Değişmez anne-çocuk diyaloglari

Livza

Well-known member
Anlatmaya doyamadığım, yazmakla bitiremediğim annelerimiz konusu ile tekrar karşınızdayım. Yuvayı yapan dişi kuş, çocuklarını büyüten bir melek, evini çekip çeviren tek kişilik orkestra olan annelerimiz; birçok sorumluluğu omuzlamış güçlü karakterlerdir. Her biri kendi şahsına münhasır, başkalarıyla kıyaslanamayacak hanım kadınlardır.

Annelerin en değerli varlıkları çocuklarıdır ve üzerlerine titrerler. Ömür boyunca, bir şaheser ortaya çıkarmak için uğraşırlar. Anne-çocuk diyalogları, aslında bir bilim dalı olarak incelenmelidir. Olur da üniversitelerde böyle bir kürsü kurulursa bizim de bir katkımız olsun deyu, bu ay ve gelecek ay bazı önemli replikleri birlikte inceleyeceğiz.

ÜÇ AŞAMADA SABIR TÜKENMESİ

Kendi annemden bilirim, bazı anneler yaramazlık yaptığınızda size haklar verirler, olabildiğince sabırlarını zorlarlar. Bu genellikle üç aşamalıdır. İlki basit bir uyarıdır; “Yapma çocuğum.” Dikkate almasanız da olur ama ilk canınız gitmiştir. İkinci yaklaşım “İnna Sabirin” sözüdür ki; trafikteki sarı ışık gibidir, dikkatli olmayı gerektirir. Üçüncü kademe “Lahavlevela..” ile başlar ve eğer zeki bir çocuksanız hemen ardından dayağın gümbür gümbür geldiğini bilirsiniz.

ANNE DEME BANA!!!

Çocuğun biraz daha palazlandığı ve artık dövülmediği zamanlarda, evlat anneyi kızdırmaya tam gaz devam etmektedir. Bunun akabinde ve detayında girişilen gönül alma çabalarında, evladın bir kedi miyavlamasını andıran “anniiiiciğimmm!!!” ‘ini, “Anne deme bana, Anne deme bana”! repliği izler. Bu durum annenin ruhunda çocuğunu inkar halidir ve neyse ki çok kısa sürer. Bu durumda yapılması gereken bir süre ortalıkta görünmemektir.

KİM KİMİ DOĞURDU?

Genç, annesine ne yapması gerektiğini söylediğinde kanı beynine sıçrayan annelerden “Sen mi beni doğurdun, ben mi seni doğurdum” şeklinde bir soru gelmesi pek muhtemeldir. Aslında bu bir soru değil, bir hatırlatmadır. Çocuğun annesine muhtaç olduğu, onu uykusuz bıraktığı günleri hatırlaması açısından yararlıdır da kanımca.

SENİN DE SENİN GİBİ EVLADIN OLSUN

Çocuğu yirmili yaşlara gelen annelerin sözleri artık yakın gelecekle ilgili beddua mı yoksa temenni mi tam olarak ayırt edilemeyen tarzdadır. Evladının kendisine cevap vermesi ya da istemediği bir şeyi yapması (mesela eve geç gelmesi) durumunda yine hemen hepimizin duymuş olduğu şu veciz söz gelir: “Allah sana kendin gibi evlat versin” bu sözün birçok versiyonu mevcuttur. Mesela anne çok kızgınsa “Allah sana kendin gibi dört evlat versin” ya da “Yarın bir gün düş bir eli maşalıya da gör gününü” şeklinde kendini gösterebilir.

FATİHLER DOĞURACAK YAŞTASIN

En sevdiğim anne tiplerinden biri de “Tarihsel anneler”dir. Bu tür anneler, “Fatih Sultan Mehmet senin yaşındayken İstanbul’u fethetti sen daha oyunda oynaştasın” ya da “Kızım sen de Fatihler doğuracak yaştasın” gibi sözlerle çocuklarının hem tarihi şuurunu dinamik tutarlar hem de motive edicidirler.

İMAMI SABAH NAMAZINA MI KALDIRACAKSIN?

Annelerin hepsi ağız birliği etmişçesine olaylar karşısında aynı tepkileri verirler: Yere oturan çocuğa “yere oturma çocuğun olmaz”, oğlunu maça uğurlarken “tezahürat yaparken bağırma boğazların şişer”, yemek yemeyen çocuğuna “yemeye yemeye belin kedi boğazı kadar kaldı”, evden her dışarı çıkışında -ki aylardan Ağustos olsa bile- “İçine atlet giydin mi?”, aradığını bulamayıp soran çocuğuna “Nereye koyduysan ordadır”, gece geç yatan çocuğuna “İmamı sabah namazına kaldırıp mı yatacaksın?”… Örnekleri çoğaltmak mümkün.

Annelerimizden mutlaka duyduğumuz ya da muhtemelen duyacağımız sözlere gelecek ay da devam edeceğiz, bu ayki manimizi de bir annenin ağzından duyalım. Sağlıcakla kalınız…

Ana olmak kolay sanma,
Kırkı çıkana kadar uyumadım.
Boyumca doğurdum da,
Huyumca doğuramadım.

Ayşenur USLU
 
Üst