Konuya cevap cer

Birinci Pencere

Bilmüşâhede görüyoruz ki, bütün eşya, hususan zîhayat olanların pekçok muhtelif hâcâtı ve pekçok mütenevvi' metâlibi vardır. O matlabları, o hâcetleri ummadığı ve bilmediği ve eli yetişmediği yerden münâsip ve lâyık bir vakitte onlara veriliyor, imdada yetiştiriliyor. Halbuki, o hadsiz maksudların en küçüğüne o muhtaçların kudreti yetişmez, elleri ulaşmaz. 

Sen kendine bak: Zâhirî ve bâtınî hasselerin ve onların levâzımâtı gibi, elin yetişmediği ne kadar eşyaya muhtaçsın. Bütün zîhayatları kendine kıyas et. İşte bütün onlar, birer birer Vücûb-u Vâcibe şehâdet ve vahdetine işaret ettikleri gibi, heyet-i mecmûasıyla, güneşin ziyâsı güneşi gösterdiği gibi, o hal ve bu keyfiyet, perde-i gayb arkasında bir Vâcibü'l-Vücudu, bir Vâhid-i Ehadi, hem gayet Kerîm, Rahîm, Mürebbî, Müdebbir ünvanları içinde akla gösterir. 

Şimdi ey münkir-i cahil ve ey fâsık-ı gâfil! Bu faaliyet-i hakîmâneyi, basîrâneyi, rahîmâneyi ne ile izah edebilirsin? Sağır tabiatla mı, kör kuvvetle mi, sersem tesadüfle mi, âciz, câmid esbâbla mı izah edebilirsin? 


Otuz Üçüncü Söz


Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst