Bunları Biliyormusunuz

Turab3

Well-known member

Haram Yemeyen Ordu
Osmanlı ordusunun, İslam'ı tek bir bayrak altında toplamak gayesiyle Mısır seferine giderken Gebze yakınlarındaki bağlık-bahçelik bir arazide mola verdiğinde Yavuz Sultan - Selim'in bütün askerlerin heybelerini arattığını ve hiçbirinde meyve cinsinden birşey çıkmaması üzerine ellerini Ulu Dergah kaldırıp :
"Allahım, sonsuz şükürler olsun. Bana haram yemeyen bir ordu lutfettin. Eğer askerimin içinde tek bir kişi sahibinden izinsiz bir meyve yeseydi ve ben bunu haber alsaydım Mısır seferinden vazgeçerdim'.' diyerek Rabbine sonsuz hamd ü senalarda bulunduğunu. ... (51)
Ecdadımız Yüz Akımız

Altı asır gibi uzun bir süre üç kıtada hükmünü yürüten ecdadımızın medeniyet mirasını inceleyip araştırmadan içte ve dıştaki bazı gafil ve hainlerin ona, "emperyalist" yaftasını yapıştırarak mahkum etmeye çalışmalarına mukabil, Macaristan İlimler Akademisi tarafından ortaya çıkartılıp yayınlanan bir belgede belirtildiğine göre, Osmanlı Devleti'nin Macaristan'da hakim olduğu devirlerde, Macar halkından yılda 7 milyon akçe 21 milyon vergi toplayıp, buna karşılık aynı yıl Macaristan'a 21milyon akçe yatırım yaptığını... (52)
Tuz ve Ekmek Hakkı

Osmanlı sarayındaki hanedan çocuklarını yetiştirmek üzere"muallime-i selatin-" (sultan hocası) olarak tayin edilen Safiye Hanım' a padişah Vl. Mehmed Reşad'ın ilk iradesinin:
Namaz kılmayanlara, oruç tutmayanlara yedirdiğim tuz ve ekmeği haram ediyorum. Bu iradem hoca hanım tarafından talebe şehzade ve hanım sultanlara söylensin" olduğunu. . .(53)
Bir Savaşın Bedeli

1991 yılında meydana gelen Körfez Savaşı'nın bir günlük maliyeti ile 3 milyon çocuğun 2, 7 yıllık süt ihtiyacının karşılanabildiğini...
Bu savaşın otuz günlük savaş gideri ile 50 milyon insanın 4 yıllık ekmek ihtiyacının giderilebildiğini...
1 adet Stealth avcı uçağının bedeli ile 13 milyon kitap alına bildiğini . . .
Ve 1 adet Patroit füzesi ile 74 milyon adet fidan dikildiğini .. (54)
Ne Sen Baki Ne Ben Baki

Kanuni Sultan Süleyman' ın, bir meseleden dolayı dönemin şairi Baki'yi,
``Baki bed - Nef-yi ebed Bursa ya red" diyerek Bursa'ya sürgüne gönderdiğini ve Baki'nin de buna karşılık:
"Öldünse ey Baki Değildir cihan mülkü Süleyman'a baki Buna çarkı felek derler Ne sen baki, ne ben baki" diyerek şairane bir şekilde cevap verdiğini . . . (55)
Barbar Kim?

Bizans'ı kurtarmak üzere İstanbul'a çağrılan Haçlı ordularının Hristiyanlığın mukaddes kilisesi Ayasofyanın tepesinde ki altın haçı sökerek eritip sattıklarını...
Yıllar sonra Osmanlı ordusunun İstanbul'un fethi sırasında bir yeniçerinin, fetih hatırası olarak saklamak maksadıyla Ayasofya nın küçük bir çini parçasını koparmak istemesini, Fatih Sultan Mehmed'in "tahribe teşebbüs"le suçlayıp cezalandırdığını ,..(56)
Serdengeçti'nin Ayasofya Müdafaası
Yazmış olduğu"Ayasofya". isimli şiiri yüzünden tutuklanarak Ankara Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanan Osman Yüksel Serdengeçti' nin kendini müdafaa ederken:
"Müddei umumi(savcı) tepeden verilen emirlere göre hareket ediyor. Ayasofya`nın tekrar cami haline yetirilmesinde benim ne gibi hususi maksadım ve menfaatim olabilir? Ayasofya'yı kiraya mı vereceğim, yoksa imamı mı olacağım? Beni bu yazıdan dolayı Türk savcıları değil, Yunan savcıları itham etsin. Böyle bir yazıyı yazdığımdan dolayı kendimi müdafaa etmekten utanıyorum ." diye hayıflanarak cevap verdiğini. . .(57)
Sanata Hürmetin Böylesi

Osmanlı'nın meşhur hattatlarından Hafız Osman'ın(1642 1698), Sultan İkinci Mustafa' nın hat hocası olup, Hafız Osmanın hat meşkederken, Sultan İkinci Mustafa'nın büyük bir hürmet içinde hocasının hokkasını tuttuğunu ve yapılan hattın güzelliği karşısında gönlü ihtizaza gelen Sultan İkinci Mustafa'nın: "Artık bir Hafız Osman daha yetişmez" demesine mukabil, büyük hattat Hafız Osman'ın : "Efendimiz gibi, hocasının hokkasını tutan padişahlar bulundukça daha çok Hafız Osmanlar yetişir" diye cevap verdiğini...(58)

Sultan Vahdeddin'in Vatanperverliği

Osmanlı ordusunun silahlarının elinden alındığı , düşman filolarının Çanakkale Boğazı' nı aşıp İstanbul'a dayandığı felaketli bir dönemde halife sıfatıyla Osmanlı tahtına oturan Sultan Vahdeddin'in, Osmanlı askeri olarak, şahsını korumak için bırakılmış olan biricik taburu Ayasofya Camii' ne göndererek:
"Aziz İstanbul'un fethinin sembolü olan Ayasofya'ya çan takmak isteyenlere ateş ediniz!... " emrini verdiğini... (59)
Yavuz'un izinden Gidenler

1967 Mısır-İsrail savaşında, Mısır askerlerinin, düşmanlarını beklerken İsrail ordusunun bir anda Süveyş'in öbür yakasını geçerek dünyayı şaşırtığını...
Mose Dayan'ın bu muazzam başarıyı daha sonra bir basın toplantısında : "İsrail in bu başarılı stratejisi, Yavuz Sultan Selim in yıllar önce Mısır'ı fethederken uyguladığı harp planının bir kopyasıdır" diye açıklayıp gafletimizi yüzümüze vurduğunu...(60)
Eşsiz Sevgi

Türkiye' de, Türk Dili ve Edebiyatı üzerine doktora yapmış genç Pakistan alimlerinden Muhammed Sabir'in, Pakistanda bir cuma günü hutbede Sultan Abdülhamid Han'ın adının okunup ve ona "Zeyyedallahü ömrehu" yani "Allah onun ömrünü artırsın diye dua edilmesi üzerine camiden çıktıktan sonra cemaata bu duanın manasız olduğunu zira, Sultan Abdülhamid Hanın vefat etmiş olduğunu söylemesi üzerine halkın"Seni gidi İngiliz casusu! "diyerek hışımla üzerine yürüdüklerini . . . (61)

Hilafetin Gücü

31 Mart hadisesinin tertipçileri arasında bulunan şair ve filozof Rıza Tevfik'in bu meş'um hadisenin ardında İngiliz parmağı olduğunu itiraf edip, ihtilal hadisesinden sonra İngiliz konsolosluğuna gittiğinde çok soğuk bir şekilde karşılandığını ve o zaman bunun sebebini anlayamayan Rıza Tevfik'in çok sonraları Londra'ya uğrayıp bunun sebebini o dönemin İngiltere'nin Türkiye Büyükelçisi Lord Nikılsın'a sorduğunda bu İngilizin çok ibretli bir şekilde"Rıza Tevfik Bey, Biz bilhassa Hindistan'da İslam ülkelerini idaremiz altına alabilmek için milyarlarca altın harcadık ama başarılı olamadık. Halbuki Sultan Abdülhamid, her yıl bir 'Selam-ı Şahane', bir de 'Hafız Osman hattı Kur'an-ı Kerim' gönderiyor ve bütün İslam ümmetini, hududsuz bir hürmet duygusu içinde emrinde tutuyor.
Biz bu ihtilalle siz jön Türkler'den hilafet kuvvetinin ortadan kaldırılmasını bekledik ve aldandık. İşte bundan dolayı siz soğuk karşılandınız?" cevabını verdiğini. . .(62) Biliyor muydunuz?

Bu Köyde Nur Talebeleri Var mı?

1961 seçimlerinde Türkiye İşçi Partisi mensuplarının, Doğu Anadolu köylerine propaganda yapmak için gittiklerinde, köyde ilk rastladıkları insana: Bu köyde Risale-i Nur talebesi var mı?" diye sorduklarını ...
Köyde Risale-i Nur talebesi olduğunu öğrendikleri takdir de , o insanlara tesir edemeyeceklerini bildiklerinden dolayı köye girmeyip geriye döndüklerini (63)

Bir Hazır Cevap

Fransa Kralı III Napolyon'un, Paris'te Osmanlı Devleti Büyükelçisi olarak bulunan Ahmet Vefik Paşa ile konuşması esnasında bir ara alaylı bir şekilde "Sen kendini Yavuz Sultan Selim'in elçisi mi zannediyorsun?" demesi üzerine Ahmet Vefik Paşa'nın da büyük bir hazır cevaplıkla: "Öyle olsaydım, siz Fransa'da imparator olarak bulunamazdınız" cevabını verdiğini . . . (64)
Cihad Tuğlası

Yavuz Sultan Selim'in babası Sultan II. Bayezid'in, İla-yı kelimetullah için çıktığı seferlerde üstüne bulaşan tozları silkip, biriktirerek bunlardan bir tuğla döktürdüğünü ve böylece Allah'ın "cihat" emrine uyduğunun işareti olarak bu tuğlayı yanından ayırmadığını . . . (65)

Mehmed Reşadın Hassasiyeti

Trablusgarp ve Balkan Savaşı ile Birinci Cihan Harbi'nin talihsiz padişahı Sultan Mehmed Reşad' ın, şehzade Ziyaeddin Efendi'nin doğum müjdesini aldığı zaman sevineceği yerde:
"Memleketin başına bir masraf kapısı daha açılması hoş değil..." diyecek kadar devlete yük olmaktan üzüntü duyan hassas bir hükümdar olduğunu... (66)

Osmanlı Azameti

1754'de bile, Sultan III. Osman Han'ın bir namesi Leh kralına ulaştırıldığında, kralın nameyi üç kere öperek başının üstüne koyduğunu ve kralın yanında bulunan devlet erkanının da derhal başlarını açarak saygı duruşuna geçtiklerini. (67)


Yahudinin Erkekliği(!)

İsrail dışişleri bakanlarından A. Sharon'un arkadaşı ve suç ortağı olan Meir Har-tzion'un, l950'li yılların başında Gazze'de yapılan bir İsrail baskınında masum bir Arabı sırtından bıçaklayarak öldürmesinden sonra kendisiyle yapılan bir röportajda , yaptığından vicdan azabı duyup duymadığının sorulması üzerine:
"Vicdan azabı mı? Hayır! Neden vicdan azabı duymalıyım ki? Bir adamı tabancayla öldürmek çok kolayadır Tetiği çekersin hepsi bu kadar. Ama bıçak bambaşka birşey, gerçek bir silah. Fantastik bir duygu bu, erkek olduğunu hissettiriyor insana. " diye cevap verdiğini...(68)
Türbedar ve Ulu Hakan'ın Rüyası

Cennetmekan Sultan Il. Abdülhamid Han döneminde Yavuz Sultan Selim' in türbedarlığını yapmakta olan bir zatın, şiddetli geçim darlığının kendisine verdiği sıkıntılı bir ruh haleti içinde :
'Bir de evliyadan olduğunu söylerler Yıllarca türbedarlığını yaptım yoksulluk içindeyim" diyerek türbeye hiddetle vurduğunu . . .
Ertesi sabah aniden Abdülhamid Han' ın türbedarı huzuruna çağırarak bir yıllık ihtiyacının hepsini karşıladığı, çünkü Abdülhamid Han'ın, gece rüyasında ceddi Yavuz Selim tarafından haberdar edildiğini . . (69)
Abdülhamid Han'ın İstihbarat Gücü

Batılı emperyalist güçlerin, Ermenileri piyon olarak kullanıp kışkırtarak Anadolu'da karışıklıklar çıkardığı günlerde, İngiliz Büyükelçisi'nin Sultan Abdülhamid'e gelip, küstahça: "Daha ne kadar Ermeni öldüreceksiniz?" diye sorma cüretini göstermesi üzerine, Ulu Hakan'ın keskin bakışlarını elçinin üzerine dikerek:
"Filan gün, filan saatte Karadeniz'in filan noktasına yaklaşıp, karaya Ermenileri Türklere karşı silahlandırmak için şu kadar sandık malzeme çıkaran ve komitacılara teslim eden İngiliz gemisinde, Türk başına kaç silah bulunuyorsa tam o kadar Ermeni öldüreceğiz. " cevabını verdiğini...Sultan Abdülhamid'in bu muazzam istihbarat gücü karşısında İngiliz elçisinin dehşete kapılarak aptallaştığını... (70)
Türk kafası

Kendilerine tarih boyunca sempati beslediğimiz ve Kanuni Sultan Süleyman devrinde donanma gönderip yardım elini uzatarak yok olmaktan kurtardığımız Fransızların bitkilere büyük zarar veren bir kurt nevine "Türk adını verdiklerini...
Kazancı kuyumcu düğmeci gibi sanatkarların perçin yaparken altlık olarak kullandıkları perçin kıskacına da şamar oğlanı manasına "Türk kafası adını verdiklerini...(71)
Halifeye İthaf

Sonradan ll. Sylvestre olarak papalık tahtına oturan Gerbert' in 9. asır İspanya'sında Arap uleması nezdinde üç yıl tahsil gördüğünü . . .
Dönemin Avrupalı rahiplerinin yazmış oldukları eserlerini Kurtuba halifesine ithaf ettiklerini...
Almanya Fransa ve İtalyadaki rahip adaylarının, ilim öğrenmek için İspanyadaki Müslüman mekteplerine akın akın koştuklarını. . .(72)
Samanoğlu İsmail Bey'in Türbesi

9. asırda Buhara da yapılan Samanoğlu İsmail Bey'in türbesinin İslam dünyasının ilk türbelerinden olduğunu...
Bu türbenin yapımında kullanılan tuğlaların deve sütü ile yumurta akı karıştırılarak bunların çeşitli derecelerde pişirilmesinden elde ve edildiğini günümüze kadar sapasağlam dimdik ayakta kaldığını . . . (73)
Engizisyon Gerçeği

1481-1808 yılları arasında batıda,Katolik kilisesinin siyasi baskı aracı olarak faaliyet gösteren Engizisyon mahkemelerinin Yakılarak öldürülme cezasına çarptırılan insanların sayısının 34.024 e ulaştığını....(74)Biliyor muydunuz?
Ayyıldızlı Şapka

Şapka inkılabından sonra Ankara Valisi Yahya Galip Bey'in İsmet İnönü'ye gelerek:
Şapkanın ortasına bir ay-yıldız koyalım ki, diğer milletlerden farkımız belli olur demesi üzerine İnönü'nün: Canım biz bu inkılapları farkımız olmasın diye yapıyoruz. Sen ne teklif ediyorsun! diye çıkıştığını...(75)
Milli Kıyafet

Bundan kırk yıl önce İngiltere'den "Dünya Kıyafetleri Sergisi" için Türk milli kıyafeti örneği istenildiğinde, fötr şapkalı, kravatlı ve ütülü pantolonlu bir kalem efendisi fotoğrafı gönderildiğini . . (76)

Dağistan Kartalı

Yıllarca Kafkasya'nın istiklali için yılmadan mücadele vermiş olan büyük dava adamı İmam Şamil' in, vefatından sonra gasledilirken vücudunda cihat meydanlarında savaşırken meydana gelmiş yüzyirmi yara görüldüğünü... (77)
İnka Medeniyeti
Batılı sömürgeci barbarların servet uğruna kökünü kuruttukları Güney Amerikalı kızılderili kavim İnkaların, gelişmiş bir tarım sistemlerinin olduğunu...
Gübrenin ehemmiyetini bilip, Chinoha adasından sağladıkları gübreyi tarım bölgelerine adilane dağıttıklarını ve gübresinden faydalanılan deniz kuşlarını öldürenleri idama mahkum ettiklerini. . (78)

Nereden Nereye

Birinci Dünya Savaşı'ndan bir hafta önce, 1914 yazında.1 Türk lirasının karşılığının 3.7 dolar ve 18.45 marka tekabül ettiğini. . .(79)
İlmin Değeri

Son devrin kıymetli alimlerinden Hüsrev Efendi'nin, ders okuturken üzerinde hasıl olan durgunluğun sebebini soran öğrencilerine :
Buraya geleceğim sırada yatağında dehşetler içinde yatmakta olan kızım vefat etti. Onun cenazesi, defin işi vardı ortada. Dersinizi ihmal ederim diye Allah'dan korktum. Bu durumda yine geldim. Onun için üzerimde durgunluk var, hemen gidip onun defni ile meşgul olacağım.
Kusura bakmayın o yüzden biraz cansız konuştum" diyerek ilim öğretmenin ehemmiyetini nefsinde yaşayarak gösterdiğini...(80)
İngiliz Mantığı(!)

Hindistan'ın Amir şehrinde, bisikletle dolaşan bir İngiliz kızı ile alay ettikleri bahanesi ile, askerlerin hadise mahallindeki halktan 700 kişiyi oracıkta kurşunlayarak katlettiklerini...
Bölge valisinin, ceza olarak bütün şehir halkını günlerce yerde sürünmeye mecbur ettiğini ve böyle davranmasının sebebi sorulunca da valinin de:
Onlar ilahelere tapıyorlar, bir İngiliz kızı, onların taptıklarından daha azizdir!." diye cevap verdiğini..(81)
Hak Takası

Kominist rejimin devam ettiği günlerde, sanat faaliyetleri için Taşkent'te bulunan meşhur solcularımızdan birinin, bir Özbek yazarının yanına gelerek:
"Ah ne güzel, size imreniyorum.! Burada, böyle bir rejimin altında, böyle imkanlarla yaşamaktan kimbilir ne kadar mutlusunuzdur.! demesi üzerine, Özbek yazarın bizim meşhur edibimizin kulağına sessizce:
Sen Türkiye'de sahip olduğun hakların ve imkanların yarısını bana ver; ben Sovyetlerdeki bütün hak ve imkanlarımı sana memnuniyetle devredeyim! Var mısın beyim .? diye fısıldadığını... (82)
Yıkık
Mabedler

1936-1957 yılları arasında, komünizm rejiminin kasıp kavurduğu Sovyetler Birliği'nde ondört bin mabedin yıkılarak yerle bir edildiğini . . . (83)
Milli Temeller Üzerine Yükselme
Nihat Sami Banarlı'nın Amerikalı Profesör Rufi ile sohbet ederken söz batılılaşmadan açılınca Profesör Rufi'nin:
"Siz tarihte defalarca başarı kazanmış bir milletsiniz. Bize veya başkalarına imrenmek neyinize? Biz yeni bir millet olduğumuz için, tarihte muvaffak olmuş milletlerin sırlarını araştırır, bulduğumuz ve uygun gördüğümüzü asrımıza tatbik ederiz. Sizden de aldığımız kıymetler vardır. Eğer ilerlemek istiyorsanız, muvaffak olduğunuz asırlarda hangi meziyetlerinizle hangi usul ve teşkilatınızla kazandınız?
Bunları araştırınız bulduklarınızı modernize ediniz, Kendi milli ve denenmiş temelleriniz üzerinde yükseliniz" diyerek bizi utandırdığını . . . (84)
Surre Alayları

Osmanlı'nın, mukaddes beldelere verdiği büyük kıymetin ifadesi olarak Yıldırım Bayezid döneminden itibaren her yıl Mekke ve Medine'ye Surre Alayları tertip ettiğini...
Bu Surre Alayları ile birçok hediyeler ve mukaddes belde fukarasına dağıtılmak üzere binlerce altın gönderilerek Allah'ın rızasının kazanılmasının gaye edinildiğini...
Ayrıca en önemlisi de, bu Surre-i Hümayun'da, padişahın yaptırıp gönderdiği Kabe örtüsünün bulunup bu örtünün merasimle yerine takılarak, eskisinin geri getirilip paylaşıldığını . . .
Osmanlı'nın, binbir güçlük ve darlık içinde bulunduğu dönemlerde dahi bu an'aneyi terketmediğini...(85) Biliyor muydunuz?


Hümanist Batı

Hümanist( ! ) Hollandalıların l905'de yeni icat ettikleri bir bombanın tesir gücünü, Afrikalı zavallı yerli halkın makatlarında deneme barbarlığını gösterdiklerini.. (86)
Anadolu' da Medeniyet Vesikası

Lozan görüşmeleri sırasında İngiliz Başvekili Lloyd George'nin: Türklerin, şimdi hak istedikleri Anadolu'da nesi var? Orada medeniyet vesikası olarak ne kalmışsa Yunan'ın, Roma'nın, Bizans'ındır Türklerin Anadolu 'daki evleri sazdan ve kerpiçten harabelerden ibarettir. Şimdi böyle bir alemi veya onun güzel parçalarını Türklere nasıl bırakırsınız?" demesi üzerine henüz aklını ve vicdanını yitirmemiş bir batılı düşünür olan Eugene Pitard ın Cenevre'nin ünlü bir gazetesinde Lloyd George'a cevap olarak:
Efendiler, Konya'daki İnce Minare'nin kapısı ile, İstanbul'daki muhteşem Süleymaniye'nin kubbelerini yapan millete karşı böyle söylenemez. Haddinizi biliniz..." diye harika bir cevap verdiğini...(87)
İmam Buhari nin Çocukluğu

İmam Buhari Hazretleri' nin küçük yaşta ilim tahsiline başlayıp, subyan mektebinde iken 15.000 hadis ezberlediğini ve buluğa ermeden de İbn-i Mübarek Hazretleri'nin kitaplarını ezberlediğini . . .
Telif eser yazmaya başladığında henüz daha yüzünde sakal çıkmadığını... (88)



Mimar Koca Sinan 'ın Büyüklüğü

Bütün Rönesans mimarlarının arayıp durdukları merkezi plan şemasını en mükemmel bir şekilde gerçekleştirmenin ancak Mimar Koca Sinan'a nasip olduğunu. . .(89/a)
Koca Mimar'ın fütuhat, saltanat, ilim ve sanat bakımından en muhteşem devrinde büyük bir imar kudretinin başında, şöhretli bir insan olmasına rağmen, yazma nüshalarda mur-u natuvan"(güçsüz karınca). imzasında El-fakir Sinan Sermamaran-ı Hassa"; beyzi mührünün ortasında imzasında El-fakir ü'l-hakir Sinan"; kenarında ise: , Serm imaran-ı hassa müstemend Bende-i miskin kemine dermend" (Fakir, aciz, hassa sermimaranı Dertli , değersiz, miskin bendeleri) diye kendisini tanıtarak yalnız mimarinin değil, tevazuun da üstadı olduğunu gösterdiğini. . (89/b) Biliyor muydunuz.?


Nasipsiz Ahmak

Necip Fazıl Kısakürek merhumun, kendisine. "İslamiyet deyince burnuma ayak kokusu gelir" diyen ihtiyar gazeteciye;
Senin o burnuna gelen, İslamiyet'in değil; kendi ciğerinin pis kokusudur. Sen, bir mücerredi, bir müşahhastan ayıramayan ahmaksın!" diye cevap verdiğini...(90)
Velkanlı Hoca Mehmed Efendi
Muş halkının çok sevip saydığı Velkanlı Hoca Mehmed Efendi , nin 'Evinde Kur'an okutuyor" diye şikayet edildiğinde, dönemin Muş valisi tarafından,sırtına bir jandarma bindirilip sakalından da başka bir jandarma tarafından çektirilerek Muş çarşısında dolaştırıldığını. . .(91)
Yunandan İnsanlık Dersi(!)

İstiklal Harbi senelerinde, Yunanlıların Ege bölgesini işgal etmesinden sonra İzmir'e gelen Yunan Kralı'nın civar kasabalardan birini teftiş ederken, şehit edilerek hendeğe atılmış bir sivilin cesedini gördüğünde. Bu kokmuş ölüyü neden gömmüyorsunuz?" diye sorduğunda, yanındakilerin de "Halka ibret olsun diye bırakıyoruz" karşılığını vermeleri üzerine bir krala değil, bir cellada bile yakışmayan:
Başka öldürecek Türk mü yok? Bu pisliği kaldırın ve başkasını öldürüp onun yerine atın!" emrini verdiğini...(92)

"Sıfır Neye Derler?"

Daha sonraları Milli Eğitim Bakanı olacak olan zamanın Maarif Müfettişi Hasan Ali Yücel ile Mustafa Kemal arasında bir gece Kayseri'de sofra sohbeti başlayınca Mustafa Kemal'in Hasan Ali Yücel'e:"Bugün lisede sizin mantık kitabınızı karıştırırken,Matematikte Usul' diye bir bahis gördüm... Demek siz riyaziyeden de anlıyorsunuz..." diye sorunca Hasan Ali Yücelin Biraz paşam" diye cevap verdiğini...Bunun üzerine Mustafa Kemal'in: "Peki söyleyin sıfır neye derler?" diye ikinci bir soru sorması üzerine Hasan Ali Yücel'in gayet mütevazı bir şekilde: "Huzurunuzda bana derler paşam!"cevabını verdiğini... (93)

Bez Parçası

İskilipli Atıf Hoca'nın İstiklal Mahkemesi'nde yargılanırken savcının, dini kıyafetlerden bez parçası" diye bahsetmesi üzerine Atıf Hoca'nın hiddetli bir şekilde duvarda asılı olan bayrağı gösterip :
İşte o da bez, hadi indirip yırtsana" diye haykırdığını.. (94)


Bibliyoman

18. yüzyıl sonlarında yaşamış ve bugünkü İstanbul Millet Kütüphanesi'nin kurucusu olan Ali Emiri Efendi'nin bir bibliyoman(kitap hastası) olduğunu . . .
Elinde bulunan güzel bir Arapça kitabın kendisindeki noksan olan ikinci cildini temin etmek için,mevcut olduğunu öğrendiği Yemene tayinini çıkartmak istediğini ...(95)

Hakkı Tesbit

Ahmet bin Hanbel Hazretleri'ne: Tehdit altındasın, kalbinle imanında sabit kalarak yalnız dilinle istediklerini söylesen olmaz mı ? " dediklerinde, Büyük İmam'ın:
Olmaz. Alimler hakkı söylemekten kaçarsa, cahiler ne yapar? Böyle olursa hakkı tesbit nasıl olur? "cevabını vererek gerçek alimin nasıl olması gerektiğini gösterdiğini (96)


Akif i Büyük Yapan Meziyet

Vatan şairimiz Mehmet Akif Ersoy'un, İstiklal Marşı müsabakasındaki birinciliğinden dolayı kendisine zorla verilen 500 lirayı, fakr u zaruret içinde olmasına rağmen, fakir kadın ve çocuklara bir maişet temin etmek üzere kurulmuş olan "Darü'i Mesa i "ye bağışladığını...
Halbuki İstiklal Marşı kabul edildiğinde, Mehmet Akif'in cebinde , Zonguldak milletvekili Hayri Bey'den borç aldığı iki lirasının olduğunu ve milli marş için 500 lira teklif edildiği günler de 140 lira ile Ankara'da bir çiftlik alınabildiğini...
Paltosu dahi olmadığı için kışın bile ceketle dolaşan bu idealist şairin, çok soğuk günlerde ise, arkadaşı Baytar Şefik (Kolaylı)'dan muşambasını ödünç olarak giydiğini ...
Baytar Şefik'in bir gün : Akif Bey, hiç olmazsa kendine bir palto alsaydın" demesi üzerine, ona darılıp iki ay konuşmadığını.
Burdur Meb'us'u olarak I. Millet Meclisi'ne seçildiğinde ailesine: "Biz bu maaşı hak etmiyoruz ya... Ama, pek hak etmiyoruz da denemez. Elimizden geldiği kadar nihai zafer için çalışıyoruz. " dediğini .(97)
Pis Kokusundan Dolayı Kovulan Elçi

Veli lakaplı II. Bayezid'in padişahlığı. döneminde İstanbul'a, Moskova kralının elçisi sıfatıyla Mihail Plachtneef isimli birinin geldiğini . . .
Bu adamın, insanı istifra ettirecek kadar pis kokmasından dolayı yıkanması için hamama götürüldüğünde, bu keferenin hayatında hiç hamam görmemiş olup yıkanmak ve çamaşır değiştirmek adetine aşina olmadığı ve kimse ile görüştürülmeden pisliğinden dolayı İstanbul'dan kovulduğunu... (98)
Batıda Yemek Kültürü
İsviçre , nin Branderburg Prensi, ziyafete çağırdığı bir derebeyine gönderdiği davetiyenin meşruhat (açıklama) hanesine:
""Eti yedikten sonra kemiği arkaya atmak yok! Yağlı ağzını yenine silmek yok! Tabağı kaldırıp altına tükürmek yok" diye yazmak mecburiyetinde kaldığını...(99)
Orta Çağda Temizlik Farkı

Orta çağda Müslümanların yaşayışları üzerine yapılan bir araştırmada,İslam dünyasındaki kimya sanayii anlatılırken:
""... Sabuncular loncası, en önemli loncalardan biriydi.
Çünkü Orta Çağ Müslümanları hergün yıkanırlardı ve çamaşırları da sarıkları da her zaman bembeyazdı. Bu bakımdan onlar o çağın diğer ülke insanlarından ayrılırlardı.
1600 yıllarına doğru İspanya'da Engizisyon Mahkemeleri Müslüman İspanyollarla Hristiyan İspanyolları temizliklerine bakarak ayırt ediyordu... " diye yazdığını...(100)

kaynak:eek:smanlı tarih ansiklopedisi
 

Turab3

Well-known member

Adalet Kavramının Şümulü
Osmanlı Devleti'nde adalet kavramının ; milliyet, cins, zümre yahut din farklarını aşan çok şümullü bir değer ifade ettiğini. . .
Bu adaletin sadece insanlara has değil, kurda, kuşa, toprağa ve suya şamil bulunduğunu ve bu yüzden Osmanlı kanunnamelerinde :
""... ve ayağı yaramaz beygiri işletmeyeler'. at, katır ve eşek ayağını gözedeler ve semerin göreler ve ağır yük urmayalar, zira dilsüz canavardurlar, her kangısında eksük bulunur ise sahibine tamam itdüre, eslemeyanı tamam gereği gibi hakkından geline ve hammallar ağır yük urmayalar, mütearef (örf) üzere ola..." diye hükümler konularak bu meselenin beygirin sakat ayağından eşeğin semerine kadar gözden uzak tutulmadığını. . .(101)

Risale-i Nur' un Dili

Merhum Albay Hulusi Yahyagil'in, Barla'da Bediüzzamar Üstadımıza, Risale-i Nur'un dilinin orijinalliği ile alakalı olarak:
""Üstadım, sen Türkçe'yi dahi zor konuşuyorsun, bu Risale-i Nur'daki Türkçe nasıl oluyor.?" diye hayretini ifade ettikten sonra Bediüzzaman '
""Kardeşim, bir hakaiki imaniye kalbe ihtar edildiği vakit ikiyüz ayat-ı Kuraniye imdadıma koşmak için birbirleriyle yarış ediyorlar. Önce bana lisanı maderzadım(anne lisanım) Kürtçe geliyor. Arapçaya çeviriyorum ve Türkçe yazdırıyorum" cevabını verdiğini...(102)
Hacizli Cenaze

Son Osmanlı Padişahı Sultan VI. Mehmed Vahdeddin Han'a, ""Altıncı Mehmed sözündeki ""Altıncı kelimesinden kinaye olarak ""Altın seven adam manası çıkartılarak ithamlarda bulunulduğu . . .
Halbuki Sultan Vahdeddin Han'ın, hayatının tehlikeye girmesinden dolayı memleketinden ayrılmak zorunda kaldığında şahsi mirası mahiyetinde babasından intikal eden bütün serveti beraberinde götürme imkanı varken, dasitani bir namusluluk örneği göstererek bu serveti Hazine-i Hümayun'a gönderdiğini...
İtalya'da geçirdiği fakr -u zururet içindeki bir hayattan sonra 1926 yılında San Remo'da vefat ettiği zaman 120 000 lira borcu kaldığı için alacaklıları tarafından tabutuna haciz konuduğunu . . . Tahnit edilmiş cesedinin, kızı Sabiha Sultan'ın bu parayı binbir güçlükle temin etmesinden sonra Şam 'a naklolunarak Yavuz Sultan Selim Camii avlusuna defnedildiğini. .. (103)
Milletin Sigorta Lambası

Tarihçi Reşat Ekrem Koçu'nun, Sultan Vahideddin'in kaderi ile ilgili oldukça orijinal bir değerlendirmesinde :
""Mazileri çok temiz olan ve memleketleri felaket girdabına düştükten sonra işbaşına geçen, ağır mesuliyetler yüklenen, yenik milletleri daha fazla çiğnetmemek için nefret edilen galip düşmanlara dostane el uzatmak durumunda kalan o kara bahtlı insanlar, milletlerin tarihlerinde sigorta lambalarına benzerler.
Kendilerinin yanması büyük tesislerin kurtulmasını temin eder diye yazdığını. .(104)
Biliyor muydunuz.?

İttihatçıların Akılsızlığı

Sultan II. Abdülhamid'in dahice bir politika güderek, her hangi bir isyan çıkartmalarını önlemek için Arabistan'ın Hicaz ileri gelenlerini, Şura-yı Devlet üyesi olarak İstanbul'da tuttuğunu. . .
Bunlardan Şerif Hüseyin'in, Mekke'ye emir olmak isteğini defaatla reddetmesine karşılık Ulu Hakan'ın tahttan indirilmesiyle birlikte İttihat ve Terakki yönetiminin, Şerif Hüseyin'in bu isteğini yerine getirerek onu emir olarak tayin ettiğini ve hemen ardından da Şerif'in Osmanlı'ya karsı isyan bayrağını açtığını... Çok sonraları İngiliz Başvekil Lloyd George'un Avam Kamarası'nda: ""Şerif Hüseyin Mekke emiri olduktan sonra kendisi ile Arap milliyetçiliği ve isyan konusunda anlaştık.
Bu isyana karşı ayda 40 bin altın vermiştik" dediğini ... (105)

Acı HatıraIar

İtalyanların Libyayı bizden koparmak için Avrupalı müttefikleriyle siyasi alanda anlaştıktan sonra, bize karşı açacakları savaşın (Trablusgarp Savaşı) masraflarını karşılayacak yeterli hazinelerinin olmadığını...
Buna karşılık Duyun-u Umumiye'ye başvurarak, bu savaşın masraflarını karşılamak için Anadolu'dan toplanan birikmiş paradan beş milyon altın lira çektiklerini ve bu bizim paramızla sağladıkları imkanlarla bizim toprağımız olan Libya'yı istilaya başladıklarını. . .(106)
Lavrens'in İtirafı

Arapları aldatarak Osmanlı Devleti aleyhine kışkırtıp isyana sevkeden İngiliz casusu Lavrence'in, yardımcıları Nuri Said, Faysal ve Şerif Hüseyin ile birlikte Şam'da Türkleri katlettikten sonra: "'Evet onları isyana ben kışkırtmıştım. Ama böylesine vahşice kan dökeceklerini hiç tahmin etmemiştim. Bazı mahalleleri gezerken silahsız Türk askerlerinin nasıl öldürüldüklerine bakamadım;tiksindim bu vahşetten..." diyerek itirafta bulunduğunu . . (107)
Vicdan Azabı

Mekke Emiri Şerif Hüseyin'in İngilizlerle anlaşarak Osmanlı'yı arkadan vurduğunu ve mükafat olarak da İngilizler tarafından Hicaz Krallığı'na getirildiğini..
Daha sonra Vehhabiler tarafından alaşağı edilerek İngilizlerin himayesinde Kıbrıs'a yerleştirildiğini ve hastalandığında da oğlu tarafından Amman'a getirildiğini...
Ve günün birinde adet vechile saray bandosunun bahçede konser verirken "İzmir Marşı"nı çalması üzerine, oğlunun babasının üzülmemesi için pencereleri kapattırmak isterken baba oldukça ibretli bir şekilde:
"Evlat, neden o pencereyi kapıyorsun? Ben velinimetine ihanet etmiş asi bir kulum, günahım büyüktür. Kral olacağımı düşündüm. Allah beni sürgünlüğe düşürdü. Hastayım diye kapatıyorsun. Bırak pencereyi aç, şu marşı dinleyeyim.
Duyduğum vicdan azabının şiddeti, o eski hatıraların canlanması ile büsbütün artsın; bu dünyada çektiğim ızdıraptan vicdan azabıyla büsbütün ağırlaşsın, ta ki Cenab-ı
Hakk. bu günahkar kulunu dünyada affederek, ahirette hesap gününde cezadan korusun"dediğini.. .(108)
"Milletimin Ocağı Yanıyor"

Sultan Vahdeddin Han'ın ikamet etmekte olduğu Yıldız Sarayı'nın, bir elektrik arızasından dolayı yanmaya başlaması üzerine, orada vazifeli bulunan bekçibaşının hüngür hüngür ağladığını ve bunun üzerine Sultan Vahdeddin in: "Benim milletimin ocağı yanıyor, ben onu düşünüyorum, kendi evim yanmış ne ehemmiyeti var' dediğini...(109)
"Ayağını Yüzüme Bas ki .
Yüzüm Allah Katında Şeref Kazansın"

Hintli Müslüman kardeşlerimizin, Osmanlı Devleti'nin Balkan Savaşı'nda yüzlerce şehit ve binlerce yaralı verdiklerinin haberini almaları üzerine, kilometrelerce ötedeki kardeşlerinin acılarını bir nebze olsun dindirebilmek için bir Kızılay heyeti teşkil ederek Türkiye'ye gönderdiklerini...
Bu heyetin savaş boyunca birçok din kardeşinin yaralarını sarıp başarılı hizmetlerden sonra 1913 Temmuz'unda Hindistan'a döndüğünü. . -
Kızılay heyetine Bombay'da büyük bir karşılama merasimi hazırlanıp, gemi limana yanaştığında o günkü Hintli Müslüman liderlerden Muhammed Ali Cevher' in, heyet başkanı Doktor Ensari'ye :
"Sen mücahit Osmanlı ordusuna hizmet edip geldin Ayağını Hindistan topraklarına basmadan bu benim yüzüme bas da, yüzüm Allah katında şeref kazansın" diyerek başını yere koyup yüzünü Dr. Ensari'nin ayakları altına uzattığını...(110)
Osmanoğullarının Dramı

Son Halife ll Abdülmecid. Han'ın, sürgün edildikten sonra diyar-ı gurbette vefat etmesi üzerine, kızı Dürrüşehvar Sultan'ın. İstanbul' a gelerek Savanora yatında. İsmet İnönü'yü ziyaret ettiğini ve kendisinden babasının vatan toprağına gömülmesini rica ettiğini...
Altı asır cihanı aydınlatan bir neslin son temsilcisinin bu vatan toprağına gömülme isteğinin ; halk tarafından mezarının bir ziyaret yerine dönüştürebileceği endişesiyle İsmet İnönü tarafından reddedildiğini ve Hindistan Hükümeti'nin araya girmesiyle Suudi Arabistan makamlarından izin alınarak Medine'deki Cennetü'l-Baki kabristanının içindeki Ali Aba'nın ayak ucuna defnedildiğini. . .(111)
Tökeli İmre

Osmanlı idaresinde bir krallık olan Erdel Kralı Apafi ile birleşerek Osmanlı ordusuyla aynı safta çarpışan Orta Macar Kralı Tökeli İmre'nin Osmanlı Devleti'ne karşı itaat ve bağlılığını göstermek için mührüne:
"Muin-i Ali Osman'a itaat üzreyim emre Kral-ı Orta Macar'ım ki namım Tökeli İmre" beyitini kazıttığını . . (112)

"O Kendi Kaderini Kendi Yazmış Oldu"

Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri'nin 1960 Mart'ında ağır hasta vaziyette Urfa'ya gelmesi üzerine, bunu haber alan İçişleri Bakanlığı'nın, derhal Üstad'ı geri gönderme emri çıkardığını... Halkın yoğun baskısı üzerine Urfa valisinin "Efe Nedim, Said Nursi çok hasta ve müsaid bir araba da yok. " demesine karşılık İçişleri Bakanı Namık Gedik'.in:
"Çöp arabasıyla da olsa göndereceksiniz!" talimatını verdiğini ve bunu öğrenen Bediüzzaman Hazretleri'nin ibretli bir şekilde:
"O kendi kaderini kendi yazmış oldu" dediğini ve ,çok kısa bir zaman sonra İçişleri Bakanı Namık Gedik' in Genelkurmay binasından kendini atarak intihar edip, cesedinin de çöp arabasıyla taşındığını. . .(113) Biliyor muydunuz.?

İsrail ve Orman Kanunu

1953- 1955 yılları arasında İsrail Başbakanlığı'nı yürüten Moshe Sharett'in, İsrail askerlerinin yaptığı katliamlarla ilgili olarak tuttuğu özel günlüğünde:
"İsrail devleti, dünyanın gözünde çağdaş toplumların geliştirip benimsediği temel hukuk kanunlarını tanımayan ve orman kanunlarına göre davranan bir devlet haline gelmiştir" diye yazarak itirafta bulunduğun . (114)
Yahudilerden Müthiş İtiraf

1967 yılında Pariste düzenlenen dünya Yahudi Kongresi'nin zabıtları arasında bulunan bir belgedeki kayıtlara göre bir delegenin :
"Evet bugün bağımsız bir devletimiz var ama mesut muyuz? Osmanlı'nın devrindeki gibi huzurlu muyuz? Samimiyetle ve hepinizin içinden geçenleri dile getirdiğime inanarak söylüyorum ki hayır!
Bizim bu dünyada huzurlu ve emniyetli yaşamamız. ( Osmanlı'yı yeniden kurmaya bağlıdır!" diyerek bir gerçeği itiraf ettiğini (1 l5)




Müfti,s Sakaleyn

Kanuni Sultan Süleyman devrinin büyük Şeylhülislamı İbn i Kemal'in, çeşitli sahalarda yazmış olduğu 300 kadar eseri olduğunu
Hergün bin kadar fetvaya cevap verip kendisine insanlardan başka cinlerin de fetva almak için müracaat ettiğini ve bundan dolayı kendisine: "Müfti's Sakaleyn" (İnsanların ve cinlerin müftüsü) denildiğini (116)
Batının İslam,la Kavgası

Protestan mezhebinin kurucusu Martin Luther'in, Osmanlı'nın Avrupa içlerine kadar ilerleyip, ortaya koyduğu adilane sistemle yerli halkın gönlünde taht kurması üzerine, halkını acımasızca sömüren yöneticileri:" Sizin gibi gözü doymaz prenslerin, toprak ağalarının ve burjuvaların idaresi altında yaşamaktansa, Türk idaresi fakirlere daha hayırlı gelebilir" diyerek Hristiyanları uyardığını.,, (1 17 /a)
Yine Luther'in Hristiyanları Türklerle savaşmaya teşvik etmek için çıkardığı bir emirnamede
"Türklerin başlattığı bir savaşta o ara karşı savaşan bir kimsenin, Tanrının bir düşmanı ve İsa'ya hakaret eden biriyle hakikatte bizzat şeytanla savaşmakta olduğunu düşünmeli ve bundan dolayı, masum bir kimsenin kanını döktüğü veya bir Hrıstiyanı öldürdüğü zehabına kapılmamalıdır" diye yazdığını,,(117/b)
Nüfusun Önemi

Nüfusun, milletler ve medeniyetler arasındaki mücadelede çok önemli bir faktör olduğunun idrakinde olan Roma İmparatoru Sezar'ın , çok çocuğu olan aileleri mükafatlandırdığını ve çocuk yapmayan kadınları da bazı haklardan mahrum ettiğini(118)

Endülüs ve Batıda İlim

10. yüzyılda Endülüs'te ilim ve irfanın Avrupa ile kıyaslanamayacak kadar gelişmiş olduğunu ve Halife elHakem kütüphanesinde altıyüzbin yazma kitabın bulunup, bunların kırk dördünü katalogların teşkil ettiğini...
O tarihten dörtyüz sene sonra bile Avrupa'da bilgili Charles diye tanınan Fransa Kralı V. Charles'in krallık kütüphanesinde sadece ve sadece dokuzyüz eser bulunduğunu... (1l9)
Batıda Karanlığın Saltanatı

19. Y üzyılda bile batıda karanlık fikirlerin hüküm sürdüğünü ve Klönische Zetung(18 Mart 1819) gazetesinin bir yorumunda, "Geceleri yolların sokak lambalarıyla aydınlanmasının teolojik sebeplerle ayıp birşey olduğu, İlahi nizam ve karanlığı insanın bozamayacağı" düşüncelerin ileri sürdüğünü..
Bundan yıllar önce 950 yılında Endülüs'teki Kurtuba şehrinin arabalarla düzenli de temizléndiğini ve evlerin dış duvarlarına yerleştirilen lambalarla caddelerin aydınlatıldığını . (120)

Teravih Şerbeti

Sultan Dördüncü Mehmed'in annesi Hatice Sultan'ıın, Galata köprüsünün başını süsleyen ve Sinan mektebinin bir şaheseri olan Yeni Cami'yi ve yanına da onun kadar muhteşem bir vakıf yaptırdığını
116 kişinin vazife aldığı bu cami ve vakıfta, yaz ayları boyunca içine kar atılıp soğutmak suretiyle halka dağıtılıp bu iş için her sene yirmi bin akçe tahsis edildiğini
Ayrıca Hatice Sultan'ın:
"Bu vakfiye şartlarını her kim değiştirirse günahı onların üzerine olsun. Allah, duyuran ve bilendir" diye başlayan bu vakfiyesine: "Ramazanlarda, teravih namazından sonra, caminin üç kapısından Atina balından yapılmış şerbet dağıtılsın. Eğer Ramazan yaza rastlarsa şerbete kar konsun. Her sene şerbet için 3000 okkalık Atina balı alınsın ve her kapı için , her gece 33 okkalık baldan şerbet yapılarak ikişer şerbetçi tarafından cemaata dağıtılsın" diye hayır hasenat için yapılması gerekenleri yazdırdığını . (121)

Misyonerler ve Sinsi Planları

İzmir'e yerleşmiş ve Bergama, Marmaris ve Bodrum civarında maden işletmeciliği yapmakta olan
İngiliz ailelerinden Percy Hatkinson'un II. Dünya Savaşı yıllarında, Cizvit papazlarıyla birlikte Türkiye aleyhine casusluk yaptıklarını.
Bergama'da ele geçen bu casusluk şebekesinin belgeleri arasında, harpten evvel İsviçre'nin Friburg şehrinde toplanan Beynelmilel Hristiyan Misyonerler kongresinde alınan kararlar bulunduğunu . . .
Bunların bir tanesinde: "Türkleri Hristiyan yaparmıyız. Bu is için sarfettiğimiz paranın yarısıyla onlara papaz yerine şantöz gönderelim. corription(fesat) yolu ile. Böylece zaafa sürüklenirler ve biz de kuvvetimizi artırırız. diye yazdırdığını. . (122)
Osmanlı'nın Parlayan Kılıçları

16. yüzyılın kudretli padişahı Yavuz Sultan Selimin huzuruna girerek yer öpüp itimatnamesini sunan Venedik elçisi Antonio Jüstiniani'ne ülkesine döndüğünde Padişahın nasıl biri olduğu hakkında bilgi istediğinde elçinin şaşkınlık içinde: 'Kılıcı öyle parlıyordu ki yüzünü göremedim" diye itirafta bulunduğunu
Elçinin bu itirafının daha sonraları Yavuz Selim tarafından öğrenilmesi üzerine Haşmetli Hünkarım,Paşalarım Osmanlının kılıcı parladığı sürece düşmanların başı daima önde olur. A m a Allah korusun bu kılıç kınına girer ve paslanmaya başlarsa o zaman bu kafalar yavaş yavaş dikilir ve birgün bize yukardan bakar dediğini... (123) Biliyor muydunuz?

Japon İmparatoru ve AbdüIhamid Han

Japon İmparatorunun Sultan Abdulhamid'den:İslam dininin bilhassa tefekkür, gaye, felsefe ve manevi terkibi üzerinde şahsen kendisine izahat vermek için japonca bilen yoksa tercihen İngilizce Fransızca ve Almancası kifayetli Osmanlı alimleri, istemesi üzerine. Ulu Hakanın çaresizlik içinde, karşı tarafa menfi müsbet arası, zaman kazandıran dolaylı bir cevap verdiğini...
Abdülhamid Han'ın kalbinde yara olan bu hadise hakkın da, daha sonraları(sürgün yıllarında) Ali Fethi Bey'e: "Eğer ben, Japon İmparatorunun istediği kıymette din ve maneviyat şahsiyetleri bulabilseydim evvela kendi memleketimi kurtarırdım " dediğini...(124)



İhtilal Mantığı

Sık sık ihtilal yapılan Güney Amerika ülkelerinin birinde,batılı bir gazetecinin, kaldığı otelin müdürüne: "Burada niçin bu kadar çok ihtilal yapılıyor?" diye sorması üzerine otel müdürünün :
"Anayasamıza göre herkesin devlet başkanı olmaya hakkı var. Bu yüzden her vatandaş bir defa devlet başkanı olmayı deniyor" diye cevap verdiğini. .(125)

"Ruhu Batırmamak İçin"

Yunan filozof ve ahlakçısı Sokrat'ın (M. Ö. 47 0-3991 hayranı olan zengin bir tüccarın, bütün serveti olan bir çuval altını bu filozofa bağışladığını...
Tüccarın ölümünden sonra, vasiyeti gereği aldığı bir çuval altını, bir kayığa yükletip, denizin ortasına teker teker atan Sokrat'ın :
"Ey para! İşte seni batırıyorum ki, benim ruhumu batırmayasın!" hikmetli sözünü2 söylediğini...(126)
Kızılderililerin Ataları

Kanadalı Tarihçi, Profesör Miss. Ethel G. Steward'ın 1987 yılında Türkiye'de düzenlenen tarih kongresinde sunduğu bildiride ve yazdığı "Cengiz Han'dan Amerika'ya Kaçış" isimli kitabında "Kızılderililerin atalarının Türk olduğunu " yazdığını. . .
Kitapta anlatıldığına göre, 13.yüzyılda Orta Asya'daki Moğol baskısından kaçan bazı Türk boylarının iki koldan Alaska'ya ulaşarak oradan da kıtanın güneyine yayıldıklarını. . .
Yine Steward'ın araştırmalarına göre Kızılderililer ile Türk boyları arasında gerek fiziki, gerek sosyolojik ve gerekse kültürel açıdan büyük benzerlikler bulunduğunu tesbit ettiğini...(127)
Kızılderili Medeniyeti

Sömürgeleştirmek gayesi ile gittikleri Kuzey Amerikada, Kızılderili kabilelerinin hayat tarzlarını ve kültürlerini araştıran bir misyonerin :
"Son derece hayret uyandırıcı nokta şu ki karşılıklı münasebetlerde, medeni dünyanın alelade insanları arasın da görülemeyecek şekilde nazik ve lütufkarlar. Bu da şüphesiz, bizim kalplerimizdeki cömertlik şefkat hissini söndüren 'benim , ve 'senin' kelimelerinin bu insanların dilin de bulunmadığı için" diyerek itirafta bulunduğunu...(128)

Gaflettekine İmdat

Hazreti Mevlana'nın, müridi Siraceddin'in evinde misafir kaldığı gün sabaha kadar namaz kılıp Rabbine niyazda bulunması üzerine, müridinin: "Sultanım sabah oldu. bir nefes dinlenseniz" diye ricada bulunduğunu..
Bunun üzerine Hz. Mevlana'nın:"İyi ama, eğer biz de uyursak, bunca uyuyana kim imdat edecek?" diye hikmetli bir cevap verdiğini...(129)


Türk Vergisi

Osmanlı Devleti'nin l521'de Belgrad'ı, l522'de Rodos'u fethetmeleri ve 1526'da da Mohaç'ta büyük bir zafer kazanmalarının ardından batı dünyasında büyük bir panik yaşandığını...
Çeşitli kentlerde toplanan Alman Meclisleri' nin (Reich stag) , Türklere karşı ordu toplayıp sefer düzenleyebilmek için "Türk Vergisi" adı altında yeni bir vergi konulmasını kararlaştırdıklarını. (130)
İade-i Ziyaret

Meşhur bir politikacımıza Fransa'da: "Siz Osmanlıların Viyana kapılarında ne işiniz vardı?diye sorması üzerine, o politikacımızın gayet veciz bir şekilde: "Haçlı seferlerinin iade-i ziyaretiydi diye cevap verdiğini ...(131)


Paspas

Sultanüş-şuara Necip Fazıl Kısakürekin yürekten bağlı olduğu Seyyid Abdülhakim Arvasi Hazretlerine:
"Efendim! Ben kurtulacak mıyım?" diye sorması üzerine Arvasi Hazretleri'nin :
"Bir gemi giderken, paspas da içinde gider. Yeterki o geminin içinde ol Necip!'diye cevap verdiğini...(132) Biliyor muydunuz?
Sibirya'ya Sürgün

Tarihin en korkunç emirlerinden birinin 1799 yılında Rus Çar'ı I Paul tarafından verildiğini...
Bir sabah, önünde resmi geçit yapan birliğin yürüyüşünü beğenmediği için: "Sibirya'ya marş marş!" diye emir verdiğini ve dörtyüz kişilik bu birlikten bir daha haber alınamadığını... ( 133)
Keçeli Beni Orman Korucusu mu Yaptın?"

Bediüzzaman Hazretleri'nin Barla'da Nur risalelerini telif ettiği yıllarda, Bedre yakınlarındaki bir korulukta yangın çıkması üzerine orada bulunan Sıddık Sabri Efendi'nin yangını söndürmek için çok uğraştığını...
Yangının sönmemesi üzerine sırtındaki Üstadı'ndan yadigar olan cübbeyi çıkartan Sabri Efendi'nin, onu alevlere doğru savurup yandan da: "Yak işte yakabilirsen bu Bediüzzaman'ın cübbesi" diye haykırdığını ve ardından alevlerin yavaş yavaş azalarak söndüğünü...
Daha sonraları bu hadisenin Bediüzzaman Hazretleri'ne intikal ettirilmesi üzerine, Nurlu Üstad'ın tebessüm buyurarak Sabri Efendi'ye: "Keçeli beni orman korucusu mu yaptın!diye latifede bulunduğunu... ( 1 34)


Miskinler Tekkesi

Sari ve tehlikeli bir hastalık oluşundan dolayı, toplum tarafından istiskal görerek tecrid edilen cüzzamlılara, Osmanlı vakıf medeniyetinin şefkat elini uzatarak, onlar için . . her türlü bakım ve görümünün yapıldığı miskinhaneler kurduğunu...
Bunların ilkinin de, 1421-1451 seneleri arasında Edirne'de II. Murat tarafından yaptırıldığını ve buralara "Miskinler tekkesi " denildiğini...(135)
Son Halife Abdülmecid Han'ın İnkisarı

Son halife Abdülmecid Han'ın, Osmanoğulları'nın yurt dışına Sürülmesi ile ilgili çıkartılan kanun gereğince apar topar İstanbul'dan çıkartılmasına müteakip ziyaretine gelen bir dostunun kendisine Halife Hazretleri!" diye hitap etmesi üzerine, Abdülmecid Han'ın büyük bir inkisar içinde:
"Bizim hilafetmeablığımız artık kalmadı. Bir gece apar topar hanedanımızın altıyüz sene hükümdar olduğu bir memleketten kovulduk. Kim derdi ki, Fatihlerin, Yavuzların, Kanunilerin torunları, çamaşırlarını bile alamadan yolcu edilecekler' dediğini. .(136)
Akif ve e Destanı

Mehmet Akif merhumun:
"Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer
Ne büyüksün ki, kanın kurtarıyor tevhidi Bedr'in arslanları ancak bu kadar şanlı idi."
diyerek başlayan muhteşem Çanakkale Destanı"nı yazmadan önce ellerini Yüce Dergah'a açıp:
Allahım! Bana, bu aciz kuluna, bu destanı yazma imkanı bahşet... Bu ulvi vazifeyi bana nasib et. Sonra canımı al. Ya Rabbi!.. Bana bu lütfu çok görme. İn'am ve ikramının hazinesinden bu aciz kulunun şu duasını barigah-ı uluhiyetinde kabuleyle!.." diye gözyaşları içinde dua dua yalvardığını. .(137)

Asla Dönüş

Pakistanlı iş adamı Abdullah Delhi'nin Sovyet havayolları ile seyahat ettiği esnada uçakta namaz vaktinin girmesi üzerine
hosteslerden birini çağırıp namaz kılması için kendisine bir yer göstermesini istediğinde hostesin ancak kaptan pilotun yanında müsait bir yer bulabildiğini ve Abdullah namazını bitirip Rus pilotu ile göz göze geldiğinde, pilotun gözlerinden yaşlar süzülmekte olduğunu görüp de sebebini sorması üzerine pilotun: 4-5 yaşlarında iken babam da senin yaptığın gibi bir şeyler yapardı. Bunun namaz olduğunu şimdi anladım ve birden hem babamı, hem de dinimin ne olabileceğini düşündüm
Din konusu ile alakalı bugüne kadar bana hiçbirşey anlatılmadı. Ancak şu anda düşündüm ki, babam, senin yaptığın gibi namaz kıldığına göre Müslüman olmalı. Dolayısı ile benim aslım da Müslüman olabilir. Yılardır içimde bir düğümdü bu. Ama ilk defa namaz kılan birisini, sizi görünce kafamdakiler çözülmeye başladı. Bunun üzerine gideceğim ve aslımı araştıracağım. " dediğini...(138)
Trablusgarp Mücahitleri

Trablusgarp Savaşı,nda Osmanlı askerlerinin arasında bulunmuş olan Fransız gazetecisi Georges Lemo nun gördükleri karşısında hayretler içinde kalarak:
Türk subayları içinde on iki kez yaralanmış olanlar vardı. Müthiş birşey kendileri ile konuştuğum zaman edindiğim intiba şu oldu:
Türk subaylarında yenmek ve ölmek duygusu, cinnet derecesine varmış bir istek halinde yaşıyordu" diye hatıralarında intibalarını yazdığını... (139)
"Çadır İçinden Savaş İdare Etmeyüz"

Merc-i Dabık Savaşı öncesi Büyük Hünkar Yavuz Sultan Selim'in ordusunun önünde askerleriyle beraber göğüs göğüse çarpışmak için atını ileri doğru mahmuzlaması üzerine, sadrazam Sinan Paşa'nın padişahın ellerine sarılıp:
"Şevketlü hünkarım, olmaya ki heyecana gelir, kendinizi ateşe atarsınız, yüreğimiz dilhun olur" diye gitmemesi için yalvardığını...
Alem-i İslam'ın birliğini sağlama adına hayatı at sırtında geçmiş olan bu büyük dava adamının bunun üzerine: "Biz cennetmekan Fatih Sultan Mehmet Han,ın torunuyuz, çadır içinden savaş idare etmeyüz" diye haykırdığını. . .(ı40) Biliyor muydunuz?

Halkını Düşünen Gerçek Devlet Adamı

Okkası 30 paraya satılan ekmeğin fiyatına 10 paralık bir zam yapmak isteyen fırıncıları huzuruna çağıran müşfik sultan Abdülhamid Han'ın onlara:
Siz yine ekmeği 30 paraya satmaya devam edin. Sattığınız her ekmek için istediğiniz 10 parayı ben vereceğim.
Çünkü bir memlekette ekmek fiyatına zam yapılırsa, bunu bütün zaruri ihtiyaçların pahalılaşması gibi bir hareket kovalar ki, halkımız bundan büyük ızdırap çeker" diyerek, halkını gerçek manada düşünen bir devlet adamlığı örneği sergilediğini. . .(141)
İbret

Mevlevilerin piri Mevlana Hazretleri'nin vefat tarihi olan ve 'İbret" kelimesinin ebcet değerine tekabül eden Hicri 672 tarihinin; "İbret, İbret" diye iki defa tekrarının 672+672=1344(Hicri)/ 1925(Miladi) tekkelerin kapatıldığı Miladi 1925 " tarihine tekabül ederek enteresan bir tarih cilvesi oluşturduğunu. . .(142)


Yavuz Çocuk

Yavuz Sultan Selim'in asıl isminin "Selim " olmasına karşılık çocuk iken çok hareketli yerinde durmayan, cevval bir yapıya sahip oluşundan dolayı kendisine "Yavuz" lakabının takıldığını. . .
Bu çelik çavak çocuğun idman yaparken kafesten uçurulan güvercinleri, çift elle fırlattığı hançerlerle havada vurduğunu. . .(143)
Sultanlık Stajı

Osmanlı Şehzadelerinin küçük yaşlardan itibaren, ileride devleti yönetebilecek şekilde çok ciddi bir eğitime tabi tutulduklarını ve buluğ çağına gelince de (yani günümüz nesillerinin sokakta çember çevirdikleri bir yaşta) bir nevi "sultanlık stajı" anlamına gelen önemli vilayetlerin başına Sancakbeyi olarak tayin edilip devlet idaresini tatbiki şekilde öğrenmelerinin sağlandığını . . .
Böylece ilerisi için onlar devleti tanırken, devletin de onları tanıma fırsatı bulduğunu. . .(144)

Türklerin Korkutan Hatıraları

Çarlık Rusyası'nın Balkanlar'ı Osmanlı'dan koparmak gayesi ile Balkan milletlerine gizliden gizliye silah dağıtıp, bir yandan da fitne tohumları ekerek ayaklandırmaya çalıştığını...
Bu iş için vazifelendirilen Rus generali Çirnayev'in 1877 yılında Bulgaristan'dan Çar'a gönderdiği gizli raporda "Buralarda hiç yoktan ordular meydana getirdim. Bu askerleri ölüme sevkediyorum. Fakat bu insanları sendeleten bir engel var Türklerin yaşayan hatıraları! Ölümden korkmayanlar bu hatıralardan korkuyorlar. Yalnız Türkleri değil, onların tarihlerini de yenmek lazım.
Onlarda herhalde bir sihirbaz zekası var. Bir değil birkaç istila bile, onların iliklerine işleyen gizli üstünlüklerini yıkmaya bence kafi gelmeyecektir" diye yazarak oldukça ibretli bir itirafta bulunduğunu...(145)
Kervansaraylar

Osmanlıların, yaptıkları her işte Allah'ın rızasını gözetme düşüncesinin bir eseri olarak, yolcuların istifade etmeleri için, o zamanın şartlarına göre bir günlük yolculuk mesafesi olan 50_60 kilometre aralıklarla kervansaraylar inşa ettiklerini...
Bu kervansaraylarda ırk, din, millet ayrımı gözetmeksizin herkesin misafir kabul edilip üç gün müddetle ücretsiz yedirilip, içirilip hayvanlarına bakıldığını . .-.
Yolcuların istirahattan sonra, sabah mehteran eşliğinde uğurlandığını ve uğurlama esnasında kervansaray vazifelilerinin "Ey ümmeti Muhammed! Canınız, malınız tamam mıdır?" diye nida etmesi üzerine yolcuların da: "Cümlesi tamamdır, Cenabı Hakk, hayrat sahibine rahmet eyleye diye karşılık vererek dualarla yolcu edildiklerini...(146)
Yedi Ben

Yavuz Sultan Selim Han'ın doğumundan az bir zaman önce babası ll. Bayezid'in sarayına gelen bir dervişin:
Bugün bu hanedandan bir erkek çocuk dünyaya gelecektir ve babasının yerine geçecektir. Vücudunda yedi ben bulunacaktır ve onların miktarınca alişan beylere galebe edecektir diyerek ortadan kaybolduğunu.
Hakikaten de Yavuz Sultan Selim'in altı yıl gibi kısa süren hükümdarlık döneminde yedi tane devleti yeryüzü haritasından sildiğini. . .(147)
Bir Siyaset Dahisinin Ölümü

Devrinin en buhranlı döneminde devraldığı Osmanlı Devleti'ni 33 yıl süreyle dahice politikalar takip ederek yöneten Ulu Hakan Abdülhamid Han a .kıblesi batıya ayarlı yerli aydınlarca birçok iftiralar atılıp batılı ağzıyla "kızıl sultan" denmesine karşılık dönemin İngiltere Hariciye Nazırı Sir Edvvard Grey'in Sultan Abdülhamid'in vefatını öğrendiği zaman:
"Ne büyük kayıp! Hasmımdı ama onun ölümü ile diplomasi mesleği artık şevkini kaybetti" dediğini...(148)
Cihad Nişanları

Kafkasya istiklal mücadelesinin efsanevi dava adamı Şeyh Şamil'in, bu mukaddes cihatda ölümü göze alarak büyük fedakarlıklar gösteren gazilerine hatıra olarak, hilal şeklinde ve üzerinde Arapça olarak :
"Kılıç Cennet'in anahtarıdır.", "Sonunu düşünen cesur olmaz" "Yiğide Cennet yeri açıktır" ve "Ecel gelmedikçe ölüm olmaz" yazan nişanlar hediye ederek taltif ettiğini...(149)
Halkın Sağduyusuna Güven(!)

27 Mayıs ihtilalinden sonra Cemal Gürsel Paşa'nın, Anayasa komisyonu başkanı 0rd.Prof Sıddık Sami 0nar'a: "Cumhurbaşkanı 'nın tek dereceli ve halk tarafından seçilmesini temin edecek bir anayasa yapılsın" diye mesaj göndermesi üzerine Sıddık Sami Onar'ın:
"Laikliği pekiştirecek tadilatı. yapalım, ama bu seçim usulünü getirecek olursak halk ya Said Nursi'yi seçer, yahut da onu destekleyen profesörü..." diye cevap vererek halka ne kadar güvendiklerini(!) gösterdiklerini...(150)
 

Turab3

Well-known member
Yavuz Sultan Selim'de Kulluk Şuuru
Makedonya kralı Büyük İskender'in, Mısır'ı işgal ettiği zaman kendisinin Yunanlılar için haşa ilah kabul edilen Jüpiter yıldızından geldiğini iddia ederek, uluhiyet davasında Firavun'u taklit ettiğini . Buna mukabil Yavuz Sultan Selim'in, Mısır tahtına nail olduğu zaman :
Mülk, Allah'ındır. şayet benim veya başka bir kimsenin yeryüzünde parmak ucu kadar toprağı olsa bu Allah'la ortaklık değil midir?" diyerek kulluk şuuruyla secde-i şükre kapandığını. . .(151) . . .


Gazneli Mahmüd'da Mana Buüdu

İ'la-yı Kelimetullah için durup dinlenmeden arka arkaya yaptığı seferler ile tevhidin bayrağını Hindistan içlerine kadar ulaştırarak tarihin kaydettiği ender komutanlardan biri olan Gazneli Mahmud'un, maddenin fatihi olduğu kadar mananın da fatihi olduğunu... .
Her gece üzerindeki padişahlık elbisesini çıkartıp eski bir elbise giyerek sabaha kadar kulluk şuuruyla Rabbine yalvarıp yakardığını ve kendini daima kusurlu görüp ;
Ben ne emreden sultan, ne büyük bir fatihim, Bu dergaha yüz süren, zavallı bir fakirim.
Elimden, amelimden hiçbirşey hasıl olmaz Ancak Sen'in lütuf elin, inşaallah olur yarim." diyerek Yüce Mevla'dan mağfiret dilendiğini... (152)


Nurdan Zülmete

Batılı sömürgeci ülkeler tarafından vatanımızın dört bir yandan kuşatılarak Türk milletinin kaderinin tayininin söz konusu olduğu İstiklal Savaşı'nın o kan kokulu günlerinde :
Her çehre bize yabancı
Bari Sen bir parça acı
Süründürme altın tacı
Bize yardım et Ya Rabbi!..." diyerek Kabe'ye yönelip Rabbine yalvaran şair Kemaleddin Kamu'nun, savaş sonrası Cumhuriyet döneminde ise:
"Ne örümcek ne yosun
Ne mucize ne füsun
Kabe Arab'ın olsun
Bize Çankaya yeter..." diyebilecek kadar özünden uzaklaşıp değerlerimizi yitirerek tefessüh ettiğini. . .(153)

Toprağın Bereketi Artar"

Bir yazarımızın askerlik yaptığı yıllarda Gaziantep'de bir köylünün tarlasında tank manevrası yapmak zorunda kalıp daha sonra tarla sahibinden özür dilediğini ve o Anadolu köylüsünün bütün samimiyetiyle :
Ayıp ettin yeğen... Devletin tankının tarlamızı çiğnemesi bizim için şereftir. Toprağımızın bereketi artar diye cevap verdiğini (154)
Dilim Bu Özelliğni Kaybetmesin ! "

Bediüzzaman Hazretleri'nin talebelerinden rahmetli Zübeyr Gündüzalp'in tam bir dava şuuru ve sadakati içinde: Kardeşim ben hasta olduğum ve Üstad'ı kimseye anlatamadığım zamanlarda, odamdaki eşyalara Üstad'ı anlatırım. Ta ki dilim bu özelliğini, bu kabiliyetini kaybetmesin." diyerek eşsiz bir bağlılık örneği gösterdiğini...(.155)
Neuzü Billah

Timur'un, Nasreddin Hoca'yı huzuruna çağırıp onunla sohbet ederken bir ara:
"Abbasi halifelerinin isimlerinin sonunda 'Allah' lafzı da var. Kimine el-Mu'tasım Billah, kimine, el-Mütevekkil Alellah ve kimine de el-Kaim Biemrillah deniliyor. Bu lakaplar bizim için de adet olsa acaba bana ne isim yaraşırdı diye sorması üzerine Nasreddin Hoca'nın büyük bir pervasızlık ve hazırcevaplılıkla:
Neuzü-Billah!(Allah 'a sığınırız) lakabı yakışır."diye cevap verdiğini...(156)
Milli Şahlanışın Ruhuna Tükürmek

Kendi yaşadığı dönemde de kız öğrencilerin başörtüsü takmaları yüzünden üniversitelere alınmaması üzerine, merhum Necip Fazıl Kısakürek'in bu haksızlığa:
Bir kız öğrenciyi, başını örttüğü için tahsil hakkından mahrum etmek İstiklal Savaşı başlarında ve Maraş'ta düşmanlar tarafından başörtüsü çekilip düşürüldüğü için başlayan milli şahlanışın ruhuna tükürmektir" diye yazarak kalemini kılıç gibi kullandığını...(157)
.

84' lük Bedbaht

Çıkardığı dergileri kapatıp, kendisini hapishane hapishane dolaştıran bir iktidarın en üst makamındaki bir şahıs için, Necip Fazıl merhumun:
"Bundan üç çeyrek asır önce Tophane'de talebeyken zabitleri görsün de iyi not versinler diye seccadesini koridora atıp namaz kılan çeyrek asır önce de başbakanına, gazetelere tamim edilmek üzere: 'Allah ve ahlaktan bahsetmek yasaktır' emrini dikte ettiren seksendörtlük bedbaht" dediğini. . .(158)
Diyojen ve İnsanın Kıymeti

Yunan-Pers savaşları sonunda esir edilen Pers (İran) askerlerinin Atina meydanında satılığa çıkarılması üzerine, esirlerin üzerindeki göz kamaştırıcı elbiselerin bir çırpıda satılmasına karşılık, esirlere alıcı çıkmaması üzerine, orada bulunan Diyojen 'in düşünceli düşünceli :
"İnsan ne garip mahluk! Arızi meziyetler üzerinden sökülüp atılınca kendisi on para etmiyor" dediğini (159)


Hamid ve Hamit

Latin harflerinin kabulüyle birlikte isminin "Hamit " diye yazılmasına müthiş tepki gösteren şair Abdülhak Hamid'in:
"Ömrümün sonunda ismimin sonuna bir de' it' taktılar" dediğini. . .(160)
Cahız'da İlim Aşkı

Büyük alim Cahız'ın (vefatı 255/868) ilim aşkıyla yanıp tutuştuğunu kitap satın alıp okumaya para yetiştiremediği için, kitapçı dükkanlarını kiralayıp, gece üzerinden kilitleterek sabaha kadar kitap okuyarak ilmini geliştirmeye çalıştığını.. . (161)

Batılıların Gerçek Yüzü

Aşırı beslenme sonucu her yıl binlerce insanın hastalanıp tedavi gördüğü batı ülkelerinden biri olan Almanya'da, Stern dergisinin okuyucuları arasında yaptığı bir araştırmada sorduğu: Devletinizin hangi giderlerinin azaltılmasını istersiniz? sorusuna. Almanların % 68'lik bir çoğunluğunun:Üçüncü dünya ülkelerine yapılan yardımların cevabını verdiğini... Yine dünyanın en zengin ülkelerinden biri olan İsviçre' de yapılan bir referandumda sorulan:"Üçüncü dünya ülkelerine
yapılan seksen milyon dolarlık bir yardım yapılmasını onaylıyor musunuz?" sorusuna İsviçrelilerin % 56'sının "Hayır diye cevap vererek ne kadar insan sevgisi ile dopdolu( ! ) olduklarını gösterdiklerini. . .(162)
Bayezid Cem Kardeşler

Fatih Sultan Mehmed Han'ın aniden vefat etmesi üzerine, Osmanlı tahtına oturan II. Bayezid'in hükümdarlığını kabullenemeyerek isyan bayrağını açan kardeşi Cem Sultan'ın, ağabeyine :
"Sen bister-i gülde yatasun şevk ile handan Ben kül döşenem külhan-r mihnette sebeb ne?
diye sitem dolu bir beyit yazması üzerine, Ağabeyi Sultan II Bayezid'in de:
"Çün ruz-ı ezel kısmet olunmuş bize devlet Takdire rıza virmiyesün böyle sebeb ne?
Haccül-Harameynüm diye ben davi kılursun Bu saltanat-ı dünyeviye bunca taleb ne? " diye hikmetli bir cevap verdiğini...(163)
Ufuk Farkı
1877'de İstanbul'a gelen Avusturya-Macaristan büyükelçisi Viktor Graf Dubsky'nin önce Bab-ı Ali'deki hükümet erkanı ile görüşüp ardından da Sultan II. Abdülhamid ile görüştüğünü ve bu görüşmelerden sonra Abdülhamid Han hakkındaki düşüncelerini :
Hayret verici birşey ama doğruydu. Devlet erkanı sadece kısa mesafede ileri görebiliyordu Geniş zaviyeli bir ihata kabiliyetleri yoktu. Abdülhamidin ise aksine fazla ihata niteliği vardı. Bu zıtlık telafi edilemezdi. Edilemeyince de devlet idaresinde başlayan aksaklıklar ileride daha vahim sonuçlar verecekti. Biz bunları iyi kullanmalıydık" diye hatıralarında yazdığını... (164)

Osmanlı' da Fikir Hürriyeti

Osmanlı medreselerinde öğretimini tamamladıktan sonra icazetini yani diplomasını alan yeni müderrislerin, hocalarının elini öptükten sonra isterlerse biraz evvel saygıda kusur etmedikleri hocalarının düşüncelerinden farklı fikirleri müdafaa edebildiklerini. . .
Onları bu eğitim ve fikir hürriyetinden mahrum edebilecek hiçbir makamın olmadığını.. (165)


Dinden Bahsetmenin Yasak Olduğu Devir

1945 yılında Matbuat Umum Müdür Muavini İzzettin Nişbay'ın dönemin gazetelerinde tek tük dini muhtevalı yazılar görülmesi üzerine İstanbul gazetelerine:
"Gazetelerinizin son günlerdeki neşriyatı arasında dinden bahseden bazı yazı mütalaa ima ve temsillere rastlanılmaktadır Bundan sonra din mevzuu üzerindeki gerek tarihi, gerek temsili ve gerekse mütalaa kabilinden olan her türlü makale, fıkra ve tefrikanın neşrinden kaçınılması ve başlanmış olan bu gibi tefrikaların en geç on gün içinde nihayetlendirilmesi... diye yazılı tamim yolladığını...(166)


İbni Cevzi nin Vasiyeti

Büyük alim İbni Cevzi'nin, tedris, telif ve fetva ile dolu dolu yaşadığı ömrünün tek anını bile boşa geçirmeyip, bazısı yirmi cildi bulan 340'dan fazla eser vererek, kitap yazmadık hiçbir ilim dalı bırakmadığını - ve yazmış olduğu eserlerinin toplamı ömrünün günlerine bölündüğünde bir güne dört defter(forma)düştüğünü...
İbni Cevzi'nin, bu ilimlerle içli dışlı geçen ömrü boyunca, bıraktığı birbirinden kıymetli eserleri yazarken kullandığı kalemlerin yontulmasından ortaya çıkan talaşları biriktirip, bu talaşların vefatında gasıl suyunun ısıtılmasında kullanılmasını vasiyet ettiğini .
Bu büyük alimin vefatında vasiyeti yerine getirilerek biriktirdiği talaşların gasıl suyunu ısıtmaya kafi geldiğini...(167)
Yunus Nadi' nin Kulakları

Cumhuriyet gazetesinin kurucusu Yunus Nadi'nin ortak olduğu bir şirketin, Müdafaa-i Milliye'ye çürük eğer ve koşum takımları satması üzerine Millet Meclisi'nde hakkında soruşturma açıldığını, fakat Yunus Nadi'nin birçok eşikleri öpmekle bin bela bu işten yakasını kurtarabildiğini...
Bu devleti dolandırma hadisesi üzerine Reis-i Cumhur Mustafa Kemal'in kendisini çağırarak:
"Yunus Nadi Bey, hangi Yahudi şirketini tetkik etsek.
kulakların o şirketin arkasında görünüyor. Sen, Cumhuriyet gazetesini çıkaracak şahsiyet değilsin. Yarından itibaren gazeteyi çıkarmayacaksın. Aksi takdirde seni toprak altı ederim " dediğini...(168)
Osmanlı Devleti ile Ticaret Yapmanın İmtiyazı

Osmanlı Devleti'nin, kurmuş olduğu muhteşem devlet sistemini, tekke-medrese-kışla sacayağı üzerine sağlam bir şekilde oturtup, doğruluk ve adalet üzerine cihana ışık saçtığını . . .
Osmanlı tesirinin dört bir yanda hissedildiği bu günlerin birinde Hollanda Ticaret Odası'nda bir karar alınırken, oyların eşit çıkması halinde, ticaret odası başkanının karar verebilmek için:
"İçinizde Türklerle alış veriş eden var mı?" diye sorduğunu ve herhangi birinden "evet" cevabı alınca da onun oyunu iki oy yerine kabul edip kararı neticelendirdiğini...(169)Biliyor muydunuz.?

Mazi ile Alakasını Kesenler

Hamdullah Suphi Tanrıöver'in tek parti hükümetinin Maarif Vekilliği'ni yaptığı yıllarda, yabancı bir heyete Süleymaniye Camii'ni gezdirdikten sonra misafirlerin Kanuni Sultan Süleyman 'ın türbesini ziyaret etmek istediklerini...
. Memleketteki bütün türbeler 30.11.1925 tarih ve 677 sayılı kanunla kapatıldığı için, Hamdullah Suphi'nin bu yabancı misafirlere kaçamak cevaplar verdiğini, fakat sonunda: "Bir müddet mazi ile alakamızı kesmek istedik. Onun için türbeleri kapattık" diyerek gerçeği açıklamak zorunda kaldığını... Misafirlerin "Ciddi mi söylüyorsunuz?" diye hayretler içinde kalıp, ardından da oldukça ibretli bir şekilde:
Tarihi olmayan milletler tarih huzurunda esatir ve efsane " , uydurarak kendilerini tatmin ederler. Sizin ise büyük bir tarihiniz var. Bu tarihi yapanların türbelerini nasıl kapatıyorsunuz?" diyerek Hamdullah Suphi'yi yerin dibine batırdıklarını. . . (170)

İlim Uğruna

Büyük alim İbn-i Teymiye'nin(1263/1328), kitap okumaya başlamadan önce beline kadar uzayan örgülü saçlarını duvardaki bir çiviye asıp öyle kitap okumaya başladığını...
Uykusu gelip de başı önüne düştüğünde çiviye asılı saçlarının canını yakarak kendisinin uyumasına engel olduğunu...
Bu ilim aşıkının, böyle azimli çalışmaları neticesinde vefat ettiğinde ardında bin kadar muazzam eser bıraktığını...1171)

Beyaz Adamın Afrika'ya Yardımı

Ünlü İtalyan film yönetmeni Marco Ferrari'nin "İşiniz İş Beyazlar" isimli filmiyle ilgili büyük yankılar uyandıran bir röportajında :
"Avrupalıların Afrika'ya başlattıkları yardım seferberliği şeytanca bir tuzaktır ve bu yardım sömürgecilikten daha tehlikelidir. Bizim siyah kıtada artık yapabileceğimiz birşey yok. Çabuk terkedelim orayı ! Artık beyazların iktidarının sonu gelmiştir.
Bizler ihtiyarların yoksulların Paris'te, Roma'da,Londra da zenci muamelesi gördüğü bir medeniyetin için de yaşarken, nasıl olurda Afrikalılara yardim etme iddiasında bulunabiliriz. Bugün, Afrikalı insanlara Yardım adı altında köpekler için hazırlanmış konserveler gönderilmektedir.
Bizim medeniyetimizin ne olduğu görülüp bilinirken, tutup da yardımseverlikten bahsetmesi için insanın yüzsüz olması gerekir. Asıl yardıma muhtaç olanlar bizleriz" diyerek gayet ibretli bir şekilde batı medeniyetinin gerçek yüzünü gözler önüne serdiğini..(172)

"Ya Rab! Beni Ameliyat Masasından Kaldırma"

Osmanlı Devleti'nin yıkılmaya yüz tuttuğu talihsiz bir döneminde 35. Osmanlı padişahı olarak tahta geçen Sultan Mehmed Reşad'ın ( 1 844- 1918) mesanesindeki bir rahatsızlıktan dolayı ameliyat olacağı zaman, kıbleye yönelip ellerini Ulu Dergah'a açarak:
Ya . Rab! Milletimin ve memleketimin bütün mukadderatını hayırlara tahvil et! Eğer memleketim ve milletim için zararlı olacaksam beni bu ameliyat masasından kaldırma!" diyerek bütün samimiyetiyle Rabbine münacatta bulunduğunu. . .(173)
Picasso ve İslam

İslam dininin pek çok hikmete mebni olarak resme cevaz vermemesi neticesinde, Osmanlı'da daha çok hat sanatı, tezhib gibi, bugün dünyanın nofigüratif dediği sanatların geliştiğini . . .
Avrupa ressamlarına bizim hat sanatı örneklerimiz gösterildiğinde, İspanyolların son büyük ressamı Pablo Picasso'nun(1881-1973):
Varmayı düşündüğüm hedefe Müslümanlar beş yüz sene önce ulaşmış" diyerek hayranlığını ifade ettiğini. . .(174) Biliyor muydunuz?
Bediüzzaman ve Resim Yasağının Hikmeti

Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri'nin bir akşam üzeri İstanbul'un Sirkeci mevkiinde dolaşırken birdenbire bir gayr-i müslimin ona yaklaşıp elini tutarak:
Dininizde resim niçin haramdır?" diye sorması üzerine Üstad Bediüzzaman,ın :
İnsan, Allah'ın sikkesidir. Padişah ve kralların sikkelerinin taklidine kanuni yasak olduğu gibi, Allah'ın da sikkesini taklide şeri cevaz yoktur" diye veciz bir cevap verdiğini ve gayr-i müslimin de cevaptan çok memnun kalarak "bravo ! " deyip Bediüzzaman Hazretleri'nin elini sıktığını...(175)
Kıyas

Onuncu Osmanlı Padişahı Kanuni Sultan Süleyman ( 1495- 1566) döneminde Sivas vilayetimizin bütçesinin 2 0 milyon altın olduğunu . . .
Buna karşılık yine aynı dönemde Fransa Birleşik Krallığı'nın bütçesinin 4 milyon altın ve Birleşik İngiltere Krallığı'nın bütçesinin de 3,5 milyon altın olduğunu...(176)

Kitap Okumadan Geçen İki Gece
Onuncu yüzyılın büyük alimlerinden Endülüslü İbn-i Rüşd ün ömrü boyunca kitap okumadan geçen sadece iki gecesinin' bulunduğunu...Bunlardan birinin evlendiği, diğerinin de babasının vefat ettiği gece olduğunu. . .(177)
Veli Sultan

Yavuz Sultan Selim Han Gazi'nin, İslamiyet'i tek bir bayrak altında toplamak gayesi ile çıkmış olduğu Mısır seferi sırasında, daha önceleri Cengiz ve Timur'un geçemeyip yüz geri döndükleri korkunç Tih çölünü mucizevi bir şekilde onüç günde geçtiğini. . .
Bu geçiş esnasında askerinin önünde yaya vaziyette mütevazı bir şekilde iki büklüm olarak yürüyen Koca Yavuz"a vezirlerin: Hünkarım atınıza binseniz" demelerine karşılık, Büyük Sultan'ın gözyaşları içinde:Nasıl binerim... Görmüyor musunuz? Resulullah Efendimiz (sav) önümüzde bize yol gösteriyor" diyerek velayetinin ayan beyan ortaya çıktığını...(178)

Osmanlı 'ya İhanetin Cezası

Meşhur Mısırlı İslam alimi Muhammed el-Gazali'nin, Mescid-i Aksa'nın işgalinin 25.yılı münasebetiyle Kahire'de verdiği bir konferansta :
"Şu bir hakikat ki, Müslümanlar, Osmanlı hilafet devletine hıyanet ettiler. İngilizler, bir milyona yakın Mısırlıyı Osmanlı hilafet devletini parçalamak için aldılar ve Müslüman Türklere karşı onları kullandılar ve Türkler perişan oldu.
Türkleri, ihanet eden Araplar perişan etti ve biz bu yaptığımız hıyanet ve ihanetin cezasını Filistin ve Mescid-i Aksa topraklarının İngilizlerin eline geçmesiyle çok pahalı ödedik, Filistin ve Kudüs elimizden çıktı" diyerek çok acı bir itirafta bulunduğunu ! (179)
Arnavut Yemini

Osmanlı'dan itibaren asırlardır topraklarımız içinde kalmış olan Balkanlar ve Rumeli'nde yaşayan kendi soydaşlarımıza dini milli kültürümüz adına gözle görülür bir yardım eli uzatmamamıza rağmen "Muhteşem Osmanlı!" düşüncesinin gönüllerden silinmediğini . . .
Bugün Arnavutluk'ta "Türk" kelimesinin onlar için doğruluk, dürüstlük , yiğitlik, efendilik ve hakbilirlik manalarına geldiğini, . . .
Hatta o kadar ki, bazı Arnavutların kendi aralarında bile yemin ederken: "Doğru söylemiyorsam Türk olmayayım!"diyerek birbirlerini inandırmaya çalıştıklarını. . .(180)
Mahluk

Yunus Nadi'nin, Ankara'da Yeni Gün isminde bir gazete çıkartarak Anadolu'daki Milli Mücadele hareketine destek verip devamlı M. Kemal'in lehinde yazılar yazdığını..
Daha sonraları ise aleyhte yazılar yazması üzerine bu çarpıklığın sebebini anlayamayan Dr. Rıza Nur'un, işin hikmetini Mustafa Kemal'e sorması üzerine onun:
"Haaa,o böyle bir mahluktur ki, aldığı yetmez. Arada bir avucu kaşınır. O vakit aleyhte yazar. Fakat son zamanlarda çok kaşınıyor. Matbuat idaresinin parası ve benim verdiklerim yetmiyor. Vire istiyor. Ne çare bunu böyle idare etmek lazım" dediğini. . (181)
Ecdadın Vakıf Çağlayanı

Yardım, şefkat ve sevgi hissinin ebedileşmesi arzusundan doğan ve diğergamlığın müesseseleşmiş şekli olan vakıf müesseselerimiz sayesinde cemiyetimizin yıllarca huzur içinde varlığını devam ettirdiğini . . .
Bu ecdad vakıfları arasında:Kışın aç kalan kuşların beslenmesi, Bayram günlerinde şehir ve kasabalarda top atılarak çocukların sevindirilmesi,
-Koyun cinsinin ıslah edilmesi,
-Et fiyatlarının kış aylarında yükselmemesini sağlayacak tedbirlerin alınması,
-Hasta ve garip göçmen leyleklerin bakım ve tedavi edilmesi,
-Çalışan kadınlara sütanne bulunması,
-Hac yolunda parasız kalanlara para dağıtılması,
-Cami ve türbe duvarlarındaki ot ve yosunların temizlenmesi, -Ramazan-ı Şeriflerde camilerde hurma, zeytin gibi iftariyeliklerin dağıtılması,
-Köy ihtiyarlarına elbise temin edilmesi,
-Hamalların sırtlarındaki yükleri, üzerine koyup dinlendikten sonra kimsenin yardımına muhtaç olmaksızın sırtlanabilmeleri için mola taşları dikilmesi,
Yüksek dağ ve geçitlerde kar ve tipiden korunmak için sığınak yapılması,
Yaz aylarında sıcaktan bunalanlar için gölgelik yapılması ve icab eden yerlere su küplerinin konulması...gibi insanı hayretler içinde bırakan çok enteresan vakıfların olduğunu. . .(182)


Bir Devrin İçyüzü

Aziz ecdadımızın, öldükten sonra arkalarında bir sevap kapısı bırakmak düşüncesiyle binbir emekle yaptırdığı vakıf eserlerinin, bir dönemde sadece hava parası beşyüzbin lira yaparken yok pahasına , onsekiz liraya , Ermenilere kiraya verildiğini...
Yapılan devrimlerden sonra "şapka inkılabına aykırıdır" gerekçesiyle o güzelim sanat eseri mahiyetindeki ecdad mezar taşlarımızın "fesli-sarıklı" olan baş kısımlarının kırdırıldığını. . .
Koskoca İstanbul'da, namaz kıldırabilecek kadar dahi bilgiye sahip insan bulunamadığından bir dönemde
Süleymaniye Camii'ne mahalle bekçisinin imam yapıldığını . .(183) Biliyor muydunuz.?
Hak ve Batıl

Fi Zilalil-Kur'an" tefsiri yazarı büyük alim Seyyid Kutub'a, idam edilmeden önce devrin başkanı Nasır'dan özür dilemesi istenildiğini ve bunu yaptığı takdirde bağışlanacağını söylediklerinde Seyyid Kutub'un tam bir dava adamına yaraşır şekilde : , Eğer bu idam kararı hak ise, ben bu hakka razı oluyorum. Yok eğer batıl ise, ben batıldan özür dileyecek kadar alçalmadım" diye müthiş bir cevap verdiğini...(184)
Kardinalin Cuma Namazı

Yunus Emre hakkında bir oratorya düzenlendiği zaman bunu dinleyen büyük şair Yahya Kemal Beyatlı'ya oratoryayı nasıl bulduğu sorulduğunda, Yahya Kemal'in: Kardinalin cuma namazı kıldırmasına benziyor" diye cevap verdiğini... (185)


İmam Malik'te İman Şuuru

Peygamber Efendimiz'in (sav): 'Beni Allah'a yaklaştıran ilmimin artmadığı bir gün yaşayacak olsam, o günü hayırla geçirilmeyen bir gün sayarım" hadis-i şerifiyle amel etme şuuruyla zamanın hakkını vermeye çalışan İmam Malik Hazretleri, nin, yemek meselesinden dolayı kaybedeceği zamanı dahi hesap ederek def-i hacette geçecek zamanı asgariye indirme
yollarını aradığını . . .Bu gaye ile üç günde bir defa helaya gidecek şekilde yemek yemeyi azalttığını...(186)

Şaraplı İftar Yemeği Tarifi

Tercüman gazetesinin genel yayın müdürlüğünü yapan solcu Oktay Verel'li günlerin birinde Ramazan vesilesi ile hazırlanan özel sayfanın "İftar Sofrası sütunundaki yemek tarifinde:
500 gram kuşbaşı et, yarım bardak şarap bir kaşık tereyağı. .. vs. " diye yazması üzerine o dönemin Büyük gazetesini çıkaran Mehmet Şevket Eygi'nin: 'Müslüman mahallesinde salyangoz mu satılıyor?" diyerek Tercüman gazetesini topa tutup, genel yayın müdürünü gazeteden ayrılmak zorunda bıraktırdığını . . . ( 1 87)
Altından Nohutlar

Fatih Sultan Mehmed'in Vezir-i Azamı Mahmut Paşa'nın, ilme hürmetinin ifadesi olarak devrin alimlerine haftada iki defa ziyafet verdiğini. . . Sofradaki Vezir-i Azam Mahmut Paşa' nın bu ziyafetlerde , pilavın içine önceden altından yapılmış nohut taklidi taneleri karıştırdığını ve bunlar kimin kaşığına isabet ederse ona hediye ettiğini. . .(188)

Harem Yalanı

Osmanlı Harem Hayatı hakkında yazılan eserlerin pek çoğunun ya tamamiyle uydurma veya çok eksik olduğunu...
18.yüzyılda İstanbul'da bulunmuş olan İngiltere sefirinin eşi Lady Montagunun, "Şark Mektupları" isimli kitabında anlattığı Osmanlı Harem hayatı hakkındaki bilgilerin, yine bir batılı olan ve Türkiye'de yirmiüç yıl vazife yapmış olan Mareşal Moltke tarafından tekzib edildiğini... ( 1 89)
Bağdat Fatihi'nin Mütevazı Hayatı

Osmanlı padişahlarının en cihangirlerinden olan Sultan lV. Murad'ın savaşa giderken seferlerde, neferler gibi pek sade
bir hayat yaşadığını Yemek hususunda bile askerinin karavanasına kaşık salladığını ve çok defa kırlarda atını eğerini başının altına yastık yaparak uyku ihtiyacını giderdiğini...(190)
Günde Üç Yumurta Veren Tavuk
Üstad Bediüzzaman Hazretleri'nin Barla'daki sürgün günlerinin birinde vakit akşama yaklaşırken elinde bir sopayla tavuk kovaladığını ve orada bulunan köy halkından bazılarının Üstad' a gelip tavuğu niçin kovaladığını sormaları üzerine, Bediüzzaman'ın gayet ibretli bir şekilde:
"Bu tavuk dün iki tane bugün ise üç tane yumurta getirdi. Benim iktisat kaidemi bozuyor. Bu sebepten kovuyorum " cevabını verdiğini...(191)

Bir Tarihi Yanlış Daha

Osmanlı devlet ricalinin, giydikleri samur kürkten dolayı bazı tarihçilerin işin aslını ciddi araştırmadan Osmanlı'nın bu devinin sefahat dönemi olarak adlandırıp, adını Samur Devri "koyduklarını..
Halbuki gerçekte ise, normalde giyilen kaftana kışın ısıtıcı olması için (bugün pardesülerde muflon kullanıldığı gibi) samur kaplandığını ve böylece soğuk rutubetli taş mekanlarda yaşayan o günün insanı için kış aylarında samurun bir nevi kalorifer vazifesi gördüğünü. . .(192)

Milletin Sırtındaki Yük

Sultan Mehmed Reşad'ın ortanca oğlu Şehzade Necmeddin Efendi vefat ettiğinde, padişahın yakınlarının büyük üzüntüye kapılmaları üzerine Sultan Reşad' ın tam bir tevekkülle :
Bizler zaten milletin sırtında büyük bir yük halindeyiz. Ben bir evlad kaybettim, fakat millet bir yükten kurtuldu " dediğini...(193)Biliyor muydunuz?
Hür Bir Esir

17. yüzyılda Ruslarla yaptığı savaşı kaybederek Osmanlı Devleti'ne sığınan İsveç Kralı 12. Charles(Demirbaş Şarl)' ın, Türklerden gördüğü alicenaplık karşısında Poltava'da esir oluyordum. Bu benim için bir ölümdü. Kurtuldum Buğ nehri önünde tehlike daha kuvvetli olarak belirdi. Önümde su, ardımda düşman, tepemde ateşler püsküren güneş. . .
Su beni boğmak, düşman beni parçalamak, güneş beni eritmek istiyordu, yine kurtuldum. Fakat bugün esirim. Türklerin esiriyim. Demirin, ateşin ve suyun yapamadığını onlar yaptılar, beni esir ettiler. Ayağımda zincir yok, zindanda da değilim. Hürüm ve istediğimi yapıyorum. Lakin yine esirim asaletin nezaketin esiriyim. Türkler beni işte bu elmas bağa sardılar. Bu kadar şefkatli , bu kadar yüksek kalpli, bu kadar asil ve bu kadar nazik milletin arasında hür bir esir olarak yaşamak bilseniz ne kadar tatlı" diyerek şükranlarını ifade ettiğini...(l94)
Yirmi Yüzlüler

Viranelerin yascısı" milli şairimiz Mehmet Akif Ersoyun cemiyetteki bozuklukları görüp, insanlar arasındaki münasebetlerdeki riyakarlık ve sahte tavırlar karşısında dayanamayarak:
Artık iki yüzlüleri sever oldum çünkü yaşadıkça yirmi yüzlü insanlar görmeye başladım " diyerek hayıflandığını....(195)


450 Yıllık Çevre Nizamnamesi

Çevremizin gitgide yaşanmaz hale gelip bunun ekolojik felakete yol açan neticelerinin hergün biraz daha fazla ortaya çıkmasıyla birlikte çevreyle ilgili haftalar tertip edip, hukuki düzenlemelerin gündeme yeni yeni gelmesine karşılık, Osmanlı Devleti'nin bizden tam dört buçuk asır önce, meselenin ehemmiyetini idrak ederek Çevre Temizliği Nizamnamesi " hazırlayıp uygulamaya koyarak problemi çözdüğünü. . .(196)
Lüks Gemi ve Tuvalet

Büyük şair Necip Fazıl Kısakürek'e sahilde rastlayan bir hayranının :
Üstad, senin bütün mücadelelerin güzel, hizmetlerin eşsiz... Ama şu.... . .... tarafın olmasa!" diyerek tenkit etmesi üzerine Necip Fazıl'ın tebessüm ederek:
Şu Boğaz'dan geçen lüks ve güzel gemiyi görüyor musun? Bak ne kadar lüks ve konforlu değil mi. İşte böylesine lüks geminin tuvaleti de vardır" cevabını verdiğini... (197)


Abdülhamid'in Haremi

ll. Abdülhamid Han'ın karısı Müşfika Sultan'ın, kocasının vefatından sonra ve kızının da Avrupa'ya sürgün gitmesi üzerine, İstanbul'da yıllarca yalnız yaşadığını...
Ayşe Sultan'ın annesini defaatle Avrupa'ya yanına çağırmasına rağmen gitmediğini ve bunun sebebini soranlara:Efendim pek kıskançtı. Harem ağaları bile başlarını kaldırıp yüzüme bakmaktan men edilmişti. Avrupaya gittiğimi yüzümü yabancı erkeklerin gördüklerini kabrinde hissederse güceneceğini, azap duyacağını düşündüm. Onun için de kalbime taş basarak yıllar yılı dar-ı dünyada evladımın hasretine katlandım" diye ibretli bir şekilde cevap verdiğini. . .(198)
Oğlumdan Devlet Sorumludur

16 Nisan l992'de, polisin yaptığı bir operasyonda öldürülen Dev-Sol militanı Sinan Kukul'un babası Musa Kukul'un, gazetelere verdiği beyanatta: "Oğlum benim yanımdayken inanıyordu. Namazını kılıyordu. Onu devlete güvenip yatılı okula verdiğimde kaybettim
Tavuk bile kesemeyen oğlum, nasıl bu yola düştü? Sormak istediğim devlet yatılı mekteplerinde okuyan bir çocuk nasıl oluyor da devlet aleyhinde yönlendirilebiliyor. Sinan 'dan ben değil, devlet sorumludur" dediğini.. .(199)
Bismark'ın Parlemento Anlayışı

Alman birliğinin kurucusu büyük devlet adamı Prens Otto Von Bismark'ın(1815/1898), Sultan ll. Abdülhamid'in Meclis-i Mebusan'ı kapattığını öğrendiğinde, kendisine Padişah adına nişan getiren Ali Nizami Paşa'ya:
İyi ettiniz de meclisi fesheylediniz. Bir devlet millet-i vahideden (tek bir miletten) teşekkül etmedikçe, parlemento o devlete ve millete yarardan çok zarar getirir... " dediğini. . .(200)
 

Turab3

Well-known member
Dipnotlar 1-Kafkas, Mehmed; Geçmişi Bilmek, cilt 1, Nil Yay., İzmir/l993, s.231 2-Apuhan, Recep Şükrü; Ruhumda Darp İzi Var,Timaş, İst/1990 3-Apuhan, Recep Şükrü;Batı'nın Darağacında İsyan, Timaş, İst/1989 s.50 4-Apuhan, Recep Şükrü; Ruhumda Darp İzi Var, Timaş İst?1990, s. 41 5-Yakın Tarihimiz, 6 Eylül 1962, cilt 3, sayı: 28 s. 42. Vatan Gazetecilik A.Ş İst/1962 6-Refik, ibrahim; 'Akıncı Millet" Sızıntı, sayı: 143, Aralık/1991 s. 479 7-Köseoğlu, Nevzat; Türk Medeniyeti Üzerine Düşünceler, Ötüken Yay. İst / 1990, 260 8-Gerger,Mehmet Emin; Tanzimat'tan AET . 'ye Türkiye, İnkılab Yay. İst / 1989, s 42 9-Gürkan, Ahmet;İsmet Paşa'nın Beytülmali,Ayyıldız mat.A.Ş. Ankara/ 1970, 5. 22 10-Altınoluk Dergisi, Şubat/1994, sayı: 96, s. 7 11-Bursalı, Mustafa Necati; "Hilye-i Saadet",Köprü dergisi Temmuz/l990 sayı:40,s 6 s 136 12-Kısakürek, N. Fazıl; Cinnet Mustatili, Büyük Doğu Yay., İst?1983, s.281 13-Apuhan,Recep Şükrü; Batının Darağacında İsyan, Timaş, İst?1989, s.100 14-Niyazi, Mehmed;Medeniyet Ülkesini Arıyor, Tuğra Neşriyat, İst/91, s. 51 15-Baykara, Prof. Dr.Tuncer;Osmanlılarda Medeniyet Kavramı Akademi Kitab evi,İzmir/1992,s 71 16-Kabacalı, Alpay; Arap Çöllerinde Türkler, Cem Yay., İst/1990 s. 42 17-Altan, Mehmed; Süperler ve Türkiye, İst?1986,sh. 87 18/a-Göze, Ergun; Soruşturma, Türk Dünyası Araştırma Vakfı Yay., İst/l987 18/b-Öztuna,Yılmaz; Tarih Sohbetleri, Ötüken Yay, İst?1988, s 47 19-Harrıson, Paul; üçüncü Dünyanın Batılılaştırılması, Pınar Yay., İstanbul/ 1990, s 167 20-Refik, ibrahim; Efsane Soluklar, Töv Yay.,İzmir/1992, s.49 21-Gerger, Mehmet Emin; Tanzimattan A.E. T . 'ye Türkiye, İnkılap Yay İst/1989, s 94 22-Badıllı, Abdülkadir; Beaiüzzaman Saiadi Nursi, cilt 1, Timaş Yay., İst /1990. s 519 23- Devenpord, John; Kuran ve Mesajı, Kültür-Basın Yay. Birliği, İst?88 s. 77 24- Özel,Mustafa; 'Laay Montagunun Hatıralarında Osmanlı Toplumunda Ticaret ve Azınlıklar", Zaman Gazetesi, 31 Temmuz 1989 25-Refik, ibrahim; Efsane Soluklar T.Ö . V. Yay., İzmir/1992 s.51 26-Sevinç, Necdet; Osmanlılarda Sosyo-ekonomik Yapı.Kutsan Yay İst / 1978 s. 150 27-Banarlı, Nihat Sami; Devlet ve Devlet Terbiyesi, Kubbealtı Ne~riyat İst/ 1985, sh 71 28-Mısıroğlu, Kadir' Geçmiş Günü Anarken, cilt l .Sebil Yay. İst?93 sh. 132 29-Sur Dergisi, Aralık/1992, sayı:201, s.37 30-Danişmend, İ Hakkı; Eski Türk Seciye ve Ahlakı, İstanbul Kitabevi, İst? 1983, s 127 31-Kotan, Necati; Tarih Fıkraları, M E.B Yay, İst/1988, s. 80 32-Niyazi, Mehmed;"Tarihe Saygı", Zaman gazetesi, 14 Temmuz 1992 33-Özfatura, Necati; "Osmanlı", Yeşilay dergisi, Ekim/1992, s.21 34-Bozgeyik, Burhan; Meşhurların Son Anları, Türdav, İst/1993, sh 322 35-Düzdağ, Ertuğrul; M Akif Ersoy Hakkınaa Araştırmalar, M.A.M Yay. İstanbul/1987 , s 326 36-Masor, Dr İlhami; Bir Ömür Boyunca, Boğaziçi Yay., İst?1974, s 14 37-Ünver, Dr. A. Süheyl; Kırkambar, Türk Ev Kadınları Kültür Derneği Yay. Ankara/1973, s 46 38-Bayat,Prof Dr Ali Haydar Keçecizade Mehmet Fuat Paşa,Türk Dünyası Arş.Vakfı Yay.,İst,s.60 39-Aralov, S. İ; Bir Sovyet Diplomatının Türkiye Anıları, Birey-ToplumYay.İst/1985, s 233 40-Ayaşlı,Münevver.İşittiklerim,Gördüklerim,Bildiklerim,Boğaziçi Yay.,İst?1990,s 13 41-Akbulut, Dr.İlhan; "Mehterhane ve Musikisi', İlgi dergisi,sayı: 65 İst?1991, s 23 42-Avcı, Nabi; Enformatik Cehalet, Rehber Yay, İst/1990, s. 141 43-Yayın Dünyasına Anahtar dergisi, İst/1990, s 11 44-İnsan ve Kainat dergisi, Kasım/1993, sayı; 99, s 63 45-Kabacalı, Alpay; Arap Çöllerinde Türkler,Cem Yay., İst?1990, s 58 46-Ayverdi, Samiha; Küplüce'deki Köºk, Hülbe Yay., Ankara/1989,s.28 47-Sevinç, Necdet; Osmanlılarda Sosyo-ekonomik Yapı.KutsanYay., ist?1978, s 164 48-Öztuna, Yılmaz; Tarih Sohbetleri, Ötüken Yay, İst/1988, s. 350 49-Ayverdi, Samiha; Ne idik Ne Olduk, Hülbe Yay., İst?1985, s. 118 50-Kara, Mustafa; Tekkeler ve Zaviyeler, Dergah Yay.,İst/1990, s.31 51-Refik, İbrahim; Efsane Soluklar, T.Ö V. Yay, İzmir/1992, s. 36 52-Bakiler,Yavuz Bülent; üsküp'ten Kosovaya, Polat Ofset matbaası, Ankara/ 1991, s.44 53-Ünüvar,Safiye; Saray Hatıralarım, Cağaloğlu Yay, İst/1964, 521 54-Sur Dergisi, Nisan/1991, sayı: 181,s. 9 55-İsmail, Hekimoğlu; Derdimi Seviyorum, cilt 2, Timaş, İst/1988, s 269 56-Bahadıroğlu,Yavuz; Yavuz Sultan Selim, Yeni Asya Yay, İst/1989, s. 65 57-Apuhan, Recep Şükrü; Batının Darağacında İsyan, Timaş, İst/1989, s. 135 58-Göze, Ergun; Soruşturma, Türk Dünyası Araştırma Vakfı Yay. İst/1987, s. 231 59-Mısıroğlu, Kadir; Osmanoğulları'nın Dramı, Sebil Yay. ist?1990, s. 109 60-Bardakçı, İlhan;Tarihten Bugüne, Hülbe Yay., İst?1983 s 284 61-Mısıroğlu, Kadir Osmanoğulları'nın Dramı, Sebil Yay., İst?1990 s. 80 62-Kabaklı, Ahmet; Temellerin Duruşması, Türk Edebiyatı Vakfı Yay. ist? 1993 sh 135-136 63-Erdem, Rahmi; Davam, Timaş, İst?1993, s. 138 64-Sızıntı dergisi, Ocak/1989, Sayı: 96, s. 481 65-Refik, ibrahim; Efsane Soluklar, . . T Ö V. Yay., izmir/1992, s. 10 66-Ayverdi, Samiha; Bağ Bozumu, Hülbe Yay, ist?1987 s. 43 67-Köseoğlu, Nevzat; Türk Medeniyet Üzerine Düşünceler, Ötüken Yay. İst? 1990, s 261 68-Rokach, Livia; İsrail'in Kutsal Terörü, Belge Yay., İst/1984 s.100-101 69-Refik,İbrahim; Efsane Soluklar, T Ö V Yay, İzmir/1992 s 57 70-Kısakürek, N. Fazıl; Ulu Hakan, Büyük Doğu Yay., İst?1988 s 244 71-Senih, Safvet; Hadisler Işığında Hadiseler, Feza Yay., İst?1988 s. 63 72-Grenard, Fernand; Asya'nın Yükselişi ve Düşüşü, Milli Eğitim Bakanlığı Yay, İst/1970, s.33 73-Bakiler Yavuz Bülent; Türkistan Türkistan. Türk Edebiyatı Vakfı Yay İst / 1986, s.274 74-Devenport, John; Kuran ve Mesajı, Kültür Basın Birliği, İst?1988, s. 99 75-Apuhan, Recep Şükrü; Batının Darağacında İsyan, Timaş, İst?1989 s. 53 76-Apuhan, Recep Şükrü; Batının Darağacında İsyan, Timaş, İst?1989 s. 133 77-Ayverdi, Samiha; Ne İdik Ne Olduk, Hülbe Yay., İst?1985, s. 44 78-Harnson, Paul; Üçüncü Dünyanın Batılılaştırılması, Pınar Yay. İstanbul/ 1990, s 23 79 Öztuna, Yılmaz; Tarih Sohbetleri, Ötüken Yay., İst?1988, s. 147 80-Şahin, Ahmed; İslam'ı Böyle Yaşadılar, Cihan Yay, İst/1991, s 11 81-Sumnu, İbrahim Erdinç; Sömürgecilik, Zafer Yay., İst/1991, s 36 82-Bakiler, Y. Bülent; Türkistan Türkistan, Türk Edebiyatı Vakfı Yay.,İst?88 83-Bardakçı, İlhan, Tarihten Bugüne, Hülbe Yay., İst?1983, s. 73 84-Banarlı Nihat Sami; Tarih ve Tasavvuf Sohbetleri, Kubealtı Neşriyat. İst / 1984, s. 159 85 Osmanlı Ansiklopedisi, cilt 2, Ağaç Yay., İst?1993, s.124 86-Bardakçı, İhlan; Tarihten Bugüne, Hülbe Yay., İst?1983, s. 40 87-Yakın Tarihimiz, 13 Eylül 1962, s. 91, cilt 3, sayı: 29, Vatan Gazetecilik A.Ş?İst. 88-Canan, Prof. Dr. İ.; İslam'da Zaman Tanzimi, Cihan Yay., ist?1988, s. 74 89/a-Göze, Ergün; Soruşturma, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Yay. ist? 1987.s. 197 89/b-Lale dergisi, Aralık/1988, sayı: 6, s.13 90-Kısakürek, Necip Fazıl; 1001 Çerçeve, Toker Yay. İst?1968 91-Apuhan, R. Şükrü: Batı'nın Darağacında İsyan, Timaş, İst?1 989, s. 44 92-Ayverdi, Samiha; Bağ Bozumu, Hülbe Yay., İst?1987, s. 210 93-Vakkasoğlu, Vehbi; Devrimlerin Deviremediği, Yeni Asya Yay., İstanbul/ 1993, s.96 94-İsmail, Hekimoğlu; Derdimi Seviyorum, cilt 2, Timaş, İst?1988, s. 16 95-Tevfikoğlu, Dr. Muhtar. Ali Emiri Efendi, Kültür Bakanlığı Yay. Ankara/ 1989, s. 51 , 96-Berk, Bekir; Doğu Olayları; Yeni Asya Yay., İst?1991, s.137 97-Düzdağ, Ertuğrul; M. Akif Hakkında Araştırmalar M. Ü. İlahiyat Fak. Yay., İst?1987, s. 228, 230 ve Nalbantoğlu, Muhiddin; İstiklal Marşımızın Tarihi, Cem Yay.,İst/1964, s. 58-140 98-Murat, İlhan; "Tarihten Bugüne", 14 Ekim 1990, Zaman gazetesi 99-Ayverdi, Samiha; Bağ Bozumu, Hülbe Yay., İst?1987, s. 71 100-Mazaheri, Ali; Orta Çağ'da Müslümanların yaşayışları, Varlık Yay., İstanbul/1972, 101-Köseoğlu, Nevzat; Türk Medeniyeti Üzerine Düşünceler, Ötüken Yay., Ist?l99O , s. 265 lO2-Işık, İhsan; Bediüzzaman ve Nurculuk, Ünlem Yay., İst?199O, s. 15O 103-Mısıroğlu, Kadir. Osmanoğulları'nın Dramı, Sebil Yay., İst/1990, s.105 104-Mısıroğlu, Kadir'. Osmanoğulları'nın Dramı, Sebil Yay, İst?1990, s. 106 105-Bardakçı, İlhan; İmparatorluğa Veda, Hülbe Yay., İst/1985, s. 57 106-Bardakçı, İlhan; İmparatorluğa Veda, Hülbe Yay., İst/1985, s. 182 107-Bardakçı, İlhan; İmparatorluğa Veda, Hülbe Yay., İst/1985, s. 572 108-Kafkas, Mehmet; Geçmişi Bilmek, cilt 1, Nil Yay., İzmir/1993, sh. 81 109-Mısıroğlu, Kadir; Osmanoğulları'nın Dramı, Sebil Yay., İst/1990, s. 97 110-Refik,İbrahim; "Osmanlı'nın yetimleri", Sızıntı dergisi, Ekim/1993, Sayı:177,s. 401 111-Aşiroğlu, Orhan Gazi; Son Halife Abdülmecid, Burak Yay., İst?1992, s. 137-145 112-Ayverdi, Samiha; Hatıralarla Başbaşa, Kubbealtı Neşriyat, İst?1977, s.64 113-lşık, İhsan;Bediüzzaman ve Nurculuk, Ünlem Yay., İst?1990, s. 63 114-Rokach, Livia; İsrail'in Kutsal Terörü, Belge Yay., İst?1984, s.61 115-Özfatura, Necati; "Osmanlı", Yeşilay dergisi, Ekim/1992,s.21 116-Uğur, Prof. Dr. Ahmet; İbn-i Kemal, Kültür Bak. Yay. İzmir/1987, s. 14 117/a-Niyazi, Mehmed; Medeniyet Ülkesini Arıyor, Tuğra Neşr., İst?91, s. 51 117 /b-Doğan,Cemal;"Batının İslam'la Kavgasında Önemli Tesbitler Sızıntı dergisi,sayı:153,s418 118-Niyazi, Mehmed; Medeniyet Ülkesini Arıyor, Tuğra Neşr., İst?1991, s. 58 119-Niyazi, Mehmed; Medeniyet Ülkesini Arıyor, Tuğra Neşr., İst?1991, s. 60 120-Niyazi, Mehmed; Medeniyet ülkesini Arıyor, Tuğra Neşr., İst?91, s. 147 121 Tarih Hazinesi, Sayı:l, Kasım/1950, s. 21 122-Moralı, Nail; Mütarekede İzmir, Tekin Yay., İst?1976, s. 112 123 İlgi dergisi. sayı:24.Eylül/1976 124-Okyar, Fethi; Üç Devirde Bir Adam, Tercüman Yay.. İst /1980, s103 125-Sur dergisi, Kasım/92, sayı:200, s. 47 126- Sur dergisi, Kasım/92, Sayı:200, s. 53 127-Ceyhun,Demirtaş;Ah şu Biz Kara Bıyıklı Türkler,E Yay.,İst?1992 ve Meydan Gazetesi,8 Temmuz 1992 128-Durant, Will; Medeniyetin Temelleri, Boğaziçi Yay.. İst?1978, s. 42 129-Sur dergisi, Aralık/92,Sayı:201, s. 36 130-Kula, Onur Bilge; Alman Kültüründe Türk İmgesi, Gündoğan Yay . Ankara/1993, s. 86 131-Sur dergisi, Kasım/92, s. 56 132-Sur dergisi, Kasım/92, s. 56 133-Sur dergisi, Kasım/92, s. 53 134-Şahiner, Necmeddin; Son şahitler, cilt 2, Yeni Asya Yay.,İstanbul/1980 .s, 113 135-Ünver, Prof. Dr Süheyl;"Türkiyede Cüzam ve Cüzamlılar", Tarih Hazinesi Dergisi,Aralık/1950, s.147 136-Aşiroğlu Orhan Gazi; Son Halife Abdülmecid Han. Burak Yay., İst / 1992,s,9 137-Fergan, Eşref Edip; Mehmet Akif, Hayatı,Eserleri ve 70 Muharririn Yazıları, cilt 2, Burhaneddin Matbaası, İst?1939, s. 216 138-Zaman gazetesi, 11 Nisan 1989 139-Bardakcı,İlhan; İmparatorluğa Veda, Hülbe Yay., İst?1985, s. 344 140-Refik, İbrahim; Efsane Soluklar, . .T Ö V. Yay., İzmir/1992, s. 39 141-Banarlı, Nihat Sami; Tarih ve Tasavvuf Sohbetleri, Kubbealtı Neşriyat ,İst?1984,s. 148 142-Banarlı,Nihat Sami;şiir ve Edebiyat Sohbetleri,cilt 1, Kubbealtı Neşriyat İst?1982, s. 219 . 143-Refik, İbrahim; Efsane Soluklar, T.Ö.V. Yay.,İzmir/1992, s. 3 144-Refik, İbrahim; Efsane Soluklar, T.Ö.V.Yay.İzmir/1992,s.3 145-Refik,İbrahim; Efsane Soluklar, T.Ö.V. Yay., İzmir/1992, s. 126 146-Yıllarboyu Tarih Dergisi, Kasım/1981, s. 36 147-Refik, İbrahim;Efsane Soluklar, . T.Ö V. Yay., İzmir/1992, s. 2 148-Refik, İbrahim; Efsane Soluklar, T.Ö.V.Yay., İzmir/1992, s.133 149-Refik, İbrahim; Efsane Soluklar, T.Ö.V. Yay. İzmir/1992, s.82 150-Apuhan, Recep Şükrü; İhanetin Türküsü, Timaş, İst?1986 151-Refik, İbrahim; Efsane Soluklar, .T Ö.V. Yay., İzmir/1992, s.50 152-Refik, İbrahim; Efsane Soluklar, T.Ö.V. Yay., İzmir/1992,s.159 153-Apuhan, Recep Şükrü; İhanetin Türküsü, Timaş, İst?1986 154-Apuhan, Recep,Şükrü; İhanetin Türküsü, Timaş, İst?1986 155-Erdem, Rahmi; Davam, Timaş, İst?93, s. 138 156-Banarlı, Nihat Sami; şiir ve Edebiyat Sohbetleri, cilt 2, Kubbealtı Neşriyat İst?1982, s. 149 157-Kısakürek, Necip Fazıl; 1001 Çerçeve, Toker Yay., İst?1968 158-Kısakürek, Necip Fazıl;1001 Çerçeve, Toker Yay., İst?1968 159-Kısakürek, Necip Fazıl; 1001 Çerçeve, Toker Yay.,İst?1968 160-Kısakürek, Necip Fazıl; 1001 Çerçeve, Toker Yay., İst?1968 161-Canan, Prof. Dr.İbrahim; İslam'da Zaman Tanzimi, Cihan Yay., İst?1988, s. 163 162-J.J. Servan-Schreiber; Dünya Meydan Okuyor, Yılmaz Yay.,İst,/1991, s. 183 163-Danişmend, İ. Hami; İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, c.l, Türkiye Yay., İst?1971, s. 369 164-Bardakcı, İlhan; İmparatorluğa Veda, Hülbe Yay.,İst?1985, s.89 165-Bardakcı, İlhan;İmparatorluğa Veda, Hülbe Yay.,İst?1985, s.70 166-Sur Dergisi, Haziran/1986, s.10 167-Refik,İbrahim; "Zaman şuuru", Sızıntı Dergisi, Mayıs/1990, s. 153 168-Aşiroğlu, Orhan Gazi; Basına Baskın, Burak Yay., İst?Tarihsiz, s. 228 169-Yılanlıoğlu, İsmail Hakkı; Manevi Değerlerimiz ve yapılan Tahribat, Adak Yay., İst?1977, s. 41 170-Baydar, Mustafa; Hamdullah Suphi ve Anıları,İst?1968, s. 174 171-Refik, İbrahim;"Zaman Şuuru", Sızıntı, Mayıs/1990, s. 153 ve Şamil İslam Ansiklopedisi, İst/1991 cilt:3, s. 64 172-Vakkasoğlu, Vehbi; Öğretmenin Not Defteri, cilt 5, Cihan Yay., İstanbul/ 1992, s. 106 173-Abdülhak, Şinasi Hisar. Geçmiş Zaman Fıkraları, Ötüken Yay.,İstanbul/ 1979, s. 180 174-Mevlana Güldestesi, Konya Belediyesi Yay., Konya/1993. s. 147 175-Badıllı, Abdülkadir; Bediüzaman Said-i Nursi, cild 1, İstanbul/1993, Timaş Yay, s. 163 176-Mevlana Güldestesi, Konya Belediye5i Vay., Konya/1993, 5. 146 177 Refik, İbrahim; "Zaman şuuru", Sızıntı, Mayıs/1990, s. 153 178-Refik, İbrahim; Efsane Soluklar, . . T Ö V. Yay,,İzmir/1992, s. 45 179-Zaman, 19 Eylül 1992, s. 8 180-Bakiler, Yavuz Bülent; Üsküp'ten Kosova'ya, Polat Ofset matbaası, Ankara/ 1991, s. 38 181-Aşiroğlu, Orhan Gazi; Basına Baskın, Burak Yay., İst?Tarihsiz, s. 224 182-Türk Kültür ve Medeniyeti,C. 1, Atatürk Ünv. Türk Kültür Arş. Ens. Yay., Ankara/1956, s. 202 183-İsmail, Hekimoğlu; Derdimi Seviyorum,cilt 4, Timaş,İst?1993, s. 256 184-Nezir, M; Çağdaş Müslüman Önderler, Seçkin Yay., İst?Tarihsiz, s.49 185-Mevlana Güldestesi, Konya Belediyesi Yay., Konya/1993, s. 145 186-Refik, İbrahim; "Zaman şuuru", Sızıntı Dergisi, Mayıs/1990, s. 153 187-Aşiroğlu, Orhan Gazi; Basına Baskın, Burak Yay., İst?1990, s. 128 188-Seydi Bey, Ali; Teşrifat ve Teşkilatımız, Tercüman 1001 Temel Eser,Tarihsiz s 21 0 189-Seydi Bey Ali; Teşrifat ve Teşkilatımız, Tercüman 1001 Temel Eser. Tarihsiz, s. 188 190-Seydi Bey, Ali; Teşrifat ve Teşkilatımız, Tercüman 1001 Temel Eser. Tarihsiz, s. 138 191-Badıllı, Abdülkadır; Bediüzzaman Said-i Nursi, cilt 2, Timaş Yay. İstanbul/ 1990,s. 689 192-Seydi Bey, Ali;, Teşrifat ve Teşkilatımız, Tercüman 1001 Temel Eser. Tarihsiz, s. 74 193-Seydi Bey,Ali; Teşrifat ve Teşkilatımız. Tercüman 1001 Temel Eser. Tarihsiz, s. 58 194-Türk Kültür ve Medeniyeti, cilt 1,Atatürk Ünv. Türk Kültür Arº. Ens.yay., Ankara/1956, s. 286 195-Kuntay, Mithat Cemal; Mehmet Akif, İst?1939, s. 295 196-Akgündüz, Doç. Dr. Ahmet; "450 yıllık Çevre Nizamnamesi", Sızıntı. Şubat/90, s. 39 197-Şahin,Ahmet; Meğer Biz Ne İmişiz? Cihan Yay., İst?1993, sh. 36 198-Örik, N. Sırrı; Abdülhamid'in Haremi, Arba Yay., İst?1989, sh. 34 199-Karakalem dergisi, Haz-Tem/1992, sh. 4 200-Bardakçı, İlhan; İmparatorluğa Veda, Hülbe Yay., İst?1985. s. 135 201-Zafer dergisi,Nisan/1993, s. 12 202-Güngör, Necati; Bir Taşralının İstanbul Nostaljisi, Yılmaz Yay., İstanbul/1992, s. 9 203-Zafer dergisi, Mart/1993, s. 5 204-M. A. Ubucini, Türkiye 1850, cilt 2, Tercüman 1001 Temel Eser,İst/ Tarihsiz, s. 468 205-Gerard de Nerval; Muhteşem istanbul, Boğaziçi Yay., İst?1974, s. 82 206-Badıllı, Abdülkadir;Bediüzzaman Said-i Nursi, cilt 1,Timaş Yay., İst?1990, s. 133 207-Bilgisever, Evrim; Savaş ve Hile, lşık Yay., Tarihsiz, s. 38 208-R. Garaudy,Feyz dergisi, Mart/1993, s. 6 209-R. Garaudy; Feyz dergisi, Mart/1993, s. 7 210-Taneri, Aydın;Türkiye Selçukluları Kültür Hayatı, Bilge Yay., Konya/ 1977,s.50 211-Erdem, Rahmi; Davam,Timaş, İst?1993, s. 193 212-Erdem, Rahmi; Davam, Timaş, İst?1993, s. 316 213-Danişmend, İ.Hamdi; Kronolojik Osmanlı Tarihi, cilt 4, fiye Yay., İst/ 1971 s. 79 214-Erdem, Rahmi; Davam,Timaş, İst?93, s. 316 215-Köprü, Nisan/85, s. 9 216-M. A. Ubucini; Türkiye 1980, C.2,Tercüman 1001 Eser, Tarihsiz, s. 779 217-Hiçyılmaz, Ergün; Star, 11 Nisan 93, sayı 78, s. 4 218-Hicri 15. Asırda islam, "Oryantalizmin Temelleri" Türkiye Yazarlar Biıliği yay. , Ankara 219-Kutlu, Şemseddin; "Haluk'un Defterinden, Mr Haluk'a", Yıllarboyu Tarih, Ağustos/1978, sayı: 5 ve Banarlı, Nihat Sami; Kültür Köprüsü, Kubbealtı Neşriyat, İst?1985, s. 208 220-Ertuğrul, Halit; Kendini Arayan Adam, Yeni Asya Yay., İst?1991, s. 105 221-Erdem, Rahmi;Davam, Timaş, İst?1993, s. 146 222-Sızıntı dergisi, Ocak/1987, sayı: 96, s. 481 223-Hürriyet,14.8. 1993 224-Tansel, Dr Selahaddin; Mondros'tan Mudanya'ya Kadar, cilt 4, İstanbul/ 1973, s.1950 225/a-Mısıroğlu, Kadir; Osmanoğulları'nın Dramı, Sebil Yay., İst/1990, s. 60 225/b-Bahadıroğlu,Yavuz;Osmanlı Padişahları Ansiklopedisi,cilt 3,Yeni Asya Yay.,İst/1986, s.678 226-Kandemir, Feridun; İkinci Adam, Yakın Tarihimiz Yay., İst?1968, s. 4 227/a- Atay, Falih Rıfkı; Çankaya, İst?1980, s.430 227/b- Güneº gazetesi pazar eki, 2 Eylül 1990 228-Erdem,Rahmi; Davam, Timaş, İst?1993, s. 186 229-M. A. Ubucini; Türkiye 1850, cild 2,Tercüman 1001 Temel Eser, Tarihsiz, s. 455, 230-Bozgeyik, Burhan; Meşhurların Son Anları, Türdav, İst?1993, s. 355 331 Yalçın, Mehmet; "CHP'nin Günah Defteri" , Aktüel dergisi, 8-14 Ağustos 91, sayı 5, s. 25 232-Çekmegil, Said; Tilki Tuzağı, Timaş, İst?91, s. 12 233-Kandemir, Feridun; İkinci Adam Masalı, Yakın Tarihimiz Yay., İstanbul/ 1968, s. 7 234-Sevinç, Necdet; Osmanlılarda Sosyo-Ekonomik Yapı, Kutsan Yay., İst?1978,s. 115 235-Vakkasoğlu, Vehbi; İz Bırakanlar, Cihan Yay., İstanbul/1987, s. 11 236-Bozgeyik, Burhan; Meşhurların Son Anları, Türdav, İst?1993, s. 205 237-Bozgeyik, Burhan; Meşhurların Son Anları, Türdav, İst?1993, s. 310 238-Erdem, Rahmi; Davam, Timaş, İst?1993, s. 40 239-Mısıroğlu, Aynur; Kuvay-ı Milliyenin Kadın Kahramanları, Sebil Yay.. İst? Tarihsiz, s.44 240-Yakın Tarihimiz; 5 Nisan 1962, cilt 1, sayı: 6, Vatan Gazetecilik A. Ş. İstanbul, s. 194 241-Bozdağ, İsmet; Basın İstibdadı, Emre Yay., İst?1992, s. 139 242-Erdem,Rahmi; Davam, Timaş, İst?93, sh. 185 243-A. Rıza Bey; Bir Zamanlar İstanbul, Tercüman 1001Temel Eser, s. 51 244-Refik, İbrahim; Efsane Soluklar, T.ö.v. Yay., İzmir/1992, s. 65 244-Mısıroğlu, Kadir'. Geçmiş Günü Anarken, cilt 1, Sebil Yay, İst/1993, s. 26 245-Mısıroğlu, Kadir.Geçmiş Günü Anarken, cilt 1, Sebil Yay; İstanbul/1993, s. 133 246-Danişmend, İsmail Hami;Eski Türk Seciye ve Ahlakı, İstanbul Kitabevi, İst?1982, s. 182 247-Kafkas, Mehmet; Milli Mücadele'de Öncüler, cilt 1. Nil Yay., İzmir/1991, s.8 248-Kafkas, Mehmet; Milli Mücadele'de Öncüler, cilt 1, Nil Yay., İzmir/1991.s.206 249-Sur dergisi, Temmuz /1993, s. 19 250-Sur dergisi, Temmuz /1993, s. 54 251-Sur dergisi, Temmuz/1993, s. 17 252- Sur dergisi, Temmuz/1993, s. 17 253- Sur dergisi,Temmuz/1993, s. 5 254- Hiçyılmaz, Ergün; Başverenler, Başkaldıranlar, Altın Kitaplar Yay., İstanbul/1993, s. 198 255-Sızıntı dergisi, Eylül/1992, sayı: 164, s. 349 256-Türkiye Takvimi, 29 Aralık 1986 257-Bozgeyik, Burhan; İslam Birliği Üzerine Oynanan Oyunlar. Timaş, İst / 1993, s.19 258-Il. Abdülhamid ve Dönemi (Sempozyum Bildirileri), Seha Neşriyat, İst / 1992, s. 81 259-Mazaheri, Ali; Ortaçağda Müslümanlar, Varlık Yay., İst?1977, s. 185 260-Sızıntı dergisi,Ekim/1992, sayı: 165, s. 412 . 261-Selçuk, İlhan; yüzbaşı Selahaddin'in romanı, İst?1975, s. 159 262-Türkiye gazetesi takvimi, 24 Temmuz 1993; (Y. Öztuna'dan) 263-Türkiye gazetesi takvimi,23 Temmuz 1993 264-Tempo dergisi, 9 Aralık 1992, Sayı: 49 265-Hayat Tarih mecmuası, sayı 10, Kasım 1965 266-Badıllı, Abdülkadir; Bediüzzaman Said-i Nursi, cilt 1, Timaş, İstanbul/ 1990, s. 59 267-Sızıntı dergisi, Mart/1993, sayı 170, s. 69 268-Kula, Onur Bilge; Alman KültüründeTürk İmgesi, Gündoğan Yay., Ankara/1993, s. 51 269-Sızıntı dergisi, Mayıs/1992, sayı 160 270-Sızıntı dergisi, Ekim/1992, sayı 165, s. 412 272-Tuğlacı, Pars; Çağdaş Türkiye, İst?1989, cilt 2,s. 1103 273-Kafkas, Mehmet; Geçmişi Bilmek, cilt 1, Nil Yay., İzmir/1993, s. 85 274-Bardakçı, İlhan; Tarihten Bugüne, İst?1983, s. 208 275-Zaman gazetesi, 25 Nisan 1992 276-Zaman gazetesi, 20 Ekim 1989 277- Kafkas, Mehmet; Geçmişi Bilmek, cilt 1, Nil Yay., İzmir/1993, s. 234 278-Sur dergisi, Haziran/1986, s. 12 279-Vakkasoğlu, Vehbi; Mukaddes Kurşunlar, Cihan Yay., İst?1984, s. 57 280-Refik, İbrahim; Efsane Soluklar, . T.Ö V. Yay., İzmir/1992, s. 63 281 Sungur, Çetin; "Özi Katliamı", Sızıntı dergisi, Ekim/1988, sayı 116, s 331 282-Yücebaş, Hilmi; Bilinmeyen yönleriyle Yahya Kemal, İst?1979, s. 121 283-Aktüel dergisi, Eylül/1992, sayı 64 284-Kula, Onur Bilge; Alman Kültüründe Türk imgesi, Gündoğan Yay., Ankara/1993 285-Kula, Onur Bilge; Alman Kültüründe Türk imgesi, Gündoğan Yay., Anka ra/1993, s. 165 286-Şen, Faruk; "Avrupa Türkleri", Sky Life dergisi, Ağustos/l993, s.22 287-Kula, Onur Bilge; Alman Kültüründe Türk İmgesi, Gündoğan Yay., Ankara/1993, s. 46 288-Öke, Prof. Dr. Mim Kemal; Türkiye gazetesi, 25 Ekim 1989 289-Bülten, Araştırma ve Kültür Vakfı, Ocak/Şubat 1992 ve Hürriyet gazetesi, 13 Ocak 1992 290-Osmanlı Ansiklopedisi, cilt 5, Ağaç Yay., İst?1993, s. 131 291-Doğan,Mehmed;Kur'an ve Tarih Önünde Türk'ün Muhasebesi,Ocak Yay.,Ankara/1992, s.276 292-El Mevdudi, Ebu'l Ala; Selçuklular Tarihi, s. 257 293-Bozgeyik, Burhan; Kemalist Eğitim ve Din Düşmanlığı, İttihat Yay., İst? 1993, s. 13 294-Hayat Tarih mecmuası, Ocak/1969, sayı: 12 295-Nokta dergisi, Kasım/1989 296-Ünver, Prof. Dr Süheyl, Fatih Devri Hamlelerine Umumi Nazar, İstanbul Fetih Cemiyeti Neşriyatı, İst?1953, s. 17 297-Ayverdi, Samiha; Hey Gidi Günler Hey, Hülbe Yay., İst?1988, s.164 298-Kula, Onur Bilge; Alman Kültüründe Türk İmgesi, Gündoğan Yay., Ankara/1993, s. 164 299-Sızıntı dergisi, Eylül/1993, sayı 176, s. 347 300-Demirel, Hüseyin; Deccaliyet ve Kemalizm,İttihat Yay., İst?1993, s. 187 301/a-Demirel, Hüseyin; Deccaliyet ve Kemalizm, İttihat Yay.,İst/1993, s. 186 301/b-Kaplan, Mustafa; Kemalizm ve İslamiyet, İttihat Yay., İst?1993, s.135 302/a-Osmanlı Ansiklopedisi, Cilt 5, Ağaç Yay., İst?1993, s.53 302/b-Gülersoy, Çelik; Lale ve istanbul, Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu Yay. , İst?1980 303-Doğan,Mehmed;Kur'an veTarih Önünde Türk'ün Muhasebesi.Ocak.Yay.,Ankara/1992, s. 150 304-Ubucini, M. A. ; Türkiye 1850, cilt 1,Tercüman 1001, s. 82 305-Bozgeyik, Burhan; Kemalist Eğitim ve Din Düşmanlığı, İttihat Yay.,İst?1993, s. 13 306-Badıllı, Abdülkadir; Bediüzaman Said-i Nursi, cild 3, İstanbul/1993, Timaş, s.1706 307-Hiçyılmaz, Ergun; "Troçki'nin Türkiye Günleri"Star Dergisi, 8 Kasım 1993, sayı: 56,s.26 308-Özcan, Mustafa;"Mihenk", Zaman Gazetesi, 1 Temmuz 1990 309-Ünver,Prof.Dr.Süheyl,Fatih Devri Hamlelerine Umumi Nazar,İst.Fetih Cemiyeti Neşr.İst?1953,s.6 310-Osmanlı Ansiklopedisi, cilt 5, Ağaç Yay., İst?1993, s.20 311-Ayverdi, Samiha; Boğaziçi'ndeTarih, İstanbul Fetih Cemiyeti Yay..İst?1968, s. 383 312-Badıllı, Abdülkadir'. Bediüzzaman Said i Nursi, Cilt: 1. Timaş Yay., İst?1990, s. 358 313-Kara, Mustafa; Tekke ve Zaviyeler, Dergah Yay. İst?1990, , s. 253 314-HayatTarih Mecmuası, sayı: 11, Aralık/1971, s. 35 315-Düzdağ, Ertuğrul; Mehmet Akif HakkındaAraştırmalar, Marmara Ünv M. Akif Araştırmaları Merkezi Yay., İst?1987, s. 338 . 316-Kara, Mustafa; Tekkeler ve Zaviyeler, Dergah Yay., İstanbul/1990 s. 24 317-Altınoluk,dergisi Temmuz/1992, s. 11 318-Mevlana Güldestesi (718. Yıldönümü Bildirileri); Konya Belediyesi Yay.. Konya/1993,s.1 319-Sur dergisi, Aralık/1990, sayı: 177, s. 36 320-Ayverdi, Samiha;Küplüce'deki Köşk, Hülbe Yay., İst?1989, s. 189 321-Kara, Mustafa, Tekkeler ve Zaviyeler, Dergah Yay., İst?1990, s. 15 322-Öğüt, Şubat/1991, sayı: 68, s. 26 323-Badıllı, Abdülkadir; Bediüzzaman Said-i Nursi, cilt 3, Timaş, İstanbul/ 1990, s. 1712 324/a-Öztuna, Yılmaz; TürkiyeTarihi, cilt 8, ötüken Yay., İst?1983, s. 54 324/b-Ayverdi, Samiha; Boğaziçinde Tarih, İstanbul Fetih Cemiyeti Yay., İst?1968, s. 230 325-Sur Dergisi, Kasım/1990, sayı: 176, s. 18 326-Mevlana Güldestesi, (718.Yıldönümü Bildirileri) Konya Belediyesi Yay Konya/ 1993, s. 25 327-Düzdağ,M.Ertuğrul;Mehmet Akif Hakkında Araştırmalar,Marmara Ünv.M.Akif Araştırmaları Merkezi Yay., İst?1987,s. 315 328-Şahin, M. Abdülfettah; Buhranlar Anaforunda insan, . T Ö.V. Yay., İzmir/ 1988 s. 86 329-Badıllı, Abdülkadir; Bediüzzaman Said-i Nursi, cilt 2, Timaş. İstanbul/ 1990, s. 1244 330-Sur dergisi, Ocak/1992, s. 42 331-Refik, İbrahim; Efsane Soluklar, T.Ö.V. Yay., İzmir/1992, s. 70 332-Vakkasoğlu, Vehbi; Öğretmenin Not Deiteri, cilt 5, Cihan Yay., İstanbul/ 1992, s. 72 333-Sur dergisi, Nisan/1991, sayı 181, s. 23 334-Refik, İbrahim; Efsane Soluklar, . . T Ö V. Yay.,İzmir/1992, s. 102 335-Sızıntı dergisi, Eylül/1992 sayı 164, s. 350 336-Algül, Hüseyin; İslam Tarihi, Gonca Yay., İst?1988 cilt 4, s. 158 337-Gıocomo E. Carretto; Akdeniz'de Türkler, T. T.Kurumu Yay., Ankara/ 1992, s. 145 338-Sur dergisi, Kasım/1990, sayı 176, s. 19 339 Sevinç, Necdet; Osmanlı'nın yükselişi ve Çöküşü, Burak Yay., İst. s 114 340-Düzdağ, M. Ertuğrul; M. Akif Hakkında Araştırmalar, Marmara Ünv. M. Akif Araştırmaları Merkezi Yay., İst?1987, s. 347 342-İsmail, Hekimoğlu; Bir millet Uyanıyor, Timaş Yay., İst?1989, s.10 343-Senih, Safvet; Hadislerin lşığında Hadiseler, Zaman Gazetesi Yay., İst?1988, s. 10 344-Refik, İbrahim, "Osmanlı'nın yetimleri", Sızıntı Dergisi, Ekim/1993, sayı 177 , s.401 345-Nurbaki, Haluk; Sönmeyen Güneş, Zafer Yay., İst/1986, s.6 346-Aydın, M.;"Din ve Toplum İlişkileri" Milli Eğitim ve Kültür dergisi, sayı 29, Ankara/1984, s. 31 (Le Monde, 1. Ferier 1984'den naklen) 347-Yalçın, Mehmet; "CHP'nin Günah Dosyası", Aktüel dergisi, 8-14 Ağustos 1991, sayı 5, s. 28 348-Bardakçı, İlhan; İmparatorluğa Veda, Hülbe Yay., İst?1985, s. 10 349-Aşiroğlu, Orhan Gazi; Tarih Tüneli, Zaman Gazetesi, 26 Temmuz 1989 ve "İngiliz Gizli Belgelerinde Menderes-Amerika Kavgası", Milliyet, 15 Şubat 1989, s. 11. 350-Canan, Prof. Dr. İbrahim; İslam'da Zaman Tanzimi, Cihan Yay., İst? 1988, s. 163 351-Canan,Doç.Dr İbrahim;Peygamberimizin Okuma yazma Seferberliği,Cihan Yay,İst?1984,s.41 352-Oran Baskın; Kenan Evren'in yazılmamış Anıları, Bilgi Yay., Ankara/1989, s. 82 353-Yücebaş, Hilmi; Fatih Sultan Mehmed, Memleket Yay., İst?1981, s. 31 354-Bakiler, Yavuz Bülent; Türkistan Türkistan, Türk Edebiyatı Vakfı Yay., İst?1986, s. 259 355-Bakiler, Yavuz Bülent; Türkistan Türkistan, Türk Edebiyatı Vakfı Yay., İst? 1986, s. 293 . 356-Aşiroğlu, Orhan Gazi; Tarih Tüneli, Zaman Gazetesi, 5 Nisan 1989 357-Kara, Mustafa; Tekkeler ve Zaviyeler, Dergah Yay., İst?1990, s. 206 358-Müftüoğlu, Mustafa; Tarihi Gerçekler, cilt 2 Seha Neşr., İst?1993, s. 241 359-Dikerdem, Mahmut; Orta Doğu'da Devrim yılları, Cem Yay., İstanbul/ 1990, s. 136 360-ll. Abdülhamid ve Dönemi (Sempozyum Bildirileri) Seha Neşriyat, İst?1992, s. 208 361-Yavuz, Hilmi; Okuma Notları, Simavi Yay., İst?1993, s. 138 362-Yalçın, Mehmet; "CHP'nin Günah Dosyası", Aktüel dergisi, 8-14 Ağustos 1991 sayı 5, s. 26 363-ll.Abdülhamid ve Dönemi (Sempozyum Bildirileri) Seha Neşriyat, İst?1992 364-Öztuna, Yılmaz; Büyük Türkiye Tarihi, cilt 11, Ötüken Yay., İstanbul/ 1983, s. 132 365-Nalbantoğlu, Muhiddin; istiklal Marşımızın Tarihi, Cem Yay., İstanbul/ 1964, s. 56 366-Köprü dergisi, Ekim/1986, s. 103 367-Yalçın, Mehmet; "CHP'nin Günah Dosyası". Aktüel dergisi, 8-14 Ağustos 1991, sayı 5, s.27 368- Zaman gazetesi, 9 Eylül 1993, s. 16 369-Yılmaz, Muammer; Fatih'in Şahsiyetinden Çizgiler. Kayseri/1993, şahsi basım, s. 14 370-Müftüoğlu, Mustafa; Tarihi Gerçekler cilt 2, Seha Neşriyat, İst?93. s. 234 ve Kaplan, Mustafa;Kemalizm ve islamiyet, İttihat Yay., İst?93, s 93 371-Mısıroğlu, Aynur. Kuva-ı Milliye'nin Kadın Kahramanları, Sebil Yay., İst / tarihsiz, s. 14 372-Yücebaş, Hilmi; Bütün Cepheleriyle yahya Kemal, İst?1979, s. 141 373-Müftüoğlu, Mustafa; Tarihi Gerçekler, cilt 2, Seha Neşr., İst?1993, s. 41 374-Yalçın, Mehmet; "CHP'nin Günah Dosyası", Aktüel dergisi, 8-14 Ağustos 1991, sayı 5, s. 28 375-Yazıksız, Necip Asım; Kitap, İletişim Yay., İst?93, s. 10 376-Müftüoğlu, Mustafa; Tarihi Gerçekler, cilt 2, Seha Neşriyat,İst?93, s. 55 377-Yalçın,Mehmet"CHP'nin Günah Dosyası",Aktüel dergisi,5-14 Ağustos 1991,sayı 5,sh 29 378-Yılmaz, Muammer; Fatih'in Şahsiyetinden Çizgiler, şahsi basım, Kayseri/1993, s. 10 379-Başbakanlık Mühimme Defterleri,cilt 5,no:1315,973/15655.486-484 veGerçek dergisi, Nisan/1974,sayı 6 380-Müftüoğlu, Mustafa; Tarihi Gerçekler, cilt 2, Seha Neşr.,İst?1993, s. 255 381-Yazıksık, Necip Asım; Kitap, İletişim Yay., İst?1993, s. 56-94 382-Vakkasoğlu, Vehbi; Devrimlerin Deviremediği, Yeni Asya Yay., İstanbul/ 1993, s. 32 383-Bozgeyik, Burhan; Meşhurların Son Anları, Türdav, İst?93, s. 362 384-Refik, İbrahim; Efsane Soluklar, . T.ö V. Yay., İzmir/1992, s.166
 
Üst