Bu ülkede çocuklarda var...

kasif1

Well-known member

Ne zaman ki Türkiye gündemine gençleri veya çocukları ilgilendiren bir olay düşecek olsa, maalesef medya bu haberleri veriş tarzı ile sınıfta kalıyor. Ve belki de, Türkiye’de “medya pedagog”u olmamasının acısını, okuduğumuz veya seyrettiğimiz haberlerde garip bir ruh inlemesi ile içimizde hissediyoruz…Evet, belki bir gencin kız arkadaşını testere ile kesmiş olması “güzel!” bir haber… ve haberin en ince detayına kadar verilmesi, haber yakalama adına ve belki de kamuoyunu bilgilendirme adına güzel bir görev gibi gelir bir medya mensubuna… ve hatta testerenin büyüklüğü… kesilmiş cesedin konulduğu torbanın küçüklüğü… cesedin atıldığı çöp bidonundaki kedilerin cesedi nasıl yediği kamuoyuna “detay haber” olarak sunulabilir…
Ben bir gazeteci olmadığım için hangi haberin tirajı veya hangi haberin reytingi nasıl artırdığını bilemiyorum… Ama ben ve benim gibi düşünen binlerce uzman olarak Türk medyasına baktığımızda, haberlerin veriliş tarzından sanki Türkiye’de çocuklar yaşamıyor zannına kapılıyoruz. Çocuklar Türkiye’de ciddiye alınmıyor. Çocuk ruh sağlığı ciddiye alınmıyor. Adım adım hastalıklı bir toplum oluşuyor ama maalesef toplumun bütün katmanları, istenilen seviyede meselenin perde arkasındaki korkunç yüzünü göremiyor…
Çocuk ruh sağlığı ciddiye alınsa, yetenek yarışmaları adına yok edilen çocuk dünyaları için insanlar sokaklara dökülür. Yetişkinlerin keyif aracı haline gelen yarışmalar anne-babalar tarafından ellerinin tersi ile itilir…
Ve eğer Türkiye’de çocukların “akıl” ve “ruh” sağlığı ciddiye alınıyor olsa haber bültenlerinde cinayet haberlerinin detayları anlatılmaz, gazete sayfalarına da çocukları sosyal fobiye itecek haber ayrıntılarına yer verilmezdi…
Sizin tarafınızdan durum ne kadar dramatik görünüyor bilemeyeceğim; ama çocuk ve gençlerin ruhunu meslek edinmiş bir uzman olarak, medya bu konuda sara nöbeti geçiriyor diyebilirim…
Kim ister kendi çocuğunun okuduğu satırlar arasında veya gördüğü haberler içinde ruhu incinmesini… korku hissetmesini. Sosyal hayattan, ürkerek “asosyal kişilik bozukluğu” yaşamasını. Ama eğer siz de bir uzman olsaydınız bu satırları neden yazdığımızı ve şu an asosyal davranış bozukluğu sergileyen gençlerin hangi travmatik haberlerin bir sonucu olarak içine kapandığını birlikte anlar ve oturur kendi toplumumuzun haline birlikte ağlardık…
Ya da kim ister ki kendi çocuğunun madde bağımlısı olmasını. Ama gelin görün ki sadece ve sadece şu son haftada medyada yer alan sanatçı Tarkan’ın narkotik ekipleri tarafından yakalanması ile ilgili haberler bile yüzlerce gencin madde bağımlısı olmasını tetikleyici nitelik taşıyor. Daha da ötesi uyuşturucu bağımlılığı tedavisi gören onlarca gencin direncini kırıcı ve yeniden bağımlısı olduğu maddeye sarılma hissini duyuran özellikler taşıyor.
Belki “her koyun kendi bacağından asılır” diyebiliriz, ya da “mademki bu kadar etkileniyor gençler, o halde okumasın bu haberleri” diyebilir, bu satırları vicdanımızda hissetmemek için birtakım bahaneler de üretebiliriz ve hatta “basın özgürlüğünden” bahsedip olmadık akıl oyunları sergileyebiliriz… ama tüm bu bahanelerin hiçbiri şu an yaşadığımız toplumun içinde bulunduğu durumu ve üçüncü sayfa haberlerini değiştiremiyor…
Hâlbuki bir pop starın uyuşturucu ile yakalanması haberi, albüm kapağındaki yakışıklı resmi ile verilir mi hiç? Ya da serbest bırakılırken “esrar satıcısı olmadığı ve fakat sadece kullanıcı olduğu için serbest bırakıldı” şeklindeki haberi büyük puntolarla vermenin, gençlerin, uyuşturucu kullanımını hafife alacağını ve anne-babasına da bir bahane olarak “satıcısı olmadıktan sonra bir sorun yok ya abartmayın” diyeceğini hissedebilmek için sanırım bir uzman olmaya gerek yok…
Zira Tarkan sıradan biri değil. O bir pop star. Gençlerin “idol”ü. O sahneye çıktığında onun eline dokunabilmek için incecik genç kızlar kalın kalın “bodyguard”ları yere serip sahneye fırlayabiliyorlar. Ona dokunamayanlar ise konser meydanında baygınlık geçirip ambulans ile hastaneye kaldırılıyor. Gençleri bu tutumlarından dolayı aşağılamak, hor görmek, onları hafife almak, dalga geçmek ortadaki gerçeği değiştirmiyor.
İdol sahibi bir genç, hayranlık duyduğu kişinin kılık kıyafetini kendi bedeninde görmekten, saç stilini onun stiline göre şekillendirmekten, onun gibi yürümekten, onun gibi gülmekten, onun gibi ağlamaktan, duvarlarını onun resimleri ile süslemekten büyük haz duyar…
Zira Tarkan ve benzeri sanatçılar uluslararası üne sahiptir ve dünyaya mal olmuştur. Bu sanatçıların hayranları sadece Türkiye’de değil, dünyanın her yanındadır. Onlar hakkında internette fun siteleri vardır, hayranların buluştuğu, ortak dostluklar kurdukları ortamları vardır. Kıyafet birliktelikleri vardır. Kafeterya birliktelikleri vardır. Marka birliktelikleri vardır…
Gençlerin bu durumunu anlamak için bir pedagog olmaya gerek yok. Bizim evin köşesindeki bakkal Ahmet amca bile gençlerin böylesi hayranlık tutkusunu bilir ve onlarla konuşurken bu hassasiyet üzerine konuşur. Entelektüel birikim sahibi olması beklenen gazetelerin bir pop starın uyuşturucu bağlantısı haberini verirken kullandıkları kelimeler, resimler, görüntüler, klipler, şarkılar gençler üzerinde nasıl bir tesir oluşturuyor bunu hesap etmemek ve böylesi hassas bir konuda sanki ülkemizde çocuklar yokmuş, gençler yaşamıyormuş gibi çok özgürce davranmak! Gençlerin hayranlık duyduğu sanatçılar hakkında magazin haberi verir gibi haber vermek, uyuşturucu kullanmayı aklayıp, “iyi ki uyuşturucu satıcısı değil” dedirtici haberler yapmak çocuk ruh sağlığı açısından tam bir dramdır…
Belki bu konuda Batı medyasının gösterdiği hassasiyeti bizim medyamızdan beklemek de çok gerçekçi olmayabilir. Ancak, sosyal dokuya zarar verecek olan bu ve benzeri haberler yapılırken, bir domino taşına dokunulduğu ve bir süre sonra işin kontrolden çıkabileceği ve hatta belki son düşen domino taşının da kendi domino taşımız olabileceği ihtimalini unutmamak gerek…
Gençler, en deli dolu yıllarını yaşarlarken birtakım sanatçılara özenti duyabilirler. O sanatçıları benimseyebilirler. O sanatçıları kendi ruhlarına perçinleyebilirler. O halde, medyaya düşen görev, bu toplumda gençlerin ve çocukların da yaşadığını hesaba katarak ve topluma mal olmuş kişilerle ilgili haberler yaparken bir uzman desteği alarak haber yapılması, kelimelerin daha ince terazilerde ölçülüp tartılması gerekir..
Evet, bu ülkede çocuklar da var ve kanı deli dolu akan gençler de…
 
Üst