Konuya cevap cer

Cevap: Dokuzuncu Lem'a - Sayfa 85


<?xml version="1.0" encoding="UTF-8" ?><!-- This file was converted to xhtml by Writer2xhtml ver. 0.5 beta2. See Writer2LaTeX has moved for more info. --><META name=description content=""><META name=keywords content=""><STYLE type=text/css media=all>BODY {    FONT-FAMILY: 'Trebuchet MS',Arial,serif; FONT-SIZE: 12pt}</STYLE>

Muhyiddin-i Arabî hakkındaki sualin cevabına zeyldir.


 

 

Sual:Muhyiddin-i Arabî, vahdetü’l-vücud meselesini en yüksek bir mertebe telâkki ettiği gibi, ehl-i aşk bir kısım evliyâ-i azîme dahi ona ittibâ etmişler. Bu meslek en yüksek mertebe olmadığını, hem hakikî olmadığını, belki bir derecede ehl-i sekir ve istiğrâkın ve ashâb-ı şevk ve aşkın meşrebi olduğunu söylüyorsun. Öyle ise, muhtasaran sırr-ı verâset-i Nübüvvetle ve Kur’ân’ın sarâhatiyle gösterilen Tevhîdin yüksek mertebesi hangisidir? Göster.

 

Elcevap: Benim gibi hiç ender hiç, âciz bir bîçârenin kısa fikriyle bu yüksek mertebeleri muhâkeme etmek, yüz derece haddimin fevkindedir. Yalnız, Kur’ân-ı Hakîmin feyzinden gelen gayet muhtasar bir iki nükteyi söyleyeceğim; belki bu meselede faydası olacak.

 

BİRİNCİ NÜKTE: Vahdetü’l-vücudun meşrebine ve saplanmasına çok esbab var. Onlardan bir ikisi kısaca beyan edilecek.

 

Birinci sebep: Mertebe-i Rubûbiyetin hallâkıyetini âzamî derecede zihinlerine sığıştıramadıklarından ve sırr-ı Ehadiyet ile herşeyi bizzat kabza-i Rubûbiyetinde tuttuğunu ve herşey kudret ve ihtiyar ve irâdesiyle vücud bulduğunu kalblerine tam yerleştiremediklerinden, “Herşey Odur” veyahut “yoktur” veya “hayaldir” veya “tezâhüriyetidir” veya “cilveleridir” demeye kendilerini mecbur bilmişler.

 

İkinci sebep: Firâkı hiç istemeyen ve firaktan şiddetle kaçan ve ayrılıktan titreyen ve bu’diyetten Cehennem gibi korkan ve zevâlden gayet derece nefret eden ve visâli, rûhu ve canı gibi seven ve kurbiyeti Cennet gibi hadsiz bir iştiyakla arzulayan aşk sıfatı, herşeydeki akrebiyet-i İlâhiyenin bir cilvesine yapışmakla,

 


 

 

<TABLE border=0 cellSpacing=2 cellPadding=0><TBODY><TR><TD>Kur’ân-ı Hakîm: her âyet ve sûresinde sayısız hikmet ve faydalar bulunan Kur’ân</TD><TD>Muhyiddin-i Arabî: (bk. bilgiler)</TD></TR><TR><TD>Vahdetü’l-vücud: “Allah’ın varlığı o kadar mükemmeldir ki, diğer varlıklar Ona göre hayâl ve gölge gibi zayıf varlıklardır; varlık ünvanını almaya lâyık değillerdir” diyen tasavvufî görüş</TD><TD>akrebiyet-i İlâhiye: İlâhî yakınlık, Allah’ın kula olan yakınlığı</TD></TR><TR><TD>ashâb-ı şevk: manevî zevkleri tadıp şevke gelen kişiler</TD><TD>beyan etmek: açıklamak</TD></TR><TR><TD>bu’diyet: uzaklık</TD><TD>bîçâre: çaresiz</TD></TR><TR><TD>cilve: görüntü, yansıma</TD><TD>ehl-i aşk: kalpleri Allah sevgisiyle dolu olanlar</TD></TR><TR><TD>ehl-i istiğrâk: manevî zevklere dalıp kendinden geçen kişiler</TD><TD>ehl-i sekir: tasavvuf yoluyla manevî alemlere giren ve gördükleri şeyler karşısında sarhoşa dönen kişiler</TD></TR><TR><TD>esbab: sebepler</TD><TD>evliyâ-i azîme: büyük veliler</TD></TR><TR><TD>fevkinde: üstünde</TD><TD>feyiz: mânevî gıda, bereket</TD></TR><TR><TD>firâk: ayrılık</TD><TD>gayet derece: son derece</TD></TR><TR><TD>had: sınır, yetki</TD><TD>hadsiz: sınırsız</TD></TR><TR><TD>hakikî: asıl, gerçek</TD><TD>hallâkıyet: yaratıcılık</TD></TR><TR><TD>hiç ender hiç: baştan sona hiç olan</TD><TD>ihtiyar: istek, irâde</TD></TR><TR><TD>irâde: dileme, tercih etme ve seçme gücü</TD><TD>ittibâ etmek: uymak</TD></TR><TR><TD>iştiyak: çok arzu ve istek</TD><TD>kabza-i Rubûbiyet: Cenâb-ı Hakkın bütün varlıklara hükmetme ve terbiye etme eli</TD></TR><TR><TD>kudret: bir şeyi yapabilme gücü, iktidar</TD><TD>kurbiyet: yakınlık</TD></TR><TR><TD>mertebe-i Rubûbiyet: Allah’ın bütün varlık âlemini kuşatan egemenliği, yaratıcılığı, idare etme derecesi</TD><TD>meşreb: hareket tarzı, metod</TD></TR><TR><TD>muhtasar: kısa, özet</TD><TD>muhâkeme etme: bir şeyi iyice araştırdıktan sonra hüküm verme</TD></TR><TR><TD>nükte: ince anlamlı söz</TD><TD>sarâhat: açıklık</TD></TR><TR><TD>sıfat: özellik</TD><TD>sırr-ı Ehadiyet: Allah’ın birliğinin ve isimlerinin her bir varlıkta ayrı ayrı tecellî etmesinin sırrı</TD></TR><TR><TD>sırr-ı verâset-i Nübüvvet: peygamberlik makamının varisi olmanın içindeki sır</TD><TD>telâkki etmek: kabul etmek</TD></TR><TR><TD>tevhîd: birleme; herşeyin Allah’tan olduğunu bilme ve ilân etme</TD><TD>tezâhüriyet: belirme, ortaya çıkma</TD></TR><TR><TD>visâl: kavuşma</TD><TD>vücud bulma: var olma</TD></TR><TR><TD>zevâl: geçicilik, yokluk</TD><TD>zeyl: ek, ilave</TD></TR><TR><TD>âciz: güçsüz, elinden bir şey gelmeyen</TD><TD>âzamî: en yüksek seviyede</TD></TR></TBODY></TABLE>

<TABLE role=presentation cellSpacing=0 cellPadding=0><TBODY role=presentation><TR role=presentation></TR></TBODY></TABLE>


Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst