bu günde müslümanlığın sertacı

Husrev Efendi, Bedîüzzaman Hazret-leri’nin vefâtı üzerine talebelerine “Üstâdımız vuslâtın en tatlı şerbetini içti” demişti. Husrev Efendi’ye göre Hazret-i Üstad’ın ilmi o kadar geniş ve derindi ki dünyada tam bir muhatap bulamamış, ilminin çoğunu âhirete götürmüştü. Ancak te’lîf ettiği Risâle-i Nûrlar bile milyonların îmânını kurtarmaya yetmişti.

Onun Hazret-i Üstâd’a yazdığı mektupları hem Risâle-i Nûr’un kıymetinin ifâde edildiği veciz rağbetnâmeler, hem talebelerin Üstadlarına ve Risâle-i Nûr’a nasıl bir tavr-ı hürmet içerisinde olması gerektiğini gösteren âdâbnâmeler, hem de Kur’ân’ın sâhilsiz ummânından coşkuyla akan Nûr Risâlelerinin beşer rûhundaki te’sîrâtına şehâdet eden ihlâsnâmeler hükmündedir.



O devamlı, “Kur’ân-ı Azîm-ül Bürhan’ın bahr-i ummanında medfûn defineleri, Risalet-ün Nûr ve Mektubat-ün Nûr ile meydana çıkarmıştır” diye tavsîf ettiği Hazret-i Üstâd’a karşı sâir nûr talebelerine de örnek olacak yüksek bir tavr-ı hürmet ve hadsiz bir minnettarlık içerisinde idi.

Hazret-i Üstâdı bir şiirinde şu mısralarla tavsîf etmişti:



“Bu günde, Mele-i Âlânın Arzda medâr-ı süruru.

Bu günde, sekene-i Arzın Mele-i Âlâda medar-ı iftiharı.

Bu günde, Habibullâhın medar-ı nazarı.

Bu günde, Müslümanlığın sertâcı.




Bu günde, hak tariklerin şâhı.

Bu günde, hakîkatların imamı.

Hem bu günde, Mahbûb-ı Hüdâ.

Hem bu günde, allâme-i asır.



Hem bu günde, zulmetin nûru.

Hem bütün günlerde serdâr-ı hidâyet.

Hem Molla Saîde’n-Nûrsî..

Hem Bedîüzzaman-el-Fahrüddevranî...



Husrev Efendi, Üstad Bedîüzzaman Hazretleri’nin vefâtından sonra Hazet-i Üstâd’ın ve Risâle-i Nûr’un çizgisinden hiç şaşmadan, Üstâdının manevî mirasını tahrip ve tahrif etmeden hizmetine devam etmiş ve hem kendi yerine hem de Hazret-i Üstâdın yerine muvaffâkiyetli hizmetler îfâ etmiştir.

Böylelikle Risâle-i Nûr’un neşriyle Anadolu’ya sökülüp atılmayacak bir sûrette yerleşmesini te’mîn etmiş, aynı zamanda, Hazret-i Üstad’dan tevârüs ettiği nûrânî hizmetini hiç bir manevî kire bulaştırmadan, siyâsî fitnelere âlet olup lekedâr etmeden; Hazret-i Üstâd’ın te’sîs ettiği Risâle-i Nûr hizmetinin özünden, rûhundan, künhünden katiyyen uzaklaşmadan, bid’alara taraftar olup bid’akâr mihraklara en ufak bir taviz vermeden istikbâle nakletmiştir.

Bu cihetle olsa gerek ki Hazret-i Üstad onun için seneler önce “Türk milletinin mânevî büyük bir kahramanı ve bu vatanın bir halâskârıdır ve Türk milleti onun ile iftihar edecek bir hâlis fedakârıdır.” demiştir.
 

memluk

Hatim Sorumlusu
Husrev Efendi’ye göre Hazret-i Üstad’ın ilmi o kadar geniş ve derindi ki dünyada tam bir muhatap bulamamış, ilminin çoğunu âhirete götürmüştü. Ancak te’lîf ettiği Risâle-i Nûrlar bile milyonların îmânını kurtarmaya yetmişti.


Allah razı olsun
nurları anlamayı nasip eylesin rabbim.
 
Üst