Bir insanın sevimliliği; ya görselliğinden ya ruhunun erdeminden ya da Allah katında sevilen biri olmasındandır; en sevimlileri üçüncüsüdür.
Kusursuz güzellik gibi kusursuz aşk da ötelerdedir.
Kitap yazmak ya gönülden ya da akıldandır; birincisinden edebiyat ikincisinden bilim doğar.
İnsanlar bir şeylere ulaşmak için didinip dururken üzüntüler de hep yanı başlarında kendilerini kollayıp durur.
Gıybet büyük günahların başında gelir; bir insanı içten içe çekiştirmek de gıybettir.
Meczupların yanında olanlar; onların kalplerinden yansıyan safça duygulardan dolayı büyük bir mutluluk yaşarlar kederlilerse gönüllerine sevinç dolar.
En büyük aşk lezzeti Nakşibendî tarikatının cezbe hali içinde saklıdır; bu aşkı tadanlara bütün beşeri aşklar anlamsız gelir.
Zamanın kutbu Kıyamete kadar eksik olmaz; öyle insanlar vardır ki kutup tarafından kendilerine çeşitli ruhani görevler verilmiştir; ama bundan tamamen habersizdirler.
Bir mürşidin kalp gözü açık olmalıdır; aksi halde mürşitlik yapamaz.
Mürşit mutlaka ledün bilgisiyle donanmış olmalıdır.
Hakiki mürşitlerin türbesinde ilahi bir atmosfer bulunur; herkes derecesine göre bunu sezer ve algılar.
Nefis her yaşta kötülüğü emreder; o her zaman için on yedilik bir delikanlıdır.
Nefis ölmez yönü değişir; o safiye olsa da kötülükten yana kalıntıları görevini yapmaya devam eder.
Şeytanın en güçlü silahı korkutmak cimrileştirmek şehvetlere atmaktır.
Salih insanlar için uyku bir rahmettir nice sırlara açılan pencereden Hakk’a yakın olma zamanıdır.
Amacı dünya olanların kalbinden Allah sevgisi çıkar; mutsuz olarak da dünyadan çekip giderler.
Kimi sufiler mürşitlerini ifrat derecesinde överek iyi sufi olacaklarını sanırlar; oysa durum hiç de öyle değildir.
Akıllı sufi Allah’ı çokça zikreden ve halkın gözünden gizlenen kimsedir; böyleleri kalp dünyalarında Hakk’ın esinlerini duymaya başlarlar.
Ruhani genetik en mübarek sufiyi bile bir noktadan sonra yakalayıp alaşağı edebilir; bu gibiler mürşide darılıp sırt dönerlerse kalpleriyle değil cisimleriyle yollarındaki varlıklarını sürdürmeye başlarlar. Bu ise kaybetme kuşağına adım atmaktır.
Aşağılık duygusu içinde yaşam süren kişiler her zaman için kendilerini yiyip bitirecek bir şeyler bulurlar.
Kâbe’ye gitmek gibi gitmemek de önemli bir sınavdır.
Hakiki sufilere iyilikten ve güzellikten yana nice ihsanlar gelir; fakat çoğunlukla bu ihsanların farkında olmazlar.
Kimi insanlar şeytanın uğursuzluğundan bir hava taşırlar; bunlar adımlarını attıkları yerlere kavga ve nifak tohumları bırakarak çeker giderler.
Sufilerin ruhani iflasları yolun dışındaki insanlarla düşüp kalkmalarına bağlı olarak gerçekleşir.
El aldıkları insandan çekinerek velayet virdini onların hatırına yapanlardan daha zalim kim vardır? Virt yalnızca Allah için yapılmalıdır.
Tarikatlara intisap edip dünya fethini amaçlamaktansa o yollara hiç girmemek daha iyidir.
Kimi insanlar işleri ters gittiği için gizli niyetlerle mürşitlere düşman olup sevgilerini onlardan keserler böylece ruhen iflas etme konağına adım atıp kendi evlerini başlarına yıkarlar.
Yoga ve derin düşünme eksersizleri cam bir kavanozun dışından balı yalayıp sonra da çok doyduğunu söyleyen ahmakların haline benzer; o kapı her zaman için istidraca ve şeytana çıkar.
Yoga ve derin düşünce öğretisi tarikattır; hem de şeytani sapkın sinsi bir tarikat.
Yoga ve derin düşünce öğretilerini görmezden gelip de Allah’ı zikreden samimi insanları potansiyel tehlike gibi görmek büyük yanılgıdır.
Türkiye’de müzik kültürünü sanatı geliştirmekten yana Alevi cemaatinin çok büyük katkıları olmuştur.
Evliyalara seyitlere türbelere saygı kültürü; hakiki Alevilerin sinesinde saklıdır.
Canı sıkılan insanlar çevreyi kirleten bir enerji yayıp dururlar; böylelerinin yanında bulunanlar yavaş yavaş orayı terk etmezlerse bir zaman sonra kalben iflas ederler.
Evlilik sonrasında Allah tarafından çalçene şerli kavgacı dırdırcı ve anlama özürlü kılınan bir eş cehennem azabından bir parça gibidir; böyle eşe sahip olan sufiler ya evliya olurlar ya da bu dert yüzünden dünyadan göçüp giderler.
Kutsiler kalpleriyle Hakk’a vuslat eden gariplerdir; onları ne çevrelerindekiler ne aileleri ne de tanıdıklarını söyleyenler hakkıyla bilirler.
Allah yolunda hizmet eden insanların dışlarına bakıp da onlarla saygı sınırını gözetmeden konuşanlar helak olmaya davetiye çıkarırlar.
Çok yoğun olarak Allah’a ibadet edip de zikir yapan bir sufinin hanımını şeytan adeta delirtip kendisine düşman eder; öyle kavgalar çıkar ki akıllar hayret içinde kalır. Eğer sufi sessiz kalıp da sabrederse bu kez de Allah hanımını vurup helak eder; böyle durumda yapılacak tek şey ya kalben hakkını helal etmek ya da hanımına kötü söz söylemektir.
Allah’ı çokça zikreden bir müridin hanımı genellikle şeytanın eline geçer ve kavgalar küsmeler gırla gider; geceleri de yatakta huzur bulamazlar. Eğer caiz olsaydı bu tarz sufiler üç dört gün ibadet etmeyip de içki içerek evlerine gitselerdi hanımlarının kendilerine nasıl âşık olduğunu görürlerdi; el üstünde tutulduklarına tanık olurlardı.
Tarikatlı salih bir insana bir ömür eziyet edip de asi olan eşler; korkarım ki cennetin kokusunu alamasınlar ve ötelerde de asla onları göremesinler.
Evli insanlara tasallut olan kızlar şeytanın tasarrufunda olan kimselerdir; böyleleri bir salihi helak etmek için şeytan tarafından özel olarak görevlendirilirler.
Âşık olarak evlenen birinin aşkı genellikle iki yıl geçmeden söner; gerisi sevgiye saygıya kalır; aksi halde Allah’a vuslat söz konusu olamazdı.
Zamanın tarikat zamanı olmadığını insan vefasızları göre göre daha iyi anlıyor.
Yok yoksul insanların yiyeceklerinde tanımı olanaksız bir lezzet vardır.
Velilerin salihlerin cömertlerin yiyecekleri Allah tarafından lezzetli kılınır; insanın yedikçe yiyesi gelir.
Sufi virt yapmadan yana başta çok yamandır; bir zaman sonra hiçbir şey olmadığını görünce yavaş yavaş savsaklamaya başlar; ihlâsa dayananlar bunu atlatırkendiğerleri kabaran nefis dalgalarıyla boğuşup dururlar ta ki batıp gidecekleri güne kadar.
Kızlar kendilerine insanları âşık edip sonra da yüzüstü bırakıp gitmeye uygun bir fıtratla yaratılmışlardır.
Kadınlar özel hastalık günlerinde şeytanın eline geçerler; ciddi bir araştırma yapılsaydı şiddetli kavgaların hatta boşanmaların kahır çoğunlukla böyle günlere rastladığı görülürdü.
Çok samimi olduğunuz insanlardan hal yansır; içkici gıybetçi serseri insanlardan dostları olanlar çok geçmeden benzer günahları yapmaya karşı büyük istek duyarlar; evliyalar bu sırrı bildiklerinden sufilerine ağyarlardan uzak kalmalarını öğütlemişlerdir. Kişi sevdiğiyle beraberdir sırrı buralarda zuhur eder.
Sigara şeytanları ve cinleri toplayan bir tütsüdür; cinler ve şeytanlar sigara lezzetini beyinlerine sızdıkları insanla birlikte tadarlar içmelerine ortak olurlar akılca yoksun kimselerin bol bol sigara içmelerinin temelinde de bu sır yatmaktadır.
Sigara içenler sigaranın haram olup olmadığını anlamak istiyorlarsa onu besmele çekerek içmeyi denesinler; vicdanlarının bu davranışı nasıl reddettiğine tanık olacaklardır.
Genellikle kötüler iyileri bozarlar; çok seyrek olarak da kötülerin iyilerden etkilendiği görülür.
Hamile bir kadının bolca fındık üzüm ceviz yemesi; doğacak çocuğun zeki olmasında etkili olabilir.
Besmele çekmeden eşiyle bir olanlara şeytan da ortak olur; sonra da laf anlamaz hayırsız bir evlat dünyaya gelir.
Ruhani yolda bulunan kişiler olur olmaz insanların kabirlerinde uzun uzadıya kalmamalıdırlar; onların azaplarından haller kendilerine yansır da helak olurlar.
Yerin altındaki insanın durumunu anlamak istiyorsanız kabrinin başına gelip bekleyiniz; oradan ayrılmak istemiyorsanız gönlünüze sevgi doluyorsa anlayın ki ötelerde inşallah durumu iyidir; dehşetli bir korku ve sıkıntı basıyorsa anlayın ki…
Evliyaların kabirlerinde asla korku duyulmaz; onlara korku yoktur iki dünyada da mahzun olmayacaklardır sırrından bir tecelli kabirlerinde zuhur ettiğinden insanlar huzurgüven sevgi içinde olurlar.
Ehli kalp olmadan nasibi olanlar hava değişimini algılar gibi ruhani atmosferin farkına varırlar kimi yerlerden sıkılır kimi yerlerden de sevinç duyarlar; tıpkı kimi insanlardan sıkılıp kiminden hoşlandıkları gibi.
Tarikatlarda iki türlü virt vardır; birincisi mürşidin tarif ettiği tarikat tespihi bir diğeri de gönüllü olarak herhangi bir esmayı bolca çalışmak… Allah’a vuslat ikincisiyle gerçekleşir.
Üniversite eğitimi gören kişilerin yaşama bakış açıları da zenginleşir güzelleşir.
Yerin ve göğün nuru olan Allah bir insanın kalbinde tecelli ederse; elde olmadan bütün insanlar böyle bir kimseye düşmanlık etmeye başlarlar.
Uydulara önem vermek gerekir; onlar çağdaş ulusların kalkınmasında önemli bir yere sahiptir; gün gelecek iletişim trafik istihbarat eğitim tıp sahasında ve savaşlarda uydulara çok büyük gereksinimler olacaktır.
Bilgisayar yazılımında çok ileri giden uluslar; her zaman için diğerlerinden bir adım önde olurlar.
Orduda bir bereket ve ruhani bir tat vardır; bu tat belki de vatan savunmasının kutsallığındandır.
Şehitler kimi zaman mana âleminden bir rüzgâr gibi kışlaların içine dolarlar; o an tanımı olanaksız bir haz yaşanır askerler ve komutanlar için o gün uğurlu ve bereketli geçer kışla şenlenir.
Her cansız varlığın bir şahs -ı manevisi vardır; bu bazen ruhani bazen de bir melek şeklinde olabilir.
Gözünü ve sevgisini kendi mürşidinden çekip de bir başkasına yönelten müritler belalardan bela beğensinler.
Tarikata girmek isteyenlere bu yolların çok belalı ve çileli olduğu peşinen anımsatılmalıdır.
Ölüm Allah’a asi olanlar için bir kurtuluş değildir; aksine en ağır azabın başlangıç zamanıdır.
Sıfat şeyhleri nurlarını zamanın sahibinden alırlar ve bunun farkında olmazlar; böylelerinin müritleri yol almak için yüz binlerce esma yapmak zorundadırlar.
Kalp gözü kör kulağı sağır kendinden haberi olmayan ve bir tekkede hizmet eden kimselere salt heybetli göründükleri için gavs denme geleneği günümüzde çok yaygınlaştı; bu algıdakiler sanırım Amazondaki aslanları görmemişlerdir.
Merhametli salih âlilerin çocukları gün gelir Allah’ın armağanı olarak kendiliklerinden namazlarını kılmaya ve kötülükleri terk etmeye başlarlar.
Manen iflas etmiş birinin sesi üzerinde cinler şeytanlar uğursuz bir titreşim halkası oluştururlar; böylelerinin herhangi bir sorusuna cevap veren salih kimse bir anda latife âleminde iflas eder ve kalbi şeytanların istilasına uğrayarak darmadağın olur.
Kimi insanların günde beş altı saat müzikle uğraştıktan sonra; nasıl Müslüman olarak kalıp ibadet ettiklerine şaşırıyorum.
Müzik ruhun değil çoğunlukla nefsin ve şeytanın gıdasıdır; kalpler Allah’ı anmakla mutmain olur müzikle değil.
Müzik iman dolu bir kalpten çıkan güzel bir sözle birleşirse çok etkileyici güzellikler ortaya çıkar.
Müzik uğraşısı çalkantılı bir denizde yol alan yelkenliyle yolculuğa benzer; kaptan iyi değilse çoğunlukla istenmeyen limanlara varılır.
Müzik genellikle şeytanların nefisleri günahlara davet etme aletidir.
Evliyalardan ve velilerden müzik aleti çalan çıkmamıştır; eğer çalsalardı bu onların düzeyini bayağılaştırırdı ve kendilerine de sıradan bir görünüm verirdi.
Her ses ötelerden ruhani varlıkları çağırır; müziğe şeytanlar ve cinler; Kuran’a ve zikir sesine melekler ve ruhaniler koşar.
Ruhunun zevkini müzikte arayanlar yavaş yavaş kalp hayatlarından iflas edip şeytanın eline geçerler; böyleleri namazdan virtten ve evliyadan soğur giderler.
İslam ırkçılığın her türlüsü yasaklanmıştır; oradan açılan kapıdan şeytana varılır.
Bütün ırkçılar hem Allah’ın hem de peygamberin düşmanıdırlar.
İslam dini farklı etnik kökenleri kardeş yapar; bu kardeşlik ırk kardeşliği değil kutsal olan din kardeşliğidir.
Evliyaların görevi insanları Allah’a ve peygamberinin yoluna davettir; onlar bu davet için ledün bilgilerini kullanmayı da ihmal etmezler.
Evliya olanlar için keramet şart değil derler; bu düşünce kuşlar için kanada gerek yok demeye benzer; evliyaların bal gibi kerametleri olmalı hem de bolca; aksi halde alelade biri olurlardı.
Şeyh zahirde olmalı batında olana biat olmaz görüşü; peygamber zahirde olmalı batında olan peygambere biat olmaz düşüncesine benziyor; Gavs-ı Azam zahirde değil ve kıyamete kadar bütün tasarrufun sahibidir bilmem ki bunu nasıl izah etmeli?
Günümüzde şeyh adını alanların kahır çoğunluğu defoludur; böyleleri bal gibi de Allah’la kul arasına giren ruhbanlara benziyorlar; kalp gözleri kör ferasetleri yok ledünleri yok. Ortada olan çoğunlukla cüsseli cisimleridir. Böyle defolu şeyh taslakları zahirde olsalar ne olur olmasa ne olur?
Günümüzde şeyh evliya gavs unvanını alanlardan çoğu Ahmet Bedevi Hazretleri’nin zamanında yaşasalardı sufi adını bile güçlükle alırlardı; günümüzde nerede hakiki bir evliya var hep sessiz kalmakta; nerede hakiki bir şeyh yok tellallar aracılığıyla gavslık çığırtkanlığı yaptırmakta.
Cübbeyle sarıkla sakalla heybetle seyitlikle silsileyle şeyh ve evliya olunmaz; şeyhlik Allah’ın görevlendirmesiyle olacak bir iştir; vekili Allah olmayan mürşidin bağlıları delalete sürüklenirler.
Hakiki bir evliyanın vekili Allah’tır; mürşidi batında kalan sufilerin de tasarruf edeni Allah’tır müritler bu sırrı bilselerdi mürşit zahirde olmalı düşüncelerinden dolayı çok mahcup olurlardı.
Dua kardeşliği vardır; dua kardeşliğinde tanımı olanaksız bir haz vardır; gizli gizli kardeşinin iyiliği için Allah’a dua edip de yakaran insanlar arşı titretirler.
Başkalarında kusur görmek en büyük kusurdur.
Sufileri iyilikten güzellikten yana çok sürprizler bekler; bunların büyük çoğunluğu ahirette zuhur eder.
Sufiler dünyanın hem en çileli insanlarıdırlar hem de en şanslı insanı.
Allah sevinç ve sıkıntı hallerini sufiler üzerinde yayıp durur; sufide hüküm süren daha çok hüzün halidir.
Her bilim kendini anlayacak kimselere seslenir bu sesi ancak doğuştan yeteneği olanlar duyar anlar severler.
Bilim aklın mirasıdır akıllı kimseler mirasın aynasından ona bakmak yerine ellerinden tutup onu geleceğe yürütmelidirler.
Sevgi kalpten yansır gözde görünür; günümüz insanları çocuklarını kalpten sevmeyi unuttuklarından mutsuz toplumlar oluşmaktadır.
Güzel sözde Davudi etkileyicilik vardır; insanlar yetiştirdikleri kimselere çevrelerindekilere ümit dolu sözler söyleyerek gönül dünyalarından güzelliklere kapı aralamalarına yardımcı olmalıdırlar.
Babadan anneden bir çocuğa sadece maddi miras kalmaz; baba ve anne maddi mirasın yanında çocuğun genetik yol haritasını bir de yaşama ve olaylara bakış açısını çocuğuna miras bırakır.
Genetik iyiler gibi genetik kötüler de vardır; tıp birgün kötüleri silmeyi başarsa da o silinenler yalnızca fiziksel özelliklerle ilgili şeyler olur; ruhun genetiği ise süregider…
İnsanlığın gelişip ilerlemesine paralel olarak hastalıklar zuhur eder; tıp birgün her şeyi çözdüğünde bu kez de ruhani âlemlere kapı aralanır.
Teröristler iyi bir toplumun kötüleri değillerdir; onlar yasakların yoksulluğun itilmişliğin büyüttüğü çocuklardır.
Allah’ın sevdiği kullar gibi Allah’ın sevdiği ülkeler de vardır; Allah’ın sevdiği kulların başından nasıl bela eksik olmuyorsa O’nun sevdiği ülkelerin de başından bela eksik olmaz.
İnsanlara ve toplumlara gelen kimi musibetler; daha büyük belalara karşı bir settir.
İnsandan insana tat yansır; bu tat kimileri için güzel olsa da bir başkası için itici olabilir; bunun için her veli evliya aynı değerde sevilemez bu arkadaşlıklar için de geçerlidir.
Mutluluk denen şey insanın özündedir; her olayın hayır tarafını görenler bir zaman sonra dostluk adına dünyanın en aranılan insanı olurlar.
Mutluluk pencereden bakarken neyi gördüğünüze değil neyi görmek istediğinize bağlı olarak değişir.
Kimi mürşitler müritlerinin evlerini başına yıkmaktan çok özel bir zevk alırlar; mürşit bunu gördüğü manevi dünyanın koşullarına bakarak yapar; mürit bunun farkında olmadığı için mürşidi vefasızlıkla suçlar ona küser çoğu zaman da yolunu terk eder.
Şeyh yolun başında aşk yolun ortasında vuslat yolun sonunda da kocaman bir hasrettir.
Bir sufinin velisi inancıdır; inancı oranında Allah’a yakın olan sufilerden kimilerinin mürşitleri hakiki değildir onlar inançlarıyla yol alırken bunu mürşitlerinden bilirler oysa gerçek hiç de öyle değildir.
Yeteneksiz bir müride hiçbir mürşidin yapacağı bir şey olmaz; gavs-ı azam bundan istisnadır o dilerse taşa hayat akıtır.
Abdulkadir Geylani Hazretlerinin adını dua ve himmetini şefaatçi ederek Allah’a yanaşıp nice büyük dertlerden kurtulanlar olmuştur.
Soru soran akıl ve samimiyet derecesini de ortaya koyar; bilgeler bunun farkında olan kimselerdir.
Cumhuriyet demokrasi bir nurdur ışığını Kuran’dan alır; inançla harmanlanırsa ortaya çok güzellikler çıkar; hür inanç cumhuriyet ve demokrasi ağacının gülü çiçeğidir.
Zaman akıp gitmez; çünkü zaman görecelidir akıp giden şey bireyin alın yazgısıdır.dr.hamza metine
Kusursuz güzellik gibi kusursuz aşk da ötelerdedir.
Kitap yazmak ya gönülden ya da akıldandır; birincisinden edebiyat ikincisinden bilim doğar.
İnsanlar bir şeylere ulaşmak için didinip dururken üzüntüler de hep yanı başlarında kendilerini kollayıp durur.
Gıybet büyük günahların başında gelir; bir insanı içten içe çekiştirmek de gıybettir.
Meczupların yanında olanlar; onların kalplerinden yansıyan safça duygulardan dolayı büyük bir mutluluk yaşarlar kederlilerse gönüllerine sevinç dolar.
En büyük aşk lezzeti Nakşibendî tarikatının cezbe hali içinde saklıdır; bu aşkı tadanlara bütün beşeri aşklar anlamsız gelir.
Zamanın kutbu Kıyamete kadar eksik olmaz; öyle insanlar vardır ki kutup tarafından kendilerine çeşitli ruhani görevler verilmiştir; ama bundan tamamen habersizdirler.
Bir mürşidin kalp gözü açık olmalıdır; aksi halde mürşitlik yapamaz.
Mürşit mutlaka ledün bilgisiyle donanmış olmalıdır.
Hakiki mürşitlerin türbesinde ilahi bir atmosfer bulunur; herkes derecesine göre bunu sezer ve algılar.
Nefis her yaşta kötülüğü emreder; o her zaman için on yedilik bir delikanlıdır.
Nefis ölmez yönü değişir; o safiye olsa da kötülükten yana kalıntıları görevini yapmaya devam eder.
Şeytanın en güçlü silahı korkutmak cimrileştirmek şehvetlere atmaktır.
Salih insanlar için uyku bir rahmettir nice sırlara açılan pencereden Hakk’a yakın olma zamanıdır.
Amacı dünya olanların kalbinden Allah sevgisi çıkar; mutsuz olarak da dünyadan çekip giderler.
Kimi sufiler mürşitlerini ifrat derecesinde överek iyi sufi olacaklarını sanırlar; oysa durum hiç de öyle değildir.
Akıllı sufi Allah’ı çokça zikreden ve halkın gözünden gizlenen kimsedir; böyleleri kalp dünyalarında Hakk’ın esinlerini duymaya başlarlar.
Ruhani genetik en mübarek sufiyi bile bir noktadan sonra yakalayıp alaşağı edebilir; bu gibiler mürşide darılıp sırt dönerlerse kalpleriyle değil cisimleriyle yollarındaki varlıklarını sürdürmeye başlarlar. Bu ise kaybetme kuşağına adım atmaktır.
Aşağılık duygusu içinde yaşam süren kişiler her zaman için kendilerini yiyip bitirecek bir şeyler bulurlar.
Kâbe’ye gitmek gibi gitmemek de önemli bir sınavdır.
Hakiki sufilere iyilikten ve güzellikten yana nice ihsanlar gelir; fakat çoğunlukla bu ihsanların farkında olmazlar.
Kimi insanlar şeytanın uğursuzluğundan bir hava taşırlar; bunlar adımlarını attıkları yerlere kavga ve nifak tohumları bırakarak çeker giderler.
Sufilerin ruhani iflasları yolun dışındaki insanlarla düşüp kalkmalarına bağlı olarak gerçekleşir.
El aldıkları insandan çekinerek velayet virdini onların hatırına yapanlardan daha zalim kim vardır? Virt yalnızca Allah için yapılmalıdır.
Tarikatlara intisap edip dünya fethini amaçlamaktansa o yollara hiç girmemek daha iyidir.
Kimi insanlar işleri ters gittiği için gizli niyetlerle mürşitlere düşman olup sevgilerini onlardan keserler böylece ruhen iflas etme konağına adım atıp kendi evlerini başlarına yıkarlar.
Yoga ve derin düşünme eksersizleri cam bir kavanozun dışından balı yalayıp sonra da çok doyduğunu söyleyen ahmakların haline benzer; o kapı her zaman için istidraca ve şeytana çıkar.
Yoga ve derin düşünce öğretisi tarikattır; hem de şeytani sapkın sinsi bir tarikat.
Yoga ve derin düşünce öğretilerini görmezden gelip de Allah’ı zikreden samimi insanları potansiyel tehlike gibi görmek büyük yanılgıdır.
Türkiye’de müzik kültürünü sanatı geliştirmekten yana Alevi cemaatinin çok büyük katkıları olmuştur.
Evliyalara seyitlere türbelere saygı kültürü; hakiki Alevilerin sinesinde saklıdır.
Canı sıkılan insanlar çevreyi kirleten bir enerji yayıp dururlar; böylelerinin yanında bulunanlar yavaş yavaş orayı terk etmezlerse bir zaman sonra kalben iflas ederler.
Evlilik sonrasında Allah tarafından çalçene şerli kavgacı dırdırcı ve anlama özürlü kılınan bir eş cehennem azabından bir parça gibidir; böyle eşe sahip olan sufiler ya evliya olurlar ya da bu dert yüzünden dünyadan göçüp giderler.
Kutsiler kalpleriyle Hakk’a vuslat eden gariplerdir; onları ne çevrelerindekiler ne aileleri ne de tanıdıklarını söyleyenler hakkıyla bilirler.
Allah yolunda hizmet eden insanların dışlarına bakıp da onlarla saygı sınırını gözetmeden konuşanlar helak olmaya davetiye çıkarırlar.
Çok yoğun olarak Allah’a ibadet edip de zikir yapan bir sufinin hanımını şeytan adeta delirtip kendisine düşman eder; öyle kavgalar çıkar ki akıllar hayret içinde kalır. Eğer sufi sessiz kalıp da sabrederse bu kez de Allah hanımını vurup helak eder; böyle durumda yapılacak tek şey ya kalben hakkını helal etmek ya da hanımına kötü söz söylemektir.
Allah’ı çokça zikreden bir müridin hanımı genellikle şeytanın eline geçer ve kavgalar küsmeler gırla gider; geceleri de yatakta huzur bulamazlar. Eğer caiz olsaydı bu tarz sufiler üç dört gün ibadet etmeyip de içki içerek evlerine gitselerdi hanımlarının kendilerine nasıl âşık olduğunu görürlerdi; el üstünde tutulduklarına tanık olurlardı.
Tarikatlı salih bir insana bir ömür eziyet edip de asi olan eşler; korkarım ki cennetin kokusunu alamasınlar ve ötelerde de asla onları göremesinler.
Evli insanlara tasallut olan kızlar şeytanın tasarrufunda olan kimselerdir; böyleleri bir salihi helak etmek için şeytan tarafından özel olarak görevlendirilirler.
Âşık olarak evlenen birinin aşkı genellikle iki yıl geçmeden söner; gerisi sevgiye saygıya kalır; aksi halde Allah’a vuslat söz konusu olamazdı.
Zamanın tarikat zamanı olmadığını insan vefasızları göre göre daha iyi anlıyor.
Yok yoksul insanların yiyeceklerinde tanımı olanaksız bir lezzet vardır.
Velilerin salihlerin cömertlerin yiyecekleri Allah tarafından lezzetli kılınır; insanın yedikçe yiyesi gelir.
Sufi virt yapmadan yana başta çok yamandır; bir zaman sonra hiçbir şey olmadığını görünce yavaş yavaş savsaklamaya başlar; ihlâsa dayananlar bunu atlatırkendiğerleri kabaran nefis dalgalarıyla boğuşup dururlar ta ki batıp gidecekleri güne kadar.
Kızlar kendilerine insanları âşık edip sonra da yüzüstü bırakıp gitmeye uygun bir fıtratla yaratılmışlardır.
Kadınlar özel hastalık günlerinde şeytanın eline geçerler; ciddi bir araştırma yapılsaydı şiddetli kavgaların hatta boşanmaların kahır çoğunlukla böyle günlere rastladığı görülürdü.
Çok samimi olduğunuz insanlardan hal yansır; içkici gıybetçi serseri insanlardan dostları olanlar çok geçmeden benzer günahları yapmaya karşı büyük istek duyarlar; evliyalar bu sırrı bildiklerinden sufilerine ağyarlardan uzak kalmalarını öğütlemişlerdir. Kişi sevdiğiyle beraberdir sırrı buralarda zuhur eder.
Sigara şeytanları ve cinleri toplayan bir tütsüdür; cinler ve şeytanlar sigara lezzetini beyinlerine sızdıkları insanla birlikte tadarlar içmelerine ortak olurlar akılca yoksun kimselerin bol bol sigara içmelerinin temelinde de bu sır yatmaktadır.
Sigara içenler sigaranın haram olup olmadığını anlamak istiyorlarsa onu besmele çekerek içmeyi denesinler; vicdanlarının bu davranışı nasıl reddettiğine tanık olacaklardır.
Genellikle kötüler iyileri bozarlar; çok seyrek olarak da kötülerin iyilerden etkilendiği görülür.
Hamile bir kadının bolca fındık üzüm ceviz yemesi; doğacak çocuğun zeki olmasında etkili olabilir.
Besmele çekmeden eşiyle bir olanlara şeytan da ortak olur; sonra da laf anlamaz hayırsız bir evlat dünyaya gelir.
Ruhani yolda bulunan kişiler olur olmaz insanların kabirlerinde uzun uzadıya kalmamalıdırlar; onların azaplarından haller kendilerine yansır da helak olurlar.
Yerin altındaki insanın durumunu anlamak istiyorsanız kabrinin başına gelip bekleyiniz; oradan ayrılmak istemiyorsanız gönlünüze sevgi doluyorsa anlayın ki ötelerde inşallah durumu iyidir; dehşetli bir korku ve sıkıntı basıyorsa anlayın ki…
Evliyaların kabirlerinde asla korku duyulmaz; onlara korku yoktur iki dünyada da mahzun olmayacaklardır sırrından bir tecelli kabirlerinde zuhur ettiğinden insanlar huzurgüven sevgi içinde olurlar.
Ehli kalp olmadan nasibi olanlar hava değişimini algılar gibi ruhani atmosferin farkına varırlar kimi yerlerden sıkılır kimi yerlerden de sevinç duyarlar; tıpkı kimi insanlardan sıkılıp kiminden hoşlandıkları gibi.
Tarikatlarda iki türlü virt vardır; birincisi mürşidin tarif ettiği tarikat tespihi bir diğeri de gönüllü olarak herhangi bir esmayı bolca çalışmak… Allah’a vuslat ikincisiyle gerçekleşir.
Üniversite eğitimi gören kişilerin yaşama bakış açıları da zenginleşir güzelleşir.
Yerin ve göğün nuru olan Allah bir insanın kalbinde tecelli ederse; elde olmadan bütün insanlar böyle bir kimseye düşmanlık etmeye başlarlar.
Uydulara önem vermek gerekir; onlar çağdaş ulusların kalkınmasında önemli bir yere sahiptir; gün gelecek iletişim trafik istihbarat eğitim tıp sahasında ve savaşlarda uydulara çok büyük gereksinimler olacaktır.
Bilgisayar yazılımında çok ileri giden uluslar; her zaman için diğerlerinden bir adım önde olurlar.
Orduda bir bereket ve ruhani bir tat vardır; bu tat belki de vatan savunmasının kutsallığındandır.
Şehitler kimi zaman mana âleminden bir rüzgâr gibi kışlaların içine dolarlar; o an tanımı olanaksız bir haz yaşanır askerler ve komutanlar için o gün uğurlu ve bereketli geçer kışla şenlenir.
Her cansız varlığın bir şahs -ı manevisi vardır; bu bazen ruhani bazen de bir melek şeklinde olabilir.
Gözünü ve sevgisini kendi mürşidinden çekip de bir başkasına yönelten müritler belalardan bela beğensinler.
Tarikata girmek isteyenlere bu yolların çok belalı ve çileli olduğu peşinen anımsatılmalıdır.
Ölüm Allah’a asi olanlar için bir kurtuluş değildir; aksine en ağır azabın başlangıç zamanıdır.
Sıfat şeyhleri nurlarını zamanın sahibinden alırlar ve bunun farkında olmazlar; böylelerinin müritleri yol almak için yüz binlerce esma yapmak zorundadırlar.
Kalp gözü kör kulağı sağır kendinden haberi olmayan ve bir tekkede hizmet eden kimselere salt heybetli göründükleri için gavs denme geleneği günümüzde çok yaygınlaştı; bu algıdakiler sanırım Amazondaki aslanları görmemişlerdir.
Merhametli salih âlilerin çocukları gün gelir Allah’ın armağanı olarak kendiliklerinden namazlarını kılmaya ve kötülükleri terk etmeye başlarlar.
Manen iflas etmiş birinin sesi üzerinde cinler şeytanlar uğursuz bir titreşim halkası oluştururlar; böylelerinin herhangi bir sorusuna cevap veren salih kimse bir anda latife âleminde iflas eder ve kalbi şeytanların istilasına uğrayarak darmadağın olur.
Kimi insanların günde beş altı saat müzikle uğraştıktan sonra; nasıl Müslüman olarak kalıp ibadet ettiklerine şaşırıyorum.
Müzik ruhun değil çoğunlukla nefsin ve şeytanın gıdasıdır; kalpler Allah’ı anmakla mutmain olur müzikle değil.
Müzik iman dolu bir kalpten çıkan güzel bir sözle birleşirse çok etkileyici güzellikler ortaya çıkar.
Müzik uğraşısı çalkantılı bir denizde yol alan yelkenliyle yolculuğa benzer; kaptan iyi değilse çoğunlukla istenmeyen limanlara varılır.
Müzik genellikle şeytanların nefisleri günahlara davet etme aletidir.
Evliyalardan ve velilerden müzik aleti çalan çıkmamıştır; eğer çalsalardı bu onların düzeyini bayağılaştırırdı ve kendilerine de sıradan bir görünüm verirdi.
Her ses ötelerden ruhani varlıkları çağırır; müziğe şeytanlar ve cinler; Kuran’a ve zikir sesine melekler ve ruhaniler koşar.
Ruhunun zevkini müzikte arayanlar yavaş yavaş kalp hayatlarından iflas edip şeytanın eline geçerler; böyleleri namazdan virtten ve evliyadan soğur giderler.
İslam ırkçılığın her türlüsü yasaklanmıştır; oradan açılan kapıdan şeytana varılır.
Bütün ırkçılar hem Allah’ın hem de peygamberin düşmanıdırlar.
İslam dini farklı etnik kökenleri kardeş yapar; bu kardeşlik ırk kardeşliği değil kutsal olan din kardeşliğidir.
Evliyaların görevi insanları Allah’a ve peygamberinin yoluna davettir; onlar bu davet için ledün bilgilerini kullanmayı da ihmal etmezler.
Evliya olanlar için keramet şart değil derler; bu düşünce kuşlar için kanada gerek yok demeye benzer; evliyaların bal gibi kerametleri olmalı hem de bolca; aksi halde alelade biri olurlardı.
Şeyh zahirde olmalı batında olana biat olmaz görüşü; peygamber zahirde olmalı batında olan peygambere biat olmaz düşüncesine benziyor; Gavs-ı Azam zahirde değil ve kıyamete kadar bütün tasarrufun sahibidir bilmem ki bunu nasıl izah etmeli?
Günümüzde şeyh adını alanların kahır çoğunluğu defoludur; böyleleri bal gibi de Allah’la kul arasına giren ruhbanlara benziyorlar; kalp gözleri kör ferasetleri yok ledünleri yok. Ortada olan çoğunlukla cüsseli cisimleridir. Böyle defolu şeyh taslakları zahirde olsalar ne olur olmasa ne olur?
Günümüzde şeyh evliya gavs unvanını alanlardan çoğu Ahmet Bedevi Hazretleri’nin zamanında yaşasalardı sufi adını bile güçlükle alırlardı; günümüzde nerede hakiki bir evliya var hep sessiz kalmakta; nerede hakiki bir şeyh yok tellallar aracılığıyla gavslık çığırtkanlığı yaptırmakta.
Cübbeyle sarıkla sakalla heybetle seyitlikle silsileyle şeyh ve evliya olunmaz; şeyhlik Allah’ın görevlendirmesiyle olacak bir iştir; vekili Allah olmayan mürşidin bağlıları delalete sürüklenirler.
Hakiki bir evliyanın vekili Allah’tır; mürşidi batında kalan sufilerin de tasarruf edeni Allah’tır müritler bu sırrı bilselerdi mürşit zahirde olmalı düşüncelerinden dolayı çok mahcup olurlardı.
Dua kardeşliği vardır; dua kardeşliğinde tanımı olanaksız bir haz vardır; gizli gizli kardeşinin iyiliği için Allah’a dua edip de yakaran insanlar arşı titretirler.
Başkalarında kusur görmek en büyük kusurdur.
Sufileri iyilikten güzellikten yana çok sürprizler bekler; bunların büyük çoğunluğu ahirette zuhur eder.
Sufiler dünyanın hem en çileli insanlarıdırlar hem de en şanslı insanı.
Allah sevinç ve sıkıntı hallerini sufiler üzerinde yayıp durur; sufide hüküm süren daha çok hüzün halidir.
Her bilim kendini anlayacak kimselere seslenir bu sesi ancak doğuştan yeteneği olanlar duyar anlar severler.
Bilim aklın mirasıdır akıllı kimseler mirasın aynasından ona bakmak yerine ellerinden tutup onu geleceğe yürütmelidirler.
Sevgi kalpten yansır gözde görünür; günümüz insanları çocuklarını kalpten sevmeyi unuttuklarından mutsuz toplumlar oluşmaktadır.
Güzel sözde Davudi etkileyicilik vardır; insanlar yetiştirdikleri kimselere çevrelerindekilere ümit dolu sözler söyleyerek gönül dünyalarından güzelliklere kapı aralamalarına yardımcı olmalıdırlar.
Babadan anneden bir çocuğa sadece maddi miras kalmaz; baba ve anne maddi mirasın yanında çocuğun genetik yol haritasını bir de yaşama ve olaylara bakış açısını çocuğuna miras bırakır.
Genetik iyiler gibi genetik kötüler de vardır; tıp birgün kötüleri silmeyi başarsa da o silinenler yalnızca fiziksel özelliklerle ilgili şeyler olur; ruhun genetiği ise süregider…
İnsanlığın gelişip ilerlemesine paralel olarak hastalıklar zuhur eder; tıp birgün her şeyi çözdüğünde bu kez de ruhani âlemlere kapı aralanır.
Teröristler iyi bir toplumun kötüleri değillerdir; onlar yasakların yoksulluğun itilmişliğin büyüttüğü çocuklardır.
Allah’ın sevdiği kullar gibi Allah’ın sevdiği ülkeler de vardır; Allah’ın sevdiği kulların başından nasıl bela eksik olmuyorsa O’nun sevdiği ülkelerin de başından bela eksik olmaz.
İnsanlara ve toplumlara gelen kimi musibetler; daha büyük belalara karşı bir settir.
İnsandan insana tat yansır; bu tat kimileri için güzel olsa da bir başkası için itici olabilir; bunun için her veli evliya aynı değerde sevilemez bu arkadaşlıklar için de geçerlidir.
Mutluluk denen şey insanın özündedir; her olayın hayır tarafını görenler bir zaman sonra dostluk adına dünyanın en aranılan insanı olurlar.
Mutluluk pencereden bakarken neyi gördüğünüze değil neyi görmek istediğinize bağlı olarak değişir.
Kimi mürşitler müritlerinin evlerini başına yıkmaktan çok özel bir zevk alırlar; mürşit bunu gördüğü manevi dünyanın koşullarına bakarak yapar; mürit bunun farkında olmadığı için mürşidi vefasızlıkla suçlar ona küser çoğu zaman da yolunu terk eder.
Şeyh yolun başında aşk yolun ortasında vuslat yolun sonunda da kocaman bir hasrettir.
Bir sufinin velisi inancıdır; inancı oranında Allah’a yakın olan sufilerden kimilerinin mürşitleri hakiki değildir onlar inançlarıyla yol alırken bunu mürşitlerinden bilirler oysa gerçek hiç de öyle değildir.
Yeteneksiz bir müride hiçbir mürşidin yapacağı bir şey olmaz; gavs-ı azam bundan istisnadır o dilerse taşa hayat akıtır.
Abdulkadir Geylani Hazretlerinin adını dua ve himmetini şefaatçi ederek Allah’a yanaşıp nice büyük dertlerden kurtulanlar olmuştur.
Soru soran akıl ve samimiyet derecesini de ortaya koyar; bilgeler bunun farkında olan kimselerdir.
Cumhuriyet demokrasi bir nurdur ışığını Kuran’dan alır; inançla harmanlanırsa ortaya çok güzellikler çıkar; hür inanç cumhuriyet ve demokrasi ağacının gülü çiçeğidir.
Zaman akıp gitmez; çünkü zaman görecelidir akıp giden şey bireyin alın yazgısıdır.dr.hamza metine