Çocuğumuzun başarısını etkileyen en önemli nedenlerden birisi, ailenin yaşantı ortamı ve tutumudur. Çocuklarımız adına yapacağımız kimi küçük özveriler, onları başarılı yapacak ve mutlu kişiler olarak topluma katılmalarını sağlayacaktır.
Çocuğunuz okuldan döndüğü zaman onu karşılayan birisi olmalı evde. Okuldan getirdiği sevinç ve üzüntü duygularını paylaşacak birisi… Okula giderken de onu uğurlayan birisi ya da birileri bulunmalı. Çocuğunuzu çok sevin ve sayın ki o da sizlere ve diğer insanlara karşı sevgi ve saygı duyabilsin.
Çocuklarımızın devlete ve topluma olan saygı duygusu ailede doğar, okul boyunca gelişir. O nedenle çocuklarımızın yanında tanıdıkları, arkadaşları, öğretmenleri çekiştirmemeliyiz. Çocuklarımız, öğretmenlerinden ya da okuldan yakındıkları zaman, yakınmalarının derinleşmesine fırsat vermemeliyiz. Onlara kimi gerçekleri açıklayabiliriz: “Her öğretmen, her çocukla yeteri derecede ilgilenemeyebilir. Okul, herkesin istediği düzene girmez. Biz okul düzenine uymalıyız…” Göreceksiniz, çocuklarınız kısa zamanda olumlu yolları araştırıp bulmaya çalışacaklardır.
Çocuğunuzun evde rahatça derse çalışabilmesi için, olanak ve yer hazırlayın.Durumunuz elverirse, masa ve iskemle alın. Ayrıca çalışma odası düzenleyin. Çantasını, odasındaki kitaplığını, yatağını kendisi düzeltsin. Git gide bu işlere alışsın. Çocuğunuz dersleri ile ilgili sorular sorduğunda, bilginiz düzeyinde yanıtlayın. Bilmediklerinizi açıkça belirtin. Nerelerden yararlanabileceği hakkında yol gösterin. Kendi bildiklerinizi çocuklarınıza öğretmeye çalışmayın.
Çocuğunuz dilemediği sürece, onunla yanyana oturup ders çalışmak onu sıkar. Çocuğun yaşantı ve öğrenme merkezi, okul-bütünü olmalıdır. Ev çalışmaları, okul çalışmalarına yardımcı olmalıdır. Çocuklarımız, okul programına ve okul yaşantısına uyma isteği içerisine girerlerse, tüm fizik ve psikolojik güçlerini okul başarısı doğrultusunda kullanacakları için başarıları sürekli olur.
Çocuğunuzun okul yönünden olan tüm dileklerini yerine getirmeye çalışın. Bu dilekler, size çok geliyorsa; okul yönetimi ile aile arasında çocuğunuzu aracı olarak kullanmayın. Onun yanında yakınmayın. Doğruca okul yönetimi ile görüşün. Düşüncelerinizi onlara açıklayın. Böylece okul yönetimine de yardımcı olursunuz.
Çocuklarınızın, okul programlarını başarı ile yürütmesinde evdeki yaşamı önemlidir. Bu yönden aileye çeşitli özveriler düşmektedir: Çocuklarımız, tek başına evde kalmak istemezler. Ailenin gece yaşantısı çoksa çocukların yararına bunu azaltmalıdır. Söz gelimi; haftada dört gece dışarı çıkan aile ya da her akşam kahveye giden baba. bunu haftada ikiye ya da bire indirebilmelidir. Çocuklarımızın giyim ve harçlığı, arkadaşlarının derecesinden aşağı düşürülmemeli; yukarıda çıkarılmamalıdır. Bir başka deyişle; çocuklarımızın savruk olmaması için, onlara fazla harçlık vermeyelim. Ama arkadaşları arasındaki yerini bulabilmesi için, harçlıksız da bırakmayalım.
Ailenin mutluluğu, çocuğa psikolojik güven verir ve başarısı”: artırır. Çocuklarımızın yanında tartışma yapılmamalıdır. Anlaşmazlıklar olursa onlardan uzakta çözmeye çalışılmalıdır. Çatlak topraklarda nemsiz kalmış ağacın yemişi ne ise, geçimsiz ailenin çocuğu da o duruma düşer.
Çocuklarımız, kardeşi ya da aileden biriyle anlaşmazlığa düşer, tartışmaya girer, kavga yapabilir. Bu durumlarda araya başkas: girmesin. Konu iki kişi arasında sonuçlansın.
Aileden biri çocuğa sert davranırken diğeri yumuşak davranmaya yeltenirse çocuğun kişiliği dengeli gelişemez. Çift yönlü davranış çocuğu yalancılığa ve ikiyüzlülüğe iter. Kendine güvenini azaltır ve başarısını düşürür.
Ancak burada önemli bir konuya değinmeden geçemeyeceğim: Umulmadık bir zamanda, eşlerden birisi (örneğin baba) çocuğa sert bir çıkışta bulunabilir. Böyle bir durumda ana, çocuğa arka çıkmamalı. Olumlu yorumlarla konuyu açıklama yoluna gitmeli. Böylece çocuğun. anlayışlı bir davranış içine girmesine yardımcı olunur. Konunun tartışması ayrıca aile içindeki uyumlu yöntemlerle ileride yapılabilir.
ANA İLE ÇOCUK
Bebek doğar doğmaz, çevrenin farkına varır, ana ile çocuk arasındaki-bağ, ilk 24 saat içinde kurulur. Ana, yeni doğan bebeği kucağına alıp okşarsa bebek sevildiğini anlar.
Kişiliğin oluşmasında, üçüncü yaşa kadar olan dönem önemlidir. Kişiliğin oluşması altıncı yaşa kadar sürer, bu yaşlarda çocukla en çok ilgi kuran anadır. Bu nedenle çocuğun tüm benliğini etkileyen en önemli kişi
Evli olan her kadın; önce bir eş, sonra da çalışan bir kişidir. Çocuğu olan bir kadın ise önce ana sonra eş, daha sonra da çalışan bir kişidir. Analık görevi, eşlikten, ete, çalışmaktan da önde gelir.
Anada bir yaşatıcılık ve yaratıcılık gücü vardır, ananın üstünlüğü, çocuklarına karşı olan engin sevgisi içinde saklıdır. Çocuklarına yeterli sevgiyi vermeyen bir kadın ne ana, ne eş olabilir. Olsa olsa erkeğe ortak bir kişi olur.
Ailenin kutsallığı analık duygusu içinde saklıdır. Yeni evli eşler arasında aile duygusu kökleşmedikçe, çocuk1 istenmemelidir. Çünkü analık zordur yorucudur, yıpratıcıdır. Tüm yaşamını çocuklarına ve eşine adamayı göze alabilenler ana olmalıdırlar.
Çocuk yapmak kolaydır. Önemli olan ise onu yetiştirmektir, ana sergisine doyamayan çocuklar, topluma zararlı kişiler olarak yetişirler. Şımarıklık, inatçılık, bencillik, tembellik, yalancılık, kırıcılık vb. duygusal bozuklukların nedenleri ana sevgisi eksikliğinden olmaktadır. Özgür, mutlu ve başarılı kişiler, kaynağı tükenmeyen, engin ana sevgisinin besleyici ve yaratıcı sıcaklığı içinde yetişirler. Bu nedenle analık, insanlığın ve kadınlığın en üstün aşamasıdır.
BABA İLE ÇOCUK
Ana kadar, babanın uyana kaynağı olması da önemlidir. Çünkü toplumda iki cins insan vardır: Kadın ve erkek. Bu iki cins tarafından da yeterince uyarıcı alabilen çocuk, topluma olumlu uyum gösterebilir. O nedenle çocuk, kendine en yakın kadından analık, en yakın erkekten de babalık sevgisini atarak gelişir.
Ne var ki ülkemizde babaların çoğu çocukları ile ilgilenmezler. Çoğu da çocuğun yetiştirilmesini anaya bırakmışlardır. Çocuğun eğitiminden anayı sorumlu tutanlar da vardır. Kaldı ki, çocuğun dengeli bir kişilik kazanmasında, ana kadar babanın da yeri önemlidir.
Bir erkek çocuk, sevmediği kişiye benzemek için özenmez. Baba, çocukla ilişkilerinde sabırsız davranırsa o çocuk, tüm erkeklerin karşısında huzursuzluk duyacaktır. Erkeklerle birarada bulunmaktan rahatsız olan erkek çocuk da daha çok anaya yaklaşarak kadınsı davranışları benimseyecektir.
Erkek çocukla oyunlar düzenleyerek onunla arkadaş olmalıdır baba. Oyunlarda onu utandırmamalıdır. “Benim gibi erkek adam olsun” gibi tabansız düşüncelerle kendi istediği oyun ve davranışlara yönlendirmemelidir çocuğu, önemli olan erkeklik-dişilik değil, “Mertliktir.”
Baba, çocukla oynarken şiddetten kaçınmalıdır. Eğer baba, oyunda kurt olup ulursa çocuk bunu gerçek gibi görür ve “KURT BABA” çocuğun düşüne girer. Oyunlar sakin ve doğal olmalıdır. Gerek oyun içinde, gerekse diğer tüm ilişkilerde, çocukla asla alay edilmemelidir.
GELİŞME ORTAMI
Bitkiler doğanın birer parçalarıdır. Çocuklar da doğanın birer parçalarıdır. Çocukların olumlu ya da olumsuz yetişmeleri, içinde bulundukları ve geliştikleri ortamın durumuna bağlıdır.
Bitki yetiştiren bir çiftçi; hiç bir zaman yetiştirdiği bitkilerin biçimi, dalı, yaprağı üzerinde durmaz. Bitkilerin birbirlerine ya da öteki bitkilere benzeyip benzemediği üzerinde de durmaz. Onun tek düşüncesi, bitkinin bol ürün vermesidir. Bu nedenle toprağı işler. Gereğince gübreler. Yabancı otlardan temizler. Hastalıklara karşı ilaç verir. Zamanında ölçülü olarak budama yapar. Ölçülü olarak su verir. Becerebildiğince doğal yıkımlara karşı önlem alır. Hava durumu da uyumlu olursa bol ürün alır çiftçi.
Komşunun ağacı bol yemiş veriyorsa kendi ağaçlarının da onlara benzemesi için zorlamaz. Sağa sola, aşağı yukarı asılmaz. Dallan, filizleri sıkıştırmaz. Ancak ağaçların bol ürün vermesini sağlayıcı önlemler almakla yetinir. Tarlayı işlemede, gübreleme ve ilaçlamada, sulamada, budamada bir yanlışlık (Azlık çokluk) olup olmadığını düşünür, ölçer. Bir başka deyişle bitkilerinin daha bol ürün vermesi için ortam hazırlar.
SEVGİNİZİ ESİRGEMEYİN
Aile içinde sevgi ortamının doğması, öncelikle karı-kocanın karşılıklı sevgi ve saygısına bağlıdır. Bu ortam doğmamışsa çocuklarda çeşitli psikolojik bozukluklar oluşabilir. Bir başka deyişle, büyükbaba ve büyükannenin hastalıkları torunlarında da görülebilir. Her bireyin ve her ailenin zayıf yönleri olabilir. Eğitim, bireydeki zayıf yönleri bulup eğiterek yeni ve güçlü kişilikler yaratmaya ye terlidir. Çeşitli sorunları olan çocukların düzelmelerinde, uygulayabilenler için eğitim, sihirli bir çubuktur.
Çocuklarda görülen başarısızlıklar çoğu kez sevgi azlığından doğmaktadır. Okullarımızdaki uyumsuz çocukların gıdaya mı, yoksa sevgiye mi daha çok gereksinimleri olduğunu ölçebilsek; sevgi açlığının daha çok olduğunun görürüz. Gıda yetersizliğinin çocuğa zararı zamanında görülebilir. Ama sevgi yetersizliğinin zararı yıllarca sonra ortaya çıkar. Gıdası eksik olan bir çocuğun kimi becerilerinde belki az gelişme olabilir. Ama yetiştiği zaman, toplumun çeşitli kesimlerinde eğitim derecesine göre yararlı hizmetler yapabilir. Ancak sevgi azlığı içinde büyüyen bir çocuk, toplumun hangi kesiminde görev alırsa alsın, topluma yararlı çalışmalarda bulunamaz.
Çocuk ne denli beslenirse Beslensin, sevgi yokluğu içinde büyürse benliği gelişemez. Kişiliğinde boşluklar olur. Çevresine ve topluma ayak uyduramaz. Büyüdüğünde pek çok davranış bozuklukları gösterir. Çocuk bakımevlerinde, geçimsiz ve yıkılmış ailelerde büyüyen çocukların kişiliklerinde çeşitli uyumsuzluklar görülür. Söz gelimi çekingen, heyecanlı, kibirli, şımarık, kararsız ve duygusal olabilirler.
Çocuğun bedenindeki eksiklikler giderildiği zaman, zekasında gelişme görülür. Örneğin; çocuklardaki solucan tedavisi, zekanın çalışmasını olumlu yönde etkiler. Ancak bu demek değildir ki çocuğun sağlığının iyi olması zekayı artırır. Çocuğun sağlığının iyi olması, zekasının normal çalışmasını, gerilememesini; çocuğun gereksinimi olan sevgiyi alması da zekasının normal çalışmasını, gerilememesini sağlar.
ALNTI
Çocuğunuz okuldan döndüğü zaman onu karşılayan birisi olmalı evde. Okuldan getirdiği sevinç ve üzüntü duygularını paylaşacak birisi… Okula giderken de onu uğurlayan birisi ya da birileri bulunmalı. Çocuğunuzu çok sevin ve sayın ki o da sizlere ve diğer insanlara karşı sevgi ve saygı duyabilsin.
Çocuklarımızın devlete ve topluma olan saygı duygusu ailede doğar, okul boyunca gelişir. O nedenle çocuklarımızın yanında tanıdıkları, arkadaşları, öğretmenleri çekiştirmemeliyiz. Çocuklarımız, öğretmenlerinden ya da okuldan yakındıkları zaman, yakınmalarının derinleşmesine fırsat vermemeliyiz. Onlara kimi gerçekleri açıklayabiliriz: “Her öğretmen, her çocukla yeteri derecede ilgilenemeyebilir. Okul, herkesin istediği düzene girmez. Biz okul düzenine uymalıyız…” Göreceksiniz, çocuklarınız kısa zamanda olumlu yolları araştırıp bulmaya çalışacaklardır.
Çocuğunuzun evde rahatça derse çalışabilmesi için, olanak ve yer hazırlayın.Durumunuz elverirse, masa ve iskemle alın. Ayrıca çalışma odası düzenleyin. Çantasını, odasındaki kitaplığını, yatağını kendisi düzeltsin. Git gide bu işlere alışsın. Çocuğunuz dersleri ile ilgili sorular sorduğunda, bilginiz düzeyinde yanıtlayın. Bilmediklerinizi açıkça belirtin. Nerelerden yararlanabileceği hakkında yol gösterin. Kendi bildiklerinizi çocuklarınıza öğretmeye çalışmayın.
Çocuğunuz dilemediği sürece, onunla yanyana oturup ders çalışmak onu sıkar. Çocuğun yaşantı ve öğrenme merkezi, okul-bütünü olmalıdır. Ev çalışmaları, okul çalışmalarına yardımcı olmalıdır. Çocuklarımız, okul programına ve okul yaşantısına uyma isteği içerisine girerlerse, tüm fizik ve psikolojik güçlerini okul başarısı doğrultusunda kullanacakları için başarıları sürekli olur.
Çocuğunuzun okul yönünden olan tüm dileklerini yerine getirmeye çalışın. Bu dilekler, size çok geliyorsa; okul yönetimi ile aile arasında çocuğunuzu aracı olarak kullanmayın. Onun yanında yakınmayın. Doğruca okul yönetimi ile görüşün. Düşüncelerinizi onlara açıklayın. Böylece okul yönetimine de yardımcı olursunuz.
Çocuklarınızın, okul programlarını başarı ile yürütmesinde evdeki yaşamı önemlidir. Bu yönden aileye çeşitli özveriler düşmektedir: Çocuklarımız, tek başına evde kalmak istemezler. Ailenin gece yaşantısı çoksa çocukların yararına bunu azaltmalıdır. Söz gelimi; haftada dört gece dışarı çıkan aile ya da her akşam kahveye giden baba. bunu haftada ikiye ya da bire indirebilmelidir. Çocuklarımızın giyim ve harçlığı, arkadaşlarının derecesinden aşağı düşürülmemeli; yukarıda çıkarılmamalıdır. Bir başka deyişle; çocuklarımızın savruk olmaması için, onlara fazla harçlık vermeyelim. Ama arkadaşları arasındaki yerini bulabilmesi için, harçlıksız da bırakmayalım.
Ailenin mutluluğu, çocuğa psikolojik güven verir ve başarısı”: artırır. Çocuklarımızın yanında tartışma yapılmamalıdır. Anlaşmazlıklar olursa onlardan uzakta çözmeye çalışılmalıdır. Çatlak topraklarda nemsiz kalmış ağacın yemişi ne ise, geçimsiz ailenin çocuğu da o duruma düşer.
Çocuklarımız, kardeşi ya da aileden biriyle anlaşmazlığa düşer, tartışmaya girer, kavga yapabilir. Bu durumlarda araya başkas: girmesin. Konu iki kişi arasında sonuçlansın.
Aileden biri çocuğa sert davranırken diğeri yumuşak davranmaya yeltenirse çocuğun kişiliği dengeli gelişemez. Çift yönlü davranış çocuğu yalancılığa ve ikiyüzlülüğe iter. Kendine güvenini azaltır ve başarısını düşürür.
Ancak burada önemli bir konuya değinmeden geçemeyeceğim: Umulmadık bir zamanda, eşlerden birisi (örneğin baba) çocuğa sert bir çıkışta bulunabilir. Böyle bir durumda ana, çocuğa arka çıkmamalı. Olumlu yorumlarla konuyu açıklama yoluna gitmeli. Böylece çocuğun. anlayışlı bir davranış içine girmesine yardımcı olunur. Konunun tartışması ayrıca aile içindeki uyumlu yöntemlerle ileride yapılabilir.
ANA İLE ÇOCUK
Bebek doğar doğmaz, çevrenin farkına varır, ana ile çocuk arasındaki-bağ, ilk 24 saat içinde kurulur. Ana, yeni doğan bebeği kucağına alıp okşarsa bebek sevildiğini anlar.
Kişiliğin oluşmasında, üçüncü yaşa kadar olan dönem önemlidir. Kişiliğin oluşması altıncı yaşa kadar sürer, bu yaşlarda çocukla en çok ilgi kuran anadır. Bu nedenle çocuğun tüm benliğini etkileyen en önemli kişi
Evli olan her kadın; önce bir eş, sonra da çalışan bir kişidir. Çocuğu olan bir kadın ise önce ana sonra eş, daha sonra da çalışan bir kişidir. Analık görevi, eşlikten, ete, çalışmaktan da önde gelir.
Anada bir yaşatıcılık ve yaratıcılık gücü vardır, ananın üstünlüğü, çocuklarına karşı olan engin sevgisi içinde saklıdır. Çocuklarına yeterli sevgiyi vermeyen bir kadın ne ana, ne eş olabilir. Olsa olsa erkeğe ortak bir kişi olur.
Ailenin kutsallığı analık duygusu içinde saklıdır. Yeni evli eşler arasında aile duygusu kökleşmedikçe, çocuk1 istenmemelidir. Çünkü analık zordur yorucudur, yıpratıcıdır. Tüm yaşamını çocuklarına ve eşine adamayı göze alabilenler ana olmalıdırlar.
Çocuk yapmak kolaydır. Önemli olan ise onu yetiştirmektir, ana sergisine doyamayan çocuklar, topluma zararlı kişiler olarak yetişirler. Şımarıklık, inatçılık, bencillik, tembellik, yalancılık, kırıcılık vb. duygusal bozuklukların nedenleri ana sevgisi eksikliğinden olmaktadır. Özgür, mutlu ve başarılı kişiler, kaynağı tükenmeyen, engin ana sevgisinin besleyici ve yaratıcı sıcaklığı içinde yetişirler. Bu nedenle analık, insanlığın ve kadınlığın en üstün aşamasıdır.
BABA İLE ÇOCUK
Ana kadar, babanın uyana kaynağı olması da önemlidir. Çünkü toplumda iki cins insan vardır: Kadın ve erkek. Bu iki cins tarafından da yeterince uyarıcı alabilen çocuk, topluma olumlu uyum gösterebilir. O nedenle çocuk, kendine en yakın kadından analık, en yakın erkekten de babalık sevgisini atarak gelişir.
Ne var ki ülkemizde babaların çoğu çocukları ile ilgilenmezler. Çoğu da çocuğun yetiştirilmesini anaya bırakmışlardır. Çocuğun eğitiminden anayı sorumlu tutanlar da vardır. Kaldı ki, çocuğun dengeli bir kişilik kazanmasında, ana kadar babanın da yeri önemlidir.
Bir erkek çocuk, sevmediği kişiye benzemek için özenmez. Baba, çocukla ilişkilerinde sabırsız davranırsa o çocuk, tüm erkeklerin karşısında huzursuzluk duyacaktır. Erkeklerle birarada bulunmaktan rahatsız olan erkek çocuk da daha çok anaya yaklaşarak kadınsı davranışları benimseyecektir.
Erkek çocukla oyunlar düzenleyerek onunla arkadaş olmalıdır baba. Oyunlarda onu utandırmamalıdır. “Benim gibi erkek adam olsun” gibi tabansız düşüncelerle kendi istediği oyun ve davranışlara yönlendirmemelidir çocuğu, önemli olan erkeklik-dişilik değil, “Mertliktir.”
Baba, çocukla oynarken şiddetten kaçınmalıdır. Eğer baba, oyunda kurt olup ulursa çocuk bunu gerçek gibi görür ve “KURT BABA” çocuğun düşüne girer. Oyunlar sakin ve doğal olmalıdır. Gerek oyun içinde, gerekse diğer tüm ilişkilerde, çocukla asla alay edilmemelidir.
GELİŞME ORTAMI
Bitkiler doğanın birer parçalarıdır. Çocuklar da doğanın birer parçalarıdır. Çocukların olumlu ya da olumsuz yetişmeleri, içinde bulundukları ve geliştikleri ortamın durumuna bağlıdır.
Bitki yetiştiren bir çiftçi; hiç bir zaman yetiştirdiği bitkilerin biçimi, dalı, yaprağı üzerinde durmaz. Bitkilerin birbirlerine ya da öteki bitkilere benzeyip benzemediği üzerinde de durmaz. Onun tek düşüncesi, bitkinin bol ürün vermesidir. Bu nedenle toprağı işler. Gereğince gübreler. Yabancı otlardan temizler. Hastalıklara karşı ilaç verir. Zamanında ölçülü olarak budama yapar. Ölçülü olarak su verir. Becerebildiğince doğal yıkımlara karşı önlem alır. Hava durumu da uyumlu olursa bol ürün alır çiftçi.
Komşunun ağacı bol yemiş veriyorsa kendi ağaçlarının da onlara benzemesi için zorlamaz. Sağa sola, aşağı yukarı asılmaz. Dallan, filizleri sıkıştırmaz. Ancak ağaçların bol ürün vermesini sağlayıcı önlemler almakla yetinir. Tarlayı işlemede, gübreleme ve ilaçlamada, sulamada, budamada bir yanlışlık (Azlık çokluk) olup olmadığını düşünür, ölçer. Bir başka deyişle bitkilerinin daha bol ürün vermesi için ortam hazırlar.
SEVGİNİZİ ESİRGEMEYİN
Aile içinde sevgi ortamının doğması, öncelikle karı-kocanın karşılıklı sevgi ve saygısına bağlıdır. Bu ortam doğmamışsa çocuklarda çeşitli psikolojik bozukluklar oluşabilir. Bir başka deyişle, büyükbaba ve büyükannenin hastalıkları torunlarında da görülebilir. Her bireyin ve her ailenin zayıf yönleri olabilir. Eğitim, bireydeki zayıf yönleri bulup eğiterek yeni ve güçlü kişilikler yaratmaya ye terlidir. Çeşitli sorunları olan çocukların düzelmelerinde, uygulayabilenler için eğitim, sihirli bir çubuktur.
Çocuklarda görülen başarısızlıklar çoğu kez sevgi azlığından doğmaktadır. Okullarımızdaki uyumsuz çocukların gıdaya mı, yoksa sevgiye mi daha çok gereksinimleri olduğunu ölçebilsek; sevgi açlığının daha çok olduğunun görürüz. Gıda yetersizliğinin çocuğa zararı zamanında görülebilir. Ama sevgi yetersizliğinin zararı yıllarca sonra ortaya çıkar. Gıdası eksik olan bir çocuğun kimi becerilerinde belki az gelişme olabilir. Ama yetiştiği zaman, toplumun çeşitli kesimlerinde eğitim derecesine göre yararlı hizmetler yapabilir. Ancak sevgi azlığı içinde büyüyen bir çocuk, toplumun hangi kesiminde görev alırsa alsın, topluma yararlı çalışmalarda bulunamaz.
Çocuk ne denli beslenirse Beslensin, sevgi yokluğu içinde büyürse benliği gelişemez. Kişiliğinde boşluklar olur. Çevresine ve topluma ayak uyduramaz. Büyüdüğünde pek çok davranış bozuklukları gösterir. Çocuk bakımevlerinde, geçimsiz ve yıkılmış ailelerde büyüyen çocukların kişiliklerinde çeşitli uyumsuzluklar görülür. Söz gelimi çekingen, heyecanlı, kibirli, şımarık, kararsız ve duygusal olabilirler.
Çocuğun bedenindeki eksiklikler giderildiği zaman, zekasında gelişme görülür. Örneğin; çocuklardaki solucan tedavisi, zekanın çalışmasını olumlu yönde etkiler. Ancak bu demek değildir ki çocuğun sağlığının iyi olması zekayı artırır. Çocuğun sağlığının iyi olması, zekasının normal çalışmasını, gerilememesini; çocuğun gereksinimi olan sevgiyi alması da zekasının normal çalışmasını, gerilememesini sağlar.
ALNTI