Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
İslamiyet
Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi
İslama Göre Hayat
Din ve "Zorlama"
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Huseyni" data-source="post: 230945" data-attributes="member: 27"><p><strong>E- İyiliği emr, kötülükten men </strong></p><p><strong></strong></p><p> “Dinde zorlama olmadığı” umumî prensibini değişik açılardan inceledikten sonra, dinî emir ve nehiylerin topluma hangi usulle ulaştırılması gerektiği bir sual olarak akla gelmektedir. Bunun ilk cevabı iyiliği emretmek, kötülükten menetmektir. Dört anahtar kelime ile özetlenen bu durum, İslâm'da çok mühim bir müessesedir. Bunun orijinal adı emr-i bi'l-ma’ruf, nehy-i ani’l-münkerdir. Ma’ruf, akılla idrak olunup şeriatın güzel kabul ettiği; münker de aklın ve şeriatın kabul etmeyip inkâr ettikleri amel ve işlerdir.167 </p><p></p><p></p><p> Kur'ân'da “içinizden öyle bir topluluk bulunsun ki, onlar insanları hayra çağırsın, iyiliği tavsiye edip kötülükten sakındırsın”168 buyurulur. Âyet gereği, “iyiliği emr, kötülükten men edecek bir topluluk teşkili ya da imam tayini” Müslümanlara farz-ı kifayedir. Ümmet içinden bir grup bunu yerine getirirse, diğerleri mes’uliyetten kurtulur. Aksi halde hepsi mes’ul olur. Zaten, musibet gelince sadece zalimlere mahsus kalmaz.169 Bir başka âyette bu husus, “Rabbinin yoluna hikmet-le ve güzel öğütle davet et. Ayrıca onlarla en güzel bir şekilde mücadele et”170 buyruğuyla ifade edilir. Bu âyette ise tebliğ ve irşad için üç mühim merhale dikkate sunulur: hikmet, nasihat, ikna. Meseleleri ilmî olarak düşünebilen insanlara irşad ve tebliğ üslubu hikmetle; terğib ve terhible istikameti bulabilecek olan avam kesimine nasihatla; bu iki grup arasında kalanlara ise, “ikna” yolu ile yapılmalıdır.171 “Sen sadece hatırlatıcısın. Onlar üzerine baskı uygulayan değilsin”172 âyeti de bu merhalelerde zihinlere sadece kapı açılmasını, ihtiyar ve iradeyi elden alacak bir yola gi-rilmemesini emreder. </p><p></p><p> </p><p> Nitekim hadiste, “Ya iyiliği emreder kötülükten sakındırırsınız, ya da Allah şerlilerinizi hayırlılarınıza musallat edecektir. O zaman hayırlılarınız dua etse de, duaları kabul edilmez”173 denilir. Hadisin başka rivâyetlerinde, bu durum, “iyiler müdahele etmezse” ve “müdahale edecek güçte olanlar engel olmazsa” gibi, farklı lafızlarla anlatılmıştır. </p><p></p><p></p><p> Ma’rufu emr, münkerden nehy va-zifesinin ehemmiyetinde bütün İslâmî mezhepler ittifak halindedir. Ancak bir kısım rafızîler bunu “devlet başkanının tayin edeceği şahıslar yapar” diyerek belli bir daraltmaya gitmiştir. Ehl-i Sünnete göre mesele füru’dandır (itikadî değil, amelî konulardan). Mu’tezile tarafından ise, usul’den sayılmıştır (temel ve ana mes’elelerden).174</p><p> </p><p> </p><p> Dinde zorlama yapılmazken, ikna, irşad ve tebliğin özünü teşkil eden “iyiliği emr, kötülükten men” vazifesinin keyfiyetine dair, akâid sahasında çok önemli kaynaklardan olan Taftazanî ve Cürcanî’nin eserlerindeki prensipleri hülasaten aktarmak yerinde olacaktır: </p><p></p><p></p><p> Ma’ruftan murad vacibdir. Münkerden murad da haramdır. Bu sebeple alimler, ma’rufun emredilip münkerin yasaklanmasını kesin bir dille vacip bir vazife telakki ettiler. Ancak mendup olan bir işin emri vacib değildir, sadece menduptur... </p><p></p><p></p><p> “Ey iman edenler, siz kendinize bakın. Siz doğru yolda iseniz, sapıtanlar size zarar vermez”175 ve “Dinde zorlama yoktur” mealindeki âyetlere bakarak bunun vacip olmadığı söylenirse, deriz ki: Burada mânâ, ‘vacibleri edâ ve günah olan şeyleri terk etmek, ma’rufu emr, münkerleri de nehyetmek suretiyle nefislerinizi ıslah edin. Nehiyde bulunduktan sonra asilerin inad ederek günahı işlemekte ısrarları size zarar vermez. Kezâ sapığın dalâleti, nehyettiği takdirde, hidâyette olan kimseye zarar vermez’ demektir. </p><p></p><p> Taftazanî emr ve nehyi vacib kılan şartları ise şöyle sıralar: </p><p></p><p> 1- Yapacak kişinin emr ya da nehyedilen şeyin farz, vacip, mendup; haram, mendup, müstehap mı olduğunu bilmesidir. Tâ ki emir ve nehiy de şeriatça uygun olan şey için yapılsın. </p><p></p><p> 2- Müessir olunacağına dair kanaattir. Tesir etmeyeceği kesinlikle bilinen birşey, abesle meşgul olmaktır. Hatta tesirsiz olan bir işte, dinin aziz kılınmasından ziyade alçaltılması bile bahis mevzuudur. </p><p></p><p> 3 - İyiliği emr ve kötülüğü nehy sonunda elde edilecek müsbet netice, ortadaki fenalıktan daha çok veya en azından ona denk olmalıdır. Bu da vacip olan vazife hakkındadır. Caiz olan hakkında değildir. </p><p></p><p></p><p> Bu vasıfların bilinmesinden sonra “Vazife kimin omuzundadır?” suali akla geliyor. Taftazanî ve Cürcanî’nin açıklamalarına göre, bu suale şöyle cevap vermek mümkün:</p><p> </p><p> 1- Bu vazife devlet başkanına münhasır değildir. Vatandaştan herhangi bir kimse de gerekirse devlet başkanını ya da herhangi bir münker sahibini ikaz edebilir. </p><p></p><p> 2- Münker, kıtal, savaş ve silah kullanılmak suretiyle ortadan kaldırılabilecek bir iş ise, durum devleti ilgilendirir ve onun va-zife ve selahiyetine girer. Fertlerin bu işe girişmesi fitneye sebep olur. Cürcanî’ye göre, “emir ve nehiyde bulunacak kimse, faaliyetinin fitnenin uyanıp kaynaşacağına veya maksadın hasıl olmayacağına zannı galip gelirse, emir ve nehiyden çekinmelidir. Bu durumda ona bu vazife vacip olmaz.” </p><p></p><p> 3- Münker olduğunu tespit etmeye alim veya cahil arasında fark olmayan hususlarda, nehye herkes liyakatlidir. Ancak kahır ve zorbalıkla değil. Çünkü zorbalık fitne uyanmasına sebeptir. </p><p></p><p> 4- Fiilin münker ve ma’ruf olduğunu tesbit alimin içtihadına bağlı ise buna avâmın karışması caiz değildir. </p><p></p><p> 5- İyiliği emr, kötülükten men’ sadece takva ve vera’ sahibi insanlara münhasır değildir. Münkeri gören, onu yapmakta olsa bile, yasaklamakla mükelleftir. Zira münkeri terk etmesi ve münkeri yasaklaması ayrı iki farzdır. Bunlardan birini terkedene diğerini de terketmesi gerekmez. </p><p></p><p> 6- Bu iş için hususi memurlar tayin edilirse, bu kimse araştırma ve tecessüse girmeden Allah’ın hukukuna giren mesele-lerde murakabede bulunur. Ancak bunu yaparken her meseleye karışmaz. Hak sahibi kendisinden yardım talep ederse müdahale eder. Hatta muhtesipler üstünkörü karar veren hakimlere, namazı aşırı derecede uzatan imamlara bile karışır. </p><p></p><p></p><p> Kaydedilen hususlara bakılırsa, dinin önemli bir unsuru olan iyiliği emr ve kötülükten men’ vazifesinin, zorbalıktan uzak olarak, dikkat ve itina ile, muhatabın içinde bulunduğu hali ve münkerin dinî hükmünü bilerek ve ikazdan sonra da fit-neye sebep olmayacak bir üslup içinde yapılması icap ettiği ortaya çıkıyor. Bu hususu şu hadis-i şerifle tamamlayalım: “Sizden kim bir münker görürse eliyle düzeltsin. Buna muktedir olamazsa diliyle, buna da muktedir olamazsa kalbiyle buğzetsin. Bu ise imanın en zayıf derecesidir.” </p><p></p><p></p><p> Buhari, Müslim ve Ebu Davud’da rivâyet edilen bu hadis emr-i bi'l-ma’ruf ve nehy-i ani’l-münker’in devlet eliyle kesin netice alıcı tedbir ve yollarla yapıldığı “ihtisap” kurumunun da temeli kabul edilir.176 Dinî ve ahlâkî bakımdan iyiliği emr ve kötülüğü men vazifesinin terkedilemeyeceğine dair çok şiddetli ikazlar taşıyan âyet ve hadisler vardır. İslâmî irşad, tebliğ, ıslah ve terbiye, vaaz ve hitabet gibi yüzlerce âyet ve hadisin mevzuunu teşkil eden bir mes’uliyetler sahası, “dinde zorlama” yoktur hükmünün yanında “dinin nasıl anlatılması” gerektiğini gösterir. Bunları teker teker ele alıp incelemek çalışmanın hedefini aşmaktadır.177 Bu hususla ilgili bir ayrımı yapmadan geçmek istemiyoruz: İyiliği emr ve kötülükten men ile “ihtisap” kurumu birkaç hususta birbirinden ayrılır. İhtisap kurumu İslâm'ın, hürriyetin meşru sınırını aşarak suiistimal edenlere karşı ilgisiz kalmadığını da gösterir.178</p><p> </p><p> </p><p> Devletin kurduğu “hisbe” teşkilatı bugünkü karşılığı ile, polis, zabıta, jandarma ve savcının vazifesini görürdü. İrşad ise hisbe vazifesinin fahri olarak yerine geti-rilmesidir. Hisbe, emr-i bi'l-ma’ruf ve nehy-i ani'l-münker’in kurum haline getirilmiş şeklidir. Aralarındaki farklar şunlardır: </p><p></p><p> 1- Kötülüğü men muhtesib için farz-ı ayndır. Mürşid için ise fiilen men şart değildir. </p><p></p><p> 2- Muhtesibin işi münhasıran budur. Mürşid başka işlerle de ilgilenebilir. </p><p></p><p> 3- Muhtesip yardım istenirse gitmeye mecburdur. Mürşid için böyle bir mecburiyet yoktur. </p><p></p><p> 4- Muhtesip tecessüsten sakınmak şartıyla işlenen kötülükleri araştırır, soruşturur. Mürşid tahkikat yapma hakkına da sahip değildir. </p><p></p><p> 5- Muhtesip resmen devlet tarafından tayin edilir. Mürşid için tayin sözkonusu değildir. Tayin edilmeden de bu vazifede çalışılabilinir. </p><p></p><p> 6- Muhtesip vazifesini yapmak için yardımcı elemanlar da kullanabilir. </p><p></p><p> 7- Muhtesip gerekli görürse, ta’zir, hapis, tevkif gibi cezalar verir. Mürşid veremez. </p><p></p><p> 8- Muhtesip yaptığı işe karşılık maaş alır, mürşid alamaz. </p><p></p><p> 9- Muhtesip dinî değil, örf ve âdetle ilgili hususlarda içtihadına göre de hareket edebilir. Mürşid edemez.179</p><p> </p><p></p><p> <strong>Sonuç </strong></p><p><strong></strong></p><p> Görüldüğü gibi, dinde zorlama yoktur. İslâm'ın değişik merhaleleri itibariyle sabır, tahammül, hicret gibi mefhumlar işletilmiştir. Kur’ânî mesajların muhtaç insanlara ulaştırılmasına hiçbir imkânın kalmadığı andan itibaren hicrete, buna rağmen zulüm ve tecavüz devam etmişse “savaş”a izin çıkmıştır. Savaş ise tamamen tedafüî özelliktedir. Saldırıyı durdurmak, insanların hakikat güneşi ile arasına örülen duvarı yıkmak içindir. Çünkü İslâm'ın savaşla insanların gönlüne girmesi mümkün değildi, buna ihtiyaç da yoktur. İman ve İslâm tamamen niyet, samimiyet ve ihtiyar işidir. Zorlama irade ve ihtiyarı elden alan bir fiildir. İslâm'ın buna ihtiyacı olmamıştır. </p><p></p><p></p><p> Tesbiti gereken bir husus, İslâm'ın sulh ve müsamaha ortamında aklı zorlayacak bir nisbette zafer elde etmesidir. Hudeybiye sulhu ve Mekke’nin fethinden sonraki durum bunu gösterir. Ancak sulh için savaşa hazır olunması, hasmâne tavır sahiplerinin caydırılması için gerekli olmuştur. </p><p></p><p> </p><p> Fert ve toplum hayatını zehirleyen zina, hırsızlık, katl gibi vak’alara verilen cezaların; ulu'lemrin eliyle tatbiki, “Dinde zorlama yoktur” hükmüne zıt değildir. Bunlar akıl ve vicdanın tasdikinde olan hususlardır. İrtikap edenlere verilen cezalar en insanî şartlarda, caydırıcılık özelliği dikkate alınarak verilmiştir. Ceza vermekten de önemli bir husus, şeriatın bütünü ile dikkate alınması ile bu fiilleri işleyecek insan sayısının da yok denecek kadar azalacağıdır. </p><p></p><p> </p><p><span style="color: darkgreen"><u><strong>Dipnotlar</strong></u></span></p><p> </p><p> <span style="color: darkgreen">1. Bakara, 2 / 256 </span></p><p> <span style="color: darkgreen">2. Akseki, A. Hamdi, İslâm Dini, s. 5 </span></p><p> <span style="color: darkgreen">3.Taftazâni, Şerhu’l - Akàid, 277 - 284, hzr: S. Uludağ</span></p><p> <span style="color: darkgreen">4. Uludağ, Süleyman, Akàid, trc, s. 285 ( 21 nolu dipnot). </span></p><p> <span style="color: darkgreen">5. Nursî, B. Said, İşaratü’l İ’caz, s. 44. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">6. Akseki, age., s. 52. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">7. Sahabiden Ammar bin Yasir, ağlayarak Rasülüllah’a (a.s.m.) gelmiş ve Kureyş’in kendisine “küfür lafızlarını zorla söylettiklerini” haber vererek, endişe ve telaşa kapılmıştı. Peygamberimiz (a.s.m.) “Kalbini nasıl buluyorsun?” diye sordu, o, “Hâlâ imanla dolu buluyorum” diye cevap verince, “Eğer onlar aynı şeyi yaparlarsa sen de yap (dilinle istediklerini söyleyiver!)” buyurdu. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">8. Buhari, Diyat, 2; Müslim, İman 158, Ebu Davud Cihad, 104, (2643) Bkz: Canan. Kütüb-ü Sitte Muhtasarı, c. 12, s. 221, Hno: 4275. Rivâyete göre bu zat Mirdas İbnu Nehik idi. Kabilesi müşrik olmasına rağmen Müslüman olmuştu. Koyun güdüyordu. Müslümanlar gelince diğerleri kaçmış, o kalmıştı. Müslüman süvarilere esselamü aleyküm diyerek selam verdi. Fakat Üsame onu öldürerek koyunlarını aldı. Peygamberimiz, Üsame’ye, "Sen onu Lailaheillellah dediği halde öldürdün mü?” sözünü üzüntü ile çok kere tekrar etti. Üsame de bundan şiddetli teessüre kapıldı ve dedi ki, “Keşke bugünden daha önce Müslüman olmasaydım (Müslüman olarak böyle bir cinâyeti işlemeseydim).” Hatta, “Size (İslâmca) selam veren kimseye ‘Sen mü’min değilsin’ demeyin” (Nisa, 94) âyetinin bu hadise üzerine nazil olduğu rivâyet edilir. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">9. Gazzalî, el-İktisad fi’l-İ’tikad, 143. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">10. M.F. Şahin, Asrın Getirdiği Tereddütler, s. 165. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">11. Buhari, Bed’u'l-Vahy, 1, Itk, 6; Müslim, İmaret, 155. Bkz: Canan, KSM. c. 16, s. 114 </span></p><p> <span style="color: darkgreen">12. Beyyine, 4 </span></p><p> <span style="color: darkgreen">13. Atay, Hüseyin, Kur’an’a Göre İslâm'ın Temel Kuralları, s. 1. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">14. Atay, age. s. 5. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">15. Atay, age. s. 6. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">16. bkz. Nursî, Said, Mesnevî-i Nuriye, s. 61. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">17. Hamel, Prof. Dr. Walter, Din ve Vicdan Hüriyeti, s. 55 - 53, çev. Prof. Dr. Servet Armağan. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">18. Yazır, Elmalılı Hamdi, Hak Dini Kur’an Dili, c. 2, s. 861; Vehbe Zuhayli, el-Bedayi’den,VII. 188, Fıkıh Ansiklopedisi, c. 5 s. 251. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">19. Topaloğlu, Prof. Dr. Bekir, "Din Seçme Hürriyeti" md. DİA, c. 9 s. 323. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">20. bkz. Nursi, B. Said, İşaratü’l-İ’caz, s. 24, 93, 188, 199. Ayrıca bilgi için bkz. Safa Mürsel, B. S. Nursi ve Devlet Felsefesi, s.336. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">21. bkz. Nursi, B. Said, Hutbe-i Şâmiye, s. 87, 88. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">22. Yunus, 10 / 99. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">23. Kehf, 18 / 29. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">24. Yunus, 10 / 108. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">25. Udeh, Prof. Dr. Abdülkadir, Mukayeseli İslâm Hukuku ve Beşerî Hukuk, c. 1, s. 38. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">26. Armağan, Prof. Dr. Servet, İslâm Hukukunda Temel Hak ve Hürriyetler, s. 105. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">27. Ebu Yusuf, 72 - 91’den Armağan, age., s. 106, 107. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">28. Hacc, 22/39-40 </span></p><p> <span style="color: darkgreen">29. Dr. Muhammed Ammara, Laiklik ve Dinî Fanatizm Arasında İslâm Devleti, s. 165. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">30. Sire, 4:55; Tabakat, 2:142’den Salih Suruç, Kâinatın Efendisi Peygamberimizin Hayatı, c. 2, s. 256. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">31. Ammara, age. s. 154. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">32. Buharî, Tevhid, 20; Lian, 16; Müslim, Tevbe, 6. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">33. M. Şiblî, Asr-ı Saadet, c. II, s. 955-960. Bkz. Dr. S. Uludağ, İslâm'da İrşad, s. 176. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">34. Ahmet Naim, Tecrid-i Sarih, trc., c. 1, s. 149. (Hadisin diğer rivâyetlerinde, bedevî Rasulullah’a, “Allah’ım bana ve Muhammed’e mağfiret eyle” demiş, Rasulullah da, “Sen geniş olan birşeyi da-ralttın” buyurmuştur. Sonra da bevl hadisesi vuku’ bulmuştur. Rasulullah bunun üzerine, “Mescide bevledilmez. Mescidler Allah’ı zikir için inşa edilmiştir” diyerek adamı yavaşça ikaz etmiştir. İbn Mâce, 28; Müsned, c. II, s. 502; Uludağ, age., s. 176. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">35. Afzalur Rahman, Sîret, c. 3, s. 401. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">36. Afzalur Rahman, age., s. 293. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">37. Afzalur Rahman, İbn Sa’d'dan, a.g.e., s. 293, 293. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">38. Afzalur Rahman, Zadü’l-Mead’den, a.g.e., s. 291. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">39. A’raf, 7 / 199. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">40. Şura, 42 / 40. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">41. Âl-i İmran, 3/134. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">42. Şuara, 26/ 215, 216. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">43. Âl-i İmran, 3/159. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">44. Fussılet, 41/34. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">45. Prof. Dr. Enver Mahmud, "Hz. Muhammed’in (a.s.m.) Hoşgörü Anlayışı" Ebedî Risalet Sempozyumu Tebliğleri, 1/23. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">46. Bakara, 2/193; Enfal, 8/39. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">47. Bakara, 2/216. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">48. Furkan, 25/63. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">49. Temel, A. Rıza, Harp Mi Sulh Mu? ( İslâm’da Dış Politika ) </span></p><p> <span style="color: darkgreen">50. Bakara, 2/208. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">51. Nisa, 4/90. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">52. Mümtehine, 60/8. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">53. Müsned, 2:323; Ebu Davud: Hno:2631 </span></p><p> <span style="color: darkgreen">54. Sîre, 3:332; Tabakat, 2:97'den Salih Suruç, a.g.e., c. 2, s 133. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">55. Müslim, 3:1411; Müsned, 3:268. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">56. Müsned, 4:326; Buharî, 3:182. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">57. İnsanu’l-Uyûn, 2:715’den Suruç, a.g.e., s. 141. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">58. Fetih, 48/1. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">59. Asıl cihad manevî cihaddır ve kalplerin fethidir. Bu hususta teferruatlı bir değerlendirme için bkz: M. Karabaşoğlu, "Gecikmiş bir Cihad Çağrısı," Köprü, Yaz 1994, s. 3 vd. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">60. Sire., 3:336; Taberi, 3:81’den Suruç, a.g.e., s. 143. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">61. En’am, 6/108. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">62. Afzalu'r-Rahman, Sîret, c. 3, s. 402. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">63. Fussılet, 41/34. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">64. Afzalu'r-Rahman, a.g.e., s. 402. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">65. Wellhausen, Arap Devleti ve Sukutu, çev. F. Işıltan, Ankara 1963, s.2’den Ali Bulaç, "Asr-ı Saadette Medine Vesikası Bütün Yönleri ile Asr-ı Saadette İslâm" c. 2., s. 174. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">66. Bulaç, a.g.e., s. 186, 187. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">67. Bulaç, a.g.e., s. 191. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">68. Ağırman, Dr. Mustafa, "Savaş Komutanı Olarak Hz. Peygamber," Ebedî Risalet Sempozyumu, c. 1, s. 148. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">69. İbn Hişam, es- Sîretü’n-Nebeviyye, II, 501’den Muhammed Hamidullah, İslâm Peygamberi, Paris, 1979, I, 343. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">70. Muhammed Hamidullah, el-Vesaiku’s-Siyasiyye, Beyrut, 1985’den M. Akif Aydın, DİA, c. 9, s. 327. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">71. Uzunçarşılı, II, 7-8’den Prof. Dr. Ahmet Akgündüz, Osmanlı Kanunnameleri, I, s. 477. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">72. A. K. Zeydan, Ahkamü’s-Sultaniyye ve’l-Müslimin’den M. A. Aydın, DİA, c. 9, s. 326. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">73. Ebu Davud, Cihad 165; Nesaî, Kasame, 14, </span></p><p> <span style="color: darkgreen">74. el-Câmiu’l-Ahkâmi’l-Kur’ân, IV, 118’den Kesler, Dr. M. Fatih, Kur’ân'da Yahudiler ve Hıristiyanlar, s. 140. (Ehl-i kitabın verdikleri cizye’ye mukabil İslâm idaresi onların mal, can, din ve namuslarını teminat altına almaktadır. Kur’an kendine inanan ya da inanmayan herkese bu hakkı tanımıştır. Bu baş vergisinden fakir ehl-i kitab ise muaf tutulmuştur. Hatta Hz. Ömer vergi veremedikleri için ağır işlerde çalıştırılan böyle bir gruba rastlamış ve oranın valisini ikaz etmiştir (Kesler, a.g.e., s. 147). Burada zihinleri karıştıran bir suale cevap verelim: Kur’ân’ın “Ehli kitab” olarak tanıttığı insanlar kimdir? Bunlar, Ya sadece Hz. Musa, ya da sadece Hz. İsa’nın nübüvvetini kabul edip, Hz. Muhammed (a.s.m.)’a ta’n edenlerdir. Buna rağmen Kur’ân cihanşümul mesajından istifade ettirmek için ehl-i kitabla ilişkiyi kestirmemiştir. Ehl-i kitabın kızlarıyla evlenmek, kestiklerini yemek de bu diyalog zincirinin birer halkası kabul edilebilir (Kesler s. 153). </span></p><p> <span style="color: darkgreen">75. Ankebut, 29/46. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">76. Tevbe, 9/6. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">77. Âl-i İmran, 3/65. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">78. Bakara, 2/96. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">79. Furkan, 25/1. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">80. Topaloğlu, Prof. Dr. Bekir, DİA, c. 9, s. 324. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">81. Vâkidî, I.318’den Demircan, Doç. Dr. Adnan, Asr-ı Saadette Münafıklar </span></p><p> <span style="color: darkgreen">82. Buharî, Tefsir-u Sûreti Münafıkîn, 1; Müslim Salâtü'l- Münafıkîn, 1 vd.’den Demircan, a.g.e., s. 64, 65; Canan. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">83. Vâkidî, II. 418; İbn Hişam, III, 335’den Demircan, a.g.e., s. 66. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">84. Demircan, a.g.e., s. 124. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">85. Ağırman, Dr. Mustafa, "Savaş Komutanı Olarak Hz. Peygamber," Ebedî Risalet Sempozyumu, c. 1, s. 148. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">86. Hatip, Abdülaziz, "İlim Yoluyla Cihad," Köprü, Yaz 1994, s. 13. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">87. Salihî, Prof. Dr. Suphi, İslâm Mezhepleri ve Müesseseleri Tarihi, s. 390. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">88. Canan, Prof. Dr. İbrahim, KSM, c. 16. s. 213. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">89. Rum, 30 / 60, bkz: Ramazan el-Butî, Fıkhu’s- Sîre, 15/83; Doç. Dr. M. Ali Kapar, "Asr-ı Saadette Müşrikler ve Müşriklerle İlişkiler", Bütün Yönleri ile Asr-ı Saadette İslâm, c. 2, s. 352. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">90. Canan, KSM, c. 16, s. 216, 217. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">91. Canan, KSM, c. 16, s. 217, 218. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">92. Nisa, 4/97. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">93. Canan, a.g.e., s. 220. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">94. Furkan, 25/52. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">95. Yılmaz, Prof. Dr. Musa Kâzım, "Cihad Ayetleri ve İnsan Hakları" H.Ü. İlahi-yat Fakültesi Dergisi, sy. 2, s. 20. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">96. Hacc, 22/39-40. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">97. Bakara, 2/190- 191 </span></p><p> <span style="color: darkgreen">98. Canan, a.g.e., s. 220 (İbn Kesîr’den). </span></p><p> <span style="color: darkgreen">99. Ammara, Dr. Muhammed, a.g.e., s. 209, 210. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">100. el-Maide, 5/64. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">101. Buharî, İlm, 12; Müslim, Eşribe, s. 70, 71. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">102. Nisa, 4/94; Ali Kapar, a.g.e., c. 2, s. 323. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">103. İbn Sa’d, II/6:71 </span></p><p> <span style="color: darkgreen">104. Buharî, Cihad, 155; Müslim, Cihad, 20; Ebu Davud, Cihad 98; Darımî, Siyer, 6. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">105. Tirmizî, Siyer, 48; İbn Mâce, Cihad, 37 </span></p><p> <span style="color: darkgreen">106. Âyetler için bkz: Bakara, 216, 217; Enfal, 30; İsra, 76; Muhamed, 13; Tevbe, 13, 14. İslâm'da savaş sebepleri için bkz: Dr. A. Özel, İslâm Hukukunda Ülke Kavramı, s. 42, 43, 44; Prof. Dr. M. E. Zehre, İslâm’da Savaş Kavramı, s. 30-32; A. R. Temel, Harp Mi Sulh Mu? s. 16, 18; Prof. Dr. Subhi es-Salihi, İslâm Mezhepleri ve Müesseseleri, s. 387-389. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">107. Ammara, a.g.e., s. 162. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">108. Hud, 11/118, 119 </span></p><p> <span style="color: darkgreen">109. Önkol, Doç. Dr. Ahmet, "Asr-ı Saadette İslâm'a Davet," Bütün Yönleriyle..., c. 2, s. 87. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">110. Önkol, a.g.e., c. 2 s. 88 </span></p><p> <span style="color: darkgreen">111. Ebu’l-Fida; Sîre, 3/313’den A. R. Temel, a.g.e., s. 22. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">112. Efzalu'r-Rahman, Sîret, c. 3, s. 400. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">113. Ammara, a.g.e., s. 159. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">114. Topaloğlu, Prof. Dr. Bekir, DİA, c. 9, s. 323. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">115. Yazır, Elmalılı Hamdi, Hak Dini Kur’ân Dili, c. 2, s. 286 </span></p><p> <span style="color: darkgreen">116. Canan, İbrahim, İslâm'ın Işığında Anarşi, s. 150. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">117. Yazır, Elmalılı Hamdi, Hak Dini Kur’an Dili, c. 2, s. 866; bkz: DİA, c. 9, s. 323. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">118. Ağırman, Dr. Mustafa, Ebedî Risalet Sempozyumu Tebliğleri, c. 1, s. 152. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">119. Nisa, 4/75. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">120. Bakara, 2, 193; 8/39. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">121. Harb, Dr. Muhammed, Ebedî Risalet Sempozyumu Tebliğleri, c.1, s. 51; Temel, Ali Rıza, İslâm Devleti ve Dış Politika s. 18, 19. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">122. Yılmaz, Prof. Dr. Musa Kâzım, a.g.m., s. 22. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">123. Harb, a.g.e., s. 53 </span></p><p> <span style="color: darkgreen">124. Yılmaz, a.g.m., s. 24. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">125. Özel, Dr. Ahmet, a.g.e., s. 43. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">126. Buharî, İman, 17; Müslim, İman, 36. 127. Ammara, a.g.e., s. 219. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">128. Ay, Doç. Dr. Mehmet Emin, U. Ü. İlahiyat Fak. Dergisi, sy. 4, c. 4, yıl. 4, s. 250. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">129. Taftazanî, Şerhu’l-Makâsıd, 2, 272; Maverdî, Ahkâmu’s-Sultaniyye, s. 5; Cürcanî, Şerhu’l-Mevâkıf, 8/348’den Canan, İslâm Işığında Anarşi, s. 254. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">130. Nisa, 4/59. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">131. Müslim, İmaret:58. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">132. Taftazanî, a.g.e., c . 2, s. 275. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">133. Cürcanî, a.g.e., s. 346. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">134. Canan, a.g.e., s. 256-258. Farklı mezheplerin görüşleri ve imamlığın şartları için aynı esere bakılabilir. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">135. Ammara, a.g.e., s. 41, 42. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">136. Ammara, a.g.e., s. 49. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">137. Önkal, Ahmet, Rasulullah’ın İslâm'a Davet Metodu, s. 178, 179, (6. bsk.), Konya 1996. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">138. M. F. Şahin, Asrın Getirdiği Tereddütler, s. 167. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">139. Enbiya, 22. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">140. Uludağ, Doç. Dr. Süleyman, İslâm’da Emir ve Yasakların Hikmeti, s. 5. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">141. Uludağ, a.g.e., s. 11. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">142. Udeh, Prof. Dr. A. Kadir, Mukayeseli İslâm Hukuku ve Beşerî Hukuk, c. 4, s. 106. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">143. Zuhaylî. a.g.e., c. 7, s. 347. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">144. Karaman, Prof. Dr. Hayreddin, Mukayeseli İslâm Hukuku, c. 1, s. 141. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">145. Akşit, Cevat, İslâm Ceza Hukuku ve İnsani Esaslar, s. 58. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">146. Udeh, a.g.e., c. 2, s. 211. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">147. İbn Teymiyye, Kıyas, s. 85; İ'lâmu’l-Muvakkıîn, II, 95, 107 vd.’den Vehbe Zuhaylî, Fıkıh Ansiklopedisi, c. 7, s. 321. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">148. bkz. Nursî, B. Said, İşaratu’l İ’caz, s. 92 </span></p><p> <span style="color: darkgreen">149. Zuhaylî, a.g.e., c. 7, s. 318. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">150. Nursi, a.g.e., s. 116. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">151. En’am, 6/151. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">152. Mecmeu’z-Zevâid, VI, 256 (Bilgi için bkz: Zuhaylî, a.g.e., 7, s. 331; Canan, a.g.e., c. 10, s. 224. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">153. Udeh, a.g.e., c.4, s. 23. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">154. Nisa, 4/15. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">155. Udeh, a.g.e., c. 4 s. 81-82 ve 85-86. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">156. Buharî, Hudud, 9; Müslim, Kasame, 29; Tirmizî, Fiten, 6; Neseî, Kuzzat 36 vd.’den bkz: Udeh, a.g.e., c. 4, s. 29. İlgili eserde şüphelerin hangi hususlarda vaki olacağı teferruatlı olarak ele alınmaktadır. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">157. Karaman, a.g.e., c. 1, s. 129. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">158. Hadis için bkz. Ebu Davud, Akdiyye 16; Tirmizî, Şehadet, 2; bilgi için bkz. Udeh, c. 4, s. 70. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">159. Zuhaylî, c. 8, s. 153 - 154 </span></p><p> <span style="color: darkgreen">160. Udeh, c. 4, s. 34. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">161. Udeh, a.g.e., c. 4, s. 110-114. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">162. Zuhaylî, a.g.e., s. 7, s. 397-398. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">163. Zuhaylî, a.g.e., s. 400 vd. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">164. Armağan, Prof. Dr. Servet, İslâm Hukukunda Temel Hak ve Hürriyetler, s. 109. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">165. bkz. Nursî, B. Said, Mektubat, s. 423. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">166. Akşit, Doç. Dr. M. Cevat, a.g.e., s. 65. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">167. A. Asım. Kamus, trc., II, s. 809. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">168. Âl-i İmran, 3/104 </span></p><p> <span style="color: darkgreen">169. Yazır, Hak Dini..., c. 2, s. 1155; bkz: Enfal 8/25. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">170. Nahl, 125. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">171. Ammara, a.g.e., s. 153. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">172. Ğâşiye, 21, 22. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">173. Münavî, Feydu’l- Kadîr, Şerhu Câmiu’s-Sağir (Beyrut, 1972); Tirmizî, Fiten, 9. Geniş bilgi için bkz: İbrahim Canan, İslâm Işığında Anarşi, s. 124-127. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">174. Abdülhamid, Prof. Dr. İrfan, İslâm’da İtikadî Mezhepler ve Akâid Esasları (çev: Saim Yeprem), s. 108. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">175. Maide, 5/105. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">176. Akgündüz, Prof. Dr. Ahmet, Eski Anayasa Hukukumuz ve İslâm Anayasası, s. 142; Dr. Fahrettin Atar, İslâm Adliye Teşkilatı, s. 170, 171; Subhi es-Salihî, a.g.e., s. 250.</span></p><p> <span style="color: darkgreen">177. Bu hususla ilgili S. Uludağ’ın İslâm’da İrşad isimli eserinin Giriş ve Birinci Kısmına bakılabilir. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">178. Cürcanî, Şerhu’l- Mevâkıf, 8, 374 ve Taftazanî, Şerhu’l Makâsıd, 2, s. 245’den Canan, İslâm'ın Işığında Anarşi, s. 132, 133; bilgi bkz: Kâtip Çelebi, Mizanü’l-Hak fi ihtiyari’l-ehak, (sd: Mustafa Kara) s. 134, 135. </span></p><p> <span style="color: darkgreen">179. Uludağ, Süleyman, İslâm'da İrşad, s. 30, 31; bkz. Fahrettin Atar, İslâm’da Adliye Teşkilatı, s. 170 vd. </span></p><p><span style="color: darkgreen"> </span></p><p> </p><p> <span style="color: darkgreen"><strong><span style="color: black">http://www.koprudergisi.com/index.asp?Bolum=EskiSayilar&Goster=Sayi&SayiNo=57</span></strong></span></p><p><span style="color: darkgreen"> </span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Huseyni, post: 230945, member: 27"] [B]E- İyiliği emr, kötülükten men [/B] “Dinde zorlama olmadığı” umumî prensibini değişik açılardan inceledikten sonra, dinî emir ve nehiylerin topluma hangi usulle ulaştırılması gerektiği bir sual olarak akla gelmektedir. Bunun ilk cevabı iyiliği emretmek, kötülükten menetmektir. Dört anahtar kelime ile özetlenen bu durum, İslâm'da çok mühim bir müessesedir. Bunun orijinal adı emr-i bi'l-ma’ruf, nehy-i ani’l-münkerdir. Ma’ruf, akılla idrak olunup şeriatın güzel kabul ettiği; münker de aklın ve şeriatın kabul etmeyip inkâr ettikleri amel ve işlerdir.167 Kur'ân'da “içinizden öyle bir topluluk bulunsun ki, onlar insanları hayra çağırsın, iyiliği tavsiye edip kötülükten sakındırsın”168 buyurulur. Âyet gereği, “iyiliği emr, kötülükten men edecek bir topluluk teşkili ya da imam tayini” Müslümanlara farz-ı kifayedir. Ümmet içinden bir grup bunu yerine getirirse, diğerleri mes’uliyetten kurtulur. Aksi halde hepsi mes’ul olur. Zaten, musibet gelince sadece zalimlere mahsus kalmaz.169 Bir başka âyette bu husus, “Rabbinin yoluna hikmet-le ve güzel öğütle davet et. Ayrıca onlarla en güzel bir şekilde mücadele et”170 buyruğuyla ifade edilir. Bu âyette ise tebliğ ve irşad için üç mühim merhale dikkate sunulur: hikmet, nasihat, ikna. Meseleleri ilmî olarak düşünebilen insanlara irşad ve tebliğ üslubu hikmetle; terğib ve terhible istikameti bulabilecek olan avam kesimine nasihatla; bu iki grup arasında kalanlara ise, “ikna” yolu ile yapılmalıdır.171 “Sen sadece hatırlatıcısın. Onlar üzerine baskı uygulayan değilsin”172 âyeti de bu merhalelerde zihinlere sadece kapı açılmasını, ihtiyar ve iradeyi elden alacak bir yola gi-rilmemesini emreder. Nitekim hadiste, “Ya iyiliği emreder kötülükten sakındırırsınız, ya da Allah şerlilerinizi hayırlılarınıza musallat edecektir. O zaman hayırlılarınız dua etse de, duaları kabul edilmez”173 denilir. Hadisin başka rivâyetlerinde, bu durum, “iyiler müdahele etmezse” ve “müdahale edecek güçte olanlar engel olmazsa” gibi, farklı lafızlarla anlatılmıştır. Ma’rufu emr, münkerden nehy va-zifesinin ehemmiyetinde bütün İslâmî mezhepler ittifak halindedir. Ancak bir kısım rafızîler bunu “devlet başkanının tayin edeceği şahıslar yapar” diyerek belli bir daraltmaya gitmiştir. Ehl-i Sünnete göre mesele füru’dandır (itikadî değil, amelî konulardan). Mu’tezile tarafından ise, usul’den sayılmıştır (temel ve ana mes’elelerden).174 Dinde zorlama yapılmazken, ikna, irşad ve tebliğin özünü teşkil eden “iyiliği emr, kötülükten men” vazifesinin keyfiyetine dair, akâid sahasında çok önemli kaynaklardan olan Taftazanî ve Cürcanî’nin eserlerindeki prensipleri hülasaten aktarmak yerinde olacaktır: Ma’ruftan murad vacibdir. Münkerden murad da haramdır. Bu sebeple alimler, ma’rufun emredilip münkerin yasaklanmasını kesin bir dille vacip bir vazife telakki ettiler. Ancak mendup olan bir işin emri vacib değildir, sadece menduptur... “Ey iman edenler, siz kendinize bakın. Siz doğru yolda iseniz, sapıtanlar size zarar vermez”175 ve “Dinde zorlama yoktur” mealindeki âyetlere bakarak bunun vacip olmadığı söylenirse, deriz ki: Burada mânâ, ‘vacibleri edâ ve günah olan şeyleri terk etmek, ma’rufu emr, münkerleri de nehyetmek suretiyle nefislerinizi ıslah edin. Nehiyde bulunduktan sonra asilerin inad ederek günahı işlemekte ısrarları size zarar vermez. Kezâ sapığın dalâleti, nehyettiği takdirde, hidâyette olan kimseye zarar vermez’ demektir. Taftazanî emr ve nehyi vacib kılan şartları ise şöyle sıralar: 1- Yapacak kişinin emr ya da nehyedilen şeyin farz, vacip, mendup; haram, mendup, müstehap mı olduğunu bilmesidir. Tâ ki emir ve nehiy de şeriatça uygun olan şey için yapılsın. 2- Müessir olunacağına dair kanaattir. Tesir etmeyeceği kesinlikle bilinen birşey, abesle meşgul olmaktır. Hatta tesirsiz olan bir işte, dinin aziz kılınmasından ziyade alçaltılması bile bahis mevzuudur. 3 - İyiliği emr ve kötülüğü nehy sonunda elde edilecek müsbet netice, ortadaki fenalıktan daha çok veya en azından ona denk olmalıdır. Bu da vacip olan vazife hakkındadır. Caiz olan hakkında değildir. Bu vasıfların bilinmesinden sonra “Vazife kimin omuzundadır?” suali akla geliyor. Taftazanî ve Cürcanî’nin açıklamalarına göre, bu suale şöyle cevap vermek mümkün: 1- Bu vazife devlet başkanına münhasır değildir. Vatandaştan herhangi bir kimse de gerekirse devlet başkanını ya da herhangi bir münker sahibini ikaz edebilir. 2- Münker, kıtal, savaş ve silah kullanılmak suretiyle ortadan kaldırılabilecek bir iş ise, durum devleti ilgilendirir ve onun va-zife ve selahiyetine girer. Fertlerin bu işe girişmesi fitneye sebep olur. Cürcanî’ye göre, “emir ve nehiyde bulunacak kimse, faaliyetinin fitnenin uyanıp kaynaşacağına veya maksadın hasıl olmayacağına zannı galip gelirse, emir ve nehiyden çekinmelidir. Bu durumda ona bu vazife vacip olmaz.” 3- Münker olduğunu tespit etmeye alim veya cahil arasında fark olmayan hususlarda, nehye herkes liyakatlidir. Ancak kahır ve zorbalıkla değil. Çünkü zorbalık fitne uyanmasına sebeptir. 4- Fiilin münker ve ma’ruf olduğunu tesbit alimin içtihadına bağlı ise buna avâmın karışması caiz değildir. 5- İyiliği emr, kötülükten men’ sadece takva ve vera’ sahibi insanlara münhasır değildir. Münkeri gören, onu yapmakta olsa bile, yasaklamakla mükelleftir. Zira münkeri terk etmesi ve münkeri yasaklaması ayrı iki farzdır. Bunlardan birini terkedene diğerini de terketmesi gerekmez. 6- Bu iş için hususi memurlar tayin edilirse, bu kimse araştırma ve tecessüse girmeden Allah’ın hukukuna giren mesele-lerde murakabede bulunur. Ancak bunu yaparken her meseleye karışmaz. Hak sahibi kendisinden yardım talep ederse müdahale eder. Hatta muhtesipler üstünkörü karar veren hakimlere, namazı aşırı derecede uzatan imamlara bile karışır. Kaydedilen hususlara bakılırsa, dinin önemli bir unsuru olan iyiliği emr ve kötülükten men’ vazifesinin, zorbalıktan uzak olarak, dikkat ve itina ile, muhatabın içinde bulunduğu hali ve münkerin dinî hükmünü bilerek ve ikazdan sonra da fit-neye sebep olmayacak bir üslup içinde yapılması icap ettiği ortaya çıkıyor. Bu hususu şu hadis-i şerifle tamamlayalım: “Sizden kim bir münker görürse eliyle düzeltsin. Buna muktedir olamazsa diliyle, buna da muktedir olamazsa kalbiyle buğzetsin. Bu ise imanın en zayıf derecesidir.” Buhari, Müslim ve Ebu Davud’da rivâyet edilen bu hadis emr-i bi'l-ma’ruf ve nehy-i ani’l-münker’in devlet eliyle kesin netice alıcı tedbir ve yollarla yapıldığı “ihtisap” kurumunun da temeli kabul edilir.176 Dinî ve ahlâkî bakımdan iyiliği emr ve kötülüğü men vazifesinin terkedilemeyeceğine dair çok şiddetli ikazlar taşıyan âyet ve hadisler vardır. İslâmî irşad, tebliğ, ıslah ve terbiye, vaaz ve hitabet gibi yüzlerce âyet ve hadisin mevzuunu teşkil eden bir mes’uliyetler sahası, “dinde zorlama” yoktur hükmünün yanında “dinin nasıl anlatılması” gerektiğini gösterir. Bunları teker teker ele alıp incelemek çalışmanın hedefini aşmaktadır.177 Bu hususla ilgili bir ayrımı yapmadan geçmek istemiyoruz: İyiliği emr ve kötülükten men ile “ihtisap” kurumu birkaç hususta birbirinden ayrılır. İhtisap kurumu İslâm'ın, hürriyetin meşru sınırını aşarak suiistimal edenlere karşı ilgisiz kalmadığını da gösterir.178 Devletin kurduğu “hisbe” teşkilatı bugünkü karşılığı ile, polis, zabıta, jandarma ve savcının vazifesini görürdü. İrşad ise hisbe vazifesinin fahri olarak yerine geti-rilmesidir. Hisbe, emr-i bi'l-ma’ruf ve nehy-i ani'l-münker’in kurum haline getirilmiş şeklidir. Aralarındaki farklar şunlardır: 1- Kötülüğü men muhtesib için farz-ı ayndır. Mürşid için ise fiilen men şart değildir. 2- Muhtesibin işi münhasıran budur. Mürşid başka işlerle de ilgilenebilir. 3- Muhtesip yardım istenirse gitmeye mecburdur. Mürşid için böyle bir mecburiyet yoktur. 4- Muhtesip tecessüsten sakınmak şartıyla işlenen kötülükleri araştırır, soruşturur. Mürşid tahkikat yapma hakkına da sahip değildir. 5- Muhtesip resmen devlet tarafından tayin edilir. Mürşid için tayin sözkonusu değildir. Tayin edilmeden de bu vazifede çalışılabilinir. 6- Muhtesip vazifesini yapmak için yardımcı elemanlar da kullanabilir. 7- Muhtesip gerekli görürse, ta’zir, hapis, tevkif gibi cezalar verir. Mürşid veremez. 8- Muhtesip yaptığı işe karşılık maaş alır, mürşid alamaz. 9- Muhtesip dinî değil, örf ve âdetle ilgili hususlarda içtihadına göre de hareket edebilir. Mürşid edemez.179 [B]Sonuç [/B] Görüldüğü gibi, dinde zorlama yoktur. İslâm'ın değişik merhaleleri itibariyle sabır, tahammül, hicret gibi mefhumlar işletilmiştir. Kur’ânî mesajların muhtaç insanlara ulaştırılmasına hiçbir imkânın kalmadığı andan itibaren hicrete, buna rağmen zulüm ve tecavüz devam etmişse “savaş”a izin çıkmıştır. Savaş ise tamamen tedafüî özelliktedir. Saldırıyı durdurmak, insanların hakikat güneşi ile arasına örülen duvarı yıkmak içindir. Çünkü İslâm'ın savaşla insanların gönlüne girmesi mümkün değildi, buna ihtiyaç da yoktur. İman ve İslâm tamamen niyet, samimiyet ve ihtiyar işidir. Zorlama irade ve ihtiyarı elden alan bir fiildir. İslâm'ın buna ihtiyacı olmamıştır. Tesbiti gereken bir husus, İslâm'ın sulh ve müsamaha ortamında aklı zorlayacak bir nisbette zafer elde etmesidir. Hudeybiye sulhu ve Mekke’nin fethinden sonraki durum bunu gösterir. Ancak sulh için savaşa hazır olunması, hasmâne tavır sahiplerinin caydırılması için gerekli olmuştur. Fert ve toplum hayatını zehirleyen zina, hırsızlık, katl gibi vak’alara verilen cezaların; ulu'lemrin eliyle tatbiki, “Dinde zorlama yoktur” hükmüne zıt değildir. Bunlar akıl ve vicdanın tasdikinde olan hususlardır. İrtikap edenlere verilen cezalar en insanî şartlarda, caydırıcılık özelliği dikkate alınarak verilmiştir. Ceza vermekten de önemli bir husus, şeriatın bütünü ile dikkate alınması ile bu fiilleri işleyecek insan sayısının da yok denecek kadar azalacağıdır. [COLOR=darkgreen][U][B]Dipnotlar[/B][/U][/COLOR] [COLOR=darkgreen]1. Bakara, 2 / 256 [/COLOR] [COLOR=darkgreen]2. Akseki, A. Hamdi, İslâm Dini, s. 5 [/COLOR] [COLOR=darkgreen]3.Taftazâni, Şerhu’l - Akàid, 277 - 284, hzr: S. Uludağ[/COLOR] [COLOR=darkgreen]4. Uludağ, Süleyman, Akàid, trc, s. 285 ( 21 nolu dipnot). [/COLOR] [COLOR=darkgreen]5. Nursî, B. Said, İşaratü’l İ’caz, s. 44. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]6. Akseki, age., s. 52. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]7. Sahabiden Ammar bin Yasir, ağlayarak Rasülüllah’a (a.s.m.) gelmiş ve Kureyş’in kendisine “küfür lafızlarını zorla söylettiklerini” haber vererek, endişe ve telaşa kapılmıştı. Peygamberimiz (a.s.m.) “Kalbini nasıl buluyorsun?” diye sordu, o, “Hâlâ imanla dolu buluyorum” diye cevap verince, “Eğer onlar aynı şeyi yaparlarsa sen de yap (dilinle istediklerini söyleyiver!)” buyurdu. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]8. Buhari, Diyat, 2; Müslim, İman 158, Ebu Davud Cihad, 104, (2643) Bkz: Canan. Kütüb-ü Sitte Muhtasarı, c. 12, s. 221, Hno: 4275. Rivâyete göre bu zat Mirdas İbnu Nehik idi. Kabilesi müşrik olmasına rağmen Müslüman olmuştu. Koyun güdüyordu. Müslümanlar gelince diğerleri kaçmış, o kalmıştı. Müslüman süvarilere esselamü aleyküm diyerek selam verdi. Fakat Üsame onu öldürerek koyunlarını aldı. Peygamberimiz, Üsame’ye, "Sen onu Lailaheillellah dediği halde öldürdün mü?” sözünü üzüntü ile çok kere tekrar etti. Üsame de bundan şiddetli teessüre kapıldı ve dedi ki, “Keşke bugünden daha önce Müslüman olmasaydım (Müslüman olarak böyle bir cinâyeti işlemeseydim).” Hatta, “Size (İslâmca) selam veren kimseye ‘Sen mü’min değilsin’ demeyin” (Nisa, 94) âyetinin bu hadise üzerine nazil olduğu rivâyet edilir. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]9. Gazzalî, el-İktisad fi’l-İ’tikad, 143. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]10. M.F. Şahin, Asrın Getirdiği Tereddütler, s. 165. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]11. Buhari, Bed’u'l-Vahy, 1, Itk, 6; Müslim, İmaret, 155. Bkz: Canan, KSM. c. 16, s. 114 [/COLOR] [COLOR=darkgreen]12. Beyyine, 4 [/COLOR] [COLOR=darkgreen]13. Atay, Hüseyin, Kur’an’a Göre İslâm'ın Temel Kuralları, s. 1. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]14. Atay, age. s. 5. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]15. Atay, age. s. 6. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]16. bkz. Nursî, Said, Mesnevî-i Nuriye, s. 61. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]17. Hamel, Prof. Dr. Walter, Din ve Vicdan Hüriyeti, s. 55 - 53, çev. Prof. Dr. Servet Armağan. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]18. Yazır, Elmalılı Hamdi, Hak Dini Kur’an Dili, c. 2, s. 861; Vehbe Zuhayli, el-Bedayi’den,VII. 188, Fıkıh Ansiklopedisi, c. 5 s. 251. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]19. Topaloğlu, Prof. Dr. Bekir, "Din Seçme Hürriyeti" md. DİA, c. 9 s. 323. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]20. bkz. Nursi, B. Said, İşaratü’l-İ’caz, s. 24, 93, 188, 199. Ayrıca bilgi için bkz. Safa Mürsel, B. S. Nursi ve Devlet Felsefesi, s.336. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]21. bkz. Nursi, B. Said, Hutbe-i Şâmiye, s. 87, 88. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]22. Yunus, 10 / 99. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]23. Kehf, 18 / 29. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]24. Yunus, 10 / 108. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]25. Udeh, Prof. Dr. Abdülkadir, Mukayeseli İslâm Hukuku ve Beşerî Hukuk, c. 1, s. 38. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]26. Armağan, Prof. Dr. Servet, İslâm Hukukunda Temel Hak ve Hürriyetler, s. 105. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]27. Ebu Yusuf, 72 - 91’den Armağan, age., s. 106, 107. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]28. Hacc, 22/39-40 [/COLOR] [COLOR=darkgreen]29. Dr. Muhammed Ammara, Laiklik ve Dinî Fanatizm Arasında İslâm Devleti, s. 165. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]30. Sire, 4:55; Tabakat, 2:142’den Salih Suruç, Kâinatın Efendisi Peygamberimizin Hayatı, c. 2, s. 256. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]31. Ammara, age. s. 154. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]32. Buharî, Tevhid, 20; Lian, 16; Müslim, Tevbe, 6. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]33. M. Şiblî, Asr-ı Saadet, c. II, s. 955-960. Bkz. Dr. S. Uludağ, İslâm'da İrşad, s. 176. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]34. Ahmet Naim, Tecrid-i Sarih, trc., c. 1, s. 149. (Hadisin diğer rivâyetlerinde, bedevî Rasulullah’a, “Allah’ım bana ve Muhammed’e mağfiret eyle” demiş, Rasulullah da, “Sen geniş olan birşeyi da-ralttın” buyurmuştur. Sonra da bevl hadisesi vuku’ bulmuştur. Rasulullah bunun üzerine, “Mescide bevledilmez. Mescidler Allah’ı zikir için inşa edilmiştir” diyerek adamı yavaşça ikaz etmiştir. İbn Mâce, 28; Müsned, c. II, s. 502; Uludağ, age., s. 176. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]35. Afzalur Rahman, Sîret, c. 3, s. 401. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]36. Afzalur Rahman, age., s. 293. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]37. Afzalur Rahman, İbn Sa’d'dan, a.g.e., s. 293, 293. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]38. Afzalur Rahman, Zadü’l-Mead’den, a.g.e., s. 291. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]39. A’raf, 7 / 199. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]40. Şura, 42 / 40. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]41. Âl-i İmran, 3/134. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]42. Şuara, 26/ 215, 216. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]43. Âl-i İmran, 3/159. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]44. Fussılet, 41/34. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]45. Prof. Dr. Enver Mahmud, "Hz. Muhammed’in (a.s.m.) Hoşgörü Anlayışı" Ebedî Risalet Sempozyumu Tebliğleri, 1/23. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]46. Bakara, 2/193; Enfal, 8/39. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]47. Bakara, 2/216. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]48. Furkan, 25/63. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]49. Temel, A. Rıza, Harp Mi Sulh Mu? ( İslâm’da Dış Politika ) [/COLOR] [COLOR=darkgreen]50. Bakara, 2/208. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]51. Nisa, 4/90. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]52. Mümtehine, 60/8. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]53. Müsned, 2:323; Ebu Davud: Hno:2631 [/COLOR] [COLOR=darkgreen]54. Sîre, 3:332; Tabakat, 2:97'den Salih Suruç, a.g.e., c. 2, s 133. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]55. Müslim, 3:1411; Müsned, 3:268. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]56. Müsned, 4:326; Buharî, 3:182. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]57. İnsanu’l-Uyûn, 2:715’den Suruç, a.g.e., s. 141. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]58. Fetih, 48/1. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]59. Asıl cihad manevî cihaddır ve kalplerin fethidir. Bu hususta teferruatlı bir değerlendirme için bkz: M. Karabaşoğlu, "Gecikmiş bir Cihad Çağrısı," Köprü, Yaz 1994, s. 3 vd. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]60. Sire., 3:336; Taberi, 3:81’den Suruç, a.g.e., s. 143. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]61. En’am, 6/108. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]62. Afzalu'r-Rahman, Sîret, c. 3, s. 402. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]63. Fussılet, 41/34. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]64. Afzalu'r-Rahman, a.g.e., s. 402. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]65. Wellhausen, Arap Devleti ve Sukutu, çev. F. Işıltan, Ankara 1963, s.2’den Ali Bulaç, "Asr-ı Saadette Medine Vesikası Bütün Yönleri ile Asr-ı Saadette İslâm" c. 2., s. 174. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]66. Bulaç, a.g.e., s. 186, 187. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]67. Bulaç, a.g.e., s. 191. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]68. Ağırman, Dr. Mustafa, "Savaş Komutanı Olarak Hz. Peygamber," Ebedî Risalet Sempozyumu, c. 1, s. 148. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]69. İbn Hişam, es- Sîretü’n-Nebeviyye, II, 501’den Muhammed Hamidullah, İslâm Peygamberi, Paris, 1979, I, 343. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]70. Muhammed Hamidullah, el-Vesaiku’s-Siyasiyye, Beyrut, 1985’den M. Akif Aydın, DİA, c. 9, s. 327. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]71. Uzunçarşılı, II, 7-8’den Prof. Dr. Ahmet Akgündüz, Osmanlı Kanunnameleri, I, s. 477. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]72. A. K. Zeydan, Ahkamü’s-Sultaniyye ve’l-Müslimin’den M. A. Aydın, DİA, c. 9, s. 326. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]73. Ebu Davud, Cihad 165; Nesaî, Kasame, 14, [/COLOR] [COLOR=darkgreen]74. el-Câmiu’l-Ahkâmi’l-Kur’ân, IV, 118’den Kesler, Dr. M. Fatih, Kur’ân'da Yahudiler ve Hıristiyanlar, s. 140. (Ehl-i kitabın verdikleri cizye’ye mukabil İslâm idaresi onların mal, can, din ve namuslarını teminat altına almaktadır. Kur’an kendine inanan ya da inanmayan herkese bu hakkı tanımıştır. Bu baş vergisinden fakir ehl-i kitab ise muaf tutulmuştur. Hatta Hz. Ömer vergi veremedikleri için ağır işlerde çalıştırılan böyle bir gruba rastlamış ve oranın valisini ikaz etmiştir (Kesler, a.g.e., s. 147). Burada zihinleri karıştıran bir suale cevap verelim: Kur’ân’ın “Ehli kitab” olarak tanıttığı insanlar kimdir? Bunlar, Ya sadece Hz. Musa, ya da sadece Hz. İsa’nın nübüvvetini kabul edip, Hz. Muhammed (a.s.m.)’a ta’n edenlerdir. Buna rağmen Kur’ân cihanşümul mesajından istifade ettirmek için ehl-i kitabla ilişkiyi kestirmemiştir. Ehl-i kitabın kızlarıyla evlenmek, kestiklerini yemek de bu diyalog zincirinin birer halkası kabul edilebilir (Kesler s. 153). [/COLOR] [COLOR=darkgreen]75. Ankebut, 29/46. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]76. Tevbe, 9/6. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]77. Âl-i İmran, 3/65. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]78. Bakara, 2/96. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]79. Furkan, 25/1. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]80. Topaloğlu, Prof. Dr. Bekir, DİA, c. 9, s. 324. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]81. Vâkidî, I.318’den Demircan, Doç. Dr. Adnan, Asr-ı Saadette Münafıklar [/COLOR] [COLOR=darkgreen]82. Buharî, Tefsir-u Sûreti Münafıkîn, 1; Müslim Salâtü'l- Münafıkîn, 1 vd.’den Demircan, a.g.e., s. 64, 65; Canan. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]83. Vâkidî, II. 418; İbn Hişam, III, 335’den Demircan, a.g.e., s. 66. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]84. Demircan, a.g.e., s. 124. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]85. Ağırman, Dr. Mustafa, "Savaş Komutanı Olarak Hz. Peygamber," Ebedî Risalet Sempozyumu, c. 1, s. 148. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]86. Hatip, Abdülaziz, "İlim Yoluyla Cihad," Köprü, Yaz 1994, s. 13. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]87. Salihî, Prof. Dr. Suphi, İslâm Mezhepleri ve Müesseseleri Tarihi, s. 390. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]88. Canan, Prof. Dr. İbrahim, KSM, c. 16. s. 213. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]89. Rum, 30 / 60, bkz: Ramazan el-Butî, Fıkhu’s- Sîre, 15/83; Doç. Dr. M. Ali Kapar, "Asr-ı Saadette Müşrikler ve Müşriklerle İlişkiler", Bütün Yönleri ile Asr-ı Saadette İslâm, c. 2, s. 352. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]90. Canan, KSM, c. 16, s. 216, 217. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]91. Canan, KSM, c. 16, s. 217, 218. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]92. Nisa, 4/97. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]93. Canan, a.g.e., s. 220. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]94. Furkan, 25/52. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]95. Yılmaz, Prof. Dr. Musa Kâzım, "Cihad Ayetleri ve İnsan Hakları" H.Ü. İlahi-yat Fakültesi Dergisi, sy. 2, s. 20. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]96. Hacc, 22/39-40. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]97. Bakara, 2/190- 191 [/COLOR] [COLOR=darkgreen]98. Canan, a.g.e., s. 220 (İbn Kesîr’den). [/COLOR] [COLOR=darkgreen]99. Ammara, Dr. Muhammed, a.g.e., s. 209, 210. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]100. el-Maide, 5/64. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]101. Buharî, İlm, 12; Müslim, Eşribe, s. 70, 71. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]102. Nisa, 4/94; Ali Kapar, a.g.e., c. 2, s. 323. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]103. İbn Sa’d, II/6:71 [/COLOR] [COLOR=darkgreen]104. Buharî, Cihad, 155; Müslim, Cihad, 20; Ebu Davud, Cihad 98; Darımî, Siyer, 6. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]105. Tirmizî, Siyer, 48; İbn Mâce, Cihad, 37 [/COLOR] [COLOR=darkgreen]106. Âyetler için bkz: Bakara, 216, 217; Enfal, 30; İsra, 76; Muhamed, 13; Tevbe, 13, 14. İslâm'da savaş sebepleri için bkz: Dr. A. Özel, İslâm Hukukunda Ülke Kavramı, s. 42, 43, 44; Prof. Dr. M. E. Zehre, İslâm’da Savaş Kavramı, s. 30-32; A. R. Temel, Harp Mi Sulh Mu? s. 16, 18; Prof. Dr. Subhi es-Salihi, İslâm Mezhepleri ve Müesseseleri, s. 387-389. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]107. Ammara, a.g.e., s. 162. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]108. Hud, 11/118, 119 [/COLOR] [COLOR=darkgreen]109. Önkol, Doç. Dr. Ahmet, "Asr-ı Saadette İslâm'a Davet," Bütün Yönleriyle..., c. 2, s. 87. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]110. Önkol, a.g.e., c. 2 s. 88 [/COLOR] [COLOR=darkgreen]111. Ebu’l-Fida; Sîre, 3/313’den A. R. Temel, a.g.e., s. 22. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]112. Efzalu'r-Rahman, Sîret, c. 3, s. 400. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]113. Ammara, a.g.e., s. 159. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]114. Topaloğlu, Prof. Dr. Bekir, DİA, c. 9, s. 323. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]115. Yazır, Elmalılı Hamdi, Hak Dini Kur’ân Dili, c. 2, s. 286 [/COLOR] [COLOR=darkgreen]116. Canan, İbrahim, İslâm'ın Işığında Anarşi, s. 150. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]117. Yazır, Elmalılı Hamdi, Hak Dini Kur’an Dili, c. 2, s. 866; bkz: DİA, c. 9, s. 323. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]118. Ağırman, Dr. Mustafa, Ebedî Risalet Sempozyumu Tebliğleri, c. 1, s. 152. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]119. Nisa, 4/75. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]120. Bakara, 2, 193; 8/39. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]121. Harb, Dr. Muhammed, Ebedî Risalet Sempozyumu Tebliğleri, c.1, s. 51; Temel, Ali Rıza, İslâm Devleti ve Dış Politika s. 18, 19. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]122. Yılmaz, Prof. Dr. Musa Kâzım, a.g.m., s. 22. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]123. Harb, a.g.e., s. 53 [/COLOR] [COLOR=darkgreen]124. Yılmaz, a.g.m., s. 24. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]125. Özel, Dr. Ahmet, a.g.e., s. 43. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]126. Buharî, İman, 17; Müslim, İman, 36. 127. Ammara, a.g.e., s. 219. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]128. Ay, Doç. Dr. Mehmet Emin, U. Ü. İlahiyat Fak. Dergisi, sy. 4, c. 4, yıl. 4, s. 250. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]129. Taftazanî, Şerhu’l-Makâsıd, 2, 272; Maverdî, Ahkâmu’s-Sultaniyye, s. 5; Cürcanî, Şerhu’l-Mevâkıf, 8/348’den Canan, İslâm Işığında Anarşi, s. 254. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]130. Nisa, 4/59. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]131. Müslim, İmaret:58. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]132. Taftazanî, a.g.e., c . 2, s. 275. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]133. Cürcanî, a.g.e., s. 346. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]134. Canan, a.g.e., s. 256-258. Farklı mezheplerin görüşleri ve imamlığın şartları için aynı esere bakılabilir. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]135. Ammara, a.g.e., s. 41, 42. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]136. Ammara, a.g.e., s. 49. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]137. Önkal, Ahmet, Rasulullah’ın İslâm'a Davet Metodu, s. 178, 179, (6. bsk.), Konya 1996. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]138. M. F. Şahin, Asrın Getirdiği Tereddütler, s. 167. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]139. Enbiya, 22. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]140. Uludağ, Doç. Dr. Süleyman, İslâm’da Emir ve Yasakların Hikmeti, s. 5. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]141. Uludağ, a.g.e., s. 11. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]142. Udeh, Prof. Dr. A. Kadir, Mukayeseli İslâm Hukuku ve Beşerî Hukuk, c. 4, s. 106. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]143. Zuhaylî. a.g.e., c. 7, s. 347. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]144. Karaman, Prof. Dr. Hayreddin, Mukayeseli İslâm Hukuku, c. 1, s. 141. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]145. Akşit, Cevat, İslâm Ceza Hukuku ve İnsani Esaslar, s. 58. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]146. Udeh, a.g.e., c. 2, s. 211. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]147. İbn Teymiyye, Kıyas, s. 85; İ'lâmu’l-Muvakkıîn, II, 95, 107 vd.’den Vehbe Zuhaylî, Fıkıh Ansiklopedisi, c. 7, s. 321. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]148. bkz. Nursî, B. Said, İşaratu’l İ’caz, s. 92 [/COLOR] [COLOR=darkgreen]149. Zuhaylî, a.g.e., c. 7, s. 318. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]150. Nursi, a.g.e., s. 116. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]151. En’am, 6/151. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]152. Mecmeu’z-Zevâid, VI, 256 (Bilgi için bkz: Zuhaylî, a.g.e., 7, s. 331; Canan, a.g.e., c. 10, s. 224. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]153. Udeh, a.g.e., c.4, s. 23. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]154. Nisa, 4/15. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]155. Udeh, a.g.e., c. 4 s. 81-82 ve 85-86. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]156. Buharî, Hudud, 9; Müslim, Kasame, 29; Tirmizî, Fiten, 6; Neseî, Kuzzat 36 vd.’den bkz: Udeh, a.g.e., c. 4, s. 29. İlgili eserde şüphelerin hangi hususlarda vaki olacağı teferruatlı olarak ele alınmaktadır. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]157. Karaman, a.g.e., c. 1, s. 129. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]158. Hadis için bkz. Ebu Davud, Akdiyye 16; Tirmizî, Şehadet, 2; bilgi için bkz. Udeh, c. 4, s. 70. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]159. Zuhaylî, c. 8, s. 153 - 154 [/COLOR] [COLOR=darkgreen]160. Udeh, c. 4, s. 34. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]161. Udeh, a.g.e., c. 4, s. 110-114. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]162. Zuhaylî, a.g.e., s. 7, s. 397-398. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]163. Zuhaylî, a.g.e., s. 400 vd. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]164. Armağan, Prof. Dr. Servet, İslâm Hukukunda Temel Hak ve Hürriyetler, s. 109. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]165. bkz. Nursî, B. Said, Mektubat, s. 423. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]166. Akşit, Doç. Dr. M. Cevat, a.g.e., s. 65. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]167. A. Asım. Kamus, trc., II, s. 809. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]168. Âl-i İmran, 3/104 [/COLOR] [COLOR=darkgreen]169. Yazır, Hak Dini..., c. 2, s. 1155; bkz: Enfal 8/25. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]170. Nahl, 125. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]171. Ammara, a.g.e., s. 153. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]172. Ğâşiye, 21, 22. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]173. Münavî, Feydu’l- Kadîr, Şerhu Câmiu’s-Sağir (Beyrut, 1972); Tirmizî, Fiten, 9. Geniş bilgi için bkz: İbrahim Canan, İslâm Işığında Anarşi, s. 124-127. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]174. Abdülhamid, Prof. Dr. İrfan, İslâm’da İtikadî Mezhepler ve Akâid Esasları (çev: Saim Yeprem), s. 108. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]175. Maide, 5/105. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]176. Akgündüz, Prof. Dr. Ahmet, Eski Anayasa Hukukumuz ve İslâm Anayasası, s. 142; Dr. Fahrettin Atar, İslâm Adliye Teşkilatı, s. 170, 171; Subhi es-Salihî, a.g.e., s. 250.[/COLOR] [COLOR=darkgreen]177. Bu hususla ilgili S. Uludağ’ın İslâm’da İrşad isimli eserinin Giriş ve Birinci Kısmına bakılabilir. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]178. Cürcanî, Şerhu’l- Mevâkıf, 8, 374 ve Taftazanî, Şerhu’l Makâsıd, 2, s. 245’den Canan, İslâm'ın Işığında Anarşi, s. 132, 133; bilgi bkz: Kâtip Çelebi, Mizanü’l-Hak fi ihtiyari’l-ehak, (sd: Mustafa Kara) s. 134, 135. [/COLOR] [COLOR=darkgreen]179. Uludağ, Süleyman, İslâm'da İrşad, s. 30, 31; bkz. Fahrettin Atar, İslâm’da Adliye Teşkilatı, s. 170 vd. [/COLOR] [COLOR=darkgreen][B][COLOR=black]http://www.koprudergisi.com/index.asp?Bolum=EskiSayilar&Goster=Sayi&SayiNo=57[/COLOR][/B] [/COLOR] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
İslamiyet
Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi
İslama Göre Hayat
Din ve "Zorlama"
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst