Çocuk bembeyaz bir kâğıt gibi dünyaya gelir. Bu kâğıda yazılacak yazılar, ebeveyne aittir. Hakla batılı ayıramaz. Ebeveyni de aynı şekilde yaşıyorsa, çocuğun ismi Müslüman, hayatı başka türlü bir insan yetişiyor demektir. Her çocuk cennetlik olarak dünyaya gelir.
Çocuğun hayatı bir denklemdir. Akrabalar, komşular, arkadaşlar, basın ve yayın gibi daha pek çok şey çocuğa kötü şeyler söyleyebilir. Yalnız anne ve baba çocuğa her zaman iyiyi ve doğruyu gösterebilir.
Çocuk, sadece kulağından değil gözünden de terbiye olur. Yani duyduğunu değil, gördüğünü yapar. Yıllar önce çocuk terbiyesiyle ilgili bir kitap neşretmiştim. Onu alanlardan birisi dedi ki: "Bunu oğluma vereyim de okusun." Halbuki biz o kitabı ebeveynler için hazırlamıştık!
Bazı ağaçları aşılayarak daha iyi meyve vermesi sağlanır. Çocuklarımız bir fidandır. Onlara dünya nizamının en iyi dalını aşılamak lazım. Aşı tutmazsa, fidan yerinde duruyor, tekrar aşılanabilir. Aşının tutmamasının sebebi, çiftçinin hatasıdır.
Öyle ebeveyn de var ki, bahçede kavak büyüyor, evde çocuk büyüyor... Çocuğun yetişmesi için her şeyden önce anne-baba yetişmiş olacak. Çocuğunun iyi olmasını isteyen ana-babanın önce kendisi iyi olacak.
Mukayeselerle, kainattan misallerle çocuklarımıza Allah'ı anlatabiliriz. Çocukla hoşlanacağı ortamda bir arkadaş yakınlığında sohbet edilebilir. Hem o günü hem de anlattıklarınızı bir daha unutamaz... Mesela çocuğumuzla birlikte dolaşırken neler konuşabiliriz?...
Binlerce çeşit bitki ve hayvanı kim yaratmakta, büyütmekte ve beslemektedir? Her birine kendine has elbiseler giydirmekte, onun yiyeceği gıdaları hazırlamakta ve her cinse ait bir yaşama şekli vermektedir? Salyangozun elbisesi ile kurbağanınki arasındaki farkı, atın yiyeceği ile kurdun yiyeceğini düşününüz. Ördeklerle, tavukların yaşama tarzları başkadır. Papatyalarla, çınarları ve diğer meyveleri hayal ediniz. "Biz Allah'tan çok uzak olsak da, Allah bize çok yakındır" hususunu güneş misali ile izah etmek mümkündür. Güneş ışıkları üzerimizdedir; sanki güneşin eli bize dokunmaktadır.
Bir derenin üzerindeki kabarcıklara dikkat ettiğimizde, her kabarcığın içinde bir güneş olduğu görülür. Kabarcıklar gider, gelen yenilerinin içinde yine güneş vardır. Bu durum gösterir ve ispat eder ki, daimî duran bir "güneş" var. Gelen her kabarcık, bu güneşe ayna olmaktadır. Başımızı yukarıya kaldırmasak da, bu hakikati anlamamız mümkündür.
Küçücük sinekteki sanat, Ay'ın Dünya etrafında dönmesinden daha basit değildir.Yıldızları, gezegenleri gökyüzüne takan kim?
Tohumu toprağa ekiyoruz, koskoca ağaç oluyor, meyve veriyor. Her meyvede bir çekirdek, her çekirdekte koskoca ağaç... Peki ilk tohum nasıl meydana geldi?
Vücudumuz ne kadar mükemmel bir fabrika! Her organın ne vazife yapacağı çok iyi belirlenmiş. Mesela kalp dakikada ortalama ne kadar atacağını, ne kadar kan pompalayacağını, böbrekler ne kadar kanı temizleyeceklerini, vücuttan ne kadarını dışarı atacağını nereden biliyor?
Şunu kat'i olarak bilmeliyiz ki, İslam dinini öğrenmek, anlamak, yaşamak bizim vazifemizdir. Fakat eşimiz, çocuğumuz ve annemiz de olsa yakınlarımızın İslam'ı öğrenip yaşamaları Allah'ın takdir edeceği bir şeydir. Bir şahsın diğer biri tarafından uyandırılmasına irşat denirse, kulun görevi tebliğdir, irşat Allah'a aittir. Bazı kimseler yakınlarını mutlaka İslam esasına uydurmaya çalışıyor. Şunu unutmamak lazımdır ki, birçok peygamber, yakınlarını irşat edememiştir. Bu hal, onların peygamberliklerine zarar vermemiştir. Bizim vazifemiz ise, İslamiyet'i her şartta yaşamaktır.
Hekimoğlu İSMAİL ZAMAN
Çocuğun hayatı bir denklemdir. Akrabalar, komşular, arkadaşlar, basın ve yayın gibi daha pek çok şey çocuğa kötü şeyler söyleyebilir. Yalnız anne ve baba çocuğa her zaman iyiyi ve doğruyu gösterebilir.
Çocuk, sadece kulağından değil gözünden de terbiye olur. Yani duyduğunu değil, gördüğünü yapar. Yıllar önce çocuk terbiyesiyle ilgili bir kitap neşretmiştim. Onu alanlardan birisi dedi ki: "Bunu oğluma vereyim de okusun." Halbuki biz o kitabı ebeveynler için hazırlamıştık!
Bazı ağaçları aşılayarak daha iyi meyve vermesi sağlanır. Çocuklarımız bir fidandır. Onlara dünya nizamının en iyi dalını aşılamak lazım. Aşı tutmazsa, fidan yerinde duruyor, tekrar aşılanabilir. Aşının tutmamasının sebebi, çiftçinin hatasıdır.
Öyle ebeveyn de var ki, bahçede kavak büyüyor, evde çocuk büyüyor... Çocuğun yetişmesi için her şeyden önce anne-baba yetişmiş olacak. Çocuğunun iyi olmasını isteyen ana-babanın önce kendisi iyi olacak.
Mukayeselerle, kainattan misallerle çocuklarımıza Allah'ı anlatabiliriz. Çocukla hoşlanacağı ortamda bir arkadaş yakınlığında sohbet edilebilir. Hem o günü hem de anlattıklarınızı bir daha unutamaz... Mesela çocuğumuzla birlikte dolaşırken neler konuşabiliriz?...
Binlerce çeşit bitki ve hayvanı kim yaratmakta, büyütmekte ve beslemektedir? Her birine kendine has elbiseler giydirmekte, onun yiyeceği gıdaları hazırlamakta ve her cinse ait bir yaşama şekli vermektedir? Salyangozun elbisesi ile kurbağanınki arasındaki farkı, atın yiyeceği ile kurdun yiyeceğini düşününüz. Ördeklerle, tavukların yaşama tarzları başkadır. Papatyalarla, çınarları ve diğer meyveleri hayal ediniz. "Biz Allah'tan çok uzak olsak da, Allah bize çok yakındır" hususunu güneş misali ile izah etmek mümkündür. Güneş ışıkları üzerimizdedir; sanki güneşin eli bize dokunmaktadır.
Bir derenin üzerindeki kabarcıklara dikkat ettiğimizde, her kabarcığın içinde bir güneş olduğu görülür. Kabarcıklar gider, gelen yenilerinin içinde yine güneş vardır. Bu durum gösterir ve ispat eder ki, daimî duran bir "güneş" var. Gelen her kabarcık, bu güneşe ayna olmaktadır. Başımızı yukarıya kaldırmasak da, bu hakikati anlamamız mümkündür.
Küçücük sinekteki sanat, Ay'ın Dünya etrafında dönmesinden daha basit değildir.Yıldızları, gezegenleri gökyüzüne takan kim?
Tohumu toprağa ekiyoruz, koskoca ağaç oluyor, meyve veriyor. Her meyvede bir çekirdek, her çekirdekte koskoca ağaç... Peki ilk tohum nasıl meydana geldi?
Vücudumuz ne kadar mükemmel bir fabrika! Her organın ne vazife yapacağı çok iyi belirlenmiş. Mesela kalp dakikada ortalama ne kadar atacağını, ne kadar kan pompalayacağını, böbrekler ne kadar kanı temizleyeceklerini, vücuttan ne kadarını dışarı atacağını nereden biliyor?
Şunu kat'i olarak bilmeliyiz ki, İslam dinini öğrenmek, anlamak, yaşamak bizim vazifemizdir. Fakat eşimiz, çocuğumuz ve annemiz de olsa yakınlarımızın İslam'ı öğrenip yaşamaları Allah'ın takdir edeceği bir şeydir. Bir şahsın diğer biri tarafından uyandırılmasına irşat denirse, kulun görevi tebliğdir, irşat Allah'a aittir. Bazı kimseler yakınlarını mutlaka İslam esasına uydurmaya çalışıyor. Şunu unutmamak lazımdır ki, birçok peygamber, yakınlarını irşat edememiştir. Bu hal, onların peygamberliklerine zarar vermemiştir. Bizim vazifemiz ise, İslamiyet'i her şartta yaşamaktır.
Hekimoğlu İSMAİL ZAMAN