akna
Well-known member
Çanakkale Cephesi'nde savaş devam ederken, Ramazan Bayramı'nın sabahında İstanbul'dan yola çıkan 24. Tümen askerleri, tozu dumana katarak vatan savunmasına gidiyordu.
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Muhammet Erat, AA muhabirine yaptığı açıklamada, İstanbul'da tertip edilen 24. Tümen'in, gelen bir emirle yola koyulduğunu, askerlerin Kemerburgaz ve Alibeyköy'den sonra Eyüp Sultan Camisi önünden geçerken halkın Ramazan Bayramı namazından çıkmakta olduğunu söyledi.
Büyük bir tümenin tozu dumana katarak dini ve mukaddes bir günde cepheye gitmesinin, birçok kişinin, özellikle ihtiyar ve kadınların ağlamalarına sebep olduğunu anlatan Erat, cepheye giden 24. Tümen askerlerinden İbrahim Arıkan'ın hatıralarında o günü, ''Gittiğimiz yerin ne demek olduğunu takdir eden halk, hüzün ve teessürden kendini men edemiyordu. Kova ve bakraçlarla askere su vermeye çalışıyorlardı'' şeklinde anlattığını belirtti.
-61. ALAYDA KURBAN BAYRAMI-
Yrd. Doç. Dr. Muhammet Erat, Çanakkale Cephesi'nde 5 ay düşmanla çarpışan, pek çok kahramanlıklar göstererek madalya ile ödüllendirilen ve düşmanın Gelibolu Yarımadası'ndan kaçışına da şahit olan İbrahim Arıkan'ın hatıralarında Kurban Bayramı'nın arefesinde 61. Alay'da yapılan törenden şu şekilde bahsettiğini anlattı:
''16 Ekim 1915 günü Tümen komutanının emri ile Alay içtima ettirildi. Harbiye Nezareti'nden hususi surette vazifelendirilen yaşlı bir hoca, Alay'ın ortasına gelerek 61. Alay'a hitaben ateşli bir nutuk irat etti: '61. Alay hoş geldiniz! Necip Türk Milleti! Fatih'in torunları! Yavuz'un çocukları! Sizler kabına sığmayan bir arslan kükreyişi ile şu mukaddes vazifeye koştunuz. Gazanız mübarek olsun. Şu anda üzerinize çok mukaddes ve ulvi bir vazife almış bulunuyorsunuz. Sizden evvel bu mukaddes cihada iştirak eden ve bu mukaddes cihadın mutlak bir farz olduğuna iman eden arkadaşlarınız cesaret, şecaat ve kahramanlıklarını hain düşmana tanıttılar. Kahir düşmanı süngüleri ile denizin kenarına kadar sürüklediler. İşte evlatlarım, sizlere de burada ufacık bir vazife kaldı. O da Allah'ın inayetiyle hunhar düşmanı denize dökmekten ibarettir. Düşmanın zırhlısı varsa bizim de Allah'ımız var. Sizlere emanet edilen bu mukaddes vazifeyi başaracağınıza kalbimdeki imanım gibi inanıyorum. Allah yardımcınız olsun evlatlarım.''
Erat, Çanakkale Cephesi'nde yedek subay olarak görev yapan Münim Mustafa'nın anlattığına göre ise, Türk askerinin siperde Kurban Bayramını buruk bir şekilde kutladığını ifade ederek, şöyle devam etti:
''Çünkü İngilizler her nedense bayramdan önceki gece pek sinirli bir haldeymişler. Türklerin dini bayramını bildikleri için maneviyatlarını güya sarsmış olmak için şafaktan itibaren, büyük taarruz gününde yaptıkları topçu ateşine benzer bir bombardımana başlamışlardır. Münim Mustafa'ya göre, Türk askeri bunlara alışık olduğu için pek aldırış etmemektedir. Hatıralarında askerin Bayram sabahı hissettikleri şu şekilde ifade ediliyor, (Bir aralık ateş hafiflemişti. Herkes birbiriyle bayramlaşmaya başladı. Eller sıkılarak, bayram tebrik edilirken, herkesin muhayyilesinden annelerin ve sevgililerin hayali geçtiği görülüyor gibi oluyordu.
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Muhammet Erat, AA muhabirine yaptığı açıklamada, İstanbul'da tertip edilen 24. Tümen'in, gelen bir emirle yola koyulduğunu, askerlerin Kemerburgaz ve Alibeyköy'den sonra Eyüp Sultan Camisi önünden geçerken halkın Ramazan Bayramı namazından çıkmakta olduğunu söyledi.
Büyük bir tümenin tozu dumana katarak dini ve mukaddes bir günde cepheye gitmesinin, birçok kişinin, özellikle ihtiyar ve kadınların ağlamalarına sebep olduğunu anlatan Erat, cepheye giden 24. Tümen askerlerinden İbrahim Arıkan'ın hatıralarında o günü, ''Gittiğimiz yerin ne demek olduğunu takdir eden halk, hüzün ve teessürden kendini men edemiyordu. Kova ve bakraçlarla askere su vermeye çalışıyorlardı'' şeklinde anlattığını belirtti.
-61. ALAYDA KURBAN BAYRAMI-
Yrd. Doç. Dr. Muhammet Erat, Çanakkale Cephesi'nde 5 ay düşmanla çarpışan, pek çok kahramanlıklar göstererek madalya ile ödüllendirilen ve düşmanın Gelibolu Yarımadası'ndan kaçışına da şahit olan İbrahim Arıkan'ın hatıralarında Kurban Bayramı'nın arefesinde 61. Alay'da yapılan törenden şu şekilde bahsettiğini anlattı:
''16 Ekim 1915 günü Tümen komutanının emri ile Alay içtima ettirildi. Harbiye Nezareti'nden hususi surette vazifelendirilen yaşlı bir hoca, Alay'ın ortasına gelerek 61. Alay'a hitaben ateşli bir nutuk irat etti: '61. Alay hoş geldiniz! Necip Türk Milleti! Fatih'in torunları! Yavuz'un çocukları! Sizler kabına sığmayan bir arslan kükreyişi ile şu mukaddes vazifeye koştunuz. Gazanız mübarek olsun. Şu anda üzerinize çok mukaddes ve ulvi bir vazife almış bulunuyorsunuz. Sizden evvel bu mukaddes cihada iştirak eden ve bu mukaddes cihadın mutlak bir farz olduğuna iman eden arkadaşlarınız cesaret, şecaat ve kahramanlıklarını hain düşmana tanıttılar. Kahir düşmanı süngüleri ile denizin kenarına kadar sürüklediler. İşte evlatlarım, sizlere de burada ufacık bir vazife kaldı. O da Allah'ın inayetiyle hunhar düşmanı denize dökmekten ibarettir. Düşmanın zırhlısı varsa bizim de Allah'ımız var. Sizlere emanet edilen bu mukaddes vazifeyi başaracağınıza kalbimdeki imanım gibi inanıyorum. Allah yardımcınız olsun evlatlarım.''
Erat, Çanakkale Cephesi'nde yedek subay olarak görev yapan Münim Mustafa'nın anlattığına göre ise, Türk askerinin siperde Kurban Bayramını buruk bir şekilde kutladığını ifade ederek, şöyle devam etti:
''Çünkü İngilizler her nedense bayramdan önceki gece pek sinirli bir haldeymişler. Türklerin dini bayramını bildikleri için maneviyatlarını güya sarsmış olmak için şafaktan itibaren, büyük taarruz gününde yaptıkları topçu ateşine benzer bir bombardımana başlamışlardır. Münim Mustafa'ya göre, Türk askeri bunlara alışık olduğu için pek aldırış etmemektedir. Hatıralarında askerin Bayram sabahı hissettikleri şu şekilde ifade ediliyor, (Bir aralık ateş hafiflemişti. Herkes birbiriyle bayramlaşmaya başladı. Eller sıkılarak, bayram tebrik edilirken, herkesin muhayyilesinden annelerin ve sevgililerin hayali geçtiği görülüyor gibi oluyordu.
ZAFER DERGİSİ