Gençlerin gelişim sürecinde ailelerin, yol gösterici olma görevinin dışına çıkarak, çocuklarını tanımlamaları ya da betimlemeleri, çocukların bağımlı kişilikler oluşturmasına sebep olmaktadır. Aileler çocuklarına bir zarar gelmesini ya da üzülmesini engellemek adına her türlü sorunu, çatışmayı üstlenmekte ve bu durumda gençler ‘bağımlı’ hale gelmektedirler. Erken çocukluk döneminden itibaren her konuda sürekli korunan ve tanımlanan çocuklar, ergenlik ve sonraki dönemlerde sorumlulukları yerine getirme ve çözüm üretme konusunda sürekli yardıma ihtiyaç duyar. Düşünen, özgün konular tasarlayan ama ortaya hiçbir şey koyamayan, üretmek için desteğine ve yönlendiril-meye ihtiyaç duyan bireyde, sosyal fobi (sosyal anksiyete bozukluğu) görülebilmektedir.
Ebeveynler, elbette çocuklarına zarar gelmesini ya da başarısız olmalarını istemezler, ancak bu boğucu ilgi ve koruma, onun sosyal ortamda kendisini ifade edememesine sebep olmaktadır. Bu sebeple aileler çocuklarına güven duymalı, onun inisiyatif almasını destekleyerek, olumlu davranışlarını desteklemelidirler. Empati kurmak, her şeyi öğretmek yerine davranışlarla örnek olmak, sorumlu davranışların aynı zamanda toplumda saygınlığı da getireceğini çocuğa anlatmak çok önemlidir. Böylece çocuk, bir sorunla karşılaştığında çözüm yollarını düşünecek, kendini ifade edecek ve ‘sosyal bağımlı birey’ kimliğinden kurtulacaktır.
Sosyal fobi; Sosyal ortamlarda başkaları tarafından inceleme altında tutulduğu endişesi duyulması, performans göste-rilmesi gereken durumlarda eleştirilme ya da küçük düşme korkusunun yaşanması gibi belirtiler veren bir anksiyete bozukluğu, şeklinde tanımlanmaktadır. Birey sosyal ortama girmekten korktuğu için sosyal, meslekî hayatı olumsuz yönde et-kilenebilmektedir. Sosyal fobide en sık karşılaşılan belirtiler şu şekilde sırala-nabilir: Çarpıntı, titreme, terleme, kaslarda gerginlik, midede rahatsızlık hissi, göz temasından kaçınma, göğüste sıkıntı hissi, sıcak ya da soğuk basması, baş ağrısı, konsantrasyon eksikliği, yüz kızarması. Korkulan durumlardan kaçınma davranışı genellikle çok belirgindir. Sosyal fobisi olanlar genelde şu durumlarda sosyal fobi belirtilerini yoğun olarak yaşarlar. Topluluk önünde konuşmak, bir işle uğraşırken seyredilmek, başkalarının önünde yemek yemek-içmek, otorite konumundaki kişilerle temas etmek, misafir kabul etmek… Başkaları ile tartışmak, toplulukta telefonla konuşmak, tanımadığı kişilerin gözlerinin içine bakmak, ilgi odağı olmak, başkalarının önünde yazı yazmak. Sosyal fobi belirtilerini bazen kişi kaygı belirtilerinden birisiymiş gibi düşünebilir. Korkulan durumdan kaçma davranışı genellikle çok belirgindir. Tam bir sosyal yalnızlığa yol açabilir. Okul fobisi olan çocukların % 40’ında sosyal fobi olduğu belirtilmektedir (Vikipedi: Özgür Ansiklopedi).
Eğitimciler, öğrencilerde sosyal fobi olup olmadığını fark edebilirler. Öğrenciler derse katılmazlar, parmak kaldırmaya, tahtaya kalkmaya ve konuşmaya çekinirler. Sorulan cevaplara çok kısa cevap verirler, arkadaşlarıyla iletişimleri çok zayıftır ve arkadaş grupları içinde yer almazlar. Hata yapmaktan korkarlar, sözlü iletişimleri çok zayıf olmasına rağmen sınavlarda yüksek notlar alabilirler. Sosyal fobisi olan çocukların kendilerine güvenleri son derece düşüktür. Bu yönüyle sosyal fobi çok büyük başarısızlıklara sebep olmasa da ilerleyen yaşlarda birey, iş görüşmesinde, sosyal iletişiminde, ailesiyle iletişiminde sürekli sorunlar yaşar, düşüncelerini ifade etmekte zorlanır, yalnızlaşır.
Sosyal fobisi olan bireylerin bir uzmandan destek almaları büyük önem taşımaktadır. Bununla birlikte aile-ler ve eğitimciler, çocuğun kendini ifade etmesine, hata yaparak öğrenmesine ve hatalarını düzeltmesine imkân vermelidirler. Sosyal fobisi olan bireyler, geçmişte olumsuz ne yaşamış olurlarsa olsunlar, kendilerini anlatmaktan ve iletişim kurmaktan vazgeçmemelidirler. Kendinizle barışık olun ve hatalarınızda sürekli kendinizi cezalandırmayın. Bir hedef belirleyin ve hedefinize ulaşmak için elinizden geleni yapın. Başardıkça ve azimle çalışmaya devam ettikçe özgüveniniz de artacaktır.
Mustafa Oğuz
Ebeveynler, elbette çocuklarına zarar gelmesini ya da başarısız olmalarını istemezler, ancak bu boğucu ilgi ve koruma, onun sosyal ortamda kendisini ifade edememesine sebep olmaktadır. Bu sebeple aileler çocuklarına güven duymalı, onun inisiyatif almasını destekleyerek, olumlu davranışlarını desteklemelidirler. Empati kurmak, her şeyi öğretmek yerine davranışlarla örnek olmak, sorumlu davranışların aynı zamanda toplumda saygınlığı da getireceğini çocuğa anlatmak çok önemlidir. Böylece çocuk, bir sorunla karşılaştığında çözüm yollarını düşünecek, kendini ifade edecek ve ‘sosyal bağımlı birey’ kimliğinden kurtulacaktır.
Sosyal fobi; Sosyal ortamlarda başkaları tarafından inceleme altında tutulduğu endişesi duyulması, performans göste-rilmesi gereken durumlarda eleştirilme ya da küçük düşme korkusunun yaşanması gibi belirtiler veren bir anksiyete bozukluğu, şeklinde tanımlanmaktadır. Birey sosyal ortama girmekten korktuğu için sosyal, meslekî hayatı olumsuz yönde et-kilenebilmektedir. Sosyal fobide en sık karşılaşılan belirtiler şu şekilde sırala-nabilir: Çarpıntı, titreme, terleme, kaslarda gerginlik, midede rahatsızlık hissi, göz temasından kaçınma, göğüste sıkıntı hissi, sıcak ya da soğuk basması, baş ağrısı, konsantrasyon eksikliği, yüz kızarması. Korkulan durumlardan kaçınma davranışı genellikle çok belirgindir. Sosyal fobisi olanlar genelde şu durumlarda sosyal fobi belirtilerini yoğun olarak yaşarlar. Topluluk önünde konuşmak, bir işle uğraşırken seyredilmek, başkalarının önünde yemek yemek-içmek, otorite konumundaki kişilerle temas etmek, misafir kabul etmek… Başkaları ile tartışmak, toplulukta telefonla konuşmak, tanımadığı kişilerin gözlerinin içine bakmak, ilgi odağı olmak, başkalarının önünde yazı yazmak. Sosyal fobi belirtilerini bazen kişi kaygı belirtilerinden birisiymiş gibi düşünebilir. Korkulan durumdan kaçma davranışı genellikle çok belirgindir. Tam bir sosyal yalnızlığa yol açabilir. Okul fobisi olan çocukların % 40’ında sosyal fobi olduğu belirtilmektedir (Vikipedi: Özgür Ansiklopedi).
Eğitimciler, öğrencilerde sosyal fobi olup olmadığını fark edebilirler. Öğrenciler derse katılmazlar, parmak kaldırmaya, tahtaya kalkmaya ve konuşmaya çekinirler. Sorulan cevaplara çok kısa cevap verirler, arkadaşlarıyla iletişimleri çok zayıftır ve arkadaş grupları içinde yer almazlar. Hata yapmaktan korkarlar, sözlü iletişimleri çok zayıf olmasına rağmen sınavlarda yüksek notlar alabilirler. Sosyal fobisi olan çocukların kendilerine güvenleri son derece düşüktür. Bu yönüyle sosyal fobi çok büyük başarısızlıklara sebep olmasa da ilerleyen yaşlarda birey, iş görüşmesinde, sosyal iletişiminde, ailesiyle iletişiminde sürekli sorunlar yaşar, düşüncelerini ifade etmekte zorlanır, yalnızlaşır.
Sosyal fobisi olan bireylerin bir uzmandan destek almaları büyük önem taşımaktadır. Bununla birlikte aile-ler ve eğitimciler, çocuğun kendini ifade etmesine, hata yaparak öğrenmesine ve hatalarını düzeltmesine imkân vermelidirler. Sosyal fobisi olan bireyler, geçmişte olumsuz ne yaşamış olurlarsa olsunlar, kendilerini anlatmaktan ve iletişim kurmaktan vazgeçmemelidirler. Kendinizle barışık olun ve hatalarınızda sürekli kendinizi cezalandırmayın. Bir hedef belirleyin ve hedefinize ulaşmak için elinizden geleni yapın. Başardıkça ve azimle çalışmaya devam ettikçe özgüveniniz de artacaktır.
Mustafa Oğuz