Konuya cevap cer

Kat'iyyen bil ki: Hilkatin en yüksek gayesi ve fıtratın en yüce neticesi iman-ı billahtır. Ve insaniyetin en âlî mertebesi ve beşeriyetin en büyük makamı, iman-ı billah içindeki marifetullahtır. Cinn ü insin en parlak saadeti ve en tatlı nimeti, o marifetullah içindeki muhabbetullahtır. Ve ruh-u beşer için en hâlis sürur ve kalb-i insan için en safi sevinç, o muhabbetullah içindeki lezzet-i ruhaniyedir.

Kat'iyyen: Kesinlikle.

Hilkat: Yaratılış.

İman-ı billah: Allah’a(cc) inanmak.

İnsaniyet: İnsanlık.

Âlî: Büyük, yüksek, yüce, üstün, şerefli.

Marifetullah: Allah’ı(cc) isim ve sıfatlarıyla bilme ve tanıma.

Muhabbetullah: Allah(cc) sevgisi.

Ruh-u beşer: İnsan ruhu.

Sürur: Sevinç, neşe.

Kalb-i insan: İnsan Kalbi

Safi: Temiz, duru.

Lezzet-i ruhaniye: Ruhla ilgili zevk.


Evet bütün hakikî saadet ve hâlis sürur ve şirin nimet ve safi lezzet elbette marifetullah ve muhabbetullahtadır. Onlar, onsuz olamaz. Cenab-ı Hakk'ı tanıyan ve seven, nihayetsiz saadete, nimete, envâra, esrara; ya bilkuvve veya bilfiil mazhardır. Onu hakikî tanımayan, sevmeyen; nihayetsiz şekavete, âlâma ve evhama manen ve maddeten mübtela olur.

Bilkuvve: Daha fiile geçmemiş, düşünce olarak.

Bilfiil: Fiilen, uygulamada, kendi çalışması ile.

Mazhar: Sahip olma, ulaşma, erişme.

Nihayetsiz: Sonsuz.

Şekavet: Her türlü kötülükler içinde olma, bela ve sıkıntılara düşme.

Âlâm: Acılar.

Evham: Kuruntular, olmayanı var zannetme.

Manen: Manaca, manevi olarak.

Maddeten: Madde olarak.


Evet şu perişan dünyada, âvâre nev'-i beşer içinde, semeresiz bir hayatta; sahibsiz, hâmîsiz bir surette; âciz, miskin bir insan, bütün dünyanın sultanı da olsa kaç para eder. İşte bu âvâre nev'-i beşer içinde, bu perişan fâni dünyada; insan, sahibini tanımazsa, mâlikini bulmazsa, ne kadar bîçare sergerdan olduğunu herkes anlar. Eğer sahibini bulsa, mâlikini tanısa, o vakit rahmetine iltica eder, kudretine istinad eder. O vahşetgâh dünya, bir tenezzühgâha döner ve bir ticaretgâh olur.

Âvâre: Başıboş, boş gezen, işsiz güçsüz.

Nev'-i beşer: İnsan türü, insan cinsi, insanlar.

Semere: Netice, sonuç.

Hâmî: Koruyucu, koruyan.

Fâni: Geçici, gelip geçici, kaybolan.

Mâlik: Sahip, mal sahibi.

Bîçare: Çaresiz.

Sergerdan: Başı dönmüş, şaşkın.

İltica: Sığınma.

Kudret: Güç.

İstinad: Dayanma.

Vahşetgâh: Kokutucu ıssız yer.

Tenezzühgâh: Gezinti yeri.

Ticaretgâh: Alışveriş yeri.


Asa-yı Musa



Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst