Cevap: Dördüncü Lem'a - Sayfa 56
Sıddık-ı Ekberin (r.a.) ve Fâruk-u Âzamın (r.a.) veraset-i nübüvvet ve tesis‑i ahkâm-ı risalet noktasında
1 hisseleri taraf-ı İlâhîden ziyade verildiğine, hilâfetleri zamanlarındaki muvaffakiyetleri Ehl-i Sünnet ve Cemaate delil olmuş. Hazret-i Ali’nin (r.a.) kemâlât-ı şahsiyesi, o veraset-i nübüvvetten gelen o ziyade hisseyi hükümden iskat edemediği için, Hazret-i Ali (r.a.), Şeyheyn-i Mükerremeynin zaman-ı hilâfetlerinde onlara şeyhülislâm olmuş ve onlara hürmet etmiş. Acaba Hazret-i Ali’yi (r.a.) seven ve hürmet eden ehl-i hak ve sünnet, Hazret-i Ali’nin (r.a.) sevdiği ve ciddî hürmet ettiği Şeyheyni nasıl sevmesin ve hürmet etmesin?
Bu hakikati bir misalle izah edelim: Meselâ, gayet zengin bir zâtın irsiyetinden, evlâtlarının birine yirmi batman gümüş ile dört batman altın veriliyor. Diğerine beş batman gümüş ile beş batman altın veriliyor. Öbürüne de üç batman gümüş ile beş batman altın verilse, elbette âhirdeki ikisi çendan kemiyeten az alıyorlar, fakat keyfiyeten ziyade alıyorlar. İşte, bu misal gibi, Şeyheynin veraset-i nübüvvet ve tesis-i ahkâm-ı risaletinde tecellî eden hakikat-i akrebiyet-i İlâhiye altınından hisselerinin az bir fazlalığı, kemâlât-ı şahsiye ve velâyet cevherinden neş’et eden kurbiyet-i İlâhiyenin ve kemâlât-ı velâyetin ve kurbiyetin çoğuna galip gelir. Muvazenede bu noktaları nazara almak gerektir.
2 Yoksa, şahsî şecaati ve ilmi ve velâyeti noktasında birbiriyle muvazene edilse, hakikatin sureti değişir.
Hem Hazret-i Ali’nin (r.a.) zâtında temessül eden şahs-ı mânevî-i Âl-i Beyt ve o şahsiyet-i mâneviyede veraset-i mutlaka cihetiyle tecellî eden hakikat-i Muhammediye (a.s.m.) noktasında muvazene edilmez. Çünkü orada Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâmın sırr-ı azîmi var.
[NOT]Dipnot-1 bk. Buhârî, Fezâilü Ashâb: 6; Müslim, Fazâilü’s-Sahâbe: 15-16; Tirmizî, Rüya: 9.
Dipnot-2 bk. Tirmizî, Rüya: 10; Ebû Dâvud, Sünnet: 8; Müsned: 5:44, 50.
[/NOT]
<TABLE border=0 cellSpacing=2 cellPadding=0><TBODY><TR><TD>Ehl-i Sünnet ve Cemaat: (bk. bilgiler)</TD><TD>Fâruk-u Âzam: [bk. bilgiler – Ömer (r.a.)]</TD></TR><TR><TD>Hazret-i Ali: [bk. bilgiler – Ali (r.a.)]</TD><TD>Hazret-i Sıddık-ı Ekber: [bk. bilgiler – Ebû Bekir (r.a.)]</TD></TR><TR><TD>batman: yaklaşık 8 kg ağırlığında bir ağırlık ölçüsü</TD><TD>cevher: öz, temel</TD></TR><TR><TD>cihet: yön, taraf</TD><TD>ehl-i hak: doğru yolda olan kimseler</TD></TR><TR><TD>ehl-i şirk ve dalâlet: Allah’a ortak koşanlar ve hak yoldan sapmış inançsız kimseler</TD><TD>hakikat: gerçek mahiyet, asıl, esas</TD></TR><TR><TD>hakikat-i Muhammediye: Hz. Peygamber’in mânevî şahsiyeti</TD><TD>hakikat-i akrebiyet-i İlâhiye: Cenâb-ı Hakkın insana yakın oluşunun hakikati</TD></TR><TR><TD>hazret: saygıdeğer; saygı maksadıyla kullanılan bir ifadedir</TD><TD>hilâfet: halifelik</TD></TR><TR><TD>hisse: pay</TD><TD>hürmet etmek: saygı göstermek</TD></TR><TR><TD>irsiyet: soydan gelen, veraset</TD><TD>iskat etme: düşürme </TD></TR><TR><TD>kemiyet: sayıca çokluk, nicelik</TD><TD>kemâlât-ı velâyet: velilik vasıfları</TD></TR><TR><TD>kemâlât-ı şahsiye: kişisel üstünlüğü sağlayan özellikler</TD><TD>keyfiyet: özellik, nitelik</TD></TR><TR><TD>kurbiyet: Allah’a yakınlık</TD><TD>kurbiyet-i İlâhiye: Allah’a yakınlık</TD></TR><TR><TD>makam: konum, yer</TD><TD>misal: örnek</TD></TR><TR><TD>muvaffakiyet: başarı</TD><TD>muvazene etme: karşılaştırma</TD></TR><TR><TD>nazar: bakış, görüş</TD><TD>neş’et eden: kaynaklanan</TD></TR><TR><TD>suret: görünüş, şekil</TD><TD>sırr-ı azîm: büyük sır</TD></TR><TR><TD>taraf-ı İlâhî: Allah’ın tarafı</TD><TD>tecellî eden: yansıyan, görünen</TD></TR><TR><TD>temessül eden: görünen</TD><TD>tesis-i ahkâm-ı risalet: Peygamberlik makâmının hükümlerinin tesisi, uygulamaya konulması</TD></TR><TR><TD>velâyet: velilik</TD><TD>veraset-i mutlaka: her yönüyle varislik</TD></TR><TR><TD>veraset-i nübüvvet: peygamberlik makâmının vârisliği</TD><TD>zaman-ı hilâfet: halifelik dönemi</TD></TR><TR><TD>ziyade: çok, fazla</TD><TD>âhir: son</TD></TR><TR><TD>çendan: gerçi, her ne kadar</TD><TD>Şeyheyn/Şeyheyn-i Mükerremeyn: üstün şeref sahibi olan iki zat; Hz. Ebubekir (a.s.) ile Hz. Ömer (r.a.)</TD></TR><TR><TD>şahs-ı mânevî-i Âl-i Beyt: Hz. Peygamberin (a.s.m.) ev halkından meydana gelen manevî kişilik</TD><TD>şahsiyet-i mâneviye: mânevî şahsiyet</TD></TR><TR><TD>şecaat: yiğitlik, cesurluk</TD><TD>şeyhülislâm: halifeyi veya devlet başkanını temsilen devletin ilim, eğitim ve şer’î mahkemelerinden sorumlu en yüksek makamdaki kişi</TD></TR></TBODY></TABLE>
<TABLE role=presentation cellSpacing=0 cellPadding=0><TBODY role=presentation><TR role=presentation></TR></TBODY></TABLE>