Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
İslamiyet
İslam Akaidi ve Fıkıh
büyük islam ilmihali- kerahat ve istihsan
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Yeltegiyan" data-source="post: 78933" data-attributes="member: 3"><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: #ff6600">İslamda Eğlence ve Yarışmaların Hükmü</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> 160- İslamda meşru sayılan eğlenceler mubahtır. Oyun ve eğlence denilen birtakım zararlı ve faydasız eğlenceler ise caiz değildir. Bunların bir kısmı haramdır. Bir kısmı da harama yakın mekruhtur. Bunlar aslında boş şeylerdir. İnsanın hayatı ise çok kıymetlidir, daima yararlı şeylerde harcanmalıdır. Zararlı ve faydasız şeylere harcanması doğru olmaz.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> Örnek: Kumar oyunu haramdır. Çünkü bunun zararı herkesçe bilinen şeydir. Kumar yüzünden kurtuluşa eren kimse gösterilemez. Fakat kumar yüzünden helak olmuş, perişan olmuş, acı ve kederler içine düşmüş binlerce insan ve aile gösterilebilir.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> Tavla, satranç gibi oyunlar harama yakın mekruhtur. Bunlar kıymetli zamanın kaybolmasına sebep ve kumara itici olacağı için, iyi şeyler değildir.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> Yalnız İmam Şafiî Hazretleri, bir rivayete göre de İmam Ebû Yusuf Hazretleri satrancın mubah olduğunu söylemişlerdir. Fakat satrancın bu mubah görülmesi, kumar şeklinde oynanmadığı ve bir vacibi terke sebeb olmadığı takdirdedir. Değilse, ittifakla haramdır.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> 161- Bir hadis-i şerife:</span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px">"Üç oyundan başka diğer bütün oyunlar (eğlenceler) müslümana haramdır. Bu üç şey, ailesi ile eğlenmesi, atını eğitmesi ve oku ile yarışmasıdır."</span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> Bunlar yararlı olan meşru eğlencelerdir. Aile ile eğlence, aile hayatının bir muhabbet ve neşe içinde devamını sağlar. Binek atlarını terbiye edip savaşa hazırlamak ve silah eğitimi görmek İslam yurdunun korunması için çok gerekli bir hizmettir. Bu önemli yararlarından dolayı bunlar caiz bulunmuştur.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> 162- Boş bir eğlence ve kumar maksadı olmaksızın savaş için spor ve kuvvet kazanmak için yapılan birtakım yarışmalar caizdir. Bunlarla yararlı bir gayeye ulaşmak imkanı elde edileceği için, bunlar oyun ve eğlence sayılmazlar. Bunlar birer alışma ve cihad için hazırlıktır. Güreşler, silah atmalar, piyade ve binitli olarak yapılan yarışmalar hep bu kısımdandır. Bu yarışmalara katılanlara mükafat olarak para ve hediye verilmesi caizdir. Bunlar cihad yapmaya bir hazırlık ve teşviktir.</span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> <span style="color: #ff6600"> İslamda İnsanların Hayat ve Organ Dokunulmazlığı</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> 163- İnsanların bedenleri ve organları hayatta olduğu gibi, öldükten sonra da hürmet edilmeye layıktır ve dokunulmazlığı vardır. Onun için herhangi bir insanın hayatına haksız yere kasdedilmesi haramdır, bir cinayettir. Yine bir insanın herhangi bir organını, kendi hayatına ait bir zaruret bulunmaksızın haksız yere kesmek ve yarmak da haramdır, bir suçtur. Bir insanı hadım etmek, haksız yere döğmek de caiz değildir.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> 164- İnsan hürmete değer bir yaratık olduğundan onun organlanndan hiçbiri ile koparılarak faydalanılamaz. Onun saç, tırnak ve çekilmiş diş gibi, herhangi bir parçası satılamaz, bunları gömmek gerekir. Onun için bir kadının saçları alınıp başka bir kadının saçlarına katılamaz. Böyle bir davranış insanın şerefine bir tecavüzdür, bir nevi uydurmacılıktan ibarettir. İnsanoğlunun bir parçası ile faydalanmak demektir. Öyle ki, bir kadın kendi saçlarına, kendisinin dökülmüş olan saçlarını da ilave edemez, bu da kerahetten beri değildir. Fakat insandan başka temiz bir yaratığın saçlarını ilave edebilir.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> 165- Yiyecek bir şey bulamayıp çaresiz kalan bir insan, kendi vücudundan et koparıp yiyemez. Başka birinin organlarından da, onun izni ile kesip yiyemez. Böyle bir emir ve müsaade doğru değildir. Fakat böyle çaresiz kalan kimse, bulacağı bir ölüden, hayatını kurtaracak kadar yer. Eğer yemez de ölürse, günaha girmiş olur. Oruç tutan kimse de, aynı şekilde ölünceye kadar bir şey yemezse, günah işlemiş olur. Yine, yiyecek bir şey bulunduğu halde, ondan yemeyip açlıktan ölen kimse de günahkar olur.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> 166- Ana rahminde bulunan bir bebeği düşürmek de caiz değildir, keraheti vardır ve bir nevi cinayettir. Ancak henüz canlı hale gelmemiş bulunan bir yavru, gerçek bir zarurete dayanarak tıbbî bir danışma sonunda düşürülebilir.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> Bir de gebe bulunan bir kadın, vücudunun sağlığı için ilaç içebilir. Bunun etkisi ile düşecek bebekten dolayı sorumlu olmaz.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> 167- Çocuk olmasın diye azilde bulunmak (geri çekilerek korunmak) uygun değildir. Fakat zevcesinin muvafakatı ile caizdir. Ancak bir hastalık ve fesad korkusu ile (zevce muvafakatı olmadan) azil yapılabilir. Netice olarak, İslam nüfusunu azaltacak şeylere başvurmak doğru değildir.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> 168- Bir müslüman için intihar, ahirette büyük bir azabı gerektirdiği gibi, kendi ölümünü istemek de caiz değildir. Bir öfke veya geçim sebebiyle ölümü istemek mekruhtur. Bir hadis-i şerifde buyurulmuştur: "Sizden biriniz, kendisine dokunacak bir zarardan ve felaketten dolayı ölümü istemek zorunda kalırsa; Ey Rabbim! Benim hakkımda yaşamak hayırlı ise beni yaşat, eğer ölmek hayırlı ise beni öldür, diye dua etsin."</span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> 169- Bazı hayatî zaruretlerden dolayı insanlar üzerinde ameliyat yapılması caizdir. İçinde taş bulunan bir mesaneyi usulüne göre yarmak veya bütün vücuda dağılacak olan bir hastalıktan dolayı bir organı kesmek caizdir, bunda sakınca yoktur.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> 170- Ölen bir kadının rahminde diri bir bebek bulunsa, bu çocuğu kurtarmak için, o kadının karnını sol taraftan yarmak gerekir.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> Yine, ana rahminde bulunan bir çocuk, parçalanmaksızın çıkarılamayacak şekilde bulunuyorsa, bu durum ana için bir tehlike arz eder. Onun için bakılır: Eğer çocuk hayatta değilse, parçalanarak çıkarılır. Eğer hayatla ise, böyle parçalanarak çıkarılması caiz değildir. Çünkü bir hayat sahibini kurtarmak için diğer bir günahsızı parçalamak gerekecektir.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> 171- İnsanlara yararlı ve temizliğe yardımcı olduğundan dolayı Hitan (sünnet) işlemi, öteden beri bir sünnettir.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> Bilindiği gibi, erkek çocukların sünnet edilmelerine "Hitan" denilir. Bu, bir İslam alametidir. Bunun müstahab olan zamanı, çocuğun yedinci yaşından on ikinci yaşına kadardır. Daha önce de sünnet yapılması caizdir.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> Büluğa ermiş bir kimse sünnet edilmemişse, ya bizzat kendisi veya başarabiliyorsa zevcesi tarafından sünnet edilir. Bu da mümkün olmayınca bir sünnetçiye baş vurulur.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> 172- İhtida eden (İslamı kabul eden) bir gayrimüslim, yaşlılığı sebebiyle sünnete dayanamayacağı, yetkililer tarafından haber verilirse, sünnet yapılmayabilir. Çünkü bir özre dayanarak vacibin bile terk edilmesi caizdir. O halde sünnetin terki daha elverişli olur.</span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> <span style="color: #ff6600"> Hayvanlara Yumuşak Davranmanın Gereği</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> 173- İslam dininde bütün yaratıklara şefkatle muamele yapılması bir görevdir. Özellikle hayvanlara zulüm yapılmayıp iyi bakılması gerekir. Hayvanları fazla yormamalıdır, dövmemelidir. Hayvanlara eziyet cezası ağırdır. Çünkü hayvanların Allah'dan başka yardımcısı ve koruyucusu yoktur.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> "Allah'dan başka yardımcısı bulunmayanlara zulmedenler hakkında Hak Teala'nın gazabı pek şiddetli olacaktır"diye buyurulmuşlur.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> 174- Hayvanların gözetilecek hakları vardır. Bir kısmı: Evcil hayvanların yiyecek ve içeceklerini zamanında vermek, tımarlarına bakmak, onlara yumuşak davranıp iyi muamele yapmak gerekir. Her cins hayvan ayrı bir hizmet için yaratılmıştır. Buna aykın davranmamalıdır. Misal:</span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> Sığır cinsi öküzler, arabalara koşulmak ve tarlalarda çalıştırılmak için yaratılmıştır. Bunlara binilmemeli, yük vurulmamalı, merkeb gibi kullanılmamalıdır.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> 175- Zararlı olmayan serçe ve hüdhüd gibi kuşları ve hayvanları boş yere öldürmemelidir. Hiçbir hayvanın yüzüne vurmamalıdır, yüzünü dağlamamalıdır. Hiçbir hayvanı nişan almak için hedef edinmemelidir. Kuşların yuvalarına geceleyin gitmemelidir. Geceler, onlar için bir güven ve istirahat zamanıdır.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> 176- Zararlarını kaldırmak için, yılan, akrep, fare, çaylak, kara karga, kudurmuş köpek gibi hayvanlar öldürülür. Bununla beraber hiçbir hayvanı ateşe almak suretiyle öldürmek caiz değildir.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> 177- Öldürülecek bir yılanın veya akrebin eşi intikam alır, diye söylenen sözün aslı yoktur. Bunların intikamından korkmak, fazla bir korkaklık eseridir, erkeklere yakışmaz.</span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"> <span style="color: #ff6600"> İslâmda Maddî ve Manevî Temizlik</span></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> 178- İslam dini, hem maddî, hem de manevî temizliğe büyük bir önem vermiştir. Bu iki kısım temizlik arasında büyük bir ilgi vardır. Bunlardan biri diğerinden ayrılmaz. Öyle ki bunlardan her biri, bir bakımdan maddî ise, diğer bir bakımdan da manevîdir. Abdest gibi...</span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> 179- İslamda, maddî şeylerle kirlenen bir vücudu, bir elbiseyi, bir yeri temizlemek bir görev olduğu gibi, günah denilen manevî kötülüklerle kirlenmiş bulunan bir ruhu temizlemek de bir vazifedir.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> 180- Başlıca maddî temizlikler şunlardır:</span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> 1) İslamda, maddî şeylerle kirlenen bir vücudu, bir elbiseyi, bir mekanı (yeri) ve diğer şeyleri su ile temizlemek esastır. Bu temizleme işlemi, temizlenecek şeyin durumuna göre farz, sünnet ve müstahabdır.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> 2) İslamda namaz kılabilmek için abdest almak ve gerekince gusletmek farz olan bir temizlik görevidir.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> 3) Müslümanlar için, yüzde, kulakta, burunda, tırnaklarda ve saç-sakallarda bulunan kirleri gidermek, saçları tarayıp bağlamak ve insanların tiksinmesine meydan vermemek sünnet olan bir temizlik görevidir.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> 4) Her müslüman için haftada bir kez olsun, vücudunu yıkamak müstahabdır. Fazileti çok olan cuma gününde yıkanmaktır. Çünkü cuma, müslümanların bir bayramıdır, bir toplantı zamanıdır. O gün her yönden temiz olmak pek güzeldir.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> 5) Müslümanlar için, uzayan tırnakları ve fazla uzayan bıyıkları kesmek müstahabdır. Sakalda sünnet olan bir kabza mikdarı uzun olmaktır. Ondan fazlasını kesmekte bir sakınca yoktur.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> 6) Koltuklarla kasıklarda bulunan tüyleri yolmak veya traş etmek müstahabdır. Bunlar haftada veya on beş günde bir temizlenmelidir. Bunu kırk güne kadar uzatmak harama yakın mekruhtur.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> 7) Erkeklerin veya kadınların, temizlenmek için özel hamamlara grtmelerinde bir sakınca yoktur. Genel bir ihtiyaçtan dolayı bu caiz görülmüştür. Yeter ki avret yerlerini örtsünler. Erkeklerin kendi aralarında, kadınların da kendi aralannda peştemal tutmayarak açık bir halde yıkanmaları haramdır. Hatta bir kimse yalnız başına bir yerde yıkanacağı zaman bir peştemal tutmalıdır. Edebe uygun olan budur. Tenha bir yerde peştemalı sıkmak veya temizlik yapmak için az bir zaman peştemalsız durmak caiz olabilir.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> 8) Hamamda vücudun baştan göbeğe kadar ve dizlerden topuklara kadar olan kısmını tellaka ovdurmakta bir sakınca yoktur. Fakat bazı alimlere göre, bir zaruret bulunmadıkça ovdurmak mekruhtur. Göbek ile dizler arasındaki kısmı ovdurmak ise, caiz görülemez. Ayakları ovdurmak da edebe aykırıdır. İhtiyacından dolayı bu hizmeti gören kimseyi küçültmemelidir.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> 181- Başlıca manevî temizlikler de şunlardır:</span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> 1) Kalbleri güzel ahlakla, güzel niyetlerle temizleyip süslemeye ve nurlandırmaya çalışmalıdır. Manevî temizlik bunlarla ortaya çıkar.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> 2) Günahlarla kirlenen kalbleri tevbe ve istiğfarla temizlemeye çalışmalıdır. Bilindiği gibi, günahlar büyük ve küçük diye iki kısımdır. Büyük günahların başlıcaları şunlardır: Yüce Allah'ı inkar etmek, Yüce Allah'a ortak koşmak, kesinlikle sabit olan bir dinî hükme inanmamak. Bu üçü, Allah korusun, küfürdür. Allah'ın rahmetinden ümidi kesmek, Allah'ın azabından ve mekrinden emin olmak. Günah üzerine devam edip ısrar etmek (herhangi bir günahı devamlı olarak işleyip durmak). Namazı, orucu terk etmek. Allah yolunda cihaddan kaçınmak. Anaya ve babaya asî olmak. Yalan yere şahidlikte bulunmak ve yemin etmek. Bir kimseyi haksız yere öldürmek. Bir kimsenin bir organını haksız yere kesmek veya işlemez hale sokmak. Faiz yemek, hırsızlık etmek ve rüşvet almak. Yetim malı yemek. Zina ve livata denilen çirkin işleri yapmak. İffetli kadınlara fuhuş isnad etmek.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> İşte bunlar, dereceleri farklı olan birer büyük günahtır. Diğer bir çok günahlar da küçük günahlardır.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> 3) Günahların bir kısmı, yalnız Allah Teala'nın hakkına aiddir. Diğer bir kısmı da insanların hakları ile ilgilidir. Birinci kısım günahlar için insan kalbi ile pişman olup Yüce Allah'dan af dilemeli ve bir daha öyle bir günah işlememeye kesinlikle karar vermelidir. O günah küfrü gerektiren bir iş ise, hemen imanı yenilemeli ve nikahı tazelemelidir. Namaz ve oruç gibi, kazası gereken bir ibadetin terkinden ibaret ise, hemen onu kazaya çalışmalıdır.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> Günahların insanlarla ilgili kısmında ise, yine kalben bir pişmanlık duyarak hem Yüce Allah'dan af dilemeli, hem de hakkına tecavüz edilen kimseden mümkünse, helallık istemelidir. Hak sahibini razı etmeye ve tecavüz edilen hakkı ödemeye çalışmalıdır. Ruhların seyyiat (kötülükler) denilen günah kirlerinden temizlenmesi, ancak böyle yapmakla olabilir.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> 182- Görülüyor ki, kutsal İslam dini, hem maddî hem de manevî temizlikleri birer dinî hükme bağlamış, bunları yalnız insanların keyiflerine bırakmamıştır. Peygamber Efendimiz de: "Temizlik imandandır" buyurarak temizliğe büyük önem vermiş, onun değerini göstermiştir. Diğer bir hadis-i şerifde de şöyle buyurmuşlardır: "Şüphe yok ki Yüce Allah temizdir, temizliği sever. İkramı boldur, ikramı sever. Cömerttir, cömertliği sever. Artık evlerinizin çevresini temiz tutun; Yahudilere benzemeye çalışmayın."</span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> 183- Bilindiği gibi, Yüce Allah bizi imtihan için yaratıp bu dünyaya getirmiş ve birtakım görevlerle yükümlü tutmuştur. Bizim mutluluğumuz ancak bu görevleri yapmakla olur. Bu görevleri yapmayanlar, Yaratıcımızın kutsal emirlerine aykırı davranmış olurlar. Böyle bir kimsenin kıymeti alçalmış, kalbi kararmış, ruhu kirlenmiş ve kendisi azaba hak kazanmış olur. Artık bu durumda yapılacak şey tevbedir. Allah'dan mağfiret dilemektir. İlahî emirlere göre hareket etmektir. Kirlenen bir ruhun temizliği, ancak bunları yapmakla olur.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> 184- İnsan, temiz ve günahsız olarak dünyaya getirilmiştir. Artık kirli ve günahkar bir halde ahirete gitmekten sakınmalıdır. İnsan şöyle bir düşünmelidir: Kendisini yaratan Yüce Allah'ın kutsal emirlerine karşı nasıl karşı çıkabilir! İnsanın ruhu böyle bir isyandan dolayı sızlamalı değil mi? İnsan, kudret ve büyüklüğüne nihayet olmayan O büyük yaradanından korkmalı, O'nun tükenmez nimetlerine kavuştuğunu düşünerek utanmalı değil mi?</span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> İnsan, insanlık gereği olarak günahtan kurtulamıyor, bu bir gerçektir. Fakat insanın kalbi bu günahtan dolayı sızlasın, ruhunda pişmanlık duysun, hemen Allah'a yönelsin. Günahının bağışlanmasını ve örtülmesini dilesin, daha tevbe imkanları elde iken günahlardan kurtulmaya çalışsın.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> Allahü Teala Hazretleri buyuruyor: "Ey müzminler! Hepiniz Allah'a tevbe ediniz ki, kurtulasınız." Resûlü Ekrem Efendimiz de: "Günahından tevbe eden, günah işlememiş kimse gibidir," buyurmuştur.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> Artık bizim görevimiz, günahlarımızdan dolayı, için için yanarak hakka dönmek ve istiğfarın başı denilen şu mübarek cümle ile Hak Teala Hazretlerinden tevbe ve istiğfar ederek, af ve kerem dilemektir.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> "Hayy olan, Kayyûm olan, kendisinden başka bir İlâh bulunmayan Yüce Allah'dan mağfiret dilerim."</span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"> Ya Rabbi! Bizi uyandır, bizim dualarımızı ve tevbelerimizi kabul buyur, amîn... Vel-hamdü leke ya Rabbe'l-alemîn (Hamd sana mahsustur, ey bütün âlemlerin Rabbi!)</span></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Yeltegiyan, post: 78933, member: 3"] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=3][COLOR=#ff6600]İslamda Eğlence ve Yarışmaların Hükmü[/COLOR] 160- İslamda meşru sayılan eğlenceler mubahtır. Oyun ve eğlence denilen birtakım zararlı ve faydasız eğlenceler ise caiz değildir. Bunların bir kısmı haramdır. Bir kısmı da harama yakın mekruhtur. Bunlar aslında boş şeylerdir. İnsanın hayatı ise çok kıymetlidir, daima yararlı şeylerde harcanmalıdır. Zararlı ve faydasız şeylere harcanması doğru olmaz. Örnek: Kumar oyunu haramdır. Çünkü bunun zararı herkesçe bilinen şeydir. Kumar yüzünden kurtuluşa eren kimse gösterilemez. Fakat kumar yüzünden helak olmuş, perişan olmuş, acı ve kederler içine düşmüş binlerce insan ve aile gösterilebilir. Tavla, satranç gibi oyunlar harama yakın mekruhtur. Bunlar kıymetli zamanın kaybolmasına sebep ve kumara itici olacağı için, iyi şeyler değildir. Yalnız İmam Şafiî Hazretleri, bir rivayete göre de İmam Ebû Yusuf Hazretleri satrancın mubah olduğunu söylemişlerdir. Fakat satrancın bu mubah görülmesi, kumar şeklinde oynanmadığı ve bir vacibi terke sebeb olmadığı takdirdedir. Değilse, ittifakla haramdır. 161- Bir hadis-i şerife: "Üç oyundan başka diğer bütün oyunlar (eğlenceler) müslümana haramdır. Bu üç şey, ailesi ile eğlenmesi, atını eğitmesi ve oku ile yarışmasıdır." Bunlar yararlı olan meşru eğlencelerdir. Aile ile eğlence, aile hayatının bir muhabbet ve neşe içinde devamını sağlar. Binek atlarını terbiye edip savaşa hazırlamak ve silah eğitimi görmek İslam yurdunun korunması için çok gerekli bir hizmettir. Bu önemli yararlarından dolayı bunlar caiz bulunmuştur. 162- Boş bir eğlence ve kumar maksadı olmaksızın savaş için spor ve kuvvet kazanmak için yapılan birtakım yarışmalar caizdir. Bunlarla yararlı bir gayeye ulaşmak imkanı elde edileceği için, bunlar oyun ve eğlence sayılmazlar. Bunlar birer alışma ve cihad için hazırlıktır. Güreşler, silah atmalar, piyade ve binitli olarak yapılan yarışmalar hep bu kısımdandır. Bu yarışmalara katılanlara mükafat olarak para ve hediye verilmesi caizdir. Bunlar cihad yapmaya bir hazırlık ve teşviktir.[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=3][/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=3] [COLOR=#ff6600] İslamda İnsanların Hayat ve Organ Dokunulmazlığı[/COLOR] 163- İnsanların bedenleri ve organları hayatta olduğu gibi, öldükten sonra da hürmet edilmeye layıktır ve dokunulmazlığı vardır. Onun için herhangi bir insanın hayatına haksız yere kasdedilmesi haramdır, bir cinayettir. Yine bir insanın herhangi bir organını, kendi hayatına ait bir zaruret bulunmaksızın haksız yere kesmek ve yarmak da haramdır, bir suçtur. Bir insanı hadım etmek, haksız yere döğmek de caiz değildir. 164- İnsan hürmete değer bir yaratık olduğundan onun organlanndan hiçbiri ile koparılarak faydalanılamaz. Onun saç, tırnak ve çekilmiş diş gibi, herhangi bir parçası satılamaz, bunları gömmek gerekir. Onun için bir kadının saçları alınıp başka bir kadının saçlarına katılamaz. Böyle bir davranış insanın şerefine bir tecavüzdür, bir nevi uydurmacılıktan ibarettir. İnsanoğlunun bir parçası ile faydalanmak demektir. Öyle ki, bir kadın kendi saçlarına, kendisinin dökülmüş olan saçlarını da ilave edemez, bu da kerahetten beri değildir. Fakat insandan başka temiz bir yaratığın saçlarını ilave edebilir. 165- Yiyecek bir şey bulamayıp çaresiz kalan bir insan, kendi vücudundan et koparıp yiyemez. Başka birinin organlarından da, onun izni ile kesip yiyemez. Böyle bir emir ve müsaade doğru değildir. Fakat böyle çaresiz kalan kimse, bulacağı bir ölüden, hayatını kurtaracak kadar yer. Eğer yemez de ölürse, günaha girmiş olur. Oruç tutan kimse de, aynı şekilde ölünceye kadar bir şey yemezse, günah işlemiş olur. Yine, yiyecek bir şey bulunduğu halde, ondan yemeyip açlıktan ölen kimse de günahkar olur. 166- Ana rahminde bulunan bir bebeği düşürmek de caiz değildir, keraheti vardır ve bir nevi cinayettir. Ancak henüz canlı hale gelmemiş bulunan bir yavru, gerçek bir zarurete dayanarak tıbbî bir danışma sonunda düşürülebilir. Bir de gebe bulunan bir kadın, vücudunun sağlığı için ilaç içebilir. Bunun etkisi ile düşecek bebekten dolayı sorumlu olmaz. 167- Çocuk olmasın diye azilde bulunmak (geri çekilerek korunmak) uygun değildir. Fakat zevcesinin muvafakatı ile caizdir. Ancak bir hastalık ve fesad korkusu ile (zevce muvafakatı olmadan) azil yapılabilir. Netice olarak, İslam nüfusunu azaltacak şeylere başvurmak doğru değildir. 168- Bir müslüman için intihar, ahirette büyük bir azabı gerektirdiği gibi, kendi ölümünü istemek de caiz değildir. Bir öfke veya geçim sebebiyle ölümü istemek mekruhtur. Bir hadis-i şerifde buyurulmuştur: "Sizden biriniz, kendisine dokunacak bir zarardan ve felaketten dolayı ölümü istemek zorunda kalırsa; Ey Rabbim! Benim hakkımda yaşamak hayırlı ise beni yaşat, eğer ölmek hayırlı ise beni öldür, diye dua etsin." 169- Bazı hayatî zaruretlerden dolayı insanlar üzerinde ameliyat yapılması caizdir. İçinde taş bulunan bir mesaneyi usulüne göre yarmak veya bütün vücuda dağılacak olan bir hastalıktan dolayı bir organı kesmek caizdir, bunda sakınca yoktur. 170- Ölen bir kadının rahminde diri bir bebek bulunsa, bu çocuğu kurtarmak için, o kadının karnını sol taraftan yarmak gerekir. Yine, ana rahminde bulunan bir çocuk, parçalanmaksızın çıkarılamayacak şekilde bulunuyorsa, bu durum ana için bir tehlike arz eder. Onun için bakılır: Eğer çocuk hayatta değilse, parçalanarak çıkarılır. Eğer hayatla ise, böyle parçalanarak çıkarılması caiz değildir. Çünkü bir hayat sahibini kurtarmak için diğer bir günahsızı parçalamak gerekecektir. 171- İnsanlara yararlı ve temizliğe yardımcı olduğundan dolayı Hitan (sünnet) işlemi, öteden beri bir sünnettir. Bilindiği gibi, erkek çocukların sünnet edilmelerine "Hitan" denilir. Bu, bir İslam alametidir. Bunun müstahab olan zamanı, çocuğun yedinci yaşından on ikinci yaşına kadardır. Daha önce de sünnet yapılması caizdir. Büluğa ermiş bir kimse sünnet edilmemişse, ya bizzat kendisi veya başarabiliyorsa zevcesi tarafından sünnet edilir. Bu da mümkün olmayınca bir sünnetçiye baş vurulur. 172- İhtida eden (İslamı kabul eden) bir gayrimüslim, yaşlılığı sebebiyle sünnete dayanamayacağı, yetkililer tarafından haber verilirse, sünnet yapılmayabilir. Çünkü bir özre dayanarak vacibin bile terk edilmesi caizdir. O halde sünnetin terki daha elverişli olur.[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=3][/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=3] [COLOR=#ff6600] Hayvanlara Yumuşak Davranmanın Gereği[/COLOR] 173- İslam dininde bütün yaratıklara şefkatle muamele yapılması bir görevdir. Özellikle hayvanlara zulüm yapılmayıp iyi bakılması gerekir. Hayvanları fazla yormamalıdır, dövmemelidir. Hayvanlara eziyet cezası ağırdır. Çünkü hayvanların Allah'dan başka yardımcısı ve koruyucusu yoktur. "Allah'dan başka yardımcısı bulunmayanlara zulmedenler hakkında Hak Teala'nın gazabı pek şiddetli olacaktır"diye buyurulmuşlur. 174- Hayvanların gözetilecek hakları vardır. Bir kısmı: Evcil hayvanların yiyecek ve içeceklerini zamanında vermek, tımarlarına bakmak, onlara yumuşak davranıp iyi muamele yapmak gerekir. Her cins hayvan ayrı bir hizmet için yaratılmıştır. Buna aykın davranmamalıdır. Misal: Sığır cinsi öküzler, arabalara koşulmak ve tarlalarda çalıştırılmak için yaratılmıştır. Bunlara binilmemeli, yük vurulmamalı, merkeb gibi kullanılmamalıdır. 175- Zararlı olmayan serçe ve hüdhüd gibi kuşları ve hayvanları boş yere öldürmemelidir. Hiçbir hayvanın yüzüne vurmamalıdır, yüzünü dağlamamalıdır. Hiçbir hayvanı nişan almak için hedef edinmemelidir. Kuşların yuvalarına geceleyin gitmemelidir. Geceler, onlar için bir güven ve istirahat zamanıdır. 176- Zararlarını kaldırmak için, yılan, akrep, fare, çaylak, kara karga, kudurmuş köpek gibi hayvanlar öldürülür. Bununla beraber hiçbir hayvanı ateşe almak suretiyle öldürmek caiz değildir. 177- Öldürülecek bir yılanın veya akrebin eşi intikam alır, diye söylenen sözün aslı yoktur. Bunların intikamından korkmak, fazla bir korkaklık eseridir, erkeklere yakışmaz.[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=3][/SIZE][/FONT] [SIZE=3][FONT=Comic Sans MS] [COLOR=#ff6600] İslâmda Maddî ve Manevî Temizlik[/COLOR][/FONT] [/SIZE][FONT=Comic Sans MS][SIZE=3] 178- İslam dini, hem maddî, hem de manevî temizliğe büyük bir önem vermiştir. Bu iki kısım temizlik arasında büyük bir ilgi vardır. Bunlardan biri diğerinden ayrılmaz. Öyle ki bunlardan her biri, bir bakımdan maddî ise, diğer bir bakımdan da manevîdir. Abdest gibi... 179- İslamda, maddî şeylerle kirlenen bir vücudu, bir elbiseyi, bir yeri temizlemek bir görev olduğu gibi, günah denilen manevî kötülüklerle kirlenmiş bulunan bir ruhu temizlemek de bir vazifedir. 180- Başlıca maddî temizlikler şunlardır: 1) İslamda, maddî şeylerle kirlenen bir vücudu, bir elbiseyi, bir mekanı (yeri) ve diğer şeyleri su ile temizlemek esastır. Bu temizleme işlemi, temizlenecek şeyin durumuna göre farz, sünnet ve müstahabdır. 2) İslamda namaz kılabilmek için abdest almak ve gerekince gusletmek farz olan bir temizlik görevidir. 3) Müslümanlar için, yüzde, kulakta, burunda, tırnaklarda ve saç-sakallarda bulunan kirleri gidermek, saçları tarayıp bağlamak ve insanların tiksinmesine meydan vermemek sünnet olan bir temizlik görevidir. 4) Her müslüman için haftada bir kez olsun, vücudunu yıkamak müstahabdır. Fazileti çok olan cuma gününde yıkanmaktır. Çünkü cuma, müslümanların bir bayramıdır, bir toplantı zamanıdır. O gün her yönden temiz olmak pek güzeldir. 5) Müslümanlar için, uzayan tırnakları ve fazla uzayan bıyıkları kesmek müstahabdır. Sakalda sünnet olan bir kabza mikdarı uzun olmaktır. Ondan fazlasını kesmekte bir sakınca yoktur. 6) Koltuklarla kasıklarda bulunan tüyleri yolmak veya traş etmek müstahabdır. Bunlar haftada veya on beş günde bir temizlenmelidir. Bunu kırk güne kadar uzatmak harama yakın mekruhtur. 7) Erkeklerin veya kadınların, temizlenmek için özel hamamlara grtmelerinde bir sakınca yoktur. Genel bir ihtiyaçtan dolayı bu caiz görülmüştür. Yeter ki avret yerlerini örtsünler. Erkeklerin kendi aralarında, kadınların da kendi aralannda peştemal tutmayarak açık bir halde yıkanmaları haramdır. Hatta bir kimse yalnız başına bir yerde yıkanacağı zaman bir peştemal tutmalıdır. Edebe uygun olan budur. Tenha bir yerde peştemalı sıkmak veya temizlik yapmak için az bir zaman peştemalsız durmak caiz olabilir. 8) Hamamda vücudun baştan göbeğe kadar ve dizlerden topuklara kadar olan kısmını tellaka ovdurmakta bir sakınca yoktur. Fakat bazı alimlere göre, bir zaruret bulunmadıkça ovdurmak mekruhtur. Göbek ile dizler arasındaki kısmı ovdurmak ise, caiz görülemez. Ayakları ovdurmak da edebe aykırıdır. İhtiyacından dolayı bu hizmeti gören kimseyi küçültmemelidir. 181- Başlıca manevî temizlikler de şunlardır: 1) Kalbleri güzel ahlakla, güzel niyetlerle temizleyip süslemeye ve nurlandırmaya çalışmalıdır. Manevî temizlik bunlarla ortaya çıkar. 2) Günahlarla kirlenen kalbleri tevbe ve istiğfarla temizlemeye çalışmalıdır. Bilindiği gibi, günahlar büyük ve küçük diye iki kısımdır. Büyük günahların başlıcaları şunlardır: Yüce Allah'ı inkar etmek, Yüce Allah'a ortak koşmak, kesinlikle sabit olan bir dinî hükme inanmamak. Bu üçü, Allah korusun, küfürdür. Allah'ın rahmetinden ümidi kesmek, Allah'ın azabından ve mekrinden emin olmak. Günah üzerine devam edip ısrar etmek (herhangi bir günahı devamlı olarak işleyip durmak). Namazı, orucu terk etmek. Allah yolunda cihaddan kaçınmak. Anaya ve babaya asî olmak. Yalan yere şahidlikte bulunmak ve yemin etmek. Bir kimseyi haksız yere öldürmek. Bir kimsenin bir organını haksız yere kesmek veya işlemez hale sokmak. Faiz yemek, hırsızlık etmek ve rüşvet almak. Yetim malı yemek. Zina ve livata denilen çirkin işleri yapmak. İffetli kadınlara fuhuş isnad etmek. İşte bunlar, dereceleri farklı olan birer büyük günahtır. Diğer bir çok günahlar da küçük günahlardır. 3) Günahların bir kısmı, yalnız Allah Teala'nın hakkına aiddir. Diğer bir kısmı da insanların hakları ile ilgilidir. Birinci kısım günahlar için insan kalbi ile pişman olup Yüce Allah'dan af dilemeli ve bir daha öyle bir günah işlememeye kesinlikle karar vermelidir. O günah küfrü gerektiren bir iş ise, hemen imanı yenilemeli ve nikahı tazelemelidir. Namaz ve oruç gibi, kazası gereken bir ibadetin terkinden ibaret ise, hemen onu kazaya çalışmalıdır. Günahların insanlarla ilgili kısmında ise, yine kalben bir pişmanlık duyarak hem Yüce Allah'dan af dilemeli, hem de hakkına tecavüz edilen kimseden mümkünse, helallık istemelidir. Hak sahibini razı etmeye ve tecavüz edilen hakkı ödemeye çalışmalıdır. Ruhların seyyiat (kötülükler) denilen günah kirlerinden temizlenmesi, ancak böyle yapmakla olabilir. 182- Görülüyor ki, kutsal İslam dini, hem maddî hem de manevî temizlikleri birer dinî hükme bağlamış, bunları yalnız insanların keyiflerine bırakmamıştır. Peygamber Efendimiz de: "Temizlik imandandır" buyurarak temizliğe büyük önem vermiş, onun değerini göstermiştir. Diğer bir hadis-i şerifde de şöyle buyurmuşlardır: "Şüphe yok ki Yüce Allah temizdir, temizliği sever. İkramı boldur, ikramı sever. Cömerttir, cömertliği sever. Artık evlerinizin çevresini temiz tutun; Yahudilere benzemeye çalışmayın." 183- Bilindiği gibi, Yüce Allah bizi imtihan için yaratıp bu dünyaya getirmiş ve birtakım görevlerle yükümlü tutmuştur. Bizim mutluluğumuz ancak bu görevleri yapmakla olur. Bu görevleri yapmayanlar, Yaratıcımızın kutsal emirlerine aykırı davranmış olurlar. Böyle bir kimsenin kıymeti alçalmış, kalbi kararmış, ruhu kirlenmiş ve kendisi azaba hak kazanmış olur. Artık bu durumda yapılacak şey tevbedir. Allah'dan mağfiret dilemektir. İlahî emirlere göre hareket etmektir. Kirlenen bir ruhun temizliği, ancak bunları yapmakla olur. 184- İnsan, temiz ve günahsız olarak dünyaya getirilmiştir. Artık kirli ve günahkar bir halde ahirete gitmekten sakınmalıdır. İnsan şöyle bir düşünmelidir: Kendisini yaratan Yüce Allah'ın kutsal emirlerine karşı nasıl karşı çıkabilir! İnsanın ruhu böyle bir isyandan dolayı sızlamalı değil mi? İnsan, kudret ve büyüklüğüne nihayet olmayan O büyük yaradanından korkmalı, O'nun tükenmez nimetlerine kavuştuğunu düşünerek utanmalı değil mi? İnsan, insanlık gereği olarak günahtan kurtulamıyor, bu bir gerçektir. Fakat insanın kalbi bu günahtan dolayı sızlasın, ruhunda pişmanlık duysun, hemen Allah'a yönelsin. Günahının bağışlanmasını ve örtülmesini dilesin, daha tevbe imkanları elde iken günahlardan kurtulmaya çalışsın. Allahü Teala Hazretleri buyuruyor: "Ey müzminler! Hepiniz Allah'a tevbe ediniz ki, kurtulasınız." Resûlü Ekrem Efendimiz de: "Günahından tevbe eden, günah işlememiş kimse gibidir," buyurmuştur. Artık bizim görevimiz, günahlarımızdan dolayı, için için yanarak hakka dönmek ve istiğfarın başı denilen şu mübarek cümle ile Hak Teala Hazretlerinden tevbe ve istiğfar ederek, af ve kerem dilemektir. "Hayy olan, Kayyûm olan, kendisinden başka bir İlâh bulunmayan Yüce Allah'dan mağfiret dilerim." Ya Rabbi! Bizi uyandır, bizim dualarımızı ve tevbelerimizi kabul buyur, amîn... Vel-hamdü leke ya Rabbe'l-alemîn (Hamd sana mahsustur, ey bütün âlemlerin Rabbi!)[/SIZE][/FONT] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
İslamiyet
İslam Akaidi ve Fıkıh
büyük islam ilmihali- kerahat ve istihsan
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst