Hz. Aişe validemiz anlatıyor: "Babam bize geceleyin, kesilmiş bir davar bacağı gönderdi. Evimizde ışığımız yoktu. Karanlıkta ben tuttum, Hz. Peygamber de doğradı. Veya Hz. Peygamber tuttu ben doğradım. [Tabarani]
Zaman olurdu ki, Hz. Peygamber`in hanımlarına ait hücrelerin hiç birinde, aylarca ne ışık yanar, ne de ateş yakılırdı. Zeytinyağını buldukları zaman, onu merhem yerine kullanır ve iç yağını bulurlarsa da onu yerlerdi. [Heysemi]
Ebu Hureyre şöyle anlatıyor: Allah Resulü`nün ailesine ait hiç bir evde ne ekmek ne de yemek pişirmek için ateş diye bir şey yakılmazdı. Bu hâl bazen bir ay, bazen da iki ay böyle devam ederdi. Dinleyenler: "Peki ne ile yaşıyorlardı, ey Ebu Hureyre?" diye sordular.
Ebu Hureyre: "Hurma ve suyla geçinirlerdi. Bir de, Ensar`dan bir kaç komşuları vardı. Allah onları mükâfatlandırsın. Ara sıra Hz. Peygamber`e süt gönderirlerdi" dedi. [Heysemi]
Habbab bin Eret ateşe atılmıştı!
Habbab bin Eret, Hz. Ömer`in yanına geldi. Hz. Ömer onu bir mindere oturttu ve: "Burada oturmaya yeryüzünde bu kişiden başka lâyık olan yoktur. Ancak bir tek kişi hariç" dedi. Habbab: "Ey müminlerin emiri! O kimdir?" diye sordu. Hz. Ömer "Bilal`dir" dedi. Bunun üzerine Habbab: "Hayır, Bilal bu yere oturmak hususunda benden daha lâyık değildir. Çünkü Bilal`i müşrikler arasında koruyanlar vardı. Beni ise hiç kimse korumamıştır. Bir gün beni yakaladılar. Benim için bir ateş yaktılar ve beni o ateşe attılar. Sonra bir kişi ayağını göğsüme dayadı" dedikten sonra sırtını açarak gösterdi. Derisi ateşten alacalaşmıştı. [İbn Sa`d]
Mus`ab bin Umeyr gençlik, yüz ve saç güzelliği bakımından Mekke`nin en güzel genciydi. Anne ve babası onu çok severdi. Annesi zengindi, kudret sahibiydi. Ona elbiselerin en değerlisini ve en güzellerini giydiriyordu. Umeyr, Mekke ehlinin en güzel koku süreni idi.
Hadramut yapısı ayakkabı giyerdi. Hz. Peygamber onu yâd ederek: "Mekke`de Mus`ab bin Umeyr`den daha güzel saçlı birini, ondan daha güzel elbise giyenini ve nimetler içinde yüzenini görmedim!" diyordu.
Mus`ab`ın kulağına Hz. Peygamber`in Erkam`ın evinde İslâm`a davet ettiği haberi geldi. Peygamber`in yanına girdi ve Müslüman oldu, peygamberi doğruladı. Fakat annesinden ve kavminden korktuğu için Müslümanlığını gizledi. Resûlullah`a gizlice gidip geliyordu.
Bir gün Osman bin Talha, Mus`ab`ın namaz kıldığını gördü ve annesiyle kavmine gelerek bunu haber verdi. Onlar, Habeşistan`a yapılan birinci hicrete kadar onu hapsettiler. Sonra Müslümanlarla beraber Mus`ab da Habeşistan`dan Mekke`ye geldi. Durumu tamamen bozulmuştu. O eski zarafeti gitmişti. Annesi onun bu halini görünce onu kınamaktan vazgeçti. [İbn Sa`d]
[Kaynak: M. Yusuf Kandehlevi, Hayatü`s-Sahabe, Divan Yayınları]
Halife Ömer, Abdullah`ın alnından öpüyor
Hz. Ömer bir orduyu Rum diyarına gönderdi. İçlerinde Abdullah bin Huzafe de vardı. Rumlara esir düştü. Krallarına götürdüler ve: "Bu adam Muhammed`in arkadaşlarındandır!" dediler. O Rum tabutu Hz. Abdullah`a: "Sen Hıristiyan olursan mülk ve saltanatıma seni ortak yapacağım" dedi.
Abdullah: "Eğer bütün mülkünü ve Arapların elinde bulunan bütün memleketleri bana bağışlasan karşılığında Hz. Muhammed`in dininden bir göz açıp kapayıncaya kadar ayrıl desen bunu yine yapmam" dedi.
Bunları işittikten sonra kral, onun ağaca bağlanmasını emretti ve okçulara: "Ona okları isabet ettirmeyin ve her atışta ona Hıristiyanlığı teklif edin" dedi. Onlar da öyle yaptılar. Fakat Abdullah yine reddetti. Sonra kral emretti, onu indirdiler. Daha sonra bir kazana su koyup kaynattılar. Başka bir Müslüman esir getirip ona da Hıristiyan olması teklif edildi. O da reddetti. Bunun üzerine kaynamakta olan kazanın içine attılar.
Sonra kral, kazanın içine Abdullah`ın atılmasını emrettiğinde Abdullah ağladı. Bunun üzerine Kral`a: "Bu adam suya atılmaktan korktuğu için ağlıyor!" dediler. Kral onun geri getirilmesini emretti. Abdullah`a tekrar Hıristiyan olmasını teklif etti. Fakat o yine kabul etmedi.
Seni ağlatan nedir?
Kral: "O halde, kabul etmediğine göre, seni ağlatan nedir?" diye sordu. Abdullah: "Ben kendi kendime dedim ki, şimdi seni bu kazanın içine atarlar da biraz sonra ölüp gidersin. Hâlbuki ben cesedimdeki her kıl adedince canım olsun ve Allah için bu suya atılsın isterdim" dedi. Bunun üzerine kral ona: "Benim başımı öpmen karşılığında seni serbest bırakmama ne dersin?" diye sordu.
Abdullah: "Beni ve bütün Müslüman esirleri serbest bırakırsan başını öperim" dedi. O da bu şartı kabul etti. Abdullah kalbinden: "Bu Allah`ın düşmanlarından birisidir" dedi ve başını öptü. Kendisi ile beraber bütün Müslüman esirleri bıraktırdı. Onları Hz. Ömer`in huzuruna getirdi ve hâdiseyi ona anlattı.
Hz. Ömer: "Her Müslüman`a Abdullah bin Huzafe`nin başını öpmek görevdir" dedi ve "İşte ben başlıyorum" diyerek kalktı ve Abdullah`ın başını öptü. [Beyhaki]
Resulullah, başkalarını nefsine tercih ederdi!
Urve şöyle anlatıyor: Teyzem Aişe bana: "Yeğenim! And ediyorum ki, biz, iki ay bekliyorduk yine de Resûlullah`ın hanelerinde ateş yanmıyordu!" "Teyzeciğim, o halde siz nasıl yaşıyordunuz?" diye sordum. Bana: "Hurma ve suyla. Ayrıca Hz. Peygamber`in Ensar`dan komşuları vardı. Onların sağmalları vardı. Onlar Resûlullah`a hayvanların sütlerinden gönderirler, biz de o sütü içerdik" dedi. [Buhari]
Hz. Aişe şöyle diyor: Resûlullah Medine`ye geldiği günden itibaren arka arkaya üç gün buğday ekmeğini doyasıya yememiştir.
Hz. Aişe validemiz bir başka rivayette şöyle demiştir: Resûlullah hiç bir zaman doyasıya yemedi. İsteseydik yiyebilirdik. Fakat Resûlullah, başkalarını nefsine tercih ederdi. [Beyhaki]
Zübeyr`in vücudu
Zübeyr bin Avvam on sekiz yaşında Müslüman olup hicret etti. Zübeyir Müslüman olunca, Zübeyr`in amcası onu bir hasıra sarıyor, sonra onun üzerine ateş yakarak kendisine duman ile işkence ediyordu.
Ona: "Dinine dön" diyordu. O da: "Ebediyyen kâfir olmam" diyordu. [Tabarani]
Musullu bir ihtiyar şöyle anlatıyor: Ben Zübeyr bin Avvam`la bazı seferlerde yolculuk yaptım. O ıssız bir yerde cünüb oldu. Bana: "Örtü yap da ben yıkanayım!" dedi. Ben de ona örtü yaptım. Bir ara bedenine baktım. Azalarında çok kılıç izleri vardı.
Kendisine: "Allah`a yemin ederim ki, kimsede bu kadar çok kılıç yarası görmedim" dedim.
O da bana: "Gördün mü?" dedi. "Evet" dedim. Bana: "Allah`a hamdolsun ki, bunların hepsi Hz. Peygamber ile beraber savaşırken oldu" dedi. [Tabarani]
Zübeyr`i görenler, onun göğsünde su oyuklarını hatırlatan birçok ok ve kılıç izlerinin bulunduğunu söylerdi. [Ebu Nuaym]
Milligazete
Zaman olurdu ki, Hz. Peygamber`in hanımlarına ait hücrelerin hiç birinde, aylarca ne ışık yanar, ne de ateş yakılırdı. Zeytinyağını buldukları zaman, onu merhem yerine kullanır ve iç yağını bulurlarsa da onu yerlerdi. [Heysemi]
Ebu Hureyre şöyle anlatıyor: Allah Resulü`nün ailesine ait hiç bir evde ne ekmek ne de yemek pişirmek için ateş diye bir şey yakılmazdı. Bu hâl bazen bir ay, bazen da iki ay böyle devam ederdi. Dinleyenler: "Peki ne ile yaşıyorlardı, ey Ebu Hureyre?" diye sordular.
Ebu Hureyre: "Hurma ve suyla geçinirlerdi. Bir de, Ensar`dan bir kaç komşuları vardı. Allah onları mükâfatlandırsın. Ara sıra Hz. Peygamber`e süt gönderirlerdi" dedi. [Heysemi]
Habbab bin Eret ateşe atılmıştı!
Habbab bin Eret, Hz. Ömer`in yanına geldi. Hz. Ömer onu bir mindere oturttu ve: "Burada oturmaya yeryüzünde bu kişiden başka lâyık olan yoktur. Ancak bir tek kişi hariç" dedi. Habbab: "Ey müminlerin emiri! O kimdir?" diye sordu. Hz. Ömer "Bilal`dir" dedi. Bunun üzerine Habbab: "Hayır, Bilal bu yere oturmak hususunda benden daha lâyık değildir. Çünkü Bilal`i müşrikler arasında koruyanlar vardı. Beni ise hiç kimse korumamıştır. Bir gün beni yakaladılar. Benim için bir ateş yaktılar ve beni o ateşe attılar. Sonra bir kişi ayağını göğsüme dayadı" dedikten sonra sırtını açarak gösterdi. Derisi ateşten alacalaşmıştı. [İbn Sa`d]
Mus`ab bin Umeyr gençlik, yüz ve saç güzelliği bakımından Mekke`nin en güzel genciydi. Anne ve babası onu çok severdi. Annesi zengindi, kudret sahibiydi. Ona elbiselerin en değerlisini ve en güzellerini giydiriyordu. Umeyr, Mekke ehlinin en güzel koku süreni idi.
Hadramut yapısı ayakkabı giyerdi. Hz. Peygamber onu yâd ederek: "Mekke`de Mus`ab bin Umeyr`den daha güzel saçlı birini, ondan daha güzel elbise giyenini ve nimetler içinde yüzenini görmedim!" diyordu.
Mus`ab`ın kulağına Hz. Peygamber`in Erkam`ın evinde İslâm`a davet ettiği haberi geldi. Peygamber`in yanına girdi ve Müslüman oldu, peygamberi doğruladı. Fakat annesinden ve kavminden korktuğu için Müslümanlığını gizledi. Resûlullah`a gizlice gidip geliyordu.
Bir gün Osman bin Talha, Mus`ab`ın namaz kıldığını gördü ve annesiyle kavmine gelerek bunu haber verdi. Onlar, Habeşistan`a yapılan birinci hicrete kadar onu hapsettiler. Sonra Müslümanlarla beraber Mus`ab da Habeşistan`dan Mekke`ye geldi. Durumu tamamen bozulmuştu. O eski zarafeti gitmişti. Annesi onun bu halini görünce onu kınamaktan vazgeçti. [İbn Sa`d]
[Kaynak: M. Yusuf Kandehlevi, Hayatü`s-Sahabe, Divan Yayınları]
Halife Ömer, Abdullah`ın alnından öpüyor
Hz. Ömer bir orduyu Rum diyarına gönderdi. İçlerinde Abdullah bin Huzafe de vardı. Rumlara esir düştü. Krallarına götürdüler ve: "Bu adam Muhammed`in arkadaşlarındandır!" dediler. O Rum tabutu Hz. Abdullah`a: "Sen Hıristiyan olursan mülk ve saltanatıma seni ortak yapacağım" dedi.
Abdullah: "Eğer bütün mülkünü ve Arapların elinde bulunan bütün memleketleri bana bağışlasan karşılığında Hz. Muhammed`in dininden bir göz açıp kapayıncaya kadar ayrıl desen bunu yine yapmam" dedi.
Bunları işittikten sonra kral, onun ağaca bağlanmasını emretti ve okçulara: "Ona okları isabet ettirmeyin ve her atışta ona Hıristiyanlığı teklif edin" dedi. Onlar da öyle yaptılar. Fakat Abdullah yine reddetti. Sonra kral emretti, onu indirdiler. Daha sonra bir kazana su koyup kaynattılar. Başka bir Müslüman esir getirip ona da Hıristiyan olması teklif edildi. O da reddetti. Bunun üzerine kaynamakta olan kazanın içine attılar.
Sonra kral, kazanın içine Abdullah`ın atılmasını emrettiğinde Abdullah ağladı. Bunun üzerine Kral`a: "Bu adam suya atılmaktan korktuğu için ağlıyor!" dediler. Kral onun geri getirilmesini emretti. Abdullah`a tekrar Hıristiyan olmasını teklif etti. Fakat o yine kabul etmedi.
Seni ağlatan nedir?
Kral: "O halde, kabul etmediğine göre, seni ağlatan nedir?" diye sordu. Abdullah: "Ben kendi kendime dedim ki, şimdi seni bu kazanın içine atarlar da biraz sonra ölüp gidersin. Hâlbuki ben cesedimdeki her kıl adedince canım olsun ve Allah için bu suya atılsın isterdim" dedi. Bunun üzerine kral ona: "Benim başımı öpmen karşılığında seni serbest bırakmama ne dersin?" diye sordu.
Abdullah: "Beni ve bütün Müslüman esirleri serbest bırakırsan başını öperim" dedi. O da bu şartı kabul etti. Abdullah kalbinden: "Bu Allah`ın düşmanlarından birisidir" dedi ve başını öptü. Kendisi ile beraber bütün Müslüman esirleri bıraktırdı. Onları Hz. Ömer`in huzuruna getirdi ve hâdiseyi ona anlattı.
Hz. Ömer: "Her Müslüman`a Abdullah bin Huzafe`nin başını öpmek görevdir" dedi ve "İşte ben başlıyorum" diyerek kalktı ve Abdullah`ın başını öptü. [Beyhaki]
Resulullah, başkalarını nefsine tercih ederdi!
Urve şöyle anlatıyor: Teyzem Aişe bana: "Yeğenim! And ediyorum ki, biz, iki ay bekliyorduk yine de Resûlullah`ın hanelerinde ateş yanmıyordu!" "Teyzeciğim, o halde siz nasıl yaşıyordunuz?" diye sordum. Bana: "Hurma ve suyla. Ayrıca Hz. Peygamber`in Ensar`dan komşuları vardı. Onların sağmalları vardı. Onlar Resûlullah`a hayvanların sütlerinden gönderirler, biz de o sütü içerdik" dedi. [Buhari]
Hz. Aişe şöyle diyor: Resûlullah Medine`ye geldiği günden itibaren arka arkaya üç gün buğday ekmeğini doyasıya yememiştir.
Hz. Aişe validemiz bir başka rivayette şöyle demiştir: Resûlullah hiç bir zaman doyasıya yemedi. İsteseydik yiyebilirdik. Fakat Resûlullah, başkalarını nefsine tercih ederdi. [Beyhaki]
Zübeyr`in vücudu
Zübeyr bin Avvam on sekiz yaşında Müslüman olup hicret etti. Zübeyir Müslüman olunca, Zübeyr`in amcası onu bir hasıra sarıyor, sonra onun üzerine ateş yakarak kendisine duman ile işkence ediyordu.
Ona: "Dinine dön" diyordu. O da: "Ebediyyen kâfir olmam" diyordu. [Tabarani]
Musullu bir ihtiyar şöyle anlatıyor: Ben Zübeyr bin Avvam`la bazı seferlerde yolculuk yaptım. O ıssız bir yerde cünüb oldu. Bana: "Örtü yap da ben yıkanayım!" dedi. Ben de ona örtü yaptım. Bir ara bedenine baktım. Azalarında çok kılıç izleri vardı.
Kendisine: "Allah`a yemin ederim ki, kimsede bu kadar çok kılıç yarası görmedim" dedim.
O da bana: "Gördün mü?" dedi. "Evet" dedim. Bana: "Allah`a hamdolsun ki, bunların hepsi Hz. Peygamber ile beraber savaşırken oldu" dedi. [Tabarani]
Zübeyr`i görenler, onun göğsünde su oyuklarını hatırlatan birçok ok ve kılıç izlerinin bulunduğunu söylerdi. [Ebu Nuaym]
Milligazete