Huseyni
Müdavim
*Esan Gül kimdir?
1972 Malatya doğumluyum. İnönü Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık bölümünden mezun oldum. Çeşitli gazete ve dergilerde yazılarım yayınlanıyor. Genelde çocuk ve aile eğitimi üzerine çalışıyorum. Evli ve 3 çocuk babasıyım. Yayınlanmış 6 kitabım var. Çıra Yayınlarında yayınlanan kitaplarımdan bazıları şunlar:
Çocuğun Dinî Eğitimi Nasıl Olmalı?
*Peygamberler Çocuklarını Nasıl Eğitti?
*Çocuk Eğitiminde Kırk Hadis.
Genelde çocuk eğitimi ile ilgileniyorsunuz, biz biliyoruz ki çocuk yetiştirmek en zor san'attır. Peki, Peygamberimizin (a.s.m) çocuklara davranışı nasıldı?
Çocuk eğitimi dua ile başlar.
Peygamberimizin bütün hayatı incelendiği zaman çocuk ve duanın bir bütün olduğunu,
kendisine bir çocuk getirdiği zaman dua ettiğini,
dua öğrettiğini ve duanın güzelliğinde bir hayatı öğrettiğini görüyoruz.
Bu aileler için de bir örnektir.
Aileler ne yazık ki eğitim deyince sadece belirli metotlar ve yöntemler ile kendilerince
yapmaları gerekenleri anlıyorlar.
Oysa bunlar dua ile birlikte bir değer kazanır.
Hayatı çocuk masumiyetinde anladığınız gibi dua tadında da anlamak zorundasınız.
Bunun için Batı menşeili eserlerden mülhem olarak yazılan eserlerin duadan ve ruhtan yoksun,
olayın sadece davranış boyutuna dikkat eden,
Allah’ı hesaba katmayan bir özellikte olduğunu söylememiz mümkün.
Bunlara karşı daha dikkatli olmak ve
kendi kaynaklarımızdan beslenmek zorundayız.
Unutmayın din ve hayat bölünmez bir bütündür, ayrılamaz,
bir bölümü akim bırakılamaz.
Peki, bizler anne-baba olarak neler yapabiliriz, çocuklarımızı daha iyi nasıl yetiştirebiliriz?
Anne babaların en büyük yanılgısı çocuk eğitimi denilince sadece çocukla ilgili bir düşüncenin oluşması,
kendilerini hesaba katmamalarıdır.
Oysa çocuk eğitimi ile anne babanın eğitiminin birlikte düşünülmesi gerekir.
Meselâ çocuğunuzun yalan konuşmasını istemiyorsanız öncelikli olarak sizin örnek olmanız ve
yalan konuşmamanız gerekir.
Çocuğunuzun kitap okumasını istiyorsanız öncelikli olarak çocuk
anne ve babasının elinde kitap görmelidir.
Ayrıca siz yapmadığınız ya da yapamayacağınız şeyleri çocuktan isteyemezsiniz.
Çünkü yapmadığınız şeyleri çocuktan istemeniz bir güvensizlik vesilesi olacağı gibi
Allah (cc) katında da büyük bir vebaldir.
İlâhî hitap bu konu da Müslümanları yapmayacakları şeyleri söylemelerinden dolayı sorumlu tutar.
“Çocukları daha iyi nasıl yetiştirebiliriz?” sorusuna gelince öncelik yine anne babalardadır.
Bence bu soru anne babalar kendilerini daha iyi nasıl yetiştirebilir sorusu ile aynı içeriğe sahiptir ve
birbirini tamamlar.
Hayat çocuk ile ebeveyn arasında interaktif ilişkilerin toplamıdır diyebiliriz.
Siz yaşarsınız çocuğunuz etkilenir çocuğunuz yaşar siz etkilenirsiniz.
Ne yazık ki anne babalar çocuklarından çok uzaklar ve onları anlamıyorlar hatta tanımıyorlar.
O zaman asıl problem çocukları anlamamaktır diyebilir miyiz? Ve nasıl anlarız?
Evet ne yazık ki aileler çocuklarını tanımıyor ve anlamıyorlar.
Her çocuğun bir anlam dünyası ve anlam dili vardır.
Bununla şunu söylemek istiyorum.
Meselâ her çocuğun sevgi dili farklıdır.
Biz çocuklarımızı kendimizce severiz, ama çocuk bunu sevgi olarak anlamayabilir.
Ben çocuklarıma
“Ne yapmış olursam sizi sevmiş olurum?” diye sordum.
Büyük oğlum “Benimle zaman geçirirsen beni sevmiş olursun” demişti.
Küçük oğlum ise “Beni öpersen beni sevmiş olursun” diye cevap vermişti.
Dikkat edin ikisi de benim çocuklarım ve her ikisinin de sevgi anlayışı farklı,
oysa biz çocuklarımızı kendi sevgi dilimizle seviyoruz ve
bu bazı çocuklar tarafından sevgi olarak anlaşılmayabilir.
İkinci olarak da anne babaların konu ile ilgili kitap okumaları ya da
seminerlere katılmalarını önemsiyorum.
Herkes çocuk eğitimini bildiğini zanneder, ama madem biliyorsunuz
bu kadar problem,
bu kadar sıkıntı,
bu kadar huzursuzluk neden?
Bence bu sorunun cevabını aileler düşünmek zorunda.
Anne-babanın geçimsizliğinin çocuk üzerindeki etkileri nelerdir?
Ailedeki her olay anne babayı etkilediği gibi çocuğu da etkiler.
Onlar aile içerisinde olan çoğu şeyi bilirler.
Aileler bilmediklerini düşünür, ama öyle değil.
Siz eğer kavga etmişseniz ya da küsmüşseniz çocuk bundan haberdardır ve
bunun karşısında nasıl bir tutum ve davranış sergilediğinizi gözlemler.
Eğer problemleri konuşarak çözüyorsanız,
çocuk da bunu bir yöntem olarak öğrenir ve uygulamaya çalışır
yok eğer en ufak bir şeyde sinirleniyor ve kavga çıkarıyorsanız,
çocuk bunu da bir yöntem olarak öğrenir ve uygular;
ya kardeşine ya da okulda arkadaşına uygular.
Ailelerin en çok şikâyet ettikleri konulardan biri de babaların çocuklarıyla kaliteli zaman geçirmemeleridir. Anneler bu konu da oldukça muzdariptir. Bununla ilgili olarak neler söylersiniz?
Çocuk eğitimi denilince ne yazık ki akla ilk önce anne geliyor.
Oysa İslâma göre öncelik babadadır.
Çünkü baba aile bireylerinin hepsinden sorumludur.
Burada baba hem kendinden, hem eşinden hem de çocuklarından sorumludur.
Oysa babalar bunu ne yazık ki annelere terk etmişlerdir.
Çocuk eğitimi bir kişinin üstesinden gelebileceği bir konu değildir.
Birlikte ve uzun soluklu bir süreçtir.
Baba da bu işin lokomotifliğini oluşturur.
Elinizin altındakilerden sorumlusunuz hakikatinin takipçisi olan babaların bu konu da geri durmamaları,
ailedeki her bireyden dolayı Allah katında hesaba çekileceklerini bilmeleri gerekir.
Belki babalar çocuk eğitimi ile çocuk bakımını birbirine karıştırarak böyle bir kanaate sahip olabilirler.
Bu İslâmı bilmemek ya da okumamaktır.
Eğer bir konu da sorumluluk sahibiyseniz o alanla ilgili ilim tahsil etmek zorundasınız.
Bu hem erkek hem de kadın üzerine bir vebaldir.
Çocuklara hem dini hem kültürel eğitimi vermede hikâyelerin önemi, yeri nedir?
Bizler büyüklerle iletişim kurduğumuz gibi,
büyüklerle eğitim yaptığımız gibi çocuklarla iletişim kuramaz onlarla eğitim yapamayız.
Her dönemin kendine ait özellikleri, iletişim teknikleri ve yöntemleri vardır.
Çocukların öğrenmelerinde en etkili yöntemlerden biri oyun diğeri ise hikâyelerdir.
Çocuklarınıza sadece öğüt ve nasihat vererek bir şey öğretemezsiniz.
Onlara oyunları kullanarak da bir şeyler öğretebilir, hikâyeler okuyarak da öğüt almalarını sağlayabilirsiz.
Kur’ân’ın genel özelliğine baktığımız zaman kıssaların ayrı bir yeri vardır.
Kıssalar hayatın dilidir aslında.
Siz bu örneklemeden yola çıkarak çocuklara ulaşabilir,
onları sıkmadan ibret almalarını sağlayabilirsiniz.
Özellikle okul öncesi dönemde oyun ve hikâyelerin çocuk eğitiminde etkin bir şekilde kullanılması gerekir.
Televizyon ve internetin çocuklar üzerindeki et-kisi için neler söyleyebilirsiniz?
Hayatımız artık televizyon ve internet oldu.
Hayatımızın merkezine koyduk onları.
Onlarsız bir dünya düşünemez olduk.
Çocuklarımız da televizyon ve internetsiz bir hayat düşünmüyorlar artık.
Biz ne kadar ayrıyız ki televizyon ve internetten çocuklarımız da o kadar ayrı olsun.
Ne yazık ki çocuklarımızı televizyonlar eğitiyor, çizgi filmler eğitiyor.
Düşünün bir kere biz çocuğumuzla beş dakika konuşmazken, televizyon beş saat konuşuyor.
Her şey cazibeli, albenili…
Onlar kızmıyor, onlar dövmüyor…
İstedikleri gibi konuşuyorlar ve çocuklarımızın zihnini ilmek ilmek işliyorlar.
Ailelerin özellikle çocukların izledikleri çizgi filmlere,
internette oynadıkları oyunlara dikkat etmeleri gerekir.
Bilgisayar kesinlikle çocukların odasında olmamalıdır.
Salonda ya da herkesin görebileceği yerde olmalıdır.
Çünkü ne zaman, hangi sitelere gireceği belli olmaz ve kontrol de sağlanamaz.
Siz uyurken o internette sörf yapabilir ya da online oyunlar oynayabilir.
Okuduğum ve beğendiğim bir soruyu size de yöneltmek isterim. “Kendi özgüven problemlerimizi tamir edelim derken, ertelemeyi ve beklemeyi sevmeyen, her istediği anında olsun isteyen nesiller mi yetiştirdik acaba?”
Ne yazık ki aileler özellikle de anneler kendileri yapamadıkları
ya da ulaşamadıkları şeyleri çocukları üzerinden gerçekleştirmeye,
bu şekilde kendilerini tatmin etmeye çalışıyorlar.
Çocukların ne düşündükleri, neler yapmak istedikleri onlar için önemli değil,
sadece kendi istekleri gerçekleşsin istiyorlar.
Bu bizimle ilgili bir problem aslında…
Beklemeyi bilmeyen çocuklar yetiştirdik derken de aslında farklı bir durumun
söz konusu olduğunu düşünüyorum.
Biz istiyoruz ki çocuklarımızın her istediği olsun,
biz sıkıntı çektik onlar çekmesin,
biz yemedik yediriyoruz mantığı yani…
Bu çocuklarımızı ne yazık ki doyumsuz yaptı.
Her istediklerine çok rahat bir şekilde sahip oldular ve önlerinde buldular.
Aynı sihirli filmlerdeki gibi ol dedi oldu.
Bunun için herhangi bir çaba harcamalarına ve sabretmelerine gerek yok.
Artık çocuk yemek yemiyor annesi yediriyor,
artık çocuk elbise ya da ayakkabı giymiyor annesi giydiriyor,
artık çocuk ders yapmıyor annesi yerine yapıyor.
Sonra da çocuğun dersleri zayıf,
özgüven eksikliği var gibi şikâyet ediyoruz.
Buna hakkımız olmadığını düşünüyorum.
Bazı anne-babalar çocukları için eğitim peşindeler. Ve bu zaman zarfında çocukları erteliyorlar, aslında bu eğitim çocuk doğmadan alınmalı değil mi?
Eğitim ömür boyu devam etmesi gereken bir süreçtir.
Çocuk eğitiminde de bu böyledir.
Efendim Batılıların söylediği gibi 18 yaşına geldikten sonra
benim sorumluluğum biter mantığı İslâmda yoktur.
Siz ölüm döşeğindeyken bile bu sorumluluk devam eder.
Ne demiştik, duayla başlayan ve ölüm döşeğindeyken bile devam eden bir süreçtir.
Bunu da Yakup Aleyhisselâmın ölüm döşeğindeyken çocuklarını yanına çağırıp,
“Benden sonra kime kulluk edeceksiniz?” diye sormasından anlıyoruz.
Dikkat edin, bir baba çocuklarının kendisi öldükten sonra bile ne yapacaklarını merak ediyor ve
onlara bu soruyu soruyor.
Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı ve bu konu önemli olduğundan bir röportaj daha sözü almak isteriz. Biliyorum ki sorulacak çok soru var.
Öncelikle hassasiyetinizden dolayı teşekkür ederim.
Gerçektende ailelerin bildiklerini zannettikleri,
ama ne yazık ki en az bildikleri konulardan bir tanesi aile ve çocuk eğitimi…
Kardeşlerimden özellikle ricam, atalarından öğrendikleriyle yetinmesinler.
Onların doğru olanlarını alsınlar,
ama yanlışlarını da biz babamızdan-annemizden böyle gördüğüne sığınarak yanlışlarını sürdürmesinler.
Unutmayalım hayat yanlışlar üzerine bina edilemez.
ARZU KONAN
06.03.2010
ELİF-YeniAsya