Birçok anne babanın çocuklarına söz geçiremediği zamanlarda uyguladıkları yöntem çocuğu ürkütücü nesne veya olaylarla korkutmaktır.
Örneğin; yemek yemeyen çocuğa "Bak, yemek yemezsen hav havlar gelir." diye korkutmak, ya da akşam yatmakta direnen çocuk için, "Erken yatmayan çocukların yatağının altından öcüler çıkar." diyerek uykuya zorlamak ürkütücü olduğu kadar tuhaf bir 'terbiye' yöntemidir. Bilinçli hiçbir anne-babanın yapmayacağı böylesi uygulamalar çocukların akıl ve ruh sağlığının ciddi tahribatlara uğratır.
Anne-babaların bir kısmı çocuklarını terbiye etmek için öcüleri kullandığı gibi, bir kısım anne-babalar da çocuklarının daha ahlaklı ve görgülü olması için "Allah"ı kullanmaktadırlar ki; bu da oldukça yanlıştır. Örneğin; 6 yaşındaki bir çocuğun herhangi bir konuda yalan söylediği anne babası tarafından tespit edilse ve bu çocuğun bir daha yalan söylememesi için "Sen yalan söylediğin için Allah çok kızdı (veya üzüldü), sakın bir daha yalan söyleme!" denilmesi çocuğun iman duygusunun temeline zehir dökmekten farklı bir şey değildir. Zira Allah, çocuk terbiyesinin bir aracı değil, aksine, çocuk terbiyesi Allah'a ulaşmak için bir araçtır. Anne-babaların Allah'a inanan çocuklar yetiştirmek için en gerekli ve akılcı terbiye metotları kullanmaları lazımken, terbiyeli çocuklar yetişsin diye Allah'ı kullanmaları ne kadar düşündürücüdür. Öyle ya, yaramazlık yapan bir çocuğa, "Şimdi Allah sana kızdı" ya da, "Allah şimdi seni gördü ve bunu da melekler senin günah defterine yazdı. Sen öldükten sonra bu yaptıklarının hesabını vereceksin, hadi şimdi tövbe et." diyerek çocuk terbiye etmek, o çocuğu depresyona sokmakla eşanlamlıdır. Halbuki çocuk, Allah dediğinde zihninde cennet bahçesinin en güzel kokularını hatırlamalı değil mi? Ya da, Allah denildiğinde, kendisini annesinden ve babasından daha çok seven, sevgi dolu bir his ruhunu sarmalı değil mi? Ne oluyor da, anne-babalar böylesi korkunç bir hataya düşerek, çocukları hizaya getirmek için öcü gibi bir Allah'ı çocuklarının zihinlerine sunuyorlar?
Bazı ebeveynler de yanlış davranış sergileyen çocuklarını cehennemde yanmakla tehdit etmektedirler ki, böylesi bir çocuk terbiyesi kabul edilemez. Zira 12 yaşından küçük çocuklara her ne sebeple olursa olsun, Allah'ın gazabı, cehennemin azabı gibi cezayı gerektiren konulardan bahsedilmemesi gerekir. Zira zihnî gelişimini henüz tamamlamamış olan çocuk böylesi tehdit içeren anlatımlar ve nasihatlerden ürker, korkar ve ilerleyen zaman içinde bu türden nasihatlerden de nefret eder hale gelir. Eğer bir ailenin, çocuklarını inançlı yetiştirmek istiyorsa çok titiz davranması ve kullandıkları her kelimeye dikkat etmesi gerekir. Çünkü, "Güzel söz ve beyanda sihir vardır." Ve yanlış kullanılmış bir söz çocuğun inanma hissiyatını felce uğratabilir.
Örneğin; yemek yemeyen çocuğa "Bak, yemek yemezsen hav havlar gelir." diye korkutmak, ya da akşam yatmakta direnen çocuk için, "Erken yatmayan çocukların yatağının altından öcüler çıkar." diyerek uykuya zorlamak ürkütücü olduğu kadar tuhaf bir 'terbiye' yöntemidir. Bilinçli hiçbir anne-babanın yapmayacağı böylesi uygulamalar çocukların akıl ve ruh sağlığının ciddi tahribatlara uğratır.
Anne-babaların bir kısmı çocuklarını terbiye etmek için öcüleri kullandığı gibi, bir kısım anne-babalar da çocuklarının daha ahlaklı ve görgülü olması için "Allah"ı kullanmaktadırlar ki; bu da oldukça yanlıştır. Örneğin; 6 yaşındaki bir çocuğun herhangi bir konuda yalan söylediği anne babası tarafından tespit edilse ve bu çocuğun bir daha yalan söylememesi için "Sen yalan söylediğin için Allah çok kızdı (veya üzüldü), sakın bir daha yalan söyleme!" denilmesi çocuğun iman duygusunun temeline zehir dökmekten farklı bir şey değildir. Zira Allah, çocuk terbiyesinin bir aracı değil, aksine, çocuk terbiyesi Allah'a ulaşmak için bir araçtır. Anne-babaların Allah'a inanan çocuklar yetiştirmek için en gerekli ve akılcı terbiye metotları kullanmaları lazımken, terbiyeli çocuklar yetişsin diye Allah'ı kullanmaları ne kadar düşündürücüdür. Öyle ya, yaramazlık yapan bir çocuğa, "Şimdi Allah sana kızdı" ya da, "Allah şimdi seni gördü ve bunu da melekler senin günah defterine yazdı. Sen öldükten sonra bu yaptıklarının hesabını vereceksin, hadi şimdi tövbe et." diyerek çocuk terbiye etmek, o çocuğu depresyona sokmakla eşanlamlıdır. Halbuki çocuk, Allah dediğinde zihninde cennet bahçesinin en güzel kokularını hatırlamalı değil mi? Ya da, Allah denildiğinde, kendisini annesinden ve babasından daha çok seven, sevgi dolu bir his ruhunu sarmalı değil mi? Ne oluyor da, anne-babalar böylesi korkunç bir hataya düşerek, çocukları hizaya getirmek için öcü gibi bir Allah'ı çocuklarının zihinlerine sunuyorlar?
Bazı ebeveynler de yanlış davranış sergileyen çocuklarını cehennemde yanmakla tehdit etmektedirler ki, böylesi bir çocuk terbiyesi kabul edilemez. Zira 12 yaşından küçük çocuklara her ne sebeple olursa olsun, Allah'ın gazabı, cehennemin azabı gibi cezayı gerektiren konulardan bahsedilmemesi gerekir. Zira zihnî gelişimini henüz tamamlamamış olan çocuk böylesi tehdit içeren anlatımlar ve nasihatlerden ürker, korkar ve ilerleyen zaman içinde bu türden nasihatlerden de nefret eder hale gelir. Eğer bir ailenin, çocuklarını inançlı yetiştirmek istiyorsa çok titiz davranması ve kullandıkları her kelimeye dikkat etmesi gerekir. Çünkü, "Güzel söz ve beyanda sihir vardır." Ve yanlış kullanılmış bir söz çocuğun inanma hissiyatını felce uğratabilir.