Çağın Hastalığı Can Sıkıntısı

Yorgun

Well-known member
7’den 70’e herkesten duyarız bu sözü, “bu gün çok canım sıkılıyor” Dünya hayatının tüm zevklerini hızla tüketen ve yalnızlığa mahkum olan, bir gençlik geliyor.
“İNTERNET” “Sanal dünyaya hoş geldiniz.”
İyi ve dozunda kullanıldığında teknoloji harikası diyebiliriz. Fakat iyi kullanılmadığı taktirde, “Teknoloji hastalığı, yani can sıkıntısı” ve beraberinde getirdiği ruhsal tahribatlar yaşayabiliriz.

“Kimine göre bilgi hazinesi, kimine göre dünya kütüphanesi, kimine göre açık üniversite.” Bu öyle bir dünya ki, “sözlerin sustuğu, parmakların konuştuğu” ve insanları hızla yalnızlığa çektiği sanal dünya. Bu yalnızlığa doğru yol alırken, iş hayatında sekreterimiz cep telefonu, ofisimiz internet oldu. Anlayacağınız neredeyse tek oda da, tek başına şirket olduk.Yani Avrupalıların dediği gibi, (Home Office) yani evimiz işimiz oldu.
Bu durma baktığımızda, uzay filmlerinde izlediğimiz, telepati olayları sanki gerçekleşiyor izlenimi veriyor insana. Yalnızlığa alışan gençleri bekleyen bir başka gerçek ise, tüm örf ve adetlerimizin yavaş, yavaş unutulup, sosyal yaşantıdan hızla uzaklaşmalarıdır. Sonuç olarak önlem alınmadığı taktirde, yeni nesilleri yalnız ve sıkıntılı bir gelecek beklemektedir.


İnternet tiryakiliği sadece gençlerle sınırlı değildir. İlkokul çağlarındaki çocuklarda da görmekteyiz. Çocukların en doğal hakları olan oyunları dahi, açık havada arkadaş ortamında, park ve bahçelerde olması gerekirken, sanal ortamlarda tek başlarına bilgisayar oyunlarına kilitlenerek, bu sahte zevki yaşamaya çalışmaları, onlarda geri dönülmez ruhsal tahribatlara yol açmasına sebep olabilir.


Zengin hastalığı can sıkıntısı
İstatistikler, zengin ve refah seviyesi yüksek ülkelerde, psikiyatri hastalarının daha çok olduğunu gösteriyor. Bu ülkelerde henüz 18 yaşında olmadan tüm heyecan ve zevkleri hızla tüketen gençlik, bulunduğu hiçbir ortamdan zevk alamaz hale gelebilir. Bunun sonucunda da, ruhsal çöküntüler ve kötü alışkanlıklar olabilir.
Doğal olarak insan, istediği bir şeyi elde edene kadar heyecan duyar. Elde ettiğinde bu heyecan hızla yok olur. Sürekli yeniliklerin arayışına girer. Bu kısır döngü sonunda isteksiz hale gelip, her istediği sıradanlaşmaya başlayana kadar sürer. Toplumun diğer kesimlerine göre her şeyi elde edebilen insanlar, Allah’a şükredeceği yerde, doyumsuz nefsinden dolayı, arayışlarının içinden çıkamaz hale gelir. Sonuç olarak can sıkıntıları başlar.


Kuran’da Hz. Süleyman’ın kendisinden sonra kimseye nasip olmayan, büyük bir zenginlik ve mülkün sahibi olduğunu ve bu nimete olan şükredici tavrını şöyle anlatılır:
'Rabbim, beni bağışla ve benden sonra hiç kimseye nasib olmayan bir mülkü bana armağan et. Şüphesiz sen, karşılıksız armağan edensin.'Böylece rüzgarı onun buyruğu altına verdik. Onun emriyle dilediği yöne yumuşakça eserdi. O da demişti ki: 'Gerçekten ben, mal (veya at) sevgisini Rabbimi zikretmekten dolayı tercih ettim…' (Sad Suresi,32.35.36)

Can sıkıntısıyla nasıl baş ederiz?
“Dünya hayatı yalnızca bir oyun ve bir oyalanmadan başkası değildir.”(En’am Suresi.32)
Ayetin ifadesiyle, bu oyunun farkına varıp, hayata hep heyecanla bakmaktır. Çünkü, heyecanın ve şevkin bittiği yerde sıkıntılar başlar. Heyecanı sürekli yaşatmanın tek anahtarı Allah inancıyla beraber, dünyadaki var oluşumuzun amacını keşfetmektir.
Neden var olduk? Bu sorunun cevabını derin düşünerek aramaktır. Bu cevap Kuran'da,
“Ben, cinleri ve insanları yalnızca bana ibadet etsinler diye yarattım.”(Zariyat Suresi,56
'... Haberiniz olsun; kalpler yalnızca Allah'ın zikriyle mutmain olur.' (Rad Suresi, 28) ayetiyle haber verilmektedir.

Ayrıca düşüncelerimizde, geçmişin muhasebesini tekrar-tekrar yapmadan, bedeni ve zihni boş bırakmadan, geleceğe dönük çalıştırmaktır. Kendimizi monotonluktan kurtarıp, her gün yeni bir sayfa açmaktır.
Sıradanlıktan kurtulmanın bir başka yolu da sabit fikirlerden kurtulup, yeniliklere açık olmaktır. Hangi yaşta olursanız olun, kendinize severek yapacağınız bir meşguliyetiniz mutlaka olmalıdır. Sabah şevkle uyanmanız için size ihtiyacı olan, sizin sorumluluğunuzda olan bir uğraşınız olması gereklidir. Bunlar: Çiçek bakımı olabilir, çocuk olabilir, hayvan olabilir. “Hatta en önemlisi, her yaşta yapılabilen ve en güzel uğraş olan, spor olabilir.”

Belli bir yaştan sonra (emeklilik ) yaşlarında daha da boş zaman olacaktır. Bu boş zamanlara hazırlık, gençlik yıllarında edinilen faydalı alışkanlıklarla doldurulabilir. Aksi taktirde, emeklilik yaşlarında işlerinin büyük bir kısmında azalmalar olduğundan, can sıkıntısıyla baş etmeleri mümkün olmayacaktır.


“Unutulmaması gereken en önemli alışkanlık ise, kitap okumaktır. Dolayısıyla insanlara, okuma tiryakisi olmalarını öneriyorum.”
Sıkıntıları gidermenin bir başka yolu da dua ve ibadet etmektir. Düzenli yapılan ibadetler insanı başıboşluktan ve tembellikten kurtarıp, harekete geçirir. Allah’a karşı olan görevimizi yerine getirmenin, manevi huzurunu vererek vicdanımızı rahatlatır...


İnsanların arasında yaşanan yalnızlık
Kalabalıklarda yaşanan yalnızlık bence tüm yalnızlıklardan daha zordur. Bu yalnızlık, kimsenin seni anlayamaması, bulunduğun topluma göre bilgi seviyenin yüksek olması, insanı sessizliğe ve yalnızlığa mahkum edebilir. Hatta, aynı evi paylaşmak zorunda kalan ve eşleriyle anlaşamayan yalnız insanları görmek de mümkündür.


Yalnızlığı avantaj olarak kullanmak
“Verimli insanlar yalnız değildir.”
Fikir üreten güçlü ve zeki insanlar, yalnızlığı avantaj olarak kullanmayı çok iyi bilenlerdir. Belki bu insanlar kalabalıklar arasındaydılar ve hep öndeydiler fakat, düşüncelerinde hep yalnızdılar. Bu insanlar yalnızlıklarını ilim ve biliyle doldurarak, tarih boyunca insanlığa büyük hizmetler ve icatlar yapmış yalnız adamlardır.
Hatta peygamberler de, düşünce ve ilim açısından hep yalnızdılar. Fakat bu onların Allah’a olan bağlılıkları, inançları ve teslimiyetleri derecesinde, kendilerine verilen akıl ve ilmin, iç dünyalarında yaşadıkları meşguliyetleri ile, kimsenin anlayamadığı dopdolu bir yalnızlıktır.
Nuran YELKENCİ
 
Üst