Konuya cevap cer

Şeytanların halkı ve icadı ne içindir? Cenab-ı Hak, şeytanı ve şerleri halketmiş, hikmeti nedir? Şerrin halkı şerdir, kabihin halkı kabihtir?


Elcevab: 

Hâşâ!.. Halk-ı şer, şer değil, belki kesb-i şer şerdir. Çünki halk ve icad, bütün netaice bakar; kesb, hususî bir mübaşeret olduğu için, hususî netaice bakar. Meselâ: Yağmurun gelmesinin binlerle neticeleri var, bütünü de güzeldir. Sû'-i ihtiyarıyla bazıları yağmurdan zarar görse, "Yağmurun icadı rahmet değildir" diyemez; "Yağmurun halkı şerdir" diye hükmedemez. Belki sû'-i ihtiyarıyla ve kesbiyle onun hakkında şer oldu. Hem ateşin halkında çok faideler var; bütünü de hayırdır. Fakat bazılar sû'-i kesbiyle, sû'-i istimaliyle ateşten zarar görse, "Ateşin halkı şerdir" diyemez. Çünki ateş yalnız onu yakmak için yaratılmamış; belki o, kendi sû'-i ihtiyarıyla, yemeğini pişiren ateşe elini soktu ve o hizmetkârını kendine düşman etti.


Elhasıl: 

Hayr-ı kesîr için, şerr-i kalil kabul edilir. Eğer şerr-i kalil olmamak için, hayr-ı kesîri intac eden bir şer terkedilse; o vakit şerr-i kesîr irtikâb edilmiş olur. Meselâ: Cihada asker sevketmekte elbette bazı cüz'î ve maddî ve bedenî zarar ve şer olur. Fakat o cihadda hayr-ı kesîr var ki, İslâm küffarın istilasından kurtulur. Eğer o şerr-i kalil için cihad terkedilse, o vakit hayr-ı kesîr gittikten sonra şerr-i kesîr gelir. O ayn-ı zulümdür. Hem meselâ: Gangren olmuş ve kesilmesi lâzım gelen bir parmağın kesilmesi hayırdır, iyidir; halbuki zahiren bir şerdir. Parmak kesilmezse, el kesilir; şerr-i kesîr olur.


İşte kâinattaki şerlerin, zararların, beliyyelerin ve şeytanların ve muzırların halk ve icadları, şer ve çirkin değildir; çünki çok netaic-i mühimme için halkolunmuşlardır. Meselâ: Melaikelere şeytanlar musallat olmadıkları için, terakkiyatları yoktur; makamları sabittir, tebeddül etmez. Keza hayvanatın dahi, şeytanlar musallat olmadıkları için, mertebeleri sabittir, nâkıstır. Âlem-i insaniyette ise meratib-i terakkiyat ve tedenniyat nihayetsizdir. Nemrudlardan, firavunlardan tut, tâ sıddıkîn-i evliya ve enbiyaya kadar gayet uzun bir mesafe-i terakki var. 


İşte kömür gibi olan ervah-ı safileyi, elmas gibi olan ervah-ı âliyeden temyiz ve tefrik için, şeytanların hilkatiyle ve sırr-ı teklif ve ba's-i enbiya ile, bir meydan-ı imtihan ve tecrübe ve cihad ve müsabaka açılmış. Eğer mücahede ve müsabaka olmasaydı, maden-i insaniyetteki elmas ve kömür hükmünde olan istidadlar, beraber kalacaktı. A'lâ-yı illiyyîndeki Ebu Bekr-i Sıddık'ın ruhu, esfel-i safilîndeki Ebu Cehl'in ruhuyla bir seviyede kalacaktı. Demek şeyatîn ve şerlerin yaratılması, büyük ve küllî neticeye baktığı için icadları şer değil, çirkin değil; belki sû'-i istimalâttan ve kesb denilen mübaşeret-i hususiyeden gelen şerler, çirkinlikler, kesb-i insana aittir; icad-ı İlahîye ait değildir.




Said Nursi





Kabih: Çirkin, kötü.

Halk-ı şer: Şerrin halk edilmesi, kötülük ve fenanın yaratılması.

Belki: Umulur, olabilir. *Hattâ. *Kat’iyyetle. Şüphesiz.

Kesb-i şer: Kötülüğü kazanmak, kötülüğü elde etmek için yönelmek.

Netaic: Neticeler, sonuçlar.

Kesb: Kazanma, edinme, işi gerçekleştirmek için yönelme.

Mübaşeret: Dokunma, temas etme. *Girişme, girişim, başlama.

Sû'-i ihtiyar: Kötü seçim, yanlış seçim, iradeyi kötüye kullanmak.

Sû'-i istimal: Kötüye kullanma, yanlış yerde kullanma.

Hayr-ı kesîr: Çok hayır, çok iyilik.

Şerr-i kalil: Az kötülük.

İntac: Netice verme, doğurma, meydana getirme.

Şerr-i kesîr: Çok kötülük, kesîr şer.

İrtikâb: İşlemek, yapmak, çirkin ve kötü iş işlemek.

Ayn-ı zulüm: Zulmün ta kendisi, haksızlığın kendisi.

Zahiren: Görünüş olarak.

Beliyye: Bela, afet, musibet, sıkıntı.

Netaic-i mühime: Mühim neticeler, önemli sonuçlar.

Terakkiyat: İlerlemeler, yükselmeler.

Tebeddül: Başkalaşmak, değişmek.

Hayvanat: Hayvanlar.

Âlem-i insaniyet: İnsanlık alemi, insanlık dünyası.

Meratib-i terakkiyat: Terakkiyat mertebeleri.

Tedenniyat: Tedenniler, alçalmalar, gerilemeler.

Mesafe-i terakki: Yükselme mesafesi.

Ervah-ı safile: Aşağılık ruhlar, kötü ve alçak ruhlar.

Ervah-ı âliye: Yüksek ruhlar.

Temyiz: Ayırmak, ayırt etmek, seçmek.

Hilkat: Yaratılış.

Sırr-ı teklif: Teklif sırrı, insanın sorumlu tutulmasındaki gizli gerçek.

Ba's-i enbiya: Peygamberlerin gönderilmesi.

Meydan-ı imtihan: İmtihan meydanı.

Mücahede: Din için çalışma ve uğraşma. *Çaba gösterme.

Maden-i insaniyet: İnsanlık madeni, insanlığın kaynağı.

İstidat: Kabiliyet, yetenek.

Şeyatîn: Şeytanlar.

Sû'-i istimalât: Kötüye kullanmalar, kötü kullanmalar, yanlış yerde kullanmalar.

Mübaşeret-i hususiye: Özel bir girişim ve temas.

Kesb-i insan: İnsan kesbi, insanın bir işi gerçekleştirmek için ona meyletmesi.


Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst