Cevap: Dördüncü Lem'a - Sayfa 51
Muhammediyede de (a.s.m.), vezâif-i azîme-i İslâmiyette ve ekser turuk ve mesâlikinde, enbiya-yı Benî İsrail gibi,
1 aktâb-ı Âl-i Beyt-i Muhammediyeyi (a.s.m.) görmüş. Onun için, قُلْ لاَۤ اَسْئَلُكُمْ عَلَيْهِ اَجْرًا اِلاَّ الْمَوَدَّةَ فِى الْقُرْبىٰ
2 demesiyle emrolunarak, Âl-i Beyte karşı ümmetin meveddetini istemiş.
Bu hakikati teyid eden mükerrer rivayetlerde ferman etmiş:
“Size iki şey bırakıyorum; onlara temessük etseniz necat bulursunuz: biri Kitabullah, biri Âl-i Beytim.”
3 Çünkü, Sünnet-i Seniyyenin menbaı ve muhafızı ve her cihetle iltizam etmesiyle mükellef olan, Âl-i Beyttir.
İşte bu sırra binaendir ki, Kitap ve Sünnete ittibâ ünvanıyla bu hakikat-i hadîsiye bildirilmiştir. Demek Âl-i Beytten, vazife-i risaletçe muradı, Sünnet-i Seniyyesidir. Sünnet-i Seniyyeye ittibâı terk eden, hakikî Âl-i Beytten olmadığı gibi, Âl-i Beyte hakikî dost da olamaz. 4
Hem ümmetini Âl-i Beytin etrafında toplamak arzusunun
5 sırrı şudur ki: Zaman geçtikçe Âl-i Beyt çok tekessür edeceğini izn-i İlâhî ile bilmiş ve İslâmiyet zaafa düşeceğini anlamış. O halde, gayet kuvvetli ve kesretli bir cemaat-i mütesânide lâzım ki, âlem-i İslâmın terakkiyât-ı mâneviyesinde medar ve merkez olabilsin. İzn‑i İlâhî ile düşünmüş ve ümmetini Âl-i Beyti etrafına toplamasını arzu etmiş.
Evet, Âl-i Beytin efradı ise, itikad ve iman hususunda sairlerden çok ileri olmasa da, yine teslim, iltizam ve tarafgirlikte çok ileridedirler. Çünkü İslâmiyete fıtraten, neslen ve cibilliyeten taraftardırlar. Cibillî taraftarlık zayıf ve şansız, hattâ haksız da olsa bırakılmaz. Nerede kaldı ki, gayet kuvvetli, gayet hakikatli, gayet şanlı bütün silsile-i ecdadı bağlandığı ve şeref kazandığı ve canlarını feda ettikleri
[NOT]Dipnot-1 bk. el-Münâvî, Feyzü’l-Kâdîr: 4:384; el-Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ: 2:83.
Dipnot-2 “De ki: Vazifem karşılığında sizden bir ücret istemiyorum. Sizden istediğim, ancak akrabaya sevgi ve Ehl-i Beytime muhabbettir.” Şûrâ Sûresi, 42:23.
Dipnot-3 Tirmizî, Menâkıb: 31; Müsned, 3:14, 17, 26.
Dipnot-4 bk. et-Taberânî, Mu’cemü’l-Evsâd: 3:338; Ebû Dâvud, Fiten: 2; Müsned: 2:133.
Dipnot-5 bk. el-Bezzâr, el-Müsned: 9:343; el-Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr: 3:45-46, 12:34.
[/NOT]
<TABLE border=0 cellSpacing=2 cellPadding=0><TBODY><TR><TD>Kitap/Kitabullah: Allah’ın kitabı; Kur’ân-ı Kerim</TD><TD>Sünnet-i Seniyye/Sünnet: Peygamberimizin söz, fiil ve hareketlerine dayanan yüce prensipler</TD></TR><TR><TD>aktâb-ı Âl-i Beyt-i Muhammediye: Hz. Muhammed’in (a.s.m.) neslinden gelen ve bulunduğu yerde veya memleketteki evliyanın başı hükmünde olan büyük veliler</TD><TD>binaen: dayanarak</TD></TR><TR><TD>cemaat-i mütesânide: dayanışma içindeki topluluk</TD><TD>cibilliyet: yaratılıştan kaynaklanan hal ve durum</TD></TR><TR><TD>cihet: taraf, yön</TD><TD>efrad: fertler</TD></TR><TR><TD>ekser: çoğunluk</TD><TD>enbiya-yı Benî İsrail: İsrailoğullarına gönderilen peygamberler</TD></TR><TR><TD>ferman etmek: buyurmak</TD><TD>fıtraten: yaratılış itibariyle</TD></TR><TR><TD>hakikat: gerçek, esas</TD><TD>hakikat-i hadîsiye: hadis-i şerifle vurgulanan hakikat</TD></TR><TR><TD>hakikî: asıl, gerçek, doğru olan</TD><TD>hususunda: konusunda</TD></TR><TR><TD>iltizam: sıkıca sarılma</TD><TD>itikad: inanç</TD></TR><TR><TD>ittibâ: uyma</TD><TD>izn-i İlâhî: Allah’ın izni</TD></TR><TR><TD>kesretli: çok sayıda</TD><TD>medar: dayanak, sebep</TD></TR><TR><TD>menba: kaynak</TD><TD>mesâlik: meslekler, tutulan yollar</TD></TR><TR><TD>meveddet: sevgi</TD><TD>muhafız: koruyan, saklayan</TD></TR><TR><TD>murad: kast edilen</TD><TD>mükellef: yükümlü</TD></TR><TR><TD>mükerrer: tekrarlanan</TD><TD>necat bulma: kurtulma</TD></TR><TR><TD>neslen: soy olarak</TD><TD>rivayet: Peygamberimizden duyulan ve görülen şeylerin nakledilmesi</TD></TR><TR><TD>silsile-i ecdad: atalar silsilesi, soy defteri</TD><TD>tarafgirlik: taraftarlık</TD></TR><TR><TD>tekessür etmek: çoğalmak</TD><TD>temessük etme: sarılma, tutunma</TD></TR><TR><TD>terakkiyât-ı mâneviye: manevî ilerlemeler</TD><TD>teyid eden: doğrulayan</TD></TR><TR><TD>turuk: yollar</TD><TD>vazife-i risalet: peygamberlik vazifesi</TD></TR><TR><TD>vazife-i âzîme-i İslâmiyet: İslâmın büyük görevi</TD><TD>Âl-i Beyt: Hz. Peygamberin (a.s.m.) ev halkı</TD></TR><TR><TD>âlem-i İslâm: İslâm dünyası</TD><TD>ümmet: Hz. Peygambere inanıp onun yolundan giden mü’minler</TD></TR></TBODY></TABLE><TABLE role=presentation cellSpacing=0 cellPadding=0><TBODY role=presentation><TR role=presentation></TR></TBODY></TABLE>