Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
İslamiyet
İslam Akaidi ve Fıkıh
büyük islam ilmihali- islam ahlakı
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Yeltegiyan" data-source="post: 78934" data-attributes="member: 3"><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: #ff6600">Ahlâkın Mahiyeti, Nevileri ve Ahlak İlminin Kısımları</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> 1- Ahlâk sözü, hulk kelimesinin çoğuludur. Hulk, insanın ruhundaki "huy" dediğimiz bir meleke, özel bir hal demektir. Böyle bir meleke, ya hayırlı bir semere verir veya hayırsız ve zararlı bir semere verir. Bu bakımdan ahlak özellikleri güzel ve çirkin diye ikiye ayrılır. Şöyle ki: Güzel huylara ve bunların güzel meyve ve neticelerine: "Ahlak-ı Hasene, Ahlak-ı Hamide, Mehasin-i Ahlak, Mekârim-i Ahlak (Güzel Huylar)" adı verilir. Aksine çirkin huylara ve bunların meyvelerine de: "Ahlak-ı Kabiha, Ahlak-ı Zemîme, Mesavi-i Ahlak, Rezail-i Ahlak (Çirkin huylar)" denir. Örnek: Edeb, tevazu, kerem, birer güzel huy eseridir. Sefahat, kibir, cimrilik de birer çirkin huy eseridir.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> İşte bütün bu huylardan ve neticelerinden bahseden ilme "Ahlak İlmi" denilmektedir.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> 2- Ahlak ilmi, nezarî ve amelî ahlak diye iki kısma ayrılır.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> Nazarî Ahlak: Ahlak esaslarına ve kanunlarına ait görüşleri ve fikirleri gösterir.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> Amelî Ahlak: Ahlakla ilgili görevlerin nelerden ibaret olduğunu bildirir.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> İnsanlar, hayatlarındaki uygulama bakımından Nazarî ahlaktan çok, Amelî ahlaka muhtaçtırlar. Biz de bu eserimizde bu amelî ahlak kısmını biraz anlatacağız. Yalnız şunu da belirtelim ki, filozofların birtakımı, ahlak esaslarını lezzete, zevke, maddî menfaate, kalbin duygularına veya görev ve kemal duygusuna dayandırmak istemişlerdir. Oysa ki, bunlardan hiç biri, ahlak için yeterli bir dayanak olamaz. Bunlara dayanan ahlak müesseseleri, insanların bu konudaki ihtiyaçlarını karşılayamaz. Ancak hak bir dine bağlanan ve dayanan, bu yönden İlâhî bir mana taşıyan ahlak müessesesi, insanın manevî ihtiyaçlarını karşılar ve yükselmesine yeterli olur.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> İşte, Allah'a hamd olsun, bizler İslam dini sayesinde böyle yüksek bir ahlak müessesesine sahip bulunmaktayız.</span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> <span style="color: #ff6600">Ahlâkın Önemi ve Arındırmaya Elverişli Olması</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> 3- İslam dini, ahlaka pek büyük bir kıymet ve önem vermiştir. Aslında İslam, bir ahlak ve fazilet, bir hikmet dinidir. Öyle ki, Peygamber Efendimiz buyurmuştur:</span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> "Ben, ancak mekâkim-i ahlakı (ahlakın iyi ve güzel olanlarını) tamamlamak için gönderildim."</span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> İslamda, insanların manevî kıymetleri, sahib oldukları ahlaka göredir. Bir hadis-i şerifde buyurulmuştur:</span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> "Sizin imanca en güzeliniz, ahlakça en güzel olanınızdır."</span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) diğer bir hadis-i şerifde buyurmuştur:</span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> "Allahü Teala'ya kullarının en sevgilisi, ahlakça en güzel olanıdır."</span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle dua buyururdu:</span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> "Allah'ım! Ben, senden sağlık, afiyet ve güzel ahlak dilerim."</span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> 4- İnsanların ahlakı değişebilir. Çirkin huyları güzel huylara çevirmek işine "Tehzib-i ahlâk" denir. Bu değiştirme her halde mümkündür. Mümkün olmasaydı, Peygamber efendimiz:</span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> "Ahlakınızı güzelleştirin'' diye emretmezdi.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> Nefisleri ile mücadele eden çok kimselerin başarıya ulaşarak çok güzel huylar kazandıkları daima görülmektedir. Nefis terbiyesi (riyazet-alıştırma), hayvanlara, otlara, çiçekler ve hatta taşlara tesir edip dururken, insanlara tesir etmez mi? "Huy canın altındadır. Can çıkmadıkça huy çıkmaz," sözü, her yönü ile doğru değildir. Bazı huyları değiştirmek güçtür; fakat imkansız değildir. Tedavi sayesinde bazı hastalıklar tesirsiz hale geldiği gibi, terbiye ve mücahede sayesinde de bazı huylar, hiç olmazsa, tesirini gösteremez bir hale gelir, güzel huyların karşısında siner kalır.</span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> <span style="color: #ff6600">Görevlerin Mahiyetleri (Esasları) ve Nevileri</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> 5- Görev, yapılması dinen zorunlu olan veya tavsiye edilen herhangi bir hayır, bir kemal ve güzel bir şey demektir. Bu tarife göre, görevler iki nevidir. Biri, dince zorunlu olan görevlerdir ki, bunları yapmamak herhalde azabı ve sorumluluğu gerektirir. Namaz, oruç, zekat gibi...</span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> Diğer nevi, dinen her halde zorunlu olmamakla beraber istenen ve tavsiye edilen ahlakî birtakım görevlerdir ki, bunlara riayet edilmesi bir kemaldir ve iyi haldir. İnsanın sevaba kavuşmasına ve övülmesine sebeb olur. Yapılmaması ise, bir noksan olmakla beraber her halde bir sorguyu ve azabı gerektirmez. Nafile kılınan namazlar, fakirlere verilen sadakalar, insanlara karşı yapılan güzel ve kibar davranışlar gibi...</span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> 6- İnsanlara ait bütün görevler, İslam dininin çerçevesi içinde bulunmaktadır. Bunlardan dinen mecburi olan görevleri ve yapılması zorunlu işleri, kitabımızın ibadetler kısmında yazmış bulunuyoruz. Bu ahlak kısmında ise, en ziyade ahlakî, ihtiyarî görevlerden bahsedeceğiz.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> 7- Görevler, diğer bir bakımdan başka bir bölüme tabi bulunmaktadır. Şöyle ki: Görevleri, ya sırf Allah için veya insanın kendi şahsına ve ailesine karşı veyahut da cemiyete karşı yapılır. Bu bakımdan görevler, İlâhî şahsî, ailevî ve içtimaî (toplumsal) nevilerine ayrılır.</span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> <span style="color: #ff6600">İlahi Görevler</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> 8- Her akıl sahibi ve baliğ kimse, Allahü Teala Hazretlerini bilip ona kullukta bulunmakla yükümlüdür. Bir insan için bu kulluktan daha büyük bir nimet ve şeref olamaz. Biz önce büyük yaratanımızın varlığını, birliğini kudret ve azametini, kutsal emirlerini ve yasaklarını bilir ve doğrularız. Bunlar bizim inançla ilgili görevlerimizdir. Sonra da, namaz, oruç, zekat ve hac gibi sırf bedenî veya sırf malî veya hem bedenî ve hem de malî olan ibadetlerle yükümlü bulunduğumuzu bilir ve bunları seve seve yaparız, bunlardan feyiz alır, büyük zevk duyarız. Bunlar da bizim birer amelî görevimizdir.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> 9- İslam yurdunu koruma ve savunma da îlahî bir görev demektir. Cihad, İslam yurdunu koruma görevi bazan farz-ı kifaye, bazan da farz-ı ayın olur. Kesin bir zaruret bulunmadığı halde, İslam ordusuna katılmakla cihada, İslam yurdunu korumaya gönüllü olarak katılmak İlahî ve vatanî bir ahlak görevidir.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> Dine ve İslam varlığına hizmetten daha büyük ne olabilir? Bir hadis-i şerîfde buyurulmuştur:</span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> "Müşriklere karşı mallarınızla, canlarınızla ve dillerinizle cihad edin."</span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> Onun için Allah yolunda cihad, beden ile olacağı gibi para ve dil ile de olur.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> Diğer bir hadîs-i şerifde de şöyle buyurulmuştur:</span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> "Cennetin kapıları, kılıçların gölgesi altındadır." </span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> İşte bütün bunlar, İslam'da askerliğin, dine ve İslam yurduna hizmetin ne kadar kıymetli olduğunu göstermeye yeterlidir. Ne mutlu İslam askerlerine, İslam'ın kahramanı mücahidlerine!..</span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> 10- Nefs ile mücadele de büyük bir cihaddır. Bundan dolayı çok önemli îlahî bir görevdir. İslamiyetin verdiği bir terbiye içerisinde nefsini korumayan kimse, ne kendisine ne de İslam yurduna gereği gibi hizmet edemez. Yüksek fedakarlıklar, yüksek bir İslam terbiyesi sayesinde meydana gelir. Buna dünya tarihi şahiddir. Bunun içindir ki, Peygamber Efendimiz bir savaştan döndükleri zaman ashab-ı kirama şöyle buyurmuşlardı: "Biz şimdi küçük bir cihaddan büyük bir cihada dönmüş bulunmaktayız." Bununla nefisle mücahedeye işaret buyurmuşlardı.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> 11- Bir kısım nafile ibadetler de birer İlahî görevdir. Örnek: Biz, Yüce Allah'ın rızasını kazanmak için nafile namaz kılar, oruç tutarız. Kalblerimizin nurlanması için zaman zaman Kur'an-ı Kerîm okuruz. İmanımızın nurunu artırmak için her şeyde yüce olan yaratıcımızın kutsal isimlerini anarız (zikrederiz). Anlayışlı ve uyanık bir ruha sahib olmak için büyük yaratıcımızın yüce kudretini ve eserlerindeki yüksekliği derin derin düşünürüz. İşte bütün bunlar, birer İlahî görevdir.</span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> <span style="color: #ff6600">Şahsa Ait Görevler</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> 12- İnsanların kendi nefislerine karşı da birtakım görevleri vardır. Bu görevlerin bir kısmı bedenlerine, bir kısmı da ruhlarına aittir. Başlıcaları şunlardır:</span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> 1) Beden terbiyesi: Öyle ki, her insan için temiz ve pak olmak, güçlü bir bedene sahib olmak gereklidir.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> Bir hadîs-i şerirde buyurulmuştur: "Kuvvetli olan mü'min, zayıf olan bir mü'minden hayırlıdır."</span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> 2) Sağlığı koruma: Sağlık büyük bir nimettir. Onun için sağlığa zararlı şeylerden kaçınmak ve gereğinde tedaviye önem vermek gerekir. Bir hadîs-i şerife göre: ''Ölümden başka her hastalığın bir devası vardır." Yeter ki, ilaç bulunsun...</span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> 3) Zararlı riyazetlerden kaçınmak: İslamda Ruhbaniyet (toplumdan ayrılıp yalnız başına ibadetle uğraşmak) yoktur. Geceli gündüzlü aç durmak, helal şeylerden büsbütün nefsini kesmek caiz değildir.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> Dinimizin emrettiği ibadet ve riyazetler orta bir halde olup hayatın mutluluğuna pek ziyade elverişlidir. Bunlara aykırı olarak yapılan riyazetler hayatı ters yönden etkileyip gevşeklik getireceği için caiz olmaz. Bir hadis-i şerifte buyrulmuştur: "Nefsin, senin bineğindir, artık ona yumuşak davran."</span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> 4) Vücudu yıpratacak şeylerden sakınmak: İslamda içki haramdır. Herhangi bir organı kesin bir gerek bulunmaksızın kesmek haramdır. İntihar denilen cinayet haramdır. Çünkü bunları yapmak, Yüce Allah'ın insanlara ikram ettiği hayata suikast demektir. Onun için bu gibi haram şeylerden kaçınmak şahısla igili bir görevdir. Aksi halde insan birçok pişmanlıklardan ve azablardan kurtulamaz.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> 5) İradeyi kuvvetlendirmek: İnsan, sağlam bir irade sahibi olmalıdır. Yararlı şeyleri öğrenip yapmalı, yararsız şeyleri de, sırf şunu bunu taklid hevesi ile yapmamalıdır. İnsan bir inanca ve bir huya sahib olmalıdır. Hakkı kabul etmeli, haksız ve zararlı olan bir şeyi de, herhangi bir düşünce ile öne sürüp kıymetlendirmeğe çalışmamalıdır. Böyle bir hafiflik insana yakışmaz.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> 6) Aklı ve zihni ilim, irfan nurları ile aydınlatmak, kalbde yararlı ve yüksek duyguları uyandırmak, İslamda ilim ve marifet kazanmak pek önemli bir görevdir. İnsan akıllıca yaşamalı ve daima gerçek arkasından koşmalıdır. Yanlış fikirlerden, aldatıcı sözlerden, yaldızlı muhakemelerden, zararlı törelerden, batıl inançlardan, hasis duygulardan kaçınmalıdır. Bir hadis-i şerifde buyurulmuştur:</span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> "İnsanın dayanacağı şey aklıdır. Aklı olmayanın dini de yoktur."</span></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Yeltegiyan, post: 78934, member: 3"] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=3][COLOR=#ff6600]Ahlâkın Mahiyeti, Nevileri ve Ahlak İlminin Kısımları[/COLOR] 1- Ahlâk sözü, hulk kelimesinin çoğuludur. Hulk, insanın ruhundaki "huy" dediğimiz bir meleke, özel bir hal demektir. Böyle bir meleke, ya hayırlı bir semere verir veya hayırsız ve zararlı bir semere verir. Bu bakımdan ahlak özellikleri güzel ve çirkin diye ikiye ayrılır. Şöyle ki: Güzel huylara ve bunların güzel meyve ve neticelerine: "Ahlak-ı Hasene, Ahlak-ı Hamide, Mehasin-i Ahlak, Mekârim-i Ahlak (Güzel Huylar)" adı verilir. Aksine çirkin huylara ve bunların meyvelerine de: "Ahlak-ı Kabiha, Ahlak-ı Zemîme, Mesavi-i Ahlak, Rezail-i Ahlak (Çirkin huylar)" denir. Örnek: Edeb, tevazu, kerem, birer güzel huy eseridir. Sefahat, kibir, cimrilik de birer çirkin huy eseridir. İşte bütün bu huylardan ve neticelerinden bahseden ilme "Ahlak İlmi" denilmektedir. 2- Ahlak ilmi, nezarî ve amelî ahlak diye iki kısma ayrılır. Nazarî Ahlak: Ahlak esaslarına ve kanunlarına ait görüşleri ve fikirleri gösterir. Amelî Ahlak: Ahlakla ilgili görevlerin nelerden ibaret olduğunu bildirir. İnsanlar, hayatlarındaki uygulama bakımından Nazarî ahlaktan çok, Amelî ahlaka muhtaçtırlar. Biz de bu eserimizde bu amelî ahlak kısmını biraz anlatacağız. Yalnız şunu da belirtelim ki, filozofların birtakımı, ahlak esaslarını lezzete, zevke, maddî menfaate, kalbin duygularına veya görev ve kemal duygusuna dayandırmak istemişlerdir. Oysa ki, bunlardan hiç biri, ahlak için yeterli bir dayanak olamaz. Bunlara dayanan ahlak müesseseleri, insanların bu konudaki ihtiyaçlarını karşılayamaz. Ancak hak bir dine bağlanan ve dayanan, bu yönden İlâhî bir mana taşıyan ahlak müessesesi, insanın manevî ihtiyaçlarını karşılar ve yükselmesine yeterli olur. İşte, Allah'a hamd olsun, bizler İslam dini sayesinde böyle yüksek bir ahlak müessesesine sahip bulunmaktayız.[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=3][/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=3] [COLOR=#ff6600]Ahlâkın Önemi ve Arındırmaya Elverişli Olması[/COLOR] 3- İslam dini, ahlaka pek büyük bir kıymet ve önem vermiştir. Aslında İslam, bir ahlak ve fazilet, bir hikmet dinidir. Öyle ki, Peygamber Efendimiz buyurmuştur: "Ben, ancak mekâkim-i ahlakı (ahlakın iyi ve güzel olanlarını) tamamlamak için gönderildim." İslamda, insanların manevî kıymetleri, sahib oldukları ahlaka göredir. Bir hadis-i şerifde buyurulmuştur: "Sizin imanca en güzeliniz, ahlakça en güzel olanınızdır." Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) diğer bir hadis-i şerifde buyurmuştur: "Allahü Teala'ya kullarının en sevgilisi, ahlakça en güzel olanıdır." Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle dua buyururdu: "Allah'ım! Ben, senden sağlık, afiyet ve güzel ahlak dilerim." 4- İnsanların ahlakı değişebilir. Çirkin huyları güzel huylara çevirmek işine "Tehzib-i ahlâk" denir. Bu değiştirme her halde mümkündür. Mümkün olmasaydı, Peygamber efendimiz: "Ahlakınızı güzelleştirin'' diye emretmezdi. Nefisleri ile mücadele eden çok kimselerin başarıya ulaşarak çok güzel huylar kazandıkları daima görülmektedir. Nefis terbiyesi (riyazet-alıştırma), hayvanlara, otlara, çiçekler ve hatta taşlara tesir edip dururken, insanlara tesir etmez mi? "Huy canın altındadır. Can çıkmadıkça huy çıkmaz," sözü, her yönü ile doğru değildir. Bazı huyları değiştirmek güçtür; fakat imkansız değildir. Tedavi sayesinde bazı hastalıklar tesirsiz hale geldiği gibi, terbiye ve mücahede sayesinde de bazı huylar, hiç olmazsa, tesirini gösteremez bir hale gelir, güzel huyların karşısında siner kalır.[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=3][/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=3] [COLOR=#ff6600]Görevlerin Mahiyetleri (Esasları) ve Nevileri[/COLOR] 5- Görev, yapılması dinen zorunlu olan veya tavsiye edilen herhangi bir hayır, bir kemal ve güzel bir şey demektir. Bu tarife göre, görevler iki nevidir. Biri, dince zorunlu olan görevlerdir ki, bunları yapmamak herhalde azabı ve sorumluluğu gerektirir. Namaz, oruç, zekat gibi... Diğer nevi, dinen her halde zorunlu olmamakla beraber istenen ve tavsiye edilen ahlakî birtakım görevlerdir ki, bunlara riayet edilmesi bir kemaldir ve iyi haldir. İnsanın sevaba kavuşmasına ve övülmesine sebeb olur. Yapılmaması ise, bir noksan olmakla beraber her halde bir sorguyu ve azabı gerektirmez. Nafile kılınan namazlar, fakirlere verilen sadakalar, insanlara karşı yapılan güzel ve kibar davranışlar gibi... 6- İnsanlara ait bütün görevler, İslam dininin çerçevesi içinde bulunmaktadır. Bunlardan dinen mecburi olan görevleri ve yapılması zorunlu işleri, kitabımızın ibadetler kısmında yazmış bulunuyoruz. Bu ahlak kısmında ise, en ziyade ahlakî, ihtiyarî görevlerden bahsedeceğiz. 7- Görevler, diğer bir bakımdan başka bir bölüme tabi bulunmaktadır. Şöyle ki: Görevleri, ya sırf Allah için veya insanın kendi şahsına ve ailesine karşı veyahut da cemiyete karşı yapılır. Bu bakımdan görevler, İlâhî şahsî, ailevî ve içtimaî (toplumsal) nevilerine ayrılır.[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=3][/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=3] [COLOR=#ff6600]İlahi Görevler[/COLOR] 8- Her akıl sahibi ve baliğ kimse, Allahü Teala Hazretlerini bilip ona kullukta bulunmakla yükümlüdür. Bir insan için bu kulluktan daha büyük bir nimet ve şeref olamaz. Biz önce büyük yaratanımızın varlığını, birliğini kudret ve azametini, kutsal emirlerini ve yasaklarını bilir ve doğrularız. Bunlar bizim inançla ilgili görevlerimizdir. Sonra da, namaz, oruç, zekat ve hac gibi sırf bedenî veya sırf malî veya hem bedenî ve hem de malî olan ibadetlerle yükümlü bulunduğumuzu bilir ve bunları seve seve yaparız, bunlardan feyiz alır, büyük zevk duyarız. Bunlar da bizim birer amelî görevimizdir. 9- İslam yurdunu koruma ve savunma da îlahî bir görev demektir. Cihad, İslam yurdunu koruma görevi bazan farz-ı kifaye, bazan da farz-ı ayın olur. Kesin bir zaruret bulunmadığı halde, İslam ordusuna katılmakla cihada, İslam yurdunu korumaya gönüllü olarak katılmak İlahî ve vatanî bir ahlak görevidir. Dine ve İslam varlığına hizmetten daha büyük ne olabilir? Bir hadis-i şerîfde buyurulmuştur: "Müşriklere karşı mallarınızla, canlarınızla ve dillerinizle cihad edin." Onun için Allah yolunda cihad, beden ile olacağı gibi para ve dil ile de olur. Diğer bir hadîs-i şerifde de şöyle buyurulmuştur: "Cennetin kapıları, kılıçların gölgesi altındadır." İşte bütün bunlar, İslam'da askerliğin, dine ve İslam yurduna hizmetin ne kadar kıymetli olduğunu göstermeye yeterlidir. Ne mutlu İslam askerlerine, İslam'ın kahramanı mücahidlerine!.. 10- Nefs ile mücadele de büyük bir cihaddır. Bundan dolayı çok önemli îlahî bir görevdir. İslamiyetin verdiği bir terbiye içerisinde nefsini korumayan kimse, ne kendisine ne de İslam yurduna gereği gibi hizmet edemez. Yüksek fedakarlıklar, yüksek bir İslam terbiyesi sayesinde meydana gelir. Buna dünya tarihi şahiddir. Bunun içindir ki, Peygamber Efendimiz bir savaştan döndükleri zaman ashab-ı kirama şöyle buyurmuşlardı: "Biz şimdi küçük bir cihaddan büyük bir cihada dönmüş bulunmaktayız." Bununla nefisle mücahedeye işaret buyurmuşlardı. 11- Bir kısım nafile ibadetler de birer İlahî görevdir. Örnek: Biz, Yüce Allah'ın rızasını kazanmak için nafile namaz kılar, oruç tutarız. Kalblerimizin nurlanması için zaman zaman Kur'an-ı Kerîm okuruz. İmanımızın nurunu artırmak için her şeyde yüce olan yaratıcımızın kutsal isimlerini anarız (zikrederiz). Anlayışlı ve uyanık bir ruha sahib olmak için büyük yaratıcımızın yüce kudretini ve eserlerindeki yüksekliği derin derin düşünürüz. İşte bütün bunlar, birer İlahî görevdir.[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=3][/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=3] [COLOR=#ff6600]Şahsa Ait Görevler[/COLOR] 12- İnsanların kendi nefislerine karşı da birtakım görevleri vardır. Bu görevlerin bir kısmı bedenlerine, bir kısmı da ruhlarına aittir. Başlıcaları şunlardır: 1) Beden terbiyesi: Öyle ki, her insan için temiz ve pak olmak, güçlü bir bedene sahib olmak gereklidir. Bir hadîs-i şerirde buyurulmuştur: "Kuvvetli olan mü'min, zayıf olan bir mü'minden hayırlıdır." 2) Sağlığı koruma: Sağlık büyük bir nimettir. Onun için sağlığa zararlı şeylerden kaçınmak ve gereğinde tedaviye önem vermek gerekir. Bir hadîs-i şerife göre: ''Ölümden başka her hastalığın bir devası vardır." Yeter ki, ilaç bulunsun... 3) Zararlı riyazetlerden kaçınmak: İslamda Ruhbaniyet (toplumdan ayrılıp yalnız başına ibadetle uğraşmak) yoktur. Geceli gündüzlü aç durmak, helal şeylerden büsbütün nefsini kesmek caiz değildir. Dinimizin emrettiği ibadet ve riyazetler orta bir halde olup hayatın mutluluğuna pek ziyade elverişlidir. Bunlara aykırı olarak yapılan riyazetler hayatı ters yönden etkileyip gevşeklik getireceği için caiz olmaz. Bir hadis-i şerifte buyrulmuştur: "Nefsin, senin bineğindir, artık ona yumuşak davran." 4) Vücudu yıpratacak şeylerden sakınmak: İslamda içki haramdır. Herhangi bir organı kesin bir gerek bulunmaksızın kesmek haramdır. İntihar denilen cinayet haramdır. Çünkü bunları yapmak, Yüce Allah'ın insanlara ikram ettiği hayata suikast demektir. Onun için bu gibi haram şeylerden kaçınmak şahısla igili bir görevdir. Aksi halde insan birçok pişmanlıklardan ve azablardan kurtulamaz. 5) İradeyi kuvvetlendirmek: İnsan, sağlam bir irade sahibi olmalıdır. Yararlı şeyleri öğrenip yapmalı, yararsız şeyleri de, sırf şunu bunu taklid hevesi ile yapmamalıdır. İnsan bir inanca ve bir huya sahib olmalıdır. Hakkı kabul etmeli, haksız ve zararlı olan bir şeyi de, herhangi bir düşünce ile öne sürüp kıymetlendirmeğe çalışmamalıdır. Böyle bir hafiflik insana yakışmaz. 6) Aklı ve zihni ilim, irfan nurları ile aydınlatmak, kalbde yararlı ve yüksek duyguları uyandırmak, İslamda ilim ve marifet kazanmak pek önemli bir görevdir. İnsan akıllıca yaşamalı ve daima gerçek arkasından koşmalıdır. Yanlış fikirlerden, aldatıcı sözlerden, yaldızlı muhakemelerden, zararlı törelerden, batıl inançlardan, hasis duygulardan kaçınmalıdır. Bir hadis-i şerifde buyurulmuştur: "İnsanın dayanacağı şey aklıdır. Aklı olmayanın dini de yoktur."[/SIZE][/FONT] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
İslamiyet
İslam Akaidi ve Fıkıh
büyük islam ilmihali- islam ahlakı
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst