Çeyiz, bir bakıma hayata hazırlık malzemelerini toplamaktır. Yani, evlilik ve aile hayatının malzemelerini. Çeyiz işine nereden başlayacaksınız? Önce şu soruyu kendinize sorun:
Bu hususta kimi örnek almalıyız?
Hz. Peygamber (asm), kızı Fatıma (ra) ile Hz. Ali’nin (ra) evliliklerini, aile yapılarını bir prototip olarak Müslümanlara örnek olarak sundu. O (asm), kızını evlendirmekle ondan kopmadı. Daima onları gözetledi, yardımcı oldu. Yine her sabah onları namaza kaldırdı. Bir yola veya sefere çıkacağı zaman en son Hz. Fatıma (ra) ile vedalaşırdı. Dönüşte de hanımlarından önce ona uğrardı.
Evet, Hz. Peygamber (asm) bu yeni yuvaya çok önem veriyor; İslâm ümmetinin geleceğini bu yuvanın etkileyeceğini bilerek onları yönlendiriyor, eğitiyordu. Hz. Ali (ra) ve Hz. Fâtıma (ra) arasında işbölümünü bizzat kendisi yapmıştı.
Babasından ayrılıp Hz. Peygamber (asm) mescidine bitişik, zemini toprak eve yerleşirken çeyiz ve ev eşyası olarak şunları götürmüştü: Üç adet minder, bir halı. bir yastık, iki eldeğirmeni, bir su tulumu, bir su testisi, meşinden bir su bardağı, bir elek, bir havlu, bir koç postu, eski bir kilim, hurma yaprağından örülmüş bir sedir, iki elbise, uzunlamasına örttüklerinde ayakları enlemesine örttüklerinde başlarını açıkta bırakan bir küçük yorgan.
Çeyizlere her türlü eşyayı koyuyoruz. Kitap neden yok? Oysa çeyiz sandıklarının yarısı kitaplardan oluşmalı. Hayat kitapla başlar!
Sonra şunu kesinlikle uygulayın: Önce kendiniz kitap okuyun. Okuma alışkanlığınız yoksa bile, kitabı açın, bakın ve kapatın. Zira, gözleriniz fotokopi makinesi gibi, sayfalardakileri zihninize, beyninize yerleştirecektir. Ardından da çocuklarınıza, kızlarınıza kitap okumalarını tavsiye edin. Bunu fiilen yapın. Ki, en etkili bir metot budur.
Hediyeleşmelerinizi kitaba çevirin. Alacağınız bir kilo pasta, baklava ağzımızı tatlandırıp bir iki dakika içinde bitiyor. Ama, kitap öyle mi? Ömür boyu bizi tatlandırır, zevklendirir.
Gençler; evlenmeyi düşünüyorsunuz; ne yapacaksınız? Önce iki açıdan şanslı olduğunuzu düşünün:
Bir: Eskiden bu konular pek konuşulmaz, biraz da ayıp sayılırdı. Bazıları da başkalarına sormaya cesaret edemezdi.
İki: Eskiden doğru dürüst istifade edilecek kitaplar, eserler yoktu. Var idiyse de herkes ulaşamıyordu.
Şimdi, kitaplar, dergiler, bazı tv programları oldukça faydalı bilgiler ihtivâ etmekte, aydınlatıcı tavsiyeler yapmaktadır.
Bence yemek yemeyi, uyumayı, bir meslek öğrenmeyi öğrendiğimiz; bunların eğitimini aldığımız gibi; evlenmenin de eğitimini almalıyız. Çünkü, hayatımızın en önemli kararlarından biridir. Üstelik bu, sadece dünya huzûr ve mutluluğumuzu değil, ebedî hayatımızı da ilgilendirmektedir.
Öyle ise, çeyiz sandığımıza kitap koymalı.
Tuhaf değil mi? Basit işler öğrenmek için zamanımızı, mesaimizi, paramızı harcıyoruz da; hayatımızın en önemli dönüm noktası, en mühim meselesi için pek kafa yormuyoruz. Gençlerin de kafa yormalarına zemin hazırlamıyoruz!
***
Hz. Ali (ra), Fatımatü'z-Zehrâ’yı nikâh edeceği zaman, satılması için zırhını pazara gönderdi. Zırhın parası ile düğün masrafı yapacaktı. Hz. Osman (ra) pazardan geçerken, Hz. Ali’nin zırhını tanıdı. Dellâlı çağırdı:
“Bu zırhın sahibi buna ne kadar istiyor, gel parasını vereyim” buyurdu.
Evine gittiler. Zırhı dellâldan alıp parasını verdi. Sonra bu zırhı yanında dört yüz dirhem daha ilâve ederek Hz. Ali’ye (ra) gönderdi.
“Bu zırh, İslâma hizmet edecek senden başkasına lâyık değildir. Bu dört yüz dirhemi de düğününe harca ve bizi mazur gör” buyurdu.
Ali Ferşadoğlu
Bu hususta kimi örnek almalıyız?
Hz. Peygamber (asm), kızı Fatıma (ra) ile Hz. Ali’nin (ra) evliliklerini, aile yapılarını bir prototip olarak Müslümanlara örnek olarak sundu. O (asm), kızını evlendirmekle ondan kopmadı. Daima onları gözetledi, yardımcı oldu. Yine her sabah onları namaza kaldırdı. Bir yola veya sefere çıkacağı zaman en son Hz. Fatıma (ra) ile vedalaşırdı. Dönüşte de hanımlarından önce ona uğrardı.
Evet, Hz. Peygamber (asm) bu yeni yuvaya çok önem veriyor; İslâm ümmetinin geleceğini bu yuvanın etkileyeceğini bilerek onları yönlendiriyor, eğitiyordu. Hz. Ali (ra) ve Hz. Fâtıma (ra) arasında işbölümünü bizzat kendisi yapmıştı.
Babasından ayrılıp Hz. Peygamber (asm) mescidine bitişik, zemini toprak eve yerleşirken çeyiz ve ev eşyası olarak şunları götürmüştü: Üç adet minder, bir halı. bir yastık, iki eldeğirmeni, bir su tulumu, bir su testisi, meşinden bir su bardağı, bir elek, bir havlu, bir koç postu, eski bir kilim, hurma yaprağından örülmüş bir sedir, iki elbise, uzunlamasına örttüklerinde ayakları enlemesine örttüklerinde başlarını açıkta bırakan bir küçük yorgan.
Çeyizlere her türlü eşyayı koyuyoruz. Kitap neden yok? Oysa çeyiz sandıklarının yarısı kitaplardan oluşmalı. Hayat kitapla başlar!
Sonra şunu kesinlikle uygulayın: Önce kendiniz kitap okuyun. Okuma alışkanlığınız yoksa bile, kitabı açın, bakın ve kapatın. Zira, gözleriniz fotokopi makinesi gibi, sayfalardakileri zihninize, beyninize yerleştirecektir. Ardından da çocuklarınıza, kızlarınıza kitap okumalarını tavsiye edin. Bunu fiilen yapın. Ki, en etkili bir metot budur.
Hediyeleşmelerinizi kitaba çevirin. Alacağınız bir kilo pasta, baklava ağzımızı tatlandırıp bir iki dakika içinde bitiyor. Ama, kitap öyle mi? Ömür boyu bizi tatlandırır, zevklendirir.
Gençler; evlenmeyi düşünüyorsunuz; ne yapacaksınız? Önce iki açıdan şanslı olduğunuzu düşünün:
Bir: Eskiden bu konular pek konuşulmaz, biraz da ayıp sayılırdı. Bazıları da başkalarına sormaya cesaret edemezdi.
İki: Eskiden doğru dürüst istifade edilecek kitaplar, eserler yoktu. Var idiyse de herkes ulaşamıyordu.
Şimdi, kitaplar, dergiler, bazı tv programları oldukça faydalı bilgiler ihtivâ etmekte, aydınlatıcı tavsiyeler yapmaktadır.
Bence yemek yemeyi, uyumayı, bir meslek öğrenmeyi öğrendiğimiz; bunların eğitimini aldığımız gibi; evlenmenin de eğitimini almalıyız. Çünkü, hayatımızın en önemli kararlarından biridir. Üstelik bu, sadece dünya huzûr ve mutluluğumuzu değil, ebedî hayatımızı da ilgilendirmektedir.
Öyle ise, çeyiz sandığımıza kitap koymalı.
Tuhaf değil mi? Basit işler öğrenmek için zamanımızı, mesaimizi, paramızı harcıyoruz da; hayatımızın en önemli dönüm noktası, en mühim meselesi için pek kafa yormuyoruz. Gençlerin de kafa yormalarına zemin hazırlamıyoruz!
***
Hz. Ali (ra), Fatımatü'z-Zehrâ’yı nikâh edeceği zaman, satılması için zırhını pazara gönderdi. Zırhın parası ile düğün masrafı yapacaktı. Hz. Osman (ra) pazardan geçerken, Hz. Ali’nin zırhını tanıdı. Dellâlı çağırdı:
“Bu zırhın sahibi buna ne kadar istiyor, gel parasını vereyim” buyurdu.
Evine gittiler. Zırhı dellâldan alıp parasını verdi. Sonra bu zırhı yanında dört yüz dirhem daha ilâve ederek Hz. Ali’ye (ra) gönderdi.
“Bu zırh, İslâma hizmet edecek senden başkasına lâyık değildir. Bu dört yüz dirhemi de düğününe harca ve bizi mazur gör” buyurdu.
Ali Ferşadoğlu