topraktoprak
Well-known member
Arzu Konan'ın röportajı
Çocukların ve gençlerin dinî açıdan eğitimleri üzerine çalışmaları ve eserleri bulunan Yrd. Doç. Dr. Süleyman Karacelil ile çocukların “iman eğitimi” üzerine röportaj...
Çocuklarımızın eğtiminde öncelik ne olmalıdır? İman eğitimine mi, yoksa ibadet eğitimine mi öncelik vermek gerekir?
İman, İslâmın temelidir. Bir insan imansız cennete gidemez, ancak ibadet eksiği olsa da Allah’ın takdirine bağlı olarak gidebilir. Bu ifademden ibadetlerin önemli olmadığı anlaşılmamalıdır. Burada asıl söylemek istediğimiz şey; imânî meseleler özellikle Allah’a iman konusunun üzerinde özellikle durulmasının gerekliliği ve iman esaslarının çocuğun dinî hayatının temeli olduğuna işarettir. Yoksa Kur’ân hiçbir zaman iman ve ibadetleri birbirinden ayırmaz. İman ve ibadet her zaman bir bütün halinde olmalıdır. Bu bağlamda çocuğa verilmesi gereken ilk ve temel eğitim iman eğitimi olmalıdır. Yani Allah’ı ve diğer İslâmî değerleri sevdirme ve benimsetme eğitimi. Gerekli iman eğitimi verildiği takdirde ibadet eğitimi yanlış yapılmazsa, çocuğun zamanı gelince ibadetlerini de yerine getirmesi beklenir.
O halde iman eğitiminde öncelik ne olmalıdır? Nereden başlamak gerekir?
Bilindiği gibi İslâmda dinî düşüncenin temelini Allah inancı oluşturur.
Küçük yaşlardan itibaren çocuğun din eğitiminde öğretilmesi gereken ilk husus, Allah inancıdır. Allah inancı diğer iman esaslarıyla da çok sıkı ilişkili olduğundan diğer iman esaslarının öğretiminde de Allah inancı kullanılmalı ve bu inançla beraber diğer esasların eğitimi de verilmelidir.
Bu konular için “Çocuğuma Dinini Öğretiyorum” ve “Gencim, Dinimi Öğrenmek İstiyorum” isimli eserlerimizden de istifade edilebilir. Ancak özellikle vurgulamak istiyorum ki çocukların iman derslerini alma yaşı her şeyden önce okul öncesi dönemdir. Okul öncesi dönem çocukların inanç dünyasının şekillendiği dönemdir. Nitekim Peygamber Efendimiz (asm) okul öncesi dönem yapılan eğitim faaliyetlerini “taşa kazımak”, sonraki dönemlerde yapılan faaliyetleri ise “suya yazmak” olarak nitelendirmektedir. Bilindiği üzere taşa kazınan yazı taş, kaya parçalanmadıkça yok olmaz. Ama suya yazılan yazı ise, yazıldığı an silinmeye mahkûmdur. Bu nedenle çocuklarımızın iman eğitimini kesinlikle ihmal etmemeli, okul öncesi dönemde iman derslerinin temelini atmalıyız. Özetle ifade etmek gerekirse, Bediüzzaman’ın ifadesiyle: “Bir çocuk, küçüklüğünde kuvvetli bir ders-i imânî alamazsa, sonra pek zor ve müşkül bir tarzda İslâmiyet ve imanın erkânlarını ruhuna alabilir. Adeta gayr-ı müslim birisinin İslâmiyeti kabul etmek derecesinde zor oluyor, yabanî düşer.”
Çocuklarda Allah algısı-anlayışı nasıl oluşur?
Çocukların zihin dünyalarında, Allah kavramının şekillenmesinde içinde bulundukları yaş grubunun temel özelliklerinin etkisi söz konusudur. Ayrıca anne-babanın Allah anlayışı ve ona doğrudan öğretme faaliyetlerinin mahiyeti, içinde bulunduğu çevre, çocuğun Allah anlayışının şekillenmesinde son derece etkilidir. Anne babası veya yakınları, meselâ tamamen yanlış olan, Allah’ın gökte olduğu inancına sahipse ve bunu dillendiriyorsa; çocuk, Allah’ın gökte olduğuna inanacak. Yine meselâ, anne baba Allah’tan hep korkulan bir varlık olarak bahsederse; çocuk O’ndan, korkacaktır.
Çocuklar Allah’ı nasıl algılar ne şekilde hayal ederler?
Genel anlamda okul öncesi çağlarda çocuğun Allah anlayışı antropomorfist özellik gösterir. Yani çocuklar Allah’ı insan biçimci, insana benzeyen bir varlık olarak düşünürler. Çocuk, ancak 5-7 yaşlarından itibaren Allah’ı insanlardan ayırt etmeye başlar ve Allah’ın insanlardan farklı olduğunu kavrayabilir. 6-7 yaşlarına kadar çocukların hemen tamamı Allah’ı güçlü, kuvvetli, yüce bir insan şeklinde ya da çizgi filmlerde gördükleri kahraman tarzında hayal ederler. Çocuk ancak 10 yaşından itibaren Allah’ı bir yetişkin gibi algılayabilir.
Peki anne babalar olarak böyle bir söylemi çocuğumuzdan duyunca ne yapmalıyız?
Çocuğun Allah’ı insana benzer bir varlık olarak düşünmesine mukabil, Allah hakkında şöyle denebilir: “Biz Allah’ı göremiyoruz, çünkü O, dünyaya sığmayacak kadar büyük bir varlıktır. Göremediğimiz için de O’nun gözlerinin, ellerinin nasıl olduğunu bilemiyoruz. Ancak O bizi görür ve bizim ne yaptığımızı bilir.”
Çocuklarımıza doğru Allah inancını yerleştirebilmek için hangi dönemler önem arz eder. Belli dönemler var mıdır?
Özellikle 4 yaştan itibaren çocukların soruları artar, her meselede ve her konuda “nedenler ve niçinler” anne-babayı bunaltacak duruma getirebilir. Bu sorular 5-6 yaşlarına kadar durmadan devam eder. Çocuğun dinî eğitiminde bu yaş dönemi iyi değerlendirilmeli, çocuğa aşırı yüklenmeden, sorularına uygun cevaplar gerektiği kadar verilerek doğru Allah tasavvuru çocuğun zihnine nakşedilmelidir. Bu yaşlarda çocuklar soyut kavramları anlayamayacakları için, Allah’ın anlatılması da dahil her konuda somutlaştırma gayreti içine girilmesi bir zorunluluktur.
Çocuklarımıza Allah’a dair hangi bilgileri vermek gerekir? Ya da bilgileri nasıl vermek gerekir?
Önemli bir hususa işaret ettiniz. Çocuklar fıtraten inanmaya meyillidirler.
Bu nedenle çocuklara özellikle 7-8 yaşlarına kadar tartışma mahiyetinde veya farklı görüş ve düşünceleri dile getirerek Allah’ı anlatmamak gerekir. Demek istediğim “Evlâdım bazı kimseler Allah’a inanmaz, Allah’ı inkâr ederler” vb. bilgileri vermek doğru değildir. Bu tarz söylemler “bâtılı fazla tasvir” anlamına gelir ki, bu da sâfî zihinleri idlâl eder, tahrif eder.
Çocuklar inanmaya meyillidir dedik ya, işte bu bağlamda “Allah her şeyi yaratmıştır. Bizim için bu nimetleri vermiştir. Allah seni çok seviyor; bu nedenle sevdiğin elma, muz, armutu yarattı...” gibi kısa ve net cümlelerle çocuğa Allah’ı anlatmak, tanıtmak ve sevdirmek gerekir.
BIRAKIN ÇOCUĞUNUZ SORSUN ALLAH’I
Bazen çocuklarımız Peygamberi, hatta Allah’ı gördüğünü söylemekteler. Bu durum normal midir? Bu söylemlerin altında yatan sebepler nelerdir?
Okul öncesi dönem çocuklarında Allah, babadan da, dağlardan da, her şeyden büyük kocaman bir Allah’tır. 4 yaş, çocukların hayallerinin güçlenmeye başladığı çağdır. Bu dönemde çocuklar, gerçeklerle hayalleri birbirine karıştırırlar. Bu sebeple kafalarında kurup geliştirdikleri hayalleri gerçekmiş gibi anlatmaya çalışırlar. Onların, Allah’ı Hz. Peygamber’imizi (asm) gördüğünü söylemeleri; gerçekte veya rüyada Allah’la, peygamberle konuştukları, onların kendisini sevdikleri şeklinde birtakım olaylar anlatmaları mümkündür. Ancak çocuklar bu anlatımları için kesinlikle yalanlanmamalı, yalancılıkla itham edilmemelidir. Çocuklardaki bu davranışın temelinde, istedikleri ama yapamadıkları, olmasını arzuladıkları şeyi gerçek gibi anlatma veya anne-baba ve çevrenin ilgisini çekme gibi kaygılar yatmaktadır.
Çocuklarımızın Allah’a dair sorularına nasıl cevap vermemiz gerekir?
Sağlıklı çocuklar gördükleri her şeyle ilgilenir ve çeşitli sorular sorarlar. Yetişkinler, genellikle her türlü benzetmeden uzak, zaman ve zemine sığmayan, ezelî ve ebedî, mutlak bir varlık inancı vermek gayesi ile çocukların Allah’la ilgili sorularına; “Allah her yerdedir”, “Her şeyi bilir ve görür”, “O yaratılmamıştır, O’na denk kimse yoktur.” gibi karşılıklar verirler. Bu açıklamalar dinî açıdan doğrudur, ancak çocuk açısından doğruluğu tartışmalıdır. Şüphesiz okul öncesi dönemde bir çocuk Allah’ı böyle anlayamaz. Yapmamız gereken şey, çocukların çevrelerindeki eşya ve tabiat güzelliklerine ilgi ve sevgilerini yönlendirmektir. Allah’ın, çevremizde gördüğümüz bütün varlıkları yaratan ve koruyan varlık olduğu, insanları sevmenin, saymanın, yaratılanlara değer vermenin Allah’a yakınlık olduğu benimsetilerek, yaratılan kullara, hayvanlara ve canlılara saygının Allah’a da saygı olduğu duygusu kazandırılmalıdır.
Çocukların Allah’a dair soruları çok fazla çeşitlilik gösteriyor. Bu konuda neler söyleyeceksiniz?
Özellikle okul öncesi dönemde çocuk, Allah’la ilgili çok sayıda soru soracaktır. “Allah nasıldır? Neye benzer? Eli ayağı gözü var mı? O'nu kim yarattı? O, çok mu güçlü? Babamdan daha da mı güçlü? Herkesi dövebilir mi?” gibi. Okul öncesi dönemde asıl olan, çocuğun neyi sormak istediğini tesbit etmektir. Bahçede oynayan bir çocuk eve çağırılınca “Neden eve geliyorum?” şeklinde karşılık verirken aslında niyeti “Ben oyunu bırakıp eve gelmek istemiyorum” demektir. Bu noktada asıl olan verilen cevapların çocuğun soru sormasını engelleyecek değil, tekrar soru sormasına imkân tanıyacak mahiyette olmasıdır. Şu da var ki bu tür sorulara tek bir cevap verilemez, çünkü her çocuk farklı bir şahsiyettir, soruların yöneltilme durum ve şartları da farklıdır. Meselâ çocuk, “Allah çok mu güçlü, herkesi dövebilir mi?” derken belki de dışarıda kendisini rahatsız eden çocuklar veya kendi dünyasında uyanan canavarın korkusundan kurtulma ve güçlü bir varlığa sığınma ihtiyacı hissetmektedir. Bu sebeple çocuk öyle bir soru sorduğunda, sorduğu sorunun nedeni tesbit edilmeli, korktuğu şeylerden dolayı o soruyu sorduğu anlaşılırsa, ona “Allah’ın çocukları çok sevdiği, O’na inananları devamlı koruyacağı” söylenmelidir.
Hangi yaştan itibaren çocuğumuza imânî derslerin muhtevasını tam ve bütün olarak vermeliyiz?
Çocuk, 10 yaşına kadar Allah’a iman konusunda temel bilgileri almalı ve zihnindeki tereddütleri gidermelidir. Bu yaştan itibaren daha önce çocuğa anlatmaktan çekinilen, anlayabileceği noktasında tereddüt duyulan bilgiler artık ona verilebilir. Allah inancının öğretiminden sonra konuyla alâkalı olan şirk ve küfür kavramları, hangi davranışların şirk olduğu gibi konulara girilebilir. Çünkü çocuk artık bu bilgileri kavrayabilecek çağa gelmiştir.
Çocuğun yaratılışında zaten var olan inanma duygusu aile ve diğer unsurlar tarafından beslenirse, çocuk dine ve Allah düşüncesine ilgi duyacaktır.
Çocuğa erken dönemlerde verilecek iyi bir eğitim, çocukta Allah inancını güçlendirecek ve ileride öğreneceği konulara ışık tutacaktır. Çocuk kâinata ve bütün olaylara bu gözle bakacak, sağlıklı düşünmeyi öğrenecektir. Bunun neticesinde de İnşâallah iki dünya saadetini kazanmaya aday yeni bir nesil ortaya çıkacaktır.
Yeni Asya