bu zamanda seni sevmek, var şimdi.!!!

medine gülü

Well-known member
Bu zamanda seni sevmek, var şimdi...
Artık ne sıradan bir aşk ,
Ne de geçici sevgi alamaz yerini.
Veremem sana olan sevgimi hiç kimseye
Ben yıllardır yanarken hasretinle;
Olurda bir gün, bir gün değer verdiklerimin
En başında yer almanı hayal ederken
Şimdi; değerlerin en değerlisi ve sevgilerin en yücesindesin, Sevgili.
Nasıl sunabilirim sana açtığım bu aşk kapısını bir başkasına.
Sen ki huzur veriyorsun her ağlayışımda bana,
Sen ki rahatlatıyorsun benliğimi her anışımda seni.
Dertlerim sevinç oldu bana, senin çektiğin çile yanında
Derdimi unutuyorum ey Sevgili! Her anışımda seni.
Seni sevmek bu kadar tatlı, bu kadar güzelken
Başka aşklarda işim ne...
Dostum sensin, yarim sensin şimdi bana.
Sen beni büyük bir rahmetle kucaklıyorsun.
Geceler boyunca sana ağlıyorum;
Göz yaşlarım aktıkça seviniyorum, çünkü ben başkasına değil
Sana ağlıyorum!!!
Hiç ağlarken bu kadar sevinmemiştim, ey Sevgili!
Sevinç göz yaşları, hasret göz yaşları bunlar, hasretim sana şimdi,
Nasıl toprak susarsa suya, bende toprak gibi susadım sana.
Sen ki ümmetine feda ediyorsun sevdiklerini!
Fatıma, Zehra, Hatice, Kübra, Hasan ve Hüseyin'im
Feda olsun ümmetime diyorsun...
Ne cenneti, ne Burak'ı ne de Mahmut makamını
İstemem ümmetim olmayınca diyorsun...
Ey Sevgili! Senin ümmetin bunlara layık değil ki,
Sevdiklerini feda ettiğin bu ümmet; nasıl şefaatini bekleyebilir ki?
Bizler! Acizane kullarız, şefkatine muhtacız.
Gün değişti,mevsimler değişti,insanlar değişti
Artık çağdaş yaşantı varmış bu zamanda
Ümmeti için onca çile çeken, göz yaşı döken Habib'i
Örnek almak yok şimdi,
Körpecik yürekler perişan, gençler neyin mutsuzluğunu yaşıyor
Onu bile bilmiyorlar; seni sevmek ayıp geliyor şimdi ki çağa
Senin hayatını yaşamak, hem de hiç eksiksiz yaşamak var şimdi,
Bunu yaşatmak; gelecek nesillerde bu yaşantıyı görmek var.
Seni yürekten sevmek var şimdi.
Ben sana aşığım ya Rasulallah!
Başka aşk istemem gönlümde; göz yaşlarım sana aksın,
Sözlerim seni söylesin, ahlakım senin ahlakın olsun!
Şimdi güllerde solgun, senin hasretinden susamışlar suya!
Sana kavuşmayı günbegün arzuluyorum ey Sevgili!
Bitsin artık benim dünya sürgünüm...
Seni sevmek var şimdi;
Körpecik yüreklerde seni sevmek,
Gelecek nesillerde seni sevmek,
Bu zamanda seni sevmek, var şimdi

Böyle bir dostunuz oldumu? Daima düşünceli idi.Susması konuşmasından uzun sürerdi; lüzumsuz yere konuşmaz konuştuğunda ne fazla, ne de eksik söz kullanırdı.
Dünya işleri için kızmazdı. Kendi şahsı için asla öfkelenmez ve öç almazdı.
Kötü söz söylemezdi... Affediciliği tabii idi. İntikam almazdı.
Düşmanlarını sadece affetmekle kalmaz, onlara şeref ve değer de verirdi.
Kendisini üç şeyden alıkoymuştu; Kimseyle çekişmezdi, çok konuşmazdı, faydasız boş şeylerle uğraşmazdı.
Umanı, umutsuzluğa düşürmezdi; hoşlanmadığı bir şey hakkında susardı.
Hiç kimseyi ne yüzüne karşı, ne de arkasından kınamaz, ayıplamazdı, kimsenin kusurunu araştırmazdı.
Kimseye hakkında hayırlı olmayan sözü söylemezdi.Yanında en son konuşanı, ilk önce konuşan gibi dikkatli dinlerdi.
Bir toplulukta bulunduğu zaman bir şeye gülerlerse O da güler, bir şeye hayret ederlerse O da onlara uyarak hayret ederdi
Gerçeğe aykırı övmeyi kabul etmezdi.
Her zaman ağırbaşlıydı. Konuşurken çevresindekileri adeta kuşatırdı.
Kelimeleri parıldayan inci dizileri gibi tatlı ve berraktı.
Yürürken beraberindekilerin gerisinde yürürdü, ayaklarını yerden canlıca kaldırır, iki yanına salınmaz, adımlarını geniş atar, yüksek bir yerden iner gibi öne doğru eğilir vakar ve sükunetle rahatça yürürdü.
Kapısına yardım için gelen kimseyi geri çevirmezdi.
Bir gün kendisinden yaşça küçük bir dostunun omuzlarından tutarak şöyle demişti
"Sen dünyada garip bir kimse yahut bir yolcu gibi yaşa!"
Her zaman hüzünlü ve mütebessim bir haletle dururdu, yüzünde daima ışıldayan bir parlaklık olurdu.
Adet üzere sarf edilen hiçbir kötü söz ağzına almadı.
Sıkıntılı hallerinde kabalaşmaz, bağırmazdı.
Fakirlerle birlikte yerdi, öyle ki onlardan ayırt edilmezdi.Önüne ne konulursa yerdi.
Sade kıyafetler giyer, gösterişten hoşlanmazdı.
Konuşurken yüzünü başka tarafa çevirmez, bulunduğu mecliste ayrıcalıklı bir yere oturmazdı.
Sabahları evinden çıkarken şöyle söylerdi: "İlahi doğru yoldan sapmaktan ve saptırılmaktan, kanmaktan ve kandırılmaktan, haksızlık etmekten ve haksızlığa maruz kalmaktan, saygısızlık etmekten ve saygısızlığa uğramaktan sana sığınırım."
Sıradan değildi; sıradan insanlar gibi yaşadı.
iSTE O, PEYGAMBER EFENDIMIZ SALLALLAHU ALEYHI VE SELLEM İDİ...

alıntı
 


Bu alana bir cevap yazın...
Üst