Konuya cevap cer

Cevap: Dokuzuncu Lem'a - Sayfa 77


<?xml version="1.0" encoding="UTF-8" ?><!-- This file was converted to xhtml by Writer2xhtml ver. 0.5 beta2. See Writer2LaTeX has moved for more info. --><META name=description content=""><META name=keywords content=""><STYLE type=text/css media=all>BODY {    FONT-FAMILY: 'Trebuchet MS',Arial,serif; FONT-SIZE: 12pt}</STYLE>tezahürü bir dâd-ı Hakdır” derdik. Hem kat’iyyen bil ki; Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın iki âli var. Biri: Nesebî âldir. Biri de Şahs-ı mânevîsi ve nûrânisinin risalet noktasındaki âli var. Bu ikinci âlde kat’iyyen sen dahil olmakla beraber, birinci âlde dahi delilsiz bir kanâatim var ki ceddinin imzası sebepsiz değildir.

 



 

Aziz kardeşim,

 

SENİN İKİNCİ SUALİNİN HÜLÂSASI: Muhyiddin-i Arabî demiş: “Rûhun mahlûkıyeti, inkişâfından ibarettir.” O sual ile, benim gibi zayıf bir bîçâreyi, Muhyiddin-i Arabî gibi müthiş bir hârika-i hakikat, bir dâhiye-i ilm-i esrâra karşı mübârezeye mecbur ediyorsun. Fakat madem nusûs-u Kur’ân’a istinâden bahse girişeceğim; ben sinek dahi olsam o kartaldan daha yüksek uçabilirim.

 

Kardeşim, bil ki: Hazret-i Muhyiddin aldatmaz, fakat aldanır. Hâdîdir, fakat her kitabında mühdî olamıyor. Gördüğü doğrudur, fakat hakikat değildir. Yirmi Dokuzuncu Sözde, ruh bahsinde, medâr-ı sualiniz olan o hakikat izah edilmiştir.

 

Evet, ruh, mâhiyeti itibarıyla bir kanun-u emrîdir. Fakat vücud-u hâricî giydirilmiş bir nâmus-u zîhayattır ve vücud-u hâricî sahibi bir kanundur. Hazret-i Muhyiddin, yalnız mâhiyeti noktasında düşünmüştür. Vahdetü’l-vücud meşrebince, eşyanın vücudunu hayal görüyor. O zât, hârika keşfiyâtıyla ve müşâhedâtıyla ve mühim bir meşreb sahibi ve müstakil bir meslek ihtiyar ettiğinden, bilmecburiye, zayıf te’vilâtla, tekellüflü bir surette, bazı âyâtı meşrebine, meşhûdâtına tatbik ediyor, âyâtın sarâhatini incitiyor. Sâir risalelerde cadde-i müstakîme-i

 


 

<TABLE border=0 cellSpacing=2 cellPadding=0><TBODY><TR><TD>Aleyhissalâtü Vesselâm: Allah’ın salât ve selâmı üzerine olsun</TD><TD>Muhyiddin-i Arabî: (bk. bilgiler)</TD></TR><TR><TD>Resûl-i Ekrem: Allah’ın en şerefli ve değerli elçisi, Hz. Muhammed (a.s.m.)</TD><TD>Vahdetü’l-vücud: “Allah’ın varlığı o kadar mükemmeldir ki, diğer varlıklar Ona göre hayâl ve gölge gibi zayıf varlıklardır; varlık ünvanını almaya lâyık değillerdir” diyen tasavvufî görüş</TD></TR><TR><TD>aziz: çok değerli, izzetli</TD><TD>bilmecburiye: zorunlu olarak</TD></TR><TR><TD>bîçâre: çaresiz</TD><TD>cadde-i müstakîme-i Kur’âniye: Kur’ân’ın çizdiği, doğru yol</TD></TR><TR><TD>ced: ata, dede</TD><TD>dâd-ı Hak: Allah vergisi</TD></TR><TR><TD>dâhiye-i ilm-i esrar: mânevî sırlarla ilgili ilim alanında dehâ olan</TD><TD>hakikat: asıl, esas, gerçek mahiyet</TD></TR><TR><TD>hâdî: doğru ve hak yola ulaşan kişi</TD><TD>hârika-i hakikat: hakikat hârikası, varlıkların ardındaki gerçeğe ulaşmada hârika olan</TD></TR><TR><TD>hülâsa: özet</TD><TD>ibaret: meydana gelmiş</TD></TR><TR><TD>ihtiyar etme: seçme, tercih etme</TD><TD>inkişâf: açığa çıkma</TD></TR><TR><TD>istinâden: dayanarak</TD><TD>izah etmek: açıklamak</TD></TR><TR><TD>kanun: tabiat olaylarının bağlı olduğu değişmez kaide</TD><TD>kanun-u emrî: Allah’ın bir şeye “Ol” deyince onu hemen olduruveren emrini ifade eden kanun</TD></TR><TR><TD>kat’iyen: kesin olarak</TD><TD>keşfiyât: mânevî alemde yapılan keşifler, buluşlar</TD></TR><TR><TD>mahlûkıyet: yaratılmış olma</TD><TD>medâr-ı sual: soru sebebi</TD></TR><TR><TD>meşhûdât: yapılan gözlemler</TD><TD>meşreb: hareket tarzı, metod</TD></TR><TR><TD>mâhiyet: ana nitelik, özellik</TD><TD>mübâreze: mücadele, karşı karşıya gelme</TD></TR><TR><TD>mühdî: doğru ve hak yola ulaştıran kişi</TD><TD>müstakil: bağımsız</TD></TR><TR><TD>müşâhedât: gözlemler</TD><TD>nesebî: soy ile ilgili</TD></TR><TR><TD>nusûs-u Kur’ân: Kur’ân’ın açık hükümleri</TD><TD>nâmus-u zîhayat: canlı kanun</TD></TR><TR><TD>nûrânî: nurlu</TD><TD>risalet: elçilik, peygamberlik</TD></TR><TR><TD>sarâhat: açıklık</TD><TD>suret: biçim, şekil</TD></TR><TR><TD>sâir: diğer</TD><TD>tatbik etme: uygulama</TD></TR><TR><TD>tekellüflü: zahmetli</TD><TD>tezahür: belirme, görünme</TD></TR><TR><TD>te’vilât: teviller, yorumlar</TD><TD>vücud: varlık</TD></TR><TR><TD>vücud-u hâricî: maddî varlık, beden</TD><TD>zât: kişi</TD></TR><TR><TD>âl: Peygamber Efendimizin (a.s.m.) ailesine mensup olanlar</TD><TD>âyât: âyetler, deliller</TD></TR><TR><TD>şahs-ı mânevî: belli bir kişi olmayıp bir cemaatten meydana gelen mânevî şahsiyet</TD></TR></TBODY></TABLE>


Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst