Daha Ne Yemek İstiyorlar?

_vatan_

Well-known member
Peygamberimiz (asm) ve sahabeleri bir gazâ yolundaydılar.
Sahabelerden bazıları acıkmıştı. İçlerinden Selman-ı Farisî’yi, kendisinden yiyecek bir şeyler istemek üzere, Allah’ın Resulü’nün huzuruna gönderdiler.
O, arkadaşlarının istekleri üzere Peygamberimizin (asm) yanına doğru yola çıktı. Geride kalanlardan bazıları onun arkasından konuşmaya başladılar:
“Bu, ağzına kadar suyla dolu bir kuyunun başına varsa o kuyunun suyunu kurutur da, eli boş döner!”
Arkasından söylenenlerden habersiz olan Selman, Peygamberimizin (asm) yanına vardığında, arkadaşlarının isteklerini iletti. Peygamberimiz (asm) ise, ona hiç beklemediği bir cevap verdi:
“Git arkadaşlarına söyle, onlar yemeklerini yediler.”
Bu cevaba çok şaşıran Selman, arkadaşlarının nasıl olup da kendisinin gidişinin ardından yiyecek bulduklarının merakı içinde, onların yanına döndü ve sordu:
“Siz yiyecek bulmuş ve yemişsiniz!”
“Hayır!” dediler. “Biz ağzımıza koyacak bir lokma olsun, bulmuş değiliz!”
Arkadaşlarının bu cevabı üzerine hayreti ve şaşkınlığı daha da artan Selman, işin aslını öğrenmek üzere tekrar Peygamberimizin (asm) huzuruna döndü ve işin aslını Ondan sordu.
Peygamberimiz (asm) kendisine şöyle cevap verdi:
“Onlara söyle! Sen buraya gelirken arkandan konuşup, gıybetini edip, senin etini yediler. Bu onlara yeter! Daha ne yemek istiyorlar?”
 

nurul reþha

Well-known member
GIYBETTT!!! Allah bizi gıybet edenlerden ve edilenlerden etmesin inşALLAH...

22.MEKTUP'TAN...

b625.gif

Yani, "Düşmanıma gıybetle ceza vermekten nefsimi yüksek tutuyorum ve tenezzül etmiyorum. Çünkü gıybet, zayıf ve zelil ve aşağıların silâhıdır."
Gıybet odur ki, gıybet edilen adam hazır olsaydı ve işitseydi, kerahet edip darılacaktı. Eğer doğru dese, zaten gıybettir. Eğer yalan dese, hem gıybet, hem iftiradır; iki katlı çirkin bir günahtır.
Gıybet, mahsus birkaç maddede caiz olabilir:
Birisi: Şekvâ suretinde bir vazifedar adama der, tâ yardım edip o münkeri, o kabahati ondan izale etsin ve hakkını ondan alsın.
Birisi de: Bir adam onunla teşrik-i mesai etmek ister, seninle meşveret eder. Sen de, sırf maslahat için, garazsız olarak, meşveretin hakkını edâ etmek için desen: "Onunla teşrik-i mesai etme. Çünkü zarar göreceksin."
Birisi de: Maksadı tahkir ve teşhir değil, belki maksadı tarif ve tanıttırmak için dese: "O topal ve serseri adam filân yere gitti."

Birisi de: O gıybet edilen adam fâsık-ı mütecahirdir. Yani fenalıktan sıkılmıyor, belki işlediği seyyiatla iftihar ediyor, zulmüyle telezzüz ediyor, sıkılmayarak âşikâre bir surette işliyor.

İşte bu mahsus maddelerde, garazsız ve sırf hak ve maslahat için gıybet caiz olabilir. Yoksa, gıybet, nasıl ateş odunu yer, bitirir; gıybet dahi a'mâl-i salihayı yer, bitirir.
Eğer gıybet etti veyahut isteyerek dinledi; o vakit
33916095.gif
-1- demeli, sonra gıybet edilen adama ne vakit rast gelse, "Beni helâl et" demeli.
32299126.gif
-2-


1- Allahım, bizi ve gıybetini ettiğimiz zâtı mağfiret et.

2- Baki olan yalnız Allah'tır.
 
Üst