İkinci cümlesi:
ﺍَﻟﺰُّﺟَﺎﺟَﺔُ ﻛَﺎَﻧَّﻬَﺎ ﻛَﻮْﻛَﺐٌ ﺩُﺭِّﻯٌّ ﻳُﻮﻗَﺪُ "Cam fânus ise, inci gibi parlayan bir yıldıza benzer..." Nur Sûresi, 24:35.)
dur. Yirmisekizinci Lem'ada tafsilen beyan edildiği gibi, İmam-ı Ali (R.A.) Kaside-i Celcelutiye'sinde sarahat derecesinde Risale-in Nur'a bakarak ve ona işaret ederek demiş: ﺍَﻗِﺪْ ﻛَﻮْﻛَﺒِﻰ ﺑِﺎْﻟﺎِﺳْﻢِ ﻧُﻮﺭًﺍ Ya Rab! Nur isminle ve cemâlinle parlat yıldızımı.) Ben tahmin ediyorum ki, İmam-ı Ali'nin (R.A.) bu işareti, bu cümle-i Nuriyenin remzinden mülhemdir. Bu cümle-i âyetin makamı, beşyüz kırkaltı (546) edip, Risale-i Nur'un adedi olan beşyüz kırksekize (548) gayet cüz'î ve sırlı iki fark ile tevafuk noktasından işaret ettiği gibi remzî bir manasıyla tam bakıyor.
Şualar
Tafsilen: Açıklayarak, geniş olarak, ayrıntılı olarak.
Kaside-i Celcelutiye: Celcelutiye kasidesi. Hz.Peygambere (asm) vahiy olarak gelip Hz.Ali'ye (ra) ders verdiği ve sonra Hz.Ali düzenleyerek yazdığı kaside.
Sarahat: Açıklık, bellilik.
Remz: Kapalı söyleme, kapalı işaret.
Cümle-i âyet: Ayetin cümlesi (bir parçası).
Remzî: Remizle ilgili, gizli işaretle alakalı.