Dava Adamı Ciddî Olur.....Mutlaka Okuyun...

FaKiR

Meþveret Bþk.
Dava Adamı Ciddî Olur


bir mü’min, Allah’tan ötürü mahlukatı sever; yaratıklara Allah’ın sanatı olarak bakınca, gördüğü her şeye karşı âşıkâne bir tavır sergiler bütün mahlukata sinesini öyle açar ve öyle bir sevgi çağlayanına kendisini salar ki, gördüğü her şeyi koklar, öper; “Bunda da Sen’den bir cilve var” der, eşyanın yüzünde Cenâb-ı Hakk’ın sanatını okur.

O duyguyla, ağaçlara temennâ durur, çiçekleri selamlar; alır onları koklar, atmaya kıyamaz göğsüne takar.

Aynen öyle de, sevgi gibi, ciddiyet ve saygının da Allah’tan ötürü olması gerekir.

İnsan, diğer mahlûkattan geri değildir; bilakis o, Allah’ın yarattığı en şerefli mahlûktur. Bir manâda, ona karşı saygısızlık, onu var edene karşı saygısızlıktır;

onun karşısında ciddiyet de Hakk’ın takdirine ve sanatına saygının ifadesidir.

Allah’ın rızasını gözeterek mahlûkata karşı saygılı olmak, Allah’a karşı saygılı olmanın gereğidir. Efendimiz’in ümmetine karşı saygılı olmak da, Efendimiz’e karşı saygının emaresidir.

Dolayısıyla, Cenâb-ı Hakk’ın huzurunda olduğumuz mülahazasıyla her zaman ciddiyetimizi korumamız gerektiği ve Peygamber Efendimiz’le alâkalı her mevzuyu ciddiyetle ele almamız icap ettiği gibi, hak dostları başta olmak üzere Müslümanların hepsine ve ilahî sanatın birer mührü olmaları itibarıyla da bütün insanlara karşı tavır ve davranışlarımızda da mü’min ciddiyet ve vakarını muhafaza etmemiz lazımdır.


Ciddiyet, mefkûre insanlarının en önemli vasıflarından biridir. Onlar, mesuliyetlerinin ağırlığıyla piştiklerinden ve sorumluluklarını her an omuzlarında hissettiklerinden dolayı sürekli ağırbaşlı ve olgun birer insan tavrı ortaya koyarlar.

Onların bu hali davalarının ciddiyetle değerlendirilmesi için de çok mühimdir. Çünkü, lüzumsuz konuşmalar, yersiz gülmeler, ölçüsüzce el ve dil şakaları dava adamlarının inandırıcılığına dokunur, muhataplarına onların da hafif-meşrep birer insan olduğu izlenimini verir.

Onları örnek alanların hüsn-ü zanlarını kırar; “Bunlar da ciddiyetsiz insanlarmış, demek ki yürüdükleri yol bunlara bir şey verememiş” dedirtir ve böylece olan yine hakka-hakikate olur.


O türlü tavır ve davranışlar, heyetin genel havasını bozabilir. Bazen yersiz bir gülüş, bazen kibirli bir oturuş, kimi zaman gurur edalı bir duruş ve kimi zaman da benlik kokan bir söz, başkalarını değişik mülahazalara sevk eder.

Neticede ilhamlar inkıtaya uğrar, o meclise rahmet inmez; çünkü, artık orada nefsanilik araya girmiştir. Saygısız mülahazaların kuşattığı yerlerden Cenâb-ı Hakk’ın teveccühü kesilir.

O zaman da, kötü örnek olarak heyete karşı hüsn-ü teveccühlerin kesilmesine sebep olan insan, kul hakkına girmiş ve heyetteki herkesin hakkını çiğnemiş olur.


Meselâ; insan namaza duracağı zaman konsantrasyonunu çok iyi ayarlamalı, nereye yöneldiğinin ve ne yaptığının farkında olarak tekbir getirmelidir.

Avamca namaza durma, kalbin Allah’ı kastederek kıbleye yönelmesiyle olur. İşin havasçası ise, Allah’tan başka her şeyi kalpten söküp atarak sadece O’nu mülahazaya alma şeklinde bir teveccühtür. İşte, bir insan niyet hesabına hazırlığını yapıp tam “Allahu Ekber” diyerek enaniyetini boğazlayacağı ve “Sen büyüksün, öyle büyüksün ki Sen’den başka büyük yok; Senin karşında bana sadece sıfırlık düşer” mülahazasıyla namaza duracağı esnada bir kabalığa şahit olsa, bütün duygu ve düşüncesi dağılır; ruh hâleti değişir ve kendini namaza tam veremez. Hele bir de o zat imamsa, onun namazı böyle bir kabalığa kurban gidince, arkasındakilerin namazları da kurban gider.

Ciddiyetsizliğe maruz kalan insan –o imam da olsa– farkına varmadan namazda alır-verir, sürekli kelam-ı nefsiyle konuşur; “Vay zavallı vay!” deyip durur, rükû’da “sübhâne rabbiye’l-azîm” diyeceğine “sübhâne rabbiye’l-a’lâ” der, namazı maruz kaldığı o ciddiyetsizliğin hasıl ettiği düşüncelerle bitirir. İşte, o kaba ruhlu insan, o davranışıyla imamın namazdaki huşuuna mâni olduğu gibi, bir sürü insanın hukukuna da tecavüz etmiş olur..


Öyleyse insan, kaba, haşin ve sevimsiz davranışların neticesinin böyle çirkin olduğunu bilerek çok temkinli ve dikkatli hareket etmeli; kendini düşünmüyorsa bile, hiç olmazsa diğer insanların haklarını gözeterek mü’mince tavırlar ortaya koymalıdır.

Aslında, kaba söz ve davranışlar ruhunda kabalık olan insanların hırıltılarıdır.

Dolayısıyla, o türlü kabalıklara ve lâubâlîliklere giren insanlar, kendilerini gözden geçirmeli ve ciddiyetsiz hareketlerini nazar-ı itibara alarak kendileriyle yüzleşmelidirler.

Ahsen-i takvim üzere yaratılan insana o türlü davranışların yakışıp yakışmadığının muhasebesini yapmalıdırlar. Azıcık irfanları kalmışsa, o haşin, yakışıksız, tutarsız ve ahiret hesabına hiçbir değer ifade etmeyen tutum, tavır ve hareketlerini bir an önce terketmelidirler.
 

memluk

Hatim Sorumlusu
Dâva adamı, güldürmek için ağlar.. Gözünün katresinde ummanlar gizlidir. Yedirmek için, yemez. Dünyaya karşı daima oruçludur. Yaşatmak için ölür. Habbesinde İrem bağlarını yetiştirecek kudret saklıdır. Döverler, bu uğurda niyaz eder; söverler, dua eder; başını yararlarsa Hakkın Habibi gibi ellerini kaldırır: "Hidayet nasib et cemaatime Allahım! Bunlar beni bilmiyorlar" der, niyaz eder, af diler.

ne mutlu hakiki dava adamlarına ne mutlu bunun bilincinde olanlara...
 
Üst