Denis
Well-known member
Sağlıklı evlilik ve sağlıklı aile nasıl kurulur?
1. Evlenmek ciddî iştir. Eş adaylarının evlenmeye fikren, ruhen ve bedenen hazır olması gerekir.
Bilhassa erkeklerin, iş seçmeden önce eş seçmesi, önemli bir problemdir. Zira işe uygun olmayan eşi değiştirmek zordur.
Eşe uygun işi bulmak da aynı şekilde, zordur. Oysa işe uygun eşi bulmak da böyle eşle evlilik sürdürmek de ilk iki ihtimale nazaran daha kolaydır.
Ayrıca erken yaşta evlilik günahı önleyebilir. Ama bilhassa yanlış bir evlilikse haksızlıklara sebep olur ve dolayısıyla günaha da sebep olabilir.
2. Eş adayları evlenme sürecinde yol alırken “anlaşamazsa boşanmaya” değil, “evli kalmaya” niyet etmeli ve başarmak için gayret etmelidir. Zira fedakârlık modern çağın mecburî özelliğidir.
3. Eş adayları birbirini yeterince tanımalıdır. Bunun için de nişanlılık döneminin verimli kullanılması önemlidir.
Nişanlılık dönemi sadece çeyiz için değil, evlilik kararının isabetinin gözden geçirilmesi için de bir araç olarak kullanılmalıdır.
Bilhassa “töresi olmayan” evliliklerde, aile içi rol dağılımı ve yetki ve sorumluluk paylaşımı gibi hususlarda kimin hangi konuda yetkili olacağı nişanlılık döneminde belirlenmeli ve verilen sözlerin tutulup tutulmayacağı uygun metodlarla test edilmelidir.
4. Eş adayları birbirini gerçekten tanımalı ve denk olup olmadıklarını teyit etmelidir.
5. Eş adayları birbirlerini kendince denk bulmakla yetinmemeli, denklik kararını objektif gözler yardımıyla teyit edebilmelidir.
Eskiden “görücü usûlü” denilen ve şimdilerde “gösterici” usûlü denilmesi daha uygun olan usûlün flörte nazaran daha kalıcı evlilikler kurmasının sebeplerinden biri de evliliğe aracı olanların, eş adaylarının denkliğini objektif bakış açısıyla teyit etmiş olmasıdır.
6. Eş adayları karşı adayı kendi aile ve arkadaş çevrelerine onaylatabilmelidir. Zira evliliğin sağlıklı devamı ailenin çevresine bağlıdır. Hakemi olmayan evliliğin hakemi mahkemedir ve fakat bu hakem, “kendisi himmete muhtaç bir dede”dir.
Nitekim 4787 sayılı Aile Mahkemeleri Hakkında Kanunun 7. maddesindeki “Aile mahkemeleri, önlerine gelen dâvâ ve işlerin özelliklerine göre, esasa girmeden önce, aile içindeki karşılıklı sevgi, saygı ve hoşgörünün korunması bakımından eşlerin ve çocukların karşı karşıya oldukları sorunları tesbit ederek bunların sulh yoluyla çözümünü, gerektiğinde uzmanlardan da yararlanarak teşvik eder. Sulh sağlanamadığı takdirde yargılamaya devam olunarak esas hakkında karar verilir” hükmüne rağmen uygulamada mahkemenin “çözüm”ü çözücüdür, yani çoğu zaman aileyi “birbirine bağlamaz, aksine çözer”.
7. Evlilik kararı öncesinde bilhassa kaynana adayının gelini samimî biçimde ve gönüllü olarak onaylaması, gelin kaynana kavgasını önlemek açısından önemlidir.
Zira araştırmalar göstermektedir ki gelin kaynana kavgası aslında iki bayanın bir erkek üzerinden sürdürdüğü bir kavgadır ve erkeğin aradan çekilebilmesi hanımların kavgalarını bitirir.
Zira fıtraten şefkat kahramanı olan ve en şiddetli kavgası ortalama iki saat süren lâtif cinsin birbiriyle ömür boyu sürecek bir kavgaya tutuşması akıl kârı değildir.
Yeter ki erkek ilm-i siyaseti tatbik etsin. Yani erkeğin eşi erkeğin annesinden ya da annesi eşinden şikâyetçi olduğunda, “sizin meseleniz, siz birbirinizi beğendiniz, seçtiniz, bana bir şey düşmez” deyip aradan çekilebilsin.
Dr. Ahmet BATTAL
1. Evlenmek ciddî iştir. Eş adaylarının evlenmeye fikren, ruhen ve bedenen hazır olması gerekir.
Bilhassa erkeklerin, iş seçmeden önce eş seçmesi, önemli bir problemdir. Zira işe uygun olmayan eşi değiştirmek zordur.
Eşe uygun işi bulmak da aynı şekilde, zordur. Oysa işe uygun eşi bulmak da böyle eşle evlilik sürdürmek de ilk iki ihtimale nazaran daha kolaydır.
Ayrıca erken yaşta evlilik günahı önleyebilir. Ama bilhassa yanlış bir evlilikse haksızlıklara sebep olur ve dolayısıyla günaha da sebep olabilir.
2. Eş adayları evlenme sürecinde yol alırken “anlaşamazsa boşanmaya” değil, “evli kalmaya” niyet etmeli ve başarmak için gayret etmelidir. Zira fedakârlık modern çağın mecburî özelliğidir.
3. Eş adayları birbirini yeterince tanımalıdır. Bunun için de nişanlılık döneminin verimli kullanılması önemlidir.
Nişanlılık dönemi sadece çeyiz için değil, evlilik kararının isabetinin gözden geçirilmesi için de bir araç olarak kullanılmalıdır.
Bilhassa “töresi olmayan” evliliklerde, aile içi rol dağılımı ve yetki ve sorumluluk paylaşımı gibi hususlarda kimin hangi konuda yetkili olacağı nişanlılık döneminde belirlenmeli ve verilen sözlerin tutulup tutulmayacağı uygun metodlarla test edilmelidir.
4. Eş adayları birbirini gerçekten tanımalı ve denk olup olmadıklarını teyit etmelidir.
5. Eş adayları birbirlerini kendince denk bulmakla yetinmemeli, denklik kararını objektif gözler yardımıyla teyit edebilmelidir.
Eskiden “görücü usûlü” denilen ve şimdilerde “gösterici” usûlü denilmesi daha uygun olan usûlün flörte nazaran daha kalıcı evlilikler kurmasının sebeplerinden biri de evliliğe aracı olanların, eş adaylarının denkliğini objektif bakış açısıyla teyit etmiş olmasıdır.
6. Eş adayları karşı adayı kendi aile ve arkadaş çevrelerine onaylatabilmelidir. Zira evliliğin sağlıklı devamı ailenin çevresine bağlıdır. Hakemi olmayan evliliğin hakemi mahkemedir ve fakat bu hakem, “kendisi himmete muhtaç bir dede”dir.
Nitekim 4787 sayılı Aile Mahkemeleri Hakkında Kanunun 7. maddesindeki “Aile mahkemeleri, önlerine gelen dâvâ ve işlerin özelliklerine göre, esasa girmeden önce, aile içindeki karşılıklı sevgi, saygı ve hoşgörünün korunması bakımından eşlerin ve çocukların karşı karşıya oldukları sorunları tesbit ederek bunların sulh yoluyla çözümünü, gerektiğinde uzmanlardan da yararlanarak teşvik eder. Sulh sağlanamadığı takdirde yargılamaya devam olunarak esas hakkında karar verilir” hükmüne rağmen uygulamada mahkemenin “çözüm”ü çözücüdür, yani çoğu zaman aileyi “birbirine bağlamaz, aksine çözer”.
7. Evlilik kararı öncesinde bilhassa kaynana adayının gelini samimî biçimde ve gönüllü olarak onaylaması, gelin kaynana kavgasını önlemek açısından önemlidir.
Zira araştırmalar göstermektedir ki gelin kaynana kavgası aslında iki bayanın bir erkek üzerinden sürdürdüğü bir kavgadır ve erkeğin aradan çekilebilmesi hanımların kavgalarını bitirir.
Zira fıtraten şefkat kahramanı olan ve en şiddetli kavgası ortalama iki saat süren lâtif cinsin birbiriyle ömür boyu sürecek bir kavgaya tutuşması akıl kârı değildir.
Yeter ki erkek ilm-i siyaseti tatbik etsin. Yani erkeğin eşi erkeğin annesinden ya da annesi eşinden şikâyetçi olduğunda, “sizin meseleniz, siz birbirinizi beğendiniz, seçtiniz, bana bir şey düşmez” deyip aradan çekilebilsin.
Dr. Ahmet BATTAL