nothaşr-i cismânî: âhirette insanların bedenleriyle birlikte diriltilmesi
hitâbât-ı Sübhâniye: her türlü kusur ve noksanlıktan uzak olan Allah’ın kendine has hitap ve konuşmalarıicad etmek: var etmek, yaratmak
ihya: hayat verme, diriltmeistinaden: dayanarak
ittifak: birleşme, birlikkeşf: açığa çıkarma; mânevî âlemlere ait bazı hakikatleri kalb gözüyle görme
kudret: Allah’ın bütün varlığı kuşatan güç ve iktidarımisal: benzer, örnek
misillü: gibi, benzerimusahhar etmek: emrine vermek, boyun eğdirmek
mu’cize: peygamberler tarafından ortaya konulup bir benzerini yapmakta başkalarını aciz ve hayrette bırakan olağanüstü hâl ve işmükerrem: ikram edilen, saygı gösterilen
müzeyyen: süslenmiş, süslümüşerref eylemek: şereflendirmek
nebâtî: bitkiselnev-i beşer: insanlar
nevi: türsaadet-i ebediye: sonsuz mutluluk
sair: diğer, başkasemâvî: İlâhî, Allah tarafından gönderilen
tahammül: yüklenmetefriş etmek: döşemek
zabit: gözetici, subayzâhir olmak: görünmek, ortaya çıkmak
zîhayat: canlı, hayat sahibi


Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst