Livza
Well-known member
Bir sorunu olduğunda ona şunu deyin...konuşmak ister misin? Bu sizin onu dinlemeye hazır olduğunuzu ve yargılanıp, sorgulanmayacağını gösterir.
O anda yaralı olabilir ve konuşmak, paylaşmak istemeyebilir. Sert bir ses tonu ile terslenebilirsiniz de...aldırmayın ve anlayışla, peki kendini hazır hissettiğinde ben her zaman buradayım ve seni dinlemeye hazırım, benimle paylaşmak istediğinde gel, diyerek, onun size güven duymasını sağlayabilirsiniz.
Bilir ki yalnız değildir ve her ne olursa olsun, nasıl bir hata yapmış olursa olsun, siz daima yanında olacak, bağışlayacak ve yol göstereceksiniz.
Yargılanmayacağını, suçlanmayacağını bilmek insanları daha büyük hatalar yapmaktan alıkoyar!
Hadi yavrum odana git ve kitap oku demek yerine, izin verirsen seninle gelmek ve okuduğun kitabı dinlemek istiyorum, deyin ona. Bu kendisinin de özel bir hayatı olduğunu anlamasına yardım ederken, başkalarının özel hayatına izinsiz girmemesi gerektiğini de öğretecektir.
Bir şey isterken LÜTFEN, bir şey getirdiği zaman ise TEŞEKKÜR EDERİM demeniz, ona nazik olmayı öğretecektir.
Her yapmasını istediğiniz şey için ona bir şeyler teklif etmeyin!
Şunu yaparsan sana şunu alacağım demeniz, onu çıkarcılığa ve menfaatçiliğe iter! Bir şey yaparken hep karşılık bekleyen bir fert olmasına neden olursunuz!
Ödül olduğu gibi cezanın da olacağını belirtin ona. Bir kaç gün sevdiği bir şeyden mahrum edin onu.
Her istediğini istediği anda elde edemeyeceğini gösterin ki, gelecek hayatında mutsuz ve doyumsuz bir kişilik oluşmasın çocuğunuzda.
Genelde biz, Türk toplumu olarak, biz görmedik çocuklarımız görsün, biz yaşamadık, çocuklarımız yaşasın, biz sıkıntı çektik, çocuklarımız çekmesin diyerek, çocuklarımıza en büyük kötülüğü yaparız.
Emek harcamadan elde edilen hiç bir şeyin değeri olmaz!
Paylaşın onula...kendi yorgunluğunuzu, sevinçlerinizi, hüzünlerinizi, coşkularınızı, sevginizi...anlamaz o daha küçük, çocuk demeyin asla...göreceksiniz sizi büyüklerden daha iyi anlayacak ve hiç ummadığınız çözümler üretecektir.
Hadi odana git ve uyu demek yerine, birlikte giderek, yatmasını sağlayın. Üzerini örtün sevginizi battaniye olarak kullanıp, yanağına yüreğinizi kondurun, saçlarına şefkatinizi doldurun ve onun huzur içinde uykuya dalmasını izleyin, uyuyana kadar yanında kalıp, ellerini tutarak.
Zaman zaman iki yetişkin insan gibi tartışın onunla. Kendi fikirlerini savunmayı ve korkmadan sizinle konuşup kendini ifade etmesine fırsat verin. Konuşarak herşeyin çözümlenebileceğini öğretin ona.
Hiç bir tartışmayı yarım bırakmayın, sonuca varmadan. Ertelemeyin konuşmalarınızı. Gerekiyorsa iki yaramaz ve inatçı çocuk gibi olun, ama mutlaka ortak bir nokta bulursunuz sonunda.
Odasına girmeden önce mutlaka kapısını çalın ve girebilir miyim diye izin isteyin ve yine o gir demeden içeri girmeyin. Size; hayır girmeni istemiyorum da diyebilir. Peki, iyi geceler veya rahatsız ettiğim için özür dilerim diye karşılık verin ki, başkalarnın hayatına saygılı olmayı öğrensin sizden.
Eskiden annelerimiz bize yalan söylemeyi öğretirlerdi farkına varmadan. Aslında yalancı çocukları olarak, onların eseriydik biz. İnsanları kandırmayı öğrettiler bize!
Bir yere gidecekleri vakit, örneğin gezmeye, komşuya, çarşıya alışverişe...ben doktora gidiyorum, ben iğneciye gidiyorum...gibi...aslında hepimiz de çok iyi bilirdik böyle olmadığını ve biz de yalan söylemeyi, bir şeyleri saklamayı öğrendik sayelerinde.
Halbuki bizi götürmemelerinin nedenlerini mantıklı ve bizim anlayacağımız şekilde izah etselerdi böyle mi olurduk? Hayır....
Yaptığı bir hata için bağırmayın, suçlamayın ve dikkatli bir şekilde dinleyerek, ona bunun böyle olmasının nedenlerini sorarak, cevapları bulmasını ve hatasını görmesini sağlayın. Ki...eğer bağırıp çağırırsak aramıza duvarlar öreriz ve bir daha hiç bir şeyini bizimle paylaşmamasını öğretiriz ona.
Evladımızı kendi elimizle dışarıya iteriz ve yanlış insanlarla arkadaş olmalarını sağlarız farkına varmadan. Sonra da oturup dövünürüz, bu çocuk neden böyle oldu diye. Yanlış zamanda yanlış insanlarla olur ve geri dönüşü mümkün olmayan hatalar yapmasına neden oluruz, kendimizin ona ne yaptığımızı görmeyerek.
Çünkü o anda onun tepkiye değil, anlayışa ihtiyacı vardır. Sabır en önemli silahımızdır!
Onu kaybetmek istiyorsanız sürekli eleştirin ve suçlayın! Bunu neden yaptın kızım veya oğlum gibi.
Bak döverim seni...dövmeseniz bile siz artık onun için şiddeti anımsatan bir örnek olursunuz. Sizden korkar sürekli ve korku, kurak toprağa benzer ki, üzerinde ne saygı yetişir, ne de sevgi.
Nefret dolu, şiddet dolu, anlayışsız birini hediye edersiniz, dünyanıza ve dünyamıza.
Bir insan neye sahipse onu verir size! Ne bir eksik, ne de bir fazla...Sevgi verirseniz sevgi, anlayış verirseniz, anlayış...paylaşım verirseniz paylaşım alırsınız!
Siz nasılsanız, nasıl davranıyorsanız, çocuğunuz da o olacaktır, UNUTMAYIN. :045:
Sevginin çözemeyeceği hiç bir şey yoktur!
Dinlemeyi öğrenin ve hiç sözünü kesmeden, gözlerinin içine bakarak, dikkatle dinleyin onu. Dinlemeyi öğrensin o da.
Sürekli konuşan ve sürekli şımarıklıklar yapıp küsen bir çocuk, aslında ben de varım, beni duymuyorsunuz...ben bir bireyim ve benim de sizinle paylaşmak istediğim şeyler var diye haykıran bir bireydir.
İşten yorgun gelmiş olabilirsiniz, ama yarım saate sığdırabilirsiniz bunları.
Önemli olan 24 saat bir arada olup, onu yalnız bırakmak değildir iç dünyasında!
O beğenmediğiniz yarım saate bir günü sığdırabilmek, dolu dolu yaşamaktır her anını!
Ve...çok sık olarak o sihirli iki kelimeyi, sarılarak fısıldayın kulağına...SENİ SEVİYORUM...
Eylül GÖKDEMİR... 10.EYLÜL.2006
O anda yaralı olabilir ve konuşmak, paylaşmak istemeyebilir. Sert bir ses tonu ile terslenebilirsiniz de...aldırmayın ve anlayışla, peki kendini hazır hissettiğinde ben her zaman buradayım ve seni dinlemeye hazırım, benimle paylaşmak istediğinde gel, diyerek, onun size güven duymasını sağlayabilirsiniz.
Bilir ki yalnız değildir ve her ne olursa olsun, nasıl bir hata yapmış olursa olsun, siz daima yanında olacak, bağışlayacak ve yol göstereceksiniz.
Yargılanmayacağını, suçlanmayacağını bilmek insanları daha büyük hatalar yapmaktan alıkoyar!
Hadi yavrum odana git ve kitap oku demek yerine, izin verirsen seninle gelmek ve okuduğun kitabı dinlemek istiyorum, deyin ona. Bu kendisinin de özel bir hayatı olduğunu anlamasına yardım ederken, başkalarının özel hayatına izinsiz girmemesi gerektiğini de öğretecektir.
Bir şey isterken LÜTFEN, bir şey getirdiği zaman ise TEŞEKKÜR EDERİM demeniz, ona nazik olmayı öğretecektir.
Her yapmasını istediğiniz şey için ona bir şeyler teklif etmeyin!
Şunu yaparsan sana şunu alacağım demeniz, onu çıkarcılığa ve menfaatçiliğe iter! Bir şey yaparken hep karşılık bekleyen bir fert olmasına neden olursunuz!
Ödül olduğu gibi cezanın da olacağını belirtin ona. Bir kaç gün sevdiği bir şeyden mahrum edin onu.
Her istediğini istediği anda elde edemeyeceğini gösterin ki, gelecek hayatında mutsuz ve doyumsuz bir kişilik oluşmasın çocuğunuzda.
Genelde biz, Türk toplumu olarak, biz görmedik çocuklarımız görsün, biz yaşamadık, çocuklarımız yaşasın, biz sıkıntı çektik, çocuklarımız çekmesin diyerek, çocuklarımıza en büyük kötülüğü yaparız.
Emek harcamadan elde edilen hiç bir şeyin değeri olmaz!
Paylaşın onula...kendi yorgunluğunuzu, sevinçlerinizi, hüzünlerinizi, coşkularınızı, sevginizi...anlamaz o daha küçük, çocuk demeyin asla...göreceksiniz sizi büyüklerden daha iyi anlayacak ve hiç ummadığınız çözümler üretecektir.
Hadi odana git ve uyu demek yerine, birlikte giderek, yatmasını sağlayın. Üzerini örtün sevginizi battaniye olarak kullanıp, yanağına yüreğinizi kondurun, saçlarına şefkatinizi doldurun ve onun huzur içinde uykuya dalmasını izleyin, uyuyana kadar yanında kalıp, ellerini tutarak.
Zaman zaman iki yetişkin insan gibi tartışın onunla. Kendi fikirlerini savunmayı ve korkmadan sizinle konuşup kendini ifade etmesine fırsat verin. Konuşarak herşeyin çözümlenebileceğini öğretin ona.
Hiç bir tartışmayı yarım bırakmayın, sonuca varmadan. Ertelemeyin konuşmalarınızı. Gerekiyorsa iki yaramaz ve inatçı çocuk gibi olun, ama mutlaka ortak bir nokta bulursunuz sonunda.
Odasına girmeden önce mutlaka kapısını çalın ve girebilir miyim diye izin isteyin ve yine o gir demeden içeri girmeyin. Size; hayır girmeni istemiyorum da diyebilir. Peki, iyi geceler veya rahatsız ettiğim için özür dilerim diye karşılık verin ki, başkalarnın hayatına saygılı olmayı öğrensin sizden.
Eskiden annelerimiz bize yalan söylemeyi öğretirlerdi farkına varmadan. Aslında yalancı çocukları olarak, onların eseriydik biz. İnsanları kandırmayı öğrettiler bize!
Bir yere gidecekleri vakit, örneğin gezmeye, komşuya, çarşıya alışverişe...ben doktora gidiyorum, ben iğneciye gidiyorum...gibi...aslında hepimiz de çok iyi bilirdik böyle olmadığını ve biz de yalan söylemeyi, bir şeyleri saklamayı öğrendik sayelerinde.
Halbuki bizi götürmemelerinin nedenlerini mantıklı ve bizim anlayacağımız şekilde izah etselerdi böyle mi olurduk? Hayır....
Yaptığı bir hata için bağırmayın, suçlamayın ve dikkatli bir şekilde dinleyerek, ona bunun böyle olmasının nedenlerini sorarak, cevapları bulmasını ve hatasını görmesini sağlayın. Ki...eğer bağırıp çağırırsak aramıza duvarlar öreriz ve bir daha hiç bir şeyini bizimle paylaşmamasını öğretiriz ona.
Evladımızı kendi elimizle dışarıya iteriz ve yanlış insanlarla arkadaş olmalarını sağlarız farkına varmadan. Sonra da oturup dövünürüz, bu çocuk neden böyle oldu diye. Yanlış zamanda yanlış insanlarla olur ve geri dönüşü mümkün olmayan hatalar yapmasına neden oluruz, kendimizin ona ne yaptığımızı görmeyerek.
Çünkü o anda onun tepkiye değil, anlayışa ihtiyacı vardır. Sabır en önemli silahımızdır!
Onu kaybetmek istiyorsanız sürekli eleştirin ve suçlayın! Bunu neden yaptın kızım veya oğlum gibi.
Bak döverim seni...dövmeseniz bile siz artık onun için şiddeti anımsatan bir örnek olursunuz. Sizden korkar sürekli ve korku, kurak toprağa benzer ki, üzerinde ne saygı yetişir, ne de sevgi.
Nefret dolu, şiddet dolu, anlayışsız birini hediye edersiniz, dünyanıza ve dünyamıza.
Bir insan neye sahipse onu verir size! Ne bir eksik, ne de bir fazla...Sevgi verirseniz sevgi, anlayış verirseniz, anlayış...paylaşım verirseniz paylaşım alırsınız!
Siz nasılsanız, nasıl davranıyorsanız, çocuğunuz da o olacaktır, UNUTMAYIN. :045:
Sevginin çözemeyeceği hiç bir şey yoktur!
Dinlemeyi öğrenin ve hiç sözünü kesmeden, gözlerinin içine bakarak, dikkatle dinleyin onu. Dinlemeyi öğrensin o da.
Sürekli konuşan ve sürekli şımarıklıklar yapıp küsen bir çocuk, aslında ben de varım, beni duymuyorsunuz...ben bir bireyim ve benim de sizinle paylaşmak istediğim şeyler var diye haykıran bir bireydir.
İşten yorgun gelmiş olabilirsiniz, ama yarım saate sığdırabilirsiniz bunları.
Önemli olan 24 saat bir arada olup, onu yalnız bırakmak değildir iç dünyasında!
O beğenmediğiniz yarım saate bir günü sığdırabilmek, dolu dolu yaşamaktır her anını!
Ve...çok sık olarak o sihirli iki kelimeyi, sarılarak fısıldayın kulağına...SENİ SEVİYORUM...
Eylül GÖKDEMİR... 10.EYLÜL.2006